PSİKOZLAR

By psikozlukdizboyu4

219K 12.6K 8.3K

Karanlık deponun içerisinde başlayan bir oyun. Sanki bir oyun masasında gibiydiler. Sadece Psikozlar vardı am... More

TANITIM
TANITIM 2
1.Bölüm ~KURTARICI MELEKLERİM~
2.Bölüm ~TOP~
3.Bölüm ~KAVGA~
4.Bölüm ~KAPAT HAYRİYE KAPAT~
5.Bölüm ~STALKÇI PİSLİK~
6.Bölüm ~SUSHİBA~
7. Bölüm ~BADANA KAVGASI~
8.bölüm ~KOMŞU ÇOCUKLARI~
9.Bölüm ~PİÇİZLER VE BOYALILAR~
10.Bölüm ~TEMİZLİK GÜNÜ~
11.Bölüm ~FOTOĞRAFLAR~
12.Bölüm ~ATARLI GENÇ~
13.Bölüm ~KIZGIN~
14.Bölüm ~PİÇİZLER GAY Mİ?~
15.Bölüm ~ORTALIK KARIŞIYOR~
16.Bölüm ~SARMA~
17.Bölüm ~İLİŞKİ DURUMU KARIŞIK~
18. Bölüm ~BOK BEYİNLİ~
19.Bölüm ~YENİ PİÇİZ DOĞUYOR!~
20.Bölüm ~SÜNGER BOB~
21.Bölüm ~BALON AŞKI~
22.Bölüm ~YANINIZDAKİ ÇOCUKLAR KİMDİ?~
23.Bölüm ~SAKIN UNUTMA BANA ACI ÇEKTİRMEYİ~
24.Bölüm ~KIZ İSTEME~
25.Bölüm ~ÖLÜM GİBİ HAFTA SONU~
TANITIM VİDEOLARI❤
26. Bölüm ~HASTAYIZ~
27.Bölüm ~HERŞEY YENİ BAŞLIYOR~
28.Bölüm ~BEKLENMEYEN~
29.Bölüm ~SENİ KORUMA DUYGUSU~
30. Bölüm ~İŞLER DEĞİŞİYOR~
31.Bölüm ~BÜYÜK SIR~
32.Bölüm ~ÇAĞAN'IN KIZI~
34. Bölüm ~SIRLAR AÇIĞA ÇIKIYOR~
Tanıtım Videoları 2 ~Sadece Kızlar~
Tanıtım Videoları 3 ~Sadece Erkekler~
DUYURU●SORU~CEVAP
35.Bölüm ~SENDEN NEFRET EDİYORUM~
36. Bölüm ~ANİ ÖLÜM!~
37.Bölüm ~HER ŞEY BİTTİ~
38.Bölüm ~YENİDEN Mİ?~
39. Bölüm ~NE OLUYOR BURADA?~
40.Bölüm ~SENİ SEVİYORUM~
MERHABA
41.Bölüm~NEDEN YA, NEDEN?~
42. Bölüm ~YILBAŞI~
43. Bölüm~ MAHŞERİN DÖRT KUŞU~
44.Bölüm ~ÖZGÜRLÜĞÜN 1. GÜNÜ~
45.Bölüm~UNUTMA SEANSI!~
46.Bölüm ~ATEŞ'İN İNTİKAMI~
47.Bölüm ~HIRKA~
48.Bölüm ~MASAL GİBİ~
49.Bölüm~OYUN BAŞLIYOR!~
50.Bölüm ~İNTİKAM~
51.Bölüm ~KİBRİT~
52.Bölüm ~PEMBE MEZARLIK~
53. Bölüm ~ KÜÇÜK BİR ÖPÜCÜK~
54. Bölüm ~ YANLIŞ YOL!~
55.Bölüm ~TATLI KÜÇÜK YALANLAR~
56.Bölüm ~OYUN MU? GERÇEK Mİ?~
57.Bölüm ~SIRLARLA DOLU ÖPÜCÜK~
58.Bölüm ~ÇIKIŞ KAPISI~
59.Bölüm ~ALKOL ETKİSİ~
60.BÖLÜM ~DUHAN AŞIK OLDU~
61.Bölüm ~GÜÇLÜ~
62.Bölüm ~DİKEN~
63.Bölüm ~OYUN~
64.Bölüm ~BEBEK GELİYOR!~
65.Bölüm ~İŞ BİRLİĞİ~
66.Bölüm ~2 ŞOVALYE,1 PRENSES~
67.BÖLÜM ~FİNAL~
DUYURU!
~Sorular~
~Cevaplar~
DUYURU!
~PSİKOZLAR 2 KESİT~

33.Bölüm ~ÇIKMA TEKLİFİ~

3.2K 148 63
By psikozlukdizboyu4


Kumsal'dan...

