PSİKOZLAR

By psikozlukdizboyu4

219K 12.6K 8.3K

Karanlık deponun içerisinde başlayan bir oyun. Sanki bir oyun masasında gibiydiler. Sadece Psikozlar vardı am... More

TANITIM
TANITIM 2
1.Bölüm ~KURTARICI MELEKLERİM~
2.Bölüm ~TOP~
3.Bölüm ~KAVGA~
4.Bölüm ~KAPAT HAYRİYE KAPAT~
5.Bölüm ~STALKÇI PİSLİK~
6.Bölüm ~SUSHİBA~
7. Bölüm ~BADANA KAVGASI~
8.bölüm ~KOMŞU ÇOCUKLARI~
9.Bölüm ~PİÇİZLER VE BOYALILAR~
10.Bölüm ~TEMİZLİK GÜNÜ~
11.Bölüm ~FOTOĞRAFLAR~
12.Bölüm ~ATARLI GENÇ~
13.Bölüm ~KIZGIN~
14.Bölüm ~PİÇİZLER GAY Mİ?~
15.Bölüm ~ORTALIK KARIŞIYOR~
16.Bölüm ~SARMA~
17.Bölüm ~İLİŞKİ DURUMU KARIŞIK~
18. Bölüm ~BOK BEYİNLİ~
19.Bölüm ~YENİ PİÇİZ DOĞUYOR!~
20.Bölüm ~SÜNGER BOB~
21.Bölüm ~BALON AŞKI~
22.Bölüm ~YANINIZDAKİ ÇOCUKLAR KİMDİ?~
23.Bölüm ~SAKIN UNUTMA BANA ACI ÇEKTİRMEYİ~
24.Bölüm ~KIZ İSTEME~
25.Bölüm ~ÖLÜM GİBİ HAFTA SONU~
TANITIM VİDEOLARI❤
26. Bölüm ~HASTAYIZ~
27.Bölüm ~HERŞEY YENİ BAŞLIYOR~
28.Bölüm ~BEKLENMEYEN~
29.Bölüm ~SENİ KORUMA DUYGUSU~
30. Bölüm ~İŞLER DEĞİŞİYOR~
31.Bölüm ~BÜYÜK SIR~
32.Bölüm ~ÇAĞAN'IN KIZI~
33.Bölüm ~ÇIKMA TEKLİFİ~
34. Bölüm ~SIRLAR AÇIĞA ÇIKIYOR~
Tanıtım Videoları 2 ~Sadece Kızlar~
Tanıtım Videoları 3 ~Sadece Erkekler~
DUYURU●SORU~CEVAP
35.Bölüm ~SENDEN NEFRET EDİYORUM~
36. Bölüm ~ANİ ÖLÜM!~
37.Bölüm ~HER ŞEY BİTTİ~
38.Bölüm ~YENİDEN Mİ?~
39. Bölüm ~NE OLUYOR BURADA?~
40.Bölüm ~SENİ SEVİYORUM~
MERHABA
41.Bölüm~NEDEN YA, NEDEN?~
42. Bölüm ~YILBAŞI~
43. Bölüm~ MAHŞERİN DÖRT KUŞU~
44.Bölüm ~ÖZGÜRLÜĞÜN 1. GÜNÜ~
45.Bölüm~UNUTMA SEANSI!~
46.Bölüm ~ATEŞ'İN İNTİKAMI~
47.Bölüm ~HIRKA~
48.Bölüm ~MASAL GİBİ~
49.Bölüm~OYUN BAŞLIYOR!~
50.Bölüm ~İNTİKAM~
52.Bölüm ~PEMBE MEZARLIK~
53. Bölüm ~ KÜÇÜK BİR ÖPÜCÜK~
54. Bölüm ~ YANLIŞ YOL!~
55.Bölüm ~TATLI KÜÇÜK YALANLAR~
56.Bölüm ~OYUN MU? GERÇEK Mİ?~
57.Bölüm ~SIRLARLA DOLU ÖPÜCÜK~
58.Bölüm ~ÇIKIŞ KAPISI~
59.Bölüm ~ALKOL ETKİSİ~
60.BÖLÜM ~DUHAN AŞIK OLDU~
61.Bölüm ~GÜÇLÜ~
62.Bölüm ~DİKEN~
63.Bölüm ~OYUN~
64.Bölüm ~BEBEK GELİYOR!~
65.Bölüm ~İŞ BİRLİĞİ~
66.Bölüm ~2 ŞOVALYE,1 PRENSES~
67.BÖLÜM ~FİNAL~
DUYURU!
~Sorular~
~Cevaplar~
DUYURU!
~PSİKOZLAR 2 KESİT~

51.Bölüm ~KİBRİT~

1.6K 114 131
By psikozlukdizboyu4

Asena Eda'dan...

Kulağımda ısrarla çalan zil sesini duyunca rahatsızca yatakta kıvrandım. Zile aldanmayıp uyumaya devam ettim. Zil art arda çalınca bıkkınlıkla yataktan kalktım. Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden inerken "Kimsin?" diye bağırdım. Ses gelmeyince kaşlarımı çattım. Gerilmiştim. Kapının önüne geldiğimde derin nefes alıp kapıyı açtım.

Gördüğüm manzarayla şaşkınlıktan ve endişeden ne yapacağımı bilemedim. Asu'nun yüzü kan ve morluk içindeydi, dizlerinde morarmalar vardı. Kaşlarımı çatıp "Ne oldu sana?" dedim endişeyle. Asu cevap vermeyince daha çok gerildim. Tekrar "Asu ne oldu?" dedim endişeyle. Asu bana cevap vermeden gözlerimin içine baktı. Yavaş yavaş Asu'nun gözleri kapanınca Asu'ya yaklaştım. Asu gözlerini tamamen kapatınca düşeceğini anladım ve hemen Asu'yu tuttum. Endişem daha çok artmıştı. Asu'yu uyandırmak için çenesini tutup başını sağa sola sallayarak uyandırmaya çalıştım. "Asu." diye seslendim. Ses gelmeyince Asu'yu kucağıma aldım ve eve geçtim. Hızla ayağımla kapıyı kapatıp odama çıktım.

Odama girdiğimde Asu'yu yatağıma yatırıp hızla banyoya geçtim ve nefes nefese kalmıştım. Ne kadar güçlü olsam da bu biraz fazlaydı. İlk yardım dolabından bir kaç malzeme alıp Asu'nun yanına gittim. Asu'yu incelediğimde sinirden dişlerimi sıktım. Kim Asu'yu bu hale getirdi bilmiyordum ama öğrenirsem beni kimsenin tutamayacağını biliyordum.

Pamuğu alıp üstüne biraz su dökerek Asu'nun yüzündeki kanları yavaşça sildim. Asu acıyla yüzünü buruşturup inleyince daha yavaş yapmaya başladım. Kanları sildikten sonra kanlı pamuğu komodinin üstüne bırakıp sarı merhemi aldım. Merhemin kapağını açıp parmağıma biraz sıktım. Asu'nun yüzündeki morarmaların üstüne sürecekken Asu'nun "Asena." demesiyle durdum. "Efendim?" dedim Asu'ya yaklaşıp. "Susadım." dedi Asu kısık sesiyle. "Tamam getireceğim. İlk bu merhemi süreyim." dedim ve parmağımda ki merhemi Asu'nun yüzündeki morarmaların üstüne sürdüm. Her sürdüğümde Asu yüzünü buruşuyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ne kadar canının acımasını istemesem de yüzündeki morarmaların iyileşmesi için sürmem lazımdı.

Kremi Asu'nun yüzüne sürdükten sonra dizlerine de sürdüm. Dizlerine sürerken yutkundum. Çok kötü durumdaydı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Kremi sürdükten sonra elimi yıkamak için banyoya gittim. Musluğu açıp elimi yıkarken bir yandan Asu'yu düşünüyordum. Onu böyle görmek canımı sıkmıştı. Neşeli bir kızı ne hale getirmişlerdi? Sinirle nefes alıp verip hızla banyodan çıktım. Merdivenlere yönelip aşağıya indim. Asu su istediği için mutfağa girip bir bardak su doldurdum. Hızla yukarı çıkıp odama geçtim.

