🌙🌙🌙🌙
Efsun sabah sabah gözlerini açmak istemedi, dün gece Uraz gelmemişti işte, yoktu. Üzerine saçma sapan bir şey giyip çıktı, artık soğuklar yavaş yavaş bu şehri terketmeye başlamıştı. Sonbahar hep hüznü anımsatırdı, annesini sonbaharda götürmüştü o bakım evine.. Yine sızlayan yürek acısı dudaklarını sıkı sıkı yummasına sebep oldu. Efsunu sakinleştirebilcek tek yer orasıydı.
Efsun gördüğü görüntüyü öyle izlemeye başladı, yine camın önünde, ağaçların yapraklarını düşüşünü izliyordu. İzlediği yerden ayrıldı ve içeri girdi. Eliyle omzuna dokundu.
"Ben geldim anne. "
Annesi yüzüne baktı, yine konuşmayacaktı. Olsun Efsun yine ona sığınacaktı. Dizlerinin önüne oturdu. Uzun uzun yüzüne baktı , annesi ona bakmasa da Efsun inatla ona baktı. Dizlerinin üzerindeki ellerini alıp, başının üzerine koydu. Ellerini dudaklarının yanında tuttu, şimdi Efsun küçük bir kız çocuğuydu.
"Ben ilk defa âşık oldum anne."
"Ama o beni bırakıp gitti, senin gibi..."
Derince bir soluk aldı, göz yaşları yine süzülüyordu yanaklarından.
"Sen beni bıraktığında da çaresizdim, benim için geri gelmek istemedin."
"Ve ben anne, bunla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum."
Efsun başını kaldırıp annesine baktı, o da Efsuna bakıyordu, onun da gözleri dolmuştu. Uzanıp yanaklarındaki yaşı sildi ve yıllar sonra ilk defa konuştu.
"Ağlama..."
Annesi, Efsuna ağlama dedi, Efsuna gelmişti işte..
"Annem, bir daha söyle çok ihtiyacım var sana."
Sustu, yutkundu kadın. "Ağlama." dedi yine. Onun da bu defa gözünden yaş akıyordu. Efsun ayağa kalkıp sarılıp omzunda ağladı. Bu kez annesi için ağladı. Annesinin ona gelişine. Uraz, Efsundan gitmişti ama annesi gelmişti bu kez. Sakinlediğinde gidip doktorla konuştu.
"Artık konuşabilir isterse başarır bundan sonrası Sahra hanımın elinde." dedi doktor.
İlk defa mutlu olmuştu Efsun, terapileri daha fazla sıklaştırdılar doktorla, Efsunda daha sık gidecekti yanına haftada 3 kez. Bu kez başaracaktı. Efsun mutlulukla çıkıp sahile gitti. Banklardan birine oturdu. Denizin soğuğu hafif yüze vuruyordu. Yanına biri oturduğu, adam elindeki kestane poşetini Efsuna doğru uzattı. Efsun hiç yan tarafa bakmadan başını hayır anlamında salladı.
"Bir tane alsaydın sen seversin?"
Efsun isteksizce dönüp yanındaki adama baktı, ama bu adamı nereden tanıyordu. Bakışları, Efsunun hafızasını zorluyordu.
"Tanımadın mı beni Efsun?"
"Özür dilerim, hatırlayamadım ben?"
"Kaan ben liseden. "
Kaan... Efsunun lisedeki en iyi dostuydu, babası yurt dışına gidince onlar da gitmek zorunda kalmıştı. Tam tamına 16 sene geçmişti üstünden.
"Kaan!"
Uzanıp sarıldılar, yıllar geçse de sevgi hiç tükenmiyormuş.
"Değişmişsin." dedi Efsun sarıldığı adamın bedeninden uzaklaşırken.
"Sen yine aynısın." dedi Kaan göz kırpıp. Efsun gülümsedi. İlk tanıştığı gün geldi aklına.
Okulun bahçesinde otururken, Kaan uzaktan Efsuna bakıyordu. Sinirlerini bozmuştu onun Efsuna bakışları. Efsun hiç sevmezdi öyle sevgili ayaklarını, 1 hafta boyunca bakmaya devam etmişti Kaan. Efsun, 1 haftanın sonunda Kaan'ın karşısına geçti.
"Niye bakıyorsun 1 haftadır?"