Asena "Oo! Alesya sen buraya gelsene." diyerek Alesya'yı yanına çekmişti. Alesya yanımıza geldiği an sorularıma maruz kalacaktı. "Ne yaptınız? Nereye gittiniz? Sen gece Çağan'da mı kaldın? Anlat hadi! Hem Asena'cım sen nasılsın tatlım? Siz ne yaptınız peki Barlas'la? Alesya için söylediğim soruların aynısı senin ve senin için de geçerli." dedim en sondaki 'Senin için de geçerli' dediğim kişi Asu'ydu çünkü dün Alesya gittikten sonra yanımıza Barış ve Ateş gelmişti. Bir karara varıp beraber takılalım dedik. Asu'yla sıkılacağımızı düşündüğümüz için kabul edip, Asu'nun evine gitmiştik. Gittiğimizde fazla bir şey yaşanmamıştı. Beraber yemek hazırlamıştık. Daha doğrusu biz Barış'la mutfakta yemek hazırlarken Asu ve Ateş ise masayı hazırlıyordu. Barış'la mutfakta baya eğlenmiştik. Hatta bir ara beni sevdiğini düşünmedim değil. Sonra aklıma Bora gelince bir daha hiç bir erkeğe güvenemeyeceğim aklıma gelmişti. Erkeklerin hepsi aynıydı. Oyuncuydu hepsi. Önce sana yakın davranıyor, sen ondan etkilenmeye başlayınca, hoşlanınca işler değişiyor. Eninde sonunda başkasına gidiyorlar. O yüzden kendimi Barış'a kaptırmamam lazımdı.

Barış ve çetesi ile öğrendiğim şeyden sonra Barış'a kapılıp kendimi tehlikeye atamazdım. Berkan o gün konuyu anlatınca şaşırmıştım, üzülmüştüm ve korkmuştum. Karışık duygular içindeydim. Aklıma hiç gelmezdi Barış'ın böyle birisi olduğu. Onlara depo için böyle bir oyun oynadığımızı düşününce bazen kendimi kötü hissediyordum, Barış bana karşı gülümsediğinde vazgeçmek istiyordum bu oyundan ama sonradan kötü birisi olduğu aklıma geliyordu. Ben kötü bir şey yapmıyordum, iyi bir şey yapıyordum.

"Kızlar anlatmayı düşünüyor musunuz? Hayır yani meraktan çatlayacağım." Hiç biri bana bakmıyordu. Hepsinin gözü yere odaklanmıştı. Sinir olmuştum. "Asena sen başlıyorsun itiraz istemiyorum! Başla!" dediğimde önce mırın kırın etti. Sonra da Asena "Bir şey olmadı aslında sadece beni kendi doğal ortamıma götürdü." dediğinde hepimizin gözü fal taşı gibi açılmıştı. Asena anlamıştı ki bizim ona ne manada baktığımızı "Hayır ya fesatlar öyle değil. Dağ evi gibi bir yere gittik ama daha çok ağaç, yeşillik yani yazlık gibi bir yerdi." Asu "He! Anladım. Otlama zamanı gelmiş. Buralarda ona göre doğal ortam yok tabii normal." deyip sırıtmaya başladı.

Biz de onunla birlikte gülerken Asena Asu'nun kafasına vurmuştu. "Konuyu dağıtmayın. Anlat. Götürdü sonra ne oldu?" dediğimde Asena kızarmış mıydı? Ne olmuştu? Asena "Beni kendi odasına götürdü. Sonra da beraber yattık." dediğinde ilk tepki veren Alesya olmuştu. "Siz iyice niyeti bozdunuz. Benden demesi. Barlas da az değil yani." deyip sırıtmaya başladı. Sırıtarak "Peki yatakta ne oldu?" deyip gülmeye başladım. Asena "Dur bir düşüneyim. Gece boyu seviştik. İnanamazsınız." dediğinde Asu "İnanmadık zaten. Barlas'la böyle hayaller kurduğunu bilmiyordum Asena. Sen de azıtmadın değil." hepimiz gülmeye başlamıştık. Asena Asu'nun koluna dirseğini vurmuştu. Asena "Lafın gelişi öyle söyledim zaten. Şakaydı. Bir şey olmadı. Yatakta sadece beraber uyuduk." dediği an "Asena başka bir şey olmadığına