Odama girdiğimde Asu yorgana sımsıkı sarılmıştı. Bacaklarını karnına doğru çekmişti ve titriyordu. Asu'nun yanına gidip yatağa oturdum. "Asu kalk su iç." dedim. Asu yorganı bırakıp kalkmaya çalıştı. Her hareketinde yüzünü buruşturuyordu. Kalkamayacağını anladığımda Asu'ya yardım ettim. "İyi misin?" dedim. Asu yorgun gözlerle bana bakıp "Değilim Asena, değilim." dedi kısık sesiyle. Asu'ya cevap vermeden suyu içmesine yardımcı oldum.

Asu suyu içtiğinde bardağı komodinin üstüne koydum. Asu biraz daha dikleşip sırtını yatağın başına yasladı. "Asena dikkatli olun." dedi Asu yorgun sesiyle. "Neden?" dedim kaşlarımı çatıp. "Pi-." Asu hapşırdığı için cümlesini tamamlayamamıştı. "Üşüttün mü?" dedim Asu'ya ve elimi Asu'nun anlına götürdüm. Elime sıcaklık gelince kaşlarımı çattım. "Ateşin var senin." dedim. "Ateş deme bana." dedi Asu üzgünce. "Yorgunsun diye hiçbir şey sormayacağım ama yarın bana tek tek hepsini anlatacaksın. Belli ki Piçizler bir şey yapmış." dedim sinirle. "Asena her yerim acıyor." dedi Asu ağlamaklı sesiyle. Derin nefes alıp Asu'ya baktım. Elimden hiç bir şey gelmiyordu ve bu benim sinirimi bozuyordu. "Hadi uyu. Ağrıyan yerlerini söyle ben ovalarım." dedim.

Asu yüz üstü uzanıp "Sırtım çok ağrıyor." dedi. Asu'nun sırtını ovalamadan önce odanın ışıklarını kapadım ve Asu'nun yanına oturup yanımdaki komodinin üstündeki gece lambasını yaktım. Asu'ya dönüp sırtını yavaşça açarken "Asena yavaş ol. Cidden çok acıyor." dedi Asu acıyla inleyip. "Tamam." deyip sırtını açtım. Asu'nun sırtını gördüğümde yutkundum. Bu kadarı yeterdi! Nasıl yaparlardı bunu? Nasıl bu kadar ileri gidebilirlerdi?

Asu'nun sırtı morarmıştı. Belli ki sopayla dövmüşlerdi. Piçizler'in yaptığı aşikardı ama Piçizler Asu'yu dövmezlerdi. Asu'nun sırtını yavaşça ovalarken bir yandan da düşünüyordum. Piçizler bir kızı dövmezlerdi. Ne kadar deponun yerini söylemiş olsak da bir kızı dövecek kadar alçalamazlardı. Peki Asu nasıl bu hale geldi? Bir anda aklıma gelen şeyle gerildim.

Dövmediler, dövdürttüler.

Peki Piçizler kimi tutmuştu Asu'yu dövmesi için? Derince bir nefes alıp Asu'nun sırtını kapattım ve yorganı beline kadar örttüm. Ateşi olduğu için üstünü tamamen örtmemiştim. Elimi Asu'nun alnına koyup ateşine baktım. Ateşi çok yoktu ama yine de böyle bırakamazdım. Zaten bütün sinir hücrelerim ayakta birisine saldırmayı bekliyordu. Elimden bir şey gelmeyince sinir hücrelerim kuduruyordu.

Banyoya geçip dolaptan temiz havlu alıp ıslattım. Geri odama dönüp Asu'nun yanına gittim. Asu'nun yanına oturduğumda uyuduğunu gördüm ama yine de yüzünü buruşturmuştu. Canının ne kadar acıdığını bilmiyorum ama onun canının acımasını istemiyordum. Seviyordum ve önemsiyordum Asu'yu. Kardeşimdi o benim. Şu küçücük zamanda bile hayatıma girmişler ve beni o karanlığın içinden almışlardı. Güven tohumlarını ekmişlerdi ve hala ekiyorlardı.

Islak havluyu iki kat yapıp Asu'nun alnına koydum. Derin nefes alıp yatağın üstünden kalktım ve yatağın yanındaki siyah tekli koltuğa geçip oturdum. Uykum vardı ama uyuyamıyordum. Asu'nun bu halini düşündükçe, gördükçe sinirlerim bozuluyordu. Bugün okula bu yüzden gelmemişti. Keşke onu bekleseydim ya da onun yerinde ben olsaydım. Nasıl bu darbelerle ayakta kaldığına şaşıyordum. Güçlü ve dayanıklıydı.

Duvar da asılı saatte baktığım da saat ikiye geliyordu. Gözlerim kapanıyor ama kendimi tutuyordum. Asu'nun yanına gidip onu uyandırmadan alnında ki havluyu alıp banyoya geçtim. Havluyu tekrar soğuk su ile ıslayıp tekrar Asu'nun yanında gidip havluyu anlına koydum. Esneyince kendimi tutamayacağımı anladım ve Asu yatağım da uyuduğu için tekli koltuğa geçip oturdum. Başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapadım ve uykuya daldım.

Telefonun alarmı çalmasıyla gözlerimi yavaşça açtım. Etrafıma baktığımda Asu hala uyuyordu. Hava da yavaş yavaş açılıyordu. Telefonum çalmaya devam edince ayağa kalkıp komodinin üstünden telefonumu aldım. Kimin aradığına baktığımda Kumsal'ın aradığını gördüm. Telefonu açıp kulağıma koydum.

-Efendim Kumsal?

Kumsal

-Neredesiniz? Ne sana ne de Asu'ya ulaşamıyoruz.

-Duymamışım. Yeni uyandım.

Kumsal

- Hadi gel. Asu'yu da ara o da gelsin. Geç kalacağız okula. Hem dünden beri haber alamıyoruz. Sen alabildin mi?

Uyuyan Asu'ya bakıp derin nefes aldım. Bu halde okula gidemezdi. Daha hareket bile edemiyordu. Onu yalnız da bırakmak istemiyordum.

- Asu yanımda. Biz bugün okula gelmiyoruz siz gidin.

- Nedenne oldu?

-Okul çıkışı direkt bana gelin.

-Merak ediyorum ama tamam geliriz.

Aklıma dün Asu'nun dediği gelince bir anda durdum. 'Asena dikkatli olun.' demişti.

-Dikkatli olun birbirinizin yanından ayrılmayın. Görüşürüz.

-Görüşürüz.

Telefonu kapattıktan sonra Asu'nun yanına gittim. Alnına koyduğum havlu yere düşmüştü. Havluyu yerden alıp banyoya gittim. Havluyu kirli sepetine atıp elimi yüzümü yıkadım. Banyo da ki işim bitince mutfağa indim. Buz dolabından kahvaltılıkları çıkartıp, masanın üstüne koydum. Çaydanlığa su koyup ocağın üstüne koydum. Asu ne sever kahvaltı da diye düşünmeme gerek yoktu. Kız her şeyi yiyordu. Ben de aklıma ilk geleni yapmaya başladım.

Gözleme...

Kahvaltı hazır olunca yukarıya odama çıkıp Asu'nun yanına gittim. Hala uyuyordu. "Asu kalk kahvaltı hazır." dedim. Asu kalkmayınca Asu'yu dürtükledim. "Kalksana." dedim. Asu yavaş yavaş gözlerini açıp bana baktı. "Ne istiyorsun?" dedi uykulu sesiyle. "Kahvaltı hazır. Elini yüzünü yıka sonra aşağıya in." dedim. Asu esneyip "Ben yemeyeceğim." dedi. Gözlerimi devirip "Tamam gelme ama şunu söyleyeyim. Kahvaltı da sosis ve gözleme var." dedim. "Cidden mi?" dedi Asu ve hızla ayaklandı. Ayaklanır ayaklanmaz acıyla bağırdı. "Aaa! Bu ağrı ne zaman geçecek?" dedi Asu acıyla. "Üç-dört güne geçer herhalde." dedim. Asu anlamış şekilde kafasını sağladı. Asu'nun üstüne baktığımda okul kıyafetleri vardı. Dolabımın yanına gidip rahat bir eşofman ve kazak aldım. Elimde ki kıyafetleri Asu'nun yüzüne fırlatıp "Al bunları giy, elini yüzünü yıka sonra aşağıya." dedim. Asu kaşlarını çatıp "Öküzsün valla." dedi. Asu'ya gülüp odamdan çıktım.