Kaan ilkten kekelese de sonra düzelmişti .
"Şey ben, sana bakıyordum."
"Tamam anladım onu da niye bakıyorsun? "
"Ben senden çok hoşlandım, sevgili olsak ?"
Efsun gülümsedi. "14 yaşında sevgili mi olunur ya? Dost olmak istersen olurum." demişti elini uzatıp . Kaan da gülümseyerek tuttuğu eli sıkmıştı.
"Belki zamanla oluruz." demişti. O zaman geldiğinde onlar için geç olmuştu. E-posta yoluyla görüşmeye devam etseler de, Kaan'ın bir gün sevgilisi olduğunu öğrendiğinde Efsun için her şey başlamadan bitmişti. Efsun içindeki o sevgiyi başlamadan bitmeye mecbur etmişti.
Ve şimdi karşısındaydı.
Kaç saat sohbet ettiler bilmiyorlardı. Kaan kendinden bahsetti, Efsun kendinden. Saat gece yarısını bulmuştu.
"Kalkalım mı geç oldu? "
"Haklısın, Efsun görüşsek senin için sıkıntı olur mu?"
"Neden sıkıntı olsun Kaan?"uzanıp telefonunu eline verdi.
"Numaranı yaz." dedi gülümseyerek , Kaan yazıp kendine çağrı attı.
"Hadi gel bırakayım seni."
"Evim yakın, sen git."
"Hadi ama Efsun, bu saatte bırakmam seni."
Arabayla evin önüne geldiklerinde, Kaan arabadan inip Efsunun kapısını açtı, hep çok kibardı. Sarıldılar birbirlerini bulmanın sevinciyle. Efsun arkasındaki binayı gösterdi.
"Burası benim evim, bir gün beklerim inşallah."
"Geleceğim. " dedi göz kırpıp, Kaan arabaya bindi. Efsun sokak lambasının altında bekleyen birini gördü, tam seçemiyordu kim olduğunu belki de yoldan geçen herhangi biriydi. Kaan gidene kadar orada beklemişti. Kaan, Efsun eve girmeden gitmeyeceğini söylediği için hızlıca apartmana girip kendi dairesinin olduğu kata çıktı. Hemen anahtarıyla evin kapısını açıp içeri girdi. Evin içinde yine Uraz'ın kokusu vardı, beyni onunla oyun oynuyordu. Karanlık evin içine girdiğinde, hızlıca camdan dışarı baktı, lambanın altında bekleyen kimse yoktu. Bir anda evin kapısı çalındı, Efsunun kalbi korkudan çıldırmışçasına atarken, Efsun soluk alamadı. Korkarak kapının önüne geldi . Efsun gelenin Cem olduğundan korkarak kapının kulpunu tuttu. Ya Efsunu bulduysa. Kapı tekrar çalmaya başladı. Efsun kapının deliğinden baktığında bu tanıdık yüz Uraz'a aitti. Titreyen elleriyle kapıyı açtı.
"Uraz." Efsunun şaşkın bakışlarına inat o sinirliydi.
"Kimdi o? " gözlerindeki öfke nefreti kırbaçlıyordu.
"Kim kimdi?" Efsun kekeleyerek, Uraz'ı karşısında görmüşlüğün sarhoşluğundayken o Efsuna neyin hesabını soruyordu. Efsun şimdi çığlık atıp boynuna sarılmak isterken.. "geldin bana" demek isterken, şimdi Uraz'ın hesap soruşlarına şaşkınca bakıyordu.
Uraz paltosunu evin bir kenarına atıp salona gitti. Efsun titreyen bedenini dindirmeden arkasından gitti . Efsunda üzerindeki paltosunu çıkartıp kolunun üstüne attırttı.
" Başkalarının arabalarından inip, onların koyunlarına girerek mi beni unutacaktın?"
Uraz'ın yine yüreğinden önce, dili konuşmuştu. Efsun yüzüne baktı. Oysa Efsunun yüreği 3 gündür onun yokluğuyla kanarken o, Efsuna iftiranın en kötüsünü atmıştı. Efsun uzun uzun ona baktı ve gülümsedi. Salondan çıkıp, dış kapıya doğru yürüdü. Ona ne söyleyebilirdi?
"Nereye gittiğini sanıyorsun."
"Senin olmadığın herhangi bir yere."