Mutfağa geçtiğimde çayları doldurdum ve masaya oturup yemeye başladım. Uykum vardı. Dün gece çok uyuyamamıştım. Çatalımda ki sosisi yerken kapıda dikilen Asu'yu gördüm. "Beni beklemeden ye zaten." dedi ve yavaş adımlarla, seke seke karşımda ki sandalyeye oturdu. Çatalımda ki sosis bitince Asu'ya döndüm. "İki saat seni bekleyecek halim yok." dedim ve yemeğime devam ettim. Asu kahvaltısını yaparken bir yandan da bana sorular soruyordu. "Kızlar nerede? Okula gittiler mi?" dedi. "Okuldalar. Bizim okula gelmeyeceğimizi okula gitmelerini söyledim." dedim. Asu elinde ki gözlemeden bir ısırık alıp "Keşke gitmeselerdi." dedi yüzünü asarak. "Asu anlatacak mısın? Dün ne oldu?" dedim. "Kahvaltımızı yapalım sonra anlatayım." dedi. Kafamı olumlu anlamda sallayıp kahvaltıma geri döndüm.

Asu sandalyede otururken ben de masayı topladım. Kıpırdadığında canı yanıyordu. Mutfağı toparladıktan sonra oturma odasına geçtik. Koltuğa oturup Asu'ya baktım. Yavaş yavaş hareket ediyordu. Her yeri ağrıyordu. Asu da karşımda ki koltuğa geçip oturdu. "Hastaneye gidelim. Bu böyle olmaz. Bir yerine bir şey olmuş olabilir." dedim. "İstemiyorum. Hastaneye gidersem annemlerde öğrenir." dedi. "Tamam." dedim iç çekip sonra "Anlat bakayım. Ne yaptı o pislikler sana?" dedim kaşlarımı çatıp. Asu gözlerimin içine bakıp yerinden doğruldu. "Okula gelirken Piçizler beni arabayla kaçırdılar. Sonra gittiğimiz depoya götürdüler." dedi Asu ve derin nefes aldı. "Depoya?" dedim şaşkınlıkla. Bize bir daha deponun yerini göstermezler diye düşünüyordum. "Evet depoya, Depoya gittiğimizde Boyalılar da oradaydı." dedi Asu sinirle. Kaşlarımı daha çok çatıp Asu'yu dinledim. "Piçizler beni depo da boyalılarla yalnız bırakıp gittiler." dedi Asu ve yutkundu. "Boyalılar mı seni bu hale getirdiler?" dedim hafif sesimi yükselterek. "Evet. Sopa ile dövdüler, saçımı çektiler, tokat attılar." dedi Asu. Sinirle ayağı kalkıp odanın içinde dolaştım.

Bu kadarı fazlaydı!

Hem de çok!

"Sonra işte bayılmışım. Piçizler beni ayılttı ve beni bir ormanın ortasın da bırakıp gittiler. Ben de bu halde eve gidemezdim. Abim eve geç geliyor. En müsait seni buldum ve bana bakacağını biliyordum." dedi Asu. "Ben gidiyorum. Sen burada otur kapıyı kitle." dedim Asu'ya. "Nereye?" dedi Asu endişeyle ayağa kalkıp. "İşim var." dedim. "Asena ne yapacağını biliyorum yapma. Bu intikam tek benle kalmayacak. Dikkatli olmamız lazım." dedi Asu. Endişesi gözlerinden okunuyordu. Ben gitmek için bir adım atacakken Asu kolumdan tutup "Gitme. Bari kızlar gelsin sonra git. Tek başıma bırakma beni." dedi Asu. Asu'ya bakıp sıkkınlıkla nefes verdim. Koltuğa oturup Asu'ya baktım. Asu ayakta duvara bakıyordu. "Ne düşünüyorsun?" dedim Asu'ya. "Dün Ateş cebime bir kağıt koymuştu. Ne yazdığına bakmamıştım." dedi ve oturma odasından çıktı. Tek kaşımı kaldırıp arkama yaslandım. Olaylar gittikçe karışıyordu. Bu karışıklık hiç bitmeyecek gibiydi.

Asu elinde kağıtla içeriye girince ona baktım. Yanıma oturup kağıdı bana uzattı. Elime kağıdı alıp açtım. Kaşlarımı çatıp yazıyı okudum.

'İkinci kişi hazır olsun.
A.
PİÇİZLER.'

Notu okur okumaz Asu'ya döndüm "Haklısın. Bu intikam tek senle kalmayacak." dedim. "Evet tek benimle kalmayacak. Bir de A harfi var. O ne acaba?" dedi Asu başını ellerinin arasına alarak. "Ya ben ya Alesya." dedim. "Nasıl yani?" dedi Asu tek kaşını kaldırıp. "A harfi ya Alesya'nın baş harfi ya da benim baş harfim." dedim. "Endişelerim, korkularım gittikçe artıyor. Ne yapacağımızı bilmiyorum. Sadece şuan rahatlamaya ihtiyacım var. Duşa gireceğim." dedi Asu ve odadan çıktı.

Ben de arkama yaslanıp televizyonu açtım. Sıkıntıdan tek tek kanalları geziyordum. En son bir kanalda durup filmi izlemeye başladım. Gözüm saate kaydığında kızların gelmesine yarım saat vardı. Çabuk geçmişti zaman.

Bu sıralar zaman çabuk geçiyordu. Olaylar... Olaylarda öyle. Kötü olaylar... Yelkovan her kıpırdadığında o olaylar gittikçe yaklaşıyordu. O yelkovanı o zamanı durdurmak için elimden geleni yapardım ama biliyordum ki olmayacağını. Biliyordum durmayacağını... Elimden gelenin en iyisini yapsam bile zamanım boşa gidecekti ve yelkovanın peşinden, onun oyunlarının peşinden daha çok koşacaktım. Durduramadım, durduramıyorum. Nasıl Barlas'ı bu intikamda durduramadıysam.

Yelkovanı durduracak gücüm kalmamıştı. O yelkovanın peşinde koşmak yerine, durdurmaya çalışmak yerine amacım o yelkovanı peşimden koşturmak olacaktı. O yelkovan beni durdurmaya çalışacak. Ben şimdi nasıl çabalıyorsam o da öyle çabalayacak. O bana yelkovansa ben ona akrep olacağım. Dakikalarla, saniyelerle peşimden koşacak!

Telefonuma mesaj bildirimi gelmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp mesajın kimden geldiğine baktım.

'Mavi Piç'

Kaşlarımı çattım ve yerimden doğruldum. Sinirlerim zaten kabarmıştı bir de yazıyordu. Direkt telefonu koltuğun üstüne fırlatmıştım. Bakmayacağım...

Elimi saçlarımın arasında geçirdim. Büyük bir kin vardı içimde. O sevgiyi bastıracak koca bir kin. Yaptıklarına hep sabrettim ama olmuyordu. Sanki.... sabrederken yavaş yavaş vazgeçtim ondan. Eskiden aklıma girmemesi için elimden geleni yapardım ama bu sıralar öyle bir kin duyuyorum ki aklıma sadece ona duyduğum 'NEFRET' duygusu geliyordu.

Sırtımı koltuğa yaslayıp başımı tavana kaldırdım. Hiç bir şey iyi gitmeyecekti. Hiç bir şey yoluna girmeyecekti. Ta ki Piçizler hayatımızdan çıkana kadar. Gözlerimi duvardan alıp telefona baktım. Cevap vermeyecektim. Bakmayacaktım ama ne yazdığını merak ediyordum.

Asu odaya girdiğinde gözlerimi ona çevirdim. Havluyu almış saçlarını kurutuyordu. Üstünde benim üstlerim vardı. Asu'nun üstünde ki hırkayı görmemle kaşlarımı çattım. "Asu o hırkayı çıkarıp başka hırka giyer misin?" dedim. "Neden ki?" dedi Asu koltuğa oturup. "Çıkar işte. Sonra anlatırım." dedim. Asu gülümseyip "Yemedik al hırkayı." deyip hırkayı bana fırlatıp odadan çıktı. Arkasından ben de gülümsedim. Canı ne kadar acısa da gülümsemesi beni mutlu etmişti.

Elimde ki hırkaya baktım. Yüzümde nedense bir gülümseme oldu. Samet'in hırkasıydı. O gün yağmurda hırkası ıslandığı için kendi ceketimi vermiştim o da bana hırkasını fırlatıp hırkayı yıkamamı ve bir gün gelip alacağını söylemişti.