"Efsun! Orada kal, yemin ederim o lavuğu da seni de öldürürüm!"
Efsun başını hızla salladı, "Yapmadığın şey değil."
"Ulan ne yapıyorum ben sana, kaç gündür suratıma bakmadın."
Efsun elindekileri yere fırlattı. İkisininde içindeki fırtına ya onları savuracak yada daha fazla bağlayacaktı.
"Anlat dedim! Ne istiyorsun dedim!
Her defasında kaçtın!
Anlatmadın!
O gecede sen kaçtın Uraz , ben değil!"
Uraz sinirle elini yüzüne koyup sıvazladı. Sinirini burnundan soluyordu. Efsunun bir başkasıyla görmeyi bırak ismini bile kimsenin yanında diline getirmiyordu. Biri ismini duyarda söyler diye. Delice bir bağlanıştı.
"Gelmezsem bekleme dedim, ama sen ne yaptın? bir başkasının arabasından indin daha 3gün oldu be, 3 gün... İnsanlar 40 gün yas tutuyor lan! "
"Ya sor, bir kerede sor ! Ama sen sadece hesap sorar öldürürsün değil mi? Artık yüzünü görmek istemiyorum, git evimden." Efsun parmağını kapıya çevirdi.
"Gitmeyeceğim." Uraz'ın sesindeki çaresizlik umudun son kırıntılarıydı.
Efsun son gücüyle göğsüne vurdu. Tüm gücünü orda tüketmişçesine koşarak yatak odasının kapısını kapatıp arkadan kilitledi. Kapının arkasına çöküp ağlamaya başladı. Uraz kapıya vurdu.
"Aç şu kapıyı"
Uraz avucunun içindeki kapının kulbunu sıkı sıkı tuttu. Efsunu bu kez kaybetmeyecekti.
"Gözümün içine bakman lazım"
"Seni görmek istemiyorum git!"
Uraz da sakince kapının arkasına sırtını dayadı. Derince bir soluk aldı, başını kapıya vurdu, birkaç kez. Efsun duyacaklarından, Uraz anlatacaklarından habersizdi.
"O gece , senin bana itiraf ettiğin gece korktum! , her şeyden olabileceklerden korktum"
Uraz nefesini ciğerlerine kadar içine çekti. Efsundan kurtulmak isterken şimdi tamamen ona çekilmişti tüm benliği. Aklını yönetemiyordu artık.
"biliyor musun?"
"En çok da kendimden korktum lan ben!"
Efsun sessiz ağlayışlarına, Uraz'dan duyduğu gerçekleri de ekliyordu.Uraz devam etti.
"Babam anneme ihanet ettiğinde en çok anneme kızdım, niye biliyor musun? Çünkü babamı bizim için affetti, ve bunu kaldıramadı o güzel yüreği. Her gün eriyip bitişini izledim. Ölümünü izledim. Sonra bir sabah uyandığımızda annemin cansız bedenini bulduk, dayanamadı güçsüz bedeni, babamda ona yaptıklarını hiçbir zaman unutmadı, annemden 1 ay sonra kaza geçirip öldü, belki de intihar etmişti bilmiyoruz. "
Uraz derin bir nefes aldı, gözlerinden akan yaşı sildi, Uraz tüm geçmişinin kapılarını açmıştı.. Yüreğinde sakladığı her şeyi şimdi Efsunun kalbine bırakıyordu.
"Beni küçüklüğümden beri hep babama benzetirlerdi, daha 15 yaşındaydım kendime söz verdim. Kimseyi sevmeyeceğim, kimse benim yüzümden acı çekmeyecek ben babamın oğluydum çünkü... "
"Ben kendimden çok seni yaşarken öldürmekten korktum, Efsunum.."
Uraz sakince oturduğu yerden kalkıp salona gitti, o heybetli bedeni omuzlarından çöküktü şimdi. Salona gidip aylardır içmediği sigarayı parmaklarının arasına aldı, ölüm kokuyordu parmaklarının arasındaki duman...
Efsun hıçkırıklarının arasına Uraz'ınkini eklemişti, bu adamın acısı ne büyüktü oysaki... Şimdi kendi küçük yüreğine o heybetli adamın yaralı yüreğini koyacaktı.
Oturduğu yerden kalkıp, gözlerindeki yaşı sildi, üzerini düzeltip, kapının kilidini açtı. Sessizce sigarasını içine çeken adamı izledi bir müddet. Karanlık onu daha da heybetleştirmişti. Efsun salona girdiğinde hiçbir şey demeden karşısında durdu, derin bir nefes aldı. Uraz, Efsuna bakmadı, ama hıçkırıklı nefesini hissetmişti. Sessizliği bozdu.
"İstersen giderim hemen şimdi."
Efsun yanına kadar gidip, Uraz'ın tam önünde durdu. Uraz, sigarasının son dumanını içine çekip kültablasına bastırdı. Efsun hiçbir şey demeden onu izliyordu. Uraz efsuna baktı son kez. Elinin tersiyle yüzüne dokundu, bir pamuğa dokunur gibiydi etkisi. Arkasını dönüp gideceği sırada, efsun seslendi.
"Bu kapıdan çıkacaksan kendine ait olan her şeyi alıp çıkacaksın"
Uraz arkasını dönüp, karşısında duran kadına baktı. Kaşlarını çattı, Sonra salonun içine baktı, kendine ait hiçbir şey aradı ama yoktu ki bu evde, bir tek gitmeden önceki sabah aldığı diş fırçası vardı.
Uraz gülümsedi."Onu çöpe at." Kapıya doğru yöneldi. Amacı vazgeçmek değildi ama şimdi de kalamazdı.
Efsun bir adım daha yaklaştı ve arkasından kolunu tuttu. Gözünden akan yaş yanağından aşağı doğru süzüldü.
"Neyi çöpe atayım Uraz?"
"Diş fırçamı."
Efsun göz yaşını elinin tersiyle silerken burukça kahkaha attı. Uraz kaşlarını çatmış aynı ciddiyetle onu izliyordu.
"Diş fırçasından bahseden kim aptal."
Efsun tam karşısında durdu Uraz'ın. Efsun uzanıp, Uraz'ın aşağıya sarkmış elini tuttu ve tam kalbinin üzerine koydu. Kalbinin çırpınışları şimdi Uraz'ın avucunun içindeydi. Duysun , hissetsin istedi. Onu ne kadar sevdiğini görsün istedi.
"Kalbimden bahsediyorum."
Uraz bir elinin altındaki çırpınan kalbe bir de karşısındaki kadına baktı.
"Seni seviyorum." dedi sesi o kadar naif ve yumuşaktı ki, bir kalbe dokunabilecek en güzel tondaydı. Sevdiğini söyledi kadın tüm samimiyetiyle. Gururu yokmuşçasına silip atarken, uzanıp avuçlarının arasına Uraz'ın yüzünü aldı, şimdi karşısındaki adam tek damla göz yaşını akıtıyordu. Gözlerindeki kırmızı damarlar siyahını daha çok belirginleştirmişti. Uraz'ın yanağından süzülen yaş'a Efsunun akan yaşı karıştı. Efsun parmak uçlarına kadar yükselip Uraz'ın göz yaşının üstüne dudaklarını götürdü ve öptü.
"Seni üzmekten korkuyorum."
Şimdi itiraf etme sıradı Efsundaydı. Bu kez Uraz dinledi.
"Sensiz kaldım sandım ben Uraz!, nefes alamadım. Şu bedenim buz kesti yokluğuna. " Efsun uzanıp boynunu kokladı derince, "Şu kokunu bir daha koklayamayacağım sandım, bu ne demekti biliyor musun Allah'ın belası."
Uraz, Efsunun avuçlarının arasındaki yüzünü, sağa sola hareket ettirip kadının avuçlarından öptü, ellerini Efsunun ellerinin üzerine kapattı. Hafifçe gülümsedi.
"Benim bütün yeminlerimi sildirdin sen, eğer seni üzersem çek vur bu Allah'ın belası adamı."
"Eğer üzersen gerçekten vururum seni."
Uraz yavaşça dudaklarını Efsunun dudaklarının üzerine dokundurdu, sandı ki yine karşılıksız kalacaktı. Hafifçe öpmeye başladı, özlemişti Efsunun ona verdiği tadı. Dudaklarının dolgunluğu Efsunun dudaklarını hapsetti kendine.
Onlar sevdanın en güzel esintisini yaşarken, acılarına ekleyecekleri anlardan biriydi bu gece... Ah dertli adam... Üzme bu kadını... Yakma...