'Yıkarsın. Bir gün gelip alırım.'


Sözleri aklıma gelince iç çektim. Acaba o bir gün ne zaman gelecekti. O günün çabucak gelmesini istiyordum. Onla orman da karşılaşmıştım acaba oraya gitsem tekrar karşılaşır mıydık?

Kapı zilin çalmasıyla düşüncelerimi bölüp ayağa kalktım. Elimde ki Samet'in hırkasını giyip kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açmamla itilmem bir oldu. "Çekil be dondum. İki saatte anca kapıyı açıyorsun." dedi Kumsal titrerken. Alesya da içeriye girince kapıyı kapattım. "Çok soğuk hava." dedi Alesya montunu askılığa asarken. "Ben içeriye geçiyorum." dedim ve oturma odasına geçip koltuğa oturdum. Üstümde ki hırkanın fermuarıyla oynamaya başladım.

"Bozacaksın bırak şu fermuarı." dedi Kumsal koltuğa oturtup ve telefonuyla ilgilenmeye başladı. Alesya da yanıma oturdu ve bana döndü. Alesya bana dönünce bir şey söyleyeceğini anladım. "Söyle." dedim. "Bir şey söyleyeceğimi nasıl anladın?" dedi Alesya gülümseyerek. "Kankanım ben senin her şeyini anlarım. Bir de Kumsal neden hiç bir şey sormuyor?" dedim şaşkınlıkla. "Yolda bir erkek gördü onun resmini çekti. Bir de arkadaşı ona seslenirken adını öğrendi. Aklı onda şuan. Onu araştırıyordur." dedi gülerek. "Her zaman ki Kumsal işte." dedim gülüp. "Aha! Buldum çocuğun hesabını." dedi Kumsal bağırarak. Kumsal'a bakıp başımı olumsuz anlamda salladım. "Otur ve telefonu elinden bırak. Biraz sonra anlatacaklarımızı dinle. Asu biraz sonra gelir." dedim.

Kumsal kaşlarını çatıp bana baktı. "Ne oluyor?" dedi. Ben cevap vermeden içeriye giren Asu cevap verdi. "Anlatacağım." dedi. Alesya ve Kumsal Asu'yu görünce ayağa fırladılar ve ikisi de "Asu!" diye bağırdı. Kumsal hemen Asu'nun yanına gidip "Ne oldu sana?" dedi endişeli sesiyle. "Kim yaptı bunu sana kanka. Cidden çok kötü durumdasın." dedi Alesya üzgün sesiyle. "Evet cidden çok kötüsün. Sonra anlatırsın hastaneye gidelim hemen." dedi Kumsal Asu'yu çekiştirerek. "Kumsal haklı hastaneye gidelim. Yüzün çok kötü görünüyor." dedi Alesya Asu'nun yüzünü ellerinin arasına alarak. "Hayır istemiyorum. Zaten Asena dün bir şeyler yaptı." dedi Asu ve kızların ellerinin arasından kurtularak koltuğa oturdu. Kumsal da hızla Asu'nun yanına oturdu. "İyi misin peki?" dedi. "Biraz iyiyim." dedi Asu. Alesya da benim yanıma oturup "Keşke hastaneye gitseydik. Bu senin için daha iyi olurdu." dedi. "İstemiyorum." dedi Asu hafif gülümseyip. "Sen bilirsin." dedi Alesya gülümseyip. "Neyse anlat. Kim yaptı bunu sana. Hangi şerefsizler yaptı?" dedi Kumsal sinirle. "Şerefsizler değil Piçizler." dedi Asu. "Nasıl yani?" dedi Alesya kaşlarını çatıp. "Hani hepimize mesaj gelmişti ya 'İntikama hazır olun.' diye. O mesajı yazan Piçizler'miş." dedi Asu. "Ne yani Piçizler mi yaptı? Ben onların var ya..." dedi Kumsal ve ayağa kalktı. Asu Kumsal'ı koltuğa geri oturtturup "Dur." dedi. Kumsal sinirle arkasına yaslanıp Asu'ya baktı. "Şerefsizler." dedi Alesya sinirle ve sessizce söylemişti. "Anlatmaya devam et." dedi Alesya kaşlarını çatıp. Asu dikleşip derin nefes aldı ve olayları anlatmaya devam etti.

"Şerefsizler resmen." dedi Alesya sinirle. "Bu yumruğu yüzlerine o kadar çok geçirmek istiyorum ki kendimi zor tutuyordum." Kumsal hafif bağırarak.

Asu olayları anlatınca kızlar sinirden köpürmüştü. Ben de olayları tekrar duyunca sinirlenmiştim ama kendimi tutmam lazımdı. Alesya sinirle ayağa kalkıp "Bu iş cidden uzadı. Polise şikayet edelim." dedi. "Olmaz." dedi Asu. "Neden olmaz?  Şikayet edelim ne olacak ki?" dedi Kumsal sinirle soluyarak. "Kanıt yok." dedim. "Nasıl kanıt yok al var. Kanıt Asu. Baksana Asu'nun yüzünün haline." dedi Kumsal Asu'yu gösterip. "Kanıt Asu'mu?" dedim tek kaşımı kaldırıp. "Evet." dedi Kumsal. "Düşünmeden hareket ediyorsunuz. Gidip şikayet etsek sadece sorguya çekerler. Asu'yu dövdüklerinin kanıtı yok. Kamera falan yok. Şikayet etsek serbest bırakacaklar. Bu sefer daha kötü olur." dedim kaşlarımı çatıp. "O zaman ne yapacağız? Elimiz kolumuz bağlımı oturacağız?" dedi Alesya koltuğa oturup. "Berkan'a söyleyelim. Onlar halleder. Korurlar bizi." dedi Asu. Kaşlarımı çatıp yere baktım. Berkan'dan bu sıralar şüphe duyuyordum. İstemediğim halde duyuyordum. Bazen Berkan'ın haklı olduğuna dair kanıtlar var, Berkan suçsuz diyorum kendi kendime.

"Olmaz. Berkan'a söylemeyeceğiz." dedim. "Neden ki? En iyi onlar bizi korur." dedi Alesya şaşırıp. Kumsal'a baktığımda kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Neden hayır dediğimi belli ki anlamıştı. Kumsal gözlerini benden çekip Alesya'ya çevirdi. "Asena haklı olmaz. Zaten ne kadar koruyabilirler ki? Piçizler'den güçlü değiller." dedi Kumsal. "Koruma mı tutsak acaba?" dedi Alesya bize bakıp. "Ne diyeceğiz ailemize? Peşimizde bizi öldürmek isteyen beş tane piç mi var diyeceğiz?" dedi Asu. "Bir şey dememize gerek yok ki? Ben bazen korumalarla geziyorum." dedi Alesya. "Ben sadece tek başıma alışveriş yaparken yanımda koruma oluyor. O da annemin zoruyla." dedi Kumsal. "Kendin dedin annemin zoruyla diye. Annene gidip koruma tutalım desen annen şüphelenmez mi?" dedim. "Haklısınız?" dedi Kumsal iç çekip. "O zaman böyle bizi bitirmelerini mi bekleyeceğiz?" dedi Alesya kollarını göğsünün üzerinde bağlayıp. "Bilmiyorum. Dikkat edin!" dedi Asu çaresizce. "Neden dikkat edelim ki?" dedi Kumsal tek kaşını kaldırıp. "Bu intikam benle bitmeyecek. Sırada ki kişi kim onu da bilmiyoruz. Ya Asena ya Alesya." dedi Asu. "Nasıl yani? Nereden biliyorsun bunu?" dedi Alesya endişeyle. İçine korku sarmıştı şimdiden. Nasıl korunacaklardı? Nasıl korunacaktık? Bilmiyorum... Hiç bir şey bilmiyorum. Aklıma küçük bir çözüm bile gelmiyordu.

Asu bana bakıp "Kağıt nerede?" dedi. Derin nefes alıp sehpanın üstünde ki kağıdı Alesya'ya verdim. Kumsal da Alesya'nın yanına gitti. Alesya kağıdı açtı ve ikisi kağıdı okurken kaşları çatılıyordu. "İkinci kişi hazır olsun. A." dedi Kumsal kağıdı sesli okuyup. "Bu A harfi Asena veya benim baş harfim mi?" dedi Alesya korkusunu belli ederek. "Evet. O yüzden dikkatli ol Alesya." dedim. Kumsal bana bakıp "Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun? Eskiden olsa şuan Piçizler'in yanına gitmiştin. Kimse seni durduramazdı. Şimdi karşımıza geçmiş sakin sakin oturuyorsun." dedi Kumsal sinirle. "Kelimelerine dikkat et." dedim kaşlarımı çatıp. "Asena gidiyordu zaten ben tuttum onu. Hem Asena benim için baya endişelendi. Sabaha kadar da uyumadı. İçimiz de birisinin sakin olması iyi olur. Düşünmeden hareket ediyoruz sinirle bari Asena düşünüp hareket etsin ve emin olun ki Asena da sakin değil ." dedi Asu. "Asu haklı birimizin düşünüp hareket etmesi iyi olur. Yoksa ben şuan gidip onları öldürmüştüm." dedi Alesya elinde ki kağıdı buruşturup. "Bence bu konuyu kapatalım şimdilik. Kafa dağıtmak istiyorum." dedi Asu. "Tamam o zaman senin için kapatıyorum Asu. Mutfağa geçelim. Ben açım." dedi Kumsal ve mutfağa doğru yol aldı. Biz de ayaklanıp mutfağa gittik.


"Makarna yapalım." dedi Alesya gülüp. "Makarna mı? O çok zor onu yapamayız?" dedim gülüp. "Asena haklı ekmek yesek yeter bize." dedi Kumsal gülerek. "Sosis, sucuk kızartalım. Hem canım çekti." dedi Asu. "Tamam olur. Yanına da patates kızartması yapalım. Yaşasın sağlıksız beslenmek." dedi Alesya coşkuyla. "Tamam o zaman sen ve Alesya yapın benle Asena oturalım." dedi Kumsal ve yanımda ki sandalyeye oturdu. "Hiç Kumsal ile uğraşacak halim yok. Hadi hazırlayalım." dedi Alesya ve ayağa kalktı.

"Asena bu çakmak yanmıyor." dedi Alesya ocağı yakmaya çalışırken. "Al burada kibrit var." dedi Asu çekmeceden kibriti alıp. Alesya kibrit kutusunu Asu'nun elinden aldı ve tam yakacakken "Dur." dedim. Alesya bana bakıp "Ne oldu?" dedi şaşkınlıkla. "O ocak zaten kendi kendine yanıyor. Çakmağa ihtiyaç yok ki. Ben vanayı indirdim o yüzden yanmıyor." dedim. Alesya kibrit kutusunu bana fırlatıp "Daha önce neden söylemiyorsun?" dedi vanayı yukarı çekti.

Asu'ya bakıp "Otur sen. Yürüyemiyorsun bile." dediğimde Asu Kumsal'ın yanına geçip oturdu. Alesya yemekleri yaparken Kumsal telefonla ilgileniyordu. Alesya'nın bana attığı kibrit kutusu kucağıma düşmüştü. Kucağımda ki kibrit kutusunu alıp içinden bir tane kibrit alıp yaktım. Söndürmeden kibritin yanışını izledim.

İlk başta kızıl bir renk çıkmıştı. Sanki o kızıl bütün dünyayı yakacak bir kızıldı... Yavaş yavaş kendi ateşinde yanıyordu kibrit. Ateşi gittikçe aşağıya iniyordu ve üsteki yaktığı yerler simsiyah oluyordu. Ateş bitince kibrite baktım. Daha kibritin yarısına ulaşamadan sönmüştü. Kibrit kutusunda bir tane daha kibrit çıkardım ve tekrar yaktım. Ateşin rengi çok güzeldi ama ne kadar güzel olsa da geçtiği yerleri simsiyah yapıyordu. Geçtiği yerleri karartıyor ve yakıyordu. Hiç umursamadan... Ateş yine kibritin yarısına gelince söndü. Ateşin o yakıcı kızıllığı kibriti yakıyordu ama o ateş bir yerden sonra sönüyordu. Bütün gücüyle kibriti yenmeye çalışıyordu ama bir yerden sonra gücü bitiyordu. O ateş kibritin bir kısmını yaktı ama gerisini yakamadan söndü. Kibrit sanki bütün gücüyle ateşe karşı çıkmaya çalışıyordu ve sonunda kazanıyordu. Ateş tamamen kayboluyor ama kibritin bir kısmı kalıyor. Sadece ateşin geçtiği yerler acıyor ve kararıyor o kadar.

Elimde ki kibrit çöpünü masaya bırakıp arkama yaslandım. Kibrit ve ateşin çatışmasının sonunda hep kibrit yeniyordu. Ateş ise kendi kendine gücünü harcıyordu. Oysa ki kibrit sadece duruyor ve sonunda kazanıyordu.

"Aklım hep Piçizler'e gidiyor. Asu'ya yaptıkları işkenceler inşallah onlarında başına gelir." dedi Kumsal telefonu masaya bırakıp. "Merak etme sonunda Piçizler'de kibrit ve ateşin çatışması gibi olacak. Kendi kızıllıklarıyla bizi yakmaya çalışacaklar ama bir süre sonra güçleri bitip sönecekler. O zaman sıra bize gelecek." dedim yere bakıp. "Anlamadım?" dedi Alesya. "Asena senin bu betimlemelerini hiç bir zaman anlamıyorum. Anladığımda Einstein'dan daha akıllı olduğumu bütün dünyaya ilan edeceğim." dedi Kumsal gülüp. "Al benden de o kadar." dedi Asu oturduğu yerden. Bende kızaran patatesleri tabağa koyuyordum. "Siz anlamasanız da olur. Siz sadece yemek yiyin." dedim gülerek. "Bak ona hayır demem." dedi Kumsal. Gülüp başımı olumsuz anlamda salladım.

"Evet yemekler hazır." dedi Alesya yemekleri önümüze koydu ve sandalyeye oturdu. Bende Alesya'nın yanına oturunca yemekleri yemeye başladık. "Çok güzel olmuş bunlar." dedi Asu sosisi yerken. "Ağzında yemek varken konuşma." dedi Kumsal gülüp. Asu ağzını açıp bize gösterince yüzümü buruşturdum. "Iyy Asu iğrençsin!" dedi Alesya iğrenerek. Asu bize sırıtıp yemeğine devam etti. "Midemizi bulandırdı sonra yemek yiyor. İşe bak." dedi Kumsal. "Yemeğinizi yiyin ve susun. Beni sosislerimle baş başa bırakın." dedi Asu ve sosislere bakıp iç çekti. Alesya kafasına vurup "Sap kalınca sosislere mi yavşıyorsun?" dedi gülüp. "Ben sap kalmadım bir kere. Size yeni enişte bulacağım." dedi Asu sırıtarak. "Enişte demişken Asena ne zaman eniştemiz olacak?" dedi Kumsal bana bakıp. "Araf var. Daha ne istiyorsunuz?" dedim. "Off Asena! Sen de sevgili yap diyoruz." dedi Alesya. "Sanki git bakkaldan ekmek al der gibi bir haliniz var." dedim gülerek. "Sen iste erkekler sana ekmek olur merak etme. Kolay bulunur." dedi Alesya göz kırpıp. Alesya'ya tip tip bakıp "İstemiyorum ben böyle iyiyim." dedim. "Aman Asena!" dedi Kumsal kaşlarını çatıp. Ben tam bir şey diyecekken hepimiz Asu'ya döndük. "Acaba ekmek arası nutella ile sosis mi yapsam? Yoksa ekmek arası nutella ile sucuk mu yapsam?" dedi Asu sucuğa ve sosisi bakıp. Asu kendi kendine konuşunca ve söyledikleri de pek normal olmayınca herkes kahkaha atmaya başladı.

Sofrayı topladıktan sonra oturma odasına geçtik. "Çok yedim. Karnım ağrıyor." dedi Asu karnını tutarak. "Yarım ekmeğin arasına nutella ve sucuk koyarsan karnın ağrır tabi." dedi Alesya. "Asena?" diye seslenen yanımda ki Kumsal'a baktım. "Hırkan cidden güzelmiş ama sanki sana biraz büyük." dedi. "O hırkayı giydim üstümden çıkarttırdı başka hırka giy dedi. Tekrar Asena'nın odasına çıkıp başka hırka aldım. Resmen hırka benden daha önemli." dedi Asu hala eli karnındayken. "Demek ki bu hırka da bir şey var." dedi Alesya şüpheli bir şekilde. Kumsal sırıtarak bana bakıp "Anlatsana." dedi Kumsal. "Ya önemli bir şey yok." dedim. "Zaten konuşacak bir şey yok Asena anlat işte." dedi Kumsal dudağını büzerek. Gülümseyip Kumsal'ın ağzına hafif vurdum. "Tamam anlatıyorum." dedim. "Ben koşu yapmak için ormana çıktım. Baya hızlı koştuğum için susadım. Suda yanıma almamıştım. Banka oturdum. Nefes nefese kalmıştım. Yanıma birisi oturdu ve bana su şişesi verdi. Ben içtikten sonra çocuk gitti. Gittiğinde cüzdanını düşürdü. Cüzdanını vermek için yürüdüm sonra hızlıca koştuğum için kendimi durduramadım ve üst üste düştük." dedim. "Oo! Asena neler yaşamış da haberimiz yok." dedi Asu gülerek. "Neden koştun ki?" dedi Kumsal merakla. "Barlas'ı gördüm o yüzden." dedim. "Bir yerde eksik olsalar şaşacağım." dedi Alesya göz devirip. "Sen anlatmaya devam et." dedi Kumsal sırıtarak. "Sonra işte ne oldu  dedi ben de 'cüzdanını düşürdün onu getirdim' dedim. Sonra cebime baktım cüzdan yoktu. Çocuk da bana ne dedi biliyor musunuz? 'Sen benim yanıma gelmek için bu yalanı uydurmadın değil mi?' dedi pislik." dedim. Kumsal ve Alesya gülerken Asu "Ooo!" diye bağırdı. Göz devirip anlatmaya devam ettim. "Neyse sonra cüzdan düşmüş falan dedim. Zorla beni kendi yanına aldı ve bana da arattı cüzdanı. Sonra cüzdanı çalılıklarda buldum. Çalılık büyük olduğu için o çalılığı açtı ben de cüzdanı aldım. Çalılıktan çıkarken çocukla burun buruna geldim. Bir anda şaşkınlıkla bir adım geriye gittim. Ayağım bir dala takıldığı için çalılığa düştüm o da güldü ben de sinirle cüzdanı fırlattım. Neyse işte sonra beni çalılıktan çıkardı. O sıra yağmur yağdı. Gök gürledi. Ben de korktuğum için ona zorla beni eve bırakmasını söyledim. Beni eve bırakınca üstü sırılsıklam olmuştu. Ben de hemen odama çıkıp bana fazlaca büyük olan erkek ceketimi verdim o da bana hırkasını fırlatıp hırkayı yıkamamı ve bir gün gelip alacağını söyledi. Bu kadar işte." dedim. Kızlara baktığımda hepsi beni ağzı açık dinliyordu. "Sen ciddi misin? Sen bu olayları yaşadın ve anlattığın kadarıyla çocuğa sert davranmadın." dedi Kumsal şaşırarak. "Evet sert davranmadım. Aslında davranamadım içimden gelmedi. İlk defa böyle bir şey oldu. Direkt ısındım ona." dedim gülümseyerek. Ondan bahsedince mutlu olmuştum. "Oha! Cidden oha!" dedi Asu şaşkınlıkla. "Adı ne peki biliyor musun?" dedi Alesya merakla. "Evet. Adı Samet." dedim gülümseyerek. "O hırkayı bir gün almaya gelecek de acaba sen verecek misin? Yapışmışsın hırkaya." dedi Asu kıkırdayarak. "Ne alakası var ya?" dedim alt dudağımı ısırıp. "Oo! Asena utandı. Büyük gelişmeler. Neyse ne zaman geleceğini biliyor musun?" dedi Kumsal merakla. "Bilmiyorum ama o gününün gelmesini bekliyorum ama yanlış anlamayın onunla sadece arkadaşlık hatta yakın arkadaşlık kurmak istiyorum." dedim. "Vay be!" dedi Alesya şaşırarak. "Asena arkadaş olarak duygu duyuyorsun değil mi? O yüzden hırkayı giydin?" dedi Kumsal ciddi ciddi sorarak. "Sadece arkadaş olarak. Bundan bir şey çıkarmayın. Sizle nasıl bir arkadaşlığım varsa onunlada olmasını istiyorum. Hem benim sevdiğim kişiyi biliyorsunuz. Onun ceketi de dolapta." dedim "Neden bu zamana kadar vermedin ki?" dedi Asu tek kaşını kaldırıp. "Bilmiyorum." dedim. "Bu konuyu kapatalım. Onları hatırlamak istemiyorum." dedi Alesya kaşlarını çatıp. "Asena bize anlatmadığın başka olay var mı?" dedi Kumsal sırıtarak. "Siz artık eve gidin. Geç oldu." dedim. "Asena bizi evden kovdu. Gururum sarsıldı." dedi Asu gülerek. "Asena böyle yaptığına göre demek ki bildiği var." dedi Alesya. "Var ama şimdi anlatamayacağım. Cidden geç oldu gidin. Başınıza bir iş gelmeden gidin." dedim. "Asena haklı gidelim. Sonuçta bizi öldürmek isteyen 5 tane piç var." dedi Kumsal sinirle. "O zaman ben Görkem'e haber veriyim. Asu'yu ve Kumsal'ı eve bırakıp öyle geçeriz." dedi Alesya bize bakıp. "Görkem'e haber vermen iyi olur. Birbirinizin yanından ayrılmayın." dedim. "O zaman ben Görkem'e mesaj yazayım gelsin." dedi Alesya ve cebinden telefonunu çıkardı.

"Asena Duhan nerede?" dedi Kumsal. "Villada kalıyor." dedim. "Duhan'ı özledim. Onla kavga etmek istiyorum." dedi Kumsal gülerek. "Yeter ki sen iste hemen gelir." dedim ve Asu'ya baktım. "Asu iyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?" dedim. "İyiyim. Sadece yüzüme dokunduğumda acıyor. Bir de çok yürüdüğümde belim ağrıyor." dedi Asu. "Dikkat et kendine. Eve gittiğinde morluklarına ve yara olan yerlerine krem sür." dedi Kumsal. "Hadi kalkın Görkem gelmiş." deyince Alesya herkes ayağa kalktı.

Kızları yolcu ettikten sonra direkt odama çıktım. Saat erken olsa da uyumak ve hiç bir şey düşünmek istemiyordum. Odamın ışıklarını kapatıp yatağa girdim ve yorganı üstüme örttüm.

Acaba o bir gün ne zaman gelecekti?

----


Sabah alarmla gözümü açtım. Telefonumda ki alarmı kapattım ve yatmaya devam ettim. Bu sefer telefonum çalınca bıkkınlıkla yataktan doğruldum ve telefonu elime aldım.

-Efendim Alesya?

-Seni bekliyoruz. Çabuk ol.

-Ben gelmeyeceğim bu gün okula. Ders kaldıracak halim yok.

-Sen bu aralar okula baya astın. Senin yüzünden tek oturuyorum Neyse bunun acısını senden çıkarmayı bilirim.

Ben cevap vermeden Alesya suratıma kapattı. Gülümseyip başımı olumsuz anlamda salladım ve tekrar başımı yastığa koydum. Yatakta sağa ve sola kıvrandım. Kızlar uykumu kaçırmıştı. Yataktan sinirle kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa indim. Kendimi yorgun hissettiğim için ekmeğin arasına nutella sürüp oturma odasına geçtim. Televizyonu açtım ve sütümü içip yaptığım ekmek arasını yedim.

Diziyi izlerken telefonuma mesaj gelmesiyle telefonumu elime aldım. Kaşlarımı çatıp derin bir nefes alıp verdim. Yine yazmıştı. Bu sefer ne yazmış diye girdim.

Mavi Piç
-Korkudan mı cevap vermiyorsun?

Sinirle kaşlarımı daha çok çattım. Ego kasmaktan başka bir işe yaramıyordu

-Senin gibi şerefsizlerle konuşmak istemiyorum.

Mavi Piç
-Şerefsiz dediğin kişiler asıl senin yanında olan kişiler. Bunu bil!

Berkan'dan bahsettiğini çok iyi anlamıştım ama Berkan'ların Piçizler'den daha iyi olduğu net ve açıktı.

Mavi Piç
-Seni Sessiz Park'ın orada bekliyorum. Gel!

Cevap vermeden telefonu kapatıp koltuğun üstüne koydum. Gel diye bir de emir veriyordu. Neden beni çağırıyordu ki? İntikam almak istese bunu hiç beklemediğim anda yapardı. Neden çağırdığını merak ediyordum. Gidecektim ama Asu'ya yaptıklarının hesabını sormak için gidecektim.

Hızla odama çıkıp altıma siyah pantolonumu üstüme kolları tüllü bir bluz giydim. Odadan tam çıkacakken aklıma gelen şey ile durdum. Hızla dolabın önüne geçip dolabın içinden Barlas'ın ceketini aldım. Samet'in hırkasını üstüme geçirip evden çıktım.

(Asena'nın giydiği kıyafet.)

Evden çıkar çıkmaz yüzüme soğukluk vurmuştu. Samet'in hırkası ne kadar kalın olsa da üşümüştüm. Hızla parka doğru yürüdüm. Çabucak konuşup eve gitmek istiyordum.

Parka geldiğimde Barlas'ı bulmak için etrafa baktım ama sadece iki tane küçük çocuğun parkta oynadığını görüyordum. "Asena." diye arkamdan seslenmesiyle arkama döndüm. "Benden önce gelmişsin. Benle buluşmak için can mı atıyorsun?" dedi Barlas düz ses tonuyla. Gözlerinin eskisi gibi bakmadığını gördüm. Nefret vardı o maviliklerde. "Seni öldürmek için can atıyorum desem daha mantıklı olur." dedim sinirle. Neden çağırdın beni?" dedim. "Arkadaşını görmüşsündür. Sen de öyle olacaksın hazırlan." dedi Barlas. Kaşlarımı çatıp Barlas'a baktım. Sıranın ben de olduğunu mu söylüyordu? "Gördüm ve şerefsizliğinizi bir kez daha kanıtladınız." dedim iğneleyici ses tonuyla. "Kelimelerine dikkat et!" dedi Barlas sinirle. "Kızı ne hale getirdiniz. Siz de hiç mi adamlık gururu yok. Bir kızı dövecek kadar acizsiniz." dedim sinirle. "Dövmedik." dedi Barlas. "Ha dövdünüz ha dövdürttünüz. Aynı yere çıkıyor." dedim. "Çıkmıyor." dedi Barlas. Derin nefes alıp "Seni akıllı zannederdim Barlas ama görüyorum ki yanlış anlamışım." dedim. "Kelimelerine dikkat etmeni bir kez daha söyleyeceğim. Hem sen düşünseydin böyle durumlara gelmezdin Eda!" dedi Barlas. "Ne yapacaksın kelimelerime dikkat etmezsem? Çenemi falan mı sıkacaksın. Yaptığın şey zaten alışkınsındır." dedim sinirle. "Konu çok uzadı. Sadece nasıl korktuğunu görmek istemiştim belli ki korku hala yok. Biraz daha ağırlaştırmamız lazım intikamları." dedi Barlas. "Senden neden korkayım ki? Gücü yetmediği için başka kişilere dövdürten, bizden korkan, daha ileri gitmemizden korkan kişilerden neden korkayım ki?" dedim. "O kişiler sizden korktuğu için değil intikam için yapıyor." dedi Barlas sinirle. "İntikamları siz değil başkaları alıyor sanki." dedim. "Siz bizi nasıl düşmanlarımızla karşı karşıya getirdiyseniz biz de sizi düşmanlarınızla karşı karşıya getirdik." dedi Barlas. "Hem suçlusunuz hem güçlü." dedim sinirle. "Sizin suçunuz. Hiç bir şeyi bilmeden o pezevenklere söylediniz." dedi Barlas sesini yükselterek. "Size sorduk cevap vermediniz. Ne yapalım?" dedim sinirle. Artık kotam sanki dolmuştu. Her şey de kendini haklı görüyordu. "Biz söylemedik diye siz de o pezevenklere güvendiniz ve onlara söylediniz." dedi Barlas. Ses tonunda ki nefret ve öfke duygusu gözlerine de yansımıştı. "Ne bekliyorsun sana mı güveneceğim? Ben doğru kişiye güvendim zaten ve doğru yaptığıma da eminim." dedim. "Senin sorunun ne biliyor musun?" dedi Barlas sinirle. Kaşlarımı çatıp "Ne?" dedim. "Sorunun doğruyu seçmek! Kimin doğru kimin yanlış olduğunu seçemiyorsun!" dedi Barlas bağırarak. Cevap vermeden Barlas'a baktım. Doğrunun kimin olduğunu bu sıralar çok düşünüyordum ama Asu'dan sonra kimin doğru kişi kimin yanlış kişi olduğunu seçmekte biraz daha iyi olmuştum. "Ne oldu Asena neden cevap vermiyorsun?" dedi Barlas. "Her seferinde kendini haklı çıkarıyorsun. Hiç benim ya da kızların tarafından bakmıyorsunuz. Zaten bu saatten sonra baksanız ne olacak ki?" dedim nefretle. Barlas kaşlarını çatıp bana baktı. Barlas tam konuşacakken "Barlas." diye seslenen Burcu'ya döndük.

Kaşlarımı çatıp Burcu'ya baktım. Ne işi vardı bunun burada? Sinirlerim zaten bozulmuştu. Bir de karşıma bu kız gelmişti.

Burcu yanımıza gelince vücudum daha çok gerildi. Burcu bana bakıp "Bunun burada ne işi var sevgilim?" dedi Burcu Barlas'a yaklaşıp. SEVGİLİM! Derin nefes aldım. Sevgili mi olmuşlardı? Gözlerimi kapattım. Açtığım da Barlas'a baktım. O da bana bakıyordu. Ben baktığımda Barlas gözlerini benden çekip Burcu'ya dikti. "Sen burada olduğumu nereden biliyorsun?" dedi Barlas Burcu'ya gülümseyip. Yutkunup sinirle onlara baktım. Sabahtan beri bana bağırıyordu Burcu gelince yumuşamıştı. "Doğukan'a sordum söyledi. Zar zor söyledi. Birisi ile buluşacakmışsın o yüzden söylemedi." dedi Burcu dudağını büzüp. Senin o dudağını ben bir gün patlatmazsam beni adım da Asena değil. "Keşke beni arasaydın sana söylerdim ama küçük bir işim var iki dakika bir bankta otur geliyorum." dedi Barlas. "Tamam sevgilim." dedi Burcu ve Barlas'ın yanağından öptü. Sinirden yumruklarımı sıktım. Ne kadar nefret etsem de, kin duysam da bir yerlerde ona olan sevgim hala yaşıyordu. Barlas da gülümseyip Burcu'nun yanağından öpünce başımı başka yöne çevirdim. Daha dayanamayacağımı biliyordum çünkü.

Burcu tam gidecekken durdu bana baktı sonra Barlas'a. "Çabuk gel üşüyorum. Bir yerlere gidelim." dedi gülümseyerek. "Tamam olur." dedi Barlas. Burcu gidecekken bu sefer ben durdurdum. "Burcu al bunu giy. Sevgilinin ceketi ben de kalmışta." dedim yapmacık gülümsemeyle. Burcu kaşlarını çatıp ceketi elimden aldı. "Barlas bu ceketin Asena'da ne işi var?" dedi Burcu ceketi Barlas'a gösterip. Sırıtıp kollarımı göğsümde bağladım ve onları izledim. "Boş ver uzun bir hikaye." dedi Barlas. "Evet uzun ama eğlenceli uzun bir hikaye." dedim. Kıskançlıktan ne yaptığımı bilmiyordum. Zaten sinirliydim bir de sevgili olduklarını duyunca sinirlerim köpürmüştü. "Bunu sonra konuşacağız." dedi Burcu sinirle ve bizden uzak bir banka oturdu. "Amacın ne?" dedi Barlas sinirle. "Bilmiyorum ki?" dedim sırıtıp. "Senin gibi or*spular hep böyle midir?" dedi Barlas nefretle. Dişlerimi sıkıp Barlas'ın suratına yumruk attım. Barlas gözlerini sinirle açıp kapattı. "Ne oldu gerçekler zoruna mı gitti?" dedi Barlas. Bu kez Barlas'a tokat atıp "Kimin or*spu olup olmadığını iyi biliyorsun. Çıktığın kişiler bu or*spu kelimesini üstünde daha çok taşıyor. Onlar daha iyi biliyor." dedim Burcu'yu kast ederek. "Hem benim zoruma gidecek bir şey yok. Asıl gerçekler senin yüzüne vuruyor Barlas Demir." dedim ve arkamı dönüp oradan uzaklaştım. "Doğru kişiyi seçersen kimin gerçekleri söylediğini anlarsın ASENA EDA SERT!" dedi Barlas arkamdan bağırıp. Hızla yürüyüp oradan uzaklaştım.

Eve geldiğimde sert bir şekilde kapıyı kapattım ve terasa çıktım. Koca bir balkondu ve güzel bir deniz manzarası vardı. İstanbul şehri ayaklarımdaymış gibi hissediyordum.

Balkonun demirliklerine tutunup derin nefes aldım.

'Sorunun doğruyu seçmek! Kimin doğru kimin yanlış olduğunu seçemiyorsun!'

'Doğru kişiyi seçersen kimin gerçekleri söylediğini anlarsın ASENA EDA SERT!'

Barlas'ın söylediği sözler kafamın içinde dolaşıp duruyordu. Her defasında içimde ki şüphe büyüyordu.

Kim haklı, kim doğru, güveneceğim kişi kim?

Başım ağrıyordu. Bir aydır Berkan'ı araştırıyordum. Bazen cidden şüphe duyuyordum ama gözlerimizle görmüştük her şeyi. Elimi sinirle saçlarımın arasında geçirdim. Bu karmaşıklığı nasıl çözeceğimi bilmiyordum artık. Üstüne bir de Burcu ile Barlas çıkıyordu. Hiç beklemiyordum. Acaba onu seviyor muydu?

Hızla balkondan çıkıp odama geçtim. Direkt boks torbasında yönelip yumruk atmaya başladım. Sinirim gitmiyordu.

Peki sinirim ne için?

Boks torbasına vurdukça boks torbası sağa sola gidiyordu. Kapı zili çalınca boks torbasını bırakıp aşağıya indim. Kapıyı açtığım da karşımda Ece vardı. "Asena al bunu." dedi Ece bana bir paket uzatarak. Kaşlarımı çatıp "Bu ne?" dedim ve paketi Ece'nin elinden aldım. "Bilmiyorum ki? Miraç özür maiyetinde almış sana." dedi Ece. "Tamam sağ ol." dedim. Ece gidecekken onu durdurdum. "İki dakika içeri gelsene bir şey konuşmam lazım seninle." dedim. Ece cevap vermeden içeri girdi. Ben de kapıyı kapattım içeriye girdim ve Ece'nin karşısında ki koltuğa oturdum.

"Ne soracaksın?" dedi Ece gülümseyip. "Deponun yerini öğrendikten sonra ne yaptınız?" dedim. Ece böyle bir soru beklememiş olacak ki şaşırdı. "Boş ver Asena." dedi Ece. "Demek cevap vermiyorsun. Peki Berkan neden deponun yerini öğrenmek istedi?" dedim. "Kalpazanlık yapıyorlar diye." dedi Ece. "Piçizler kalpazanlık yapıyorsa Berkan'ın umurunda olan şey ne?" dedim. "Şey... Boş ver Asena girme bu konulara." dedi Ece. "Bir şey saklıyorsunuz değil mi?" dedim sinirle. "Asena neden bu konulara giriyorsun?" dedi Ece ayağa kalkıp. Ben de ayağa kalktım ve Ece'nin kolunu sıktım. "Sizin o işleriniz bize patlıyor her seferinde." dedim bağırarak. Ece yüzünü buruşturup "Asena kolum cidden acıyor." dedi kolunu kurtarmaya çalışırken. Sinirden Ece'nin kolunu daha çok sıkıp "Eğer bir kez daha bu yaptığınız pis işler benim arkadaşlarımın canını yakarsa senin de canın yanar." dedim. "Sen saklamaya devam et. Yaptığınız işlere dua etmelisin. Bizim başımıza patlamasın. Şimdi git buradan. Gerçekleri söyleyene kadar da karşıma, karşımıza çıkma." dedim ve Ece'yi ittim. Ece üzgün bir şekilde bana baktı ve sonra koşarak evden çıktı. Sinirle sehpaya tekme attım.

Artık ne yaptığımı bilmiyordum delirmiş durumdaydım. Bu karışıklıktan bıktım artık. Başım ağrıyordu. Ellerimi saçlarımın arasına geçirdim dirseklerimi de dizlerime koydum. Baya yorulmuştum. Arkama yaslanıp duvarda asılı olan saate baktım. Kızlar okuldan çıkmıştı. Saat 5'i geçmişti.

Telefonumu elime alıp mesaj kısmına girdim. Kızlar Psikozlar grubunda mesajlaşıyordu.

PSİKOZLAR

Sesi Bozuk
-İnanamıyorum hala.

Ruh Hastası
-Ben de.

- Ne oldu?

Sesi Bozuk
- Sen bilmiyorsun değil mi?

-Neyi?

Sinsi Salvador
-Yarın okulda kavga var. Miraç'a bir çocuk karıştı. Miraç çocuğu dövdü. Onun kavgası var.

-Buna mı inanamıyorsunuz?

Ruh Hastası
Şu zamana kadar okulda kimse Miraç'lara karışmadığı için şaşırdık.

Sesi Bozuk
-He! Bir de Asena sen matematik projesi seçtin ya. Sana Pi günü çıktı. Pi günü ile alakalı pasta yapacaksın. Okulda Pi günü ile ilgili yarışma var ona katılacaksın.

Ruh Hastası
- Aslında bu Pi gününe isteyen katılıyor ama senin projen olduğu için katılmak zorundasın.

Sinsi Salvador
-Biz de şöyle yaptık. İsteyen grup olarak yapabiliyordu. Biz de seninle beraber bir grup oluşturduk. Hem kurabiye hem pasta yaparız diye düşündük. Ona karar veririz.

-Tamamdır. Benim için sorun yok.

Mesajlaşmadan sonra kalkıp odama çıktım. Kendimi yatağa atıp tavana bakarak düşünmeye başladım. Sana neler oluyordu Asena? Sen daha önce hiç böyle duygular içine düşmemiştin. Barlas bana ne yapıyordu? Beni sinir ediyordu, kızdırıyordu, en önemlisi üzüyordu ama yine de ona karşı boş olamıyordum. Sürekli beni kendine çeken bir şeyler yapıyordu. Tam bitti artık vazgeçtim derken buna izin vermiyordu. Sanki birbirimizi halatla çekiyor gibiydik. Bir o çekiyor bir ben... bu oyunun kazanını kim olacaktı bilmiyordum. Şuan da yaşadığımız karmaşa bir düğüm içerisindeydi. Eminim ki yakında çözülecekti.

Az kaldı.

Düşüncelerimi bölen şey telefona gelen mesaj sesiydi. Mesaja bakmak için telefonumu açıp whatsapp'a girdim. Berkan;

'Acil Araf'lar da buluşuyoruz. Herkes kesinlikle işini bırakıp geliyor.'

Yazıyordu. Mesajı gördükten sonra bir kaç saniye düşündüm. İçimden bir ses bugün Ece'ye yaptıklarım yüzünden olduğunu söylüyordu.

Gidelim bakalım.

-

BÖLÜM SONU❤

Sizce Berkan'lar da neler olacak?

Sırada ki Asena mı yoksa Alesya mı?

-Asena Samet'e karşı ne duygusu hissediyor?

Piçizler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bundan sonra ne olacak?

Psikozlar'ın savaşı bitti mi yoksa başladı mı?

Ece sizce neden söylemedi?

Hepsi bir sonraki bölümde❤

İg:psikozlarwattpad

Yazarların ig:psikozlar_privv

♤♡◇♧

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 119K 60
O sabah yeryüzündeki en güzel mavilere sahip olan adam bana çarptığında, kalbim avuçlarının içine düşmüştü. ಡ Sen bir öküzsün, yakışıklı öküz. Ama ök...
372 67 8
Mahallede tanınan 26 yaşındaki motorcu ve Kur'an Kursu Hocası İclal ile 28 yaşındaki mahallenin polisi aynı zamanda motorcusu Ömür, kız kardeşini Kur...
4K 386 11
jeongguk: kendini sev chaeyoung, mutlu ol karahindiba.
1.5M 26.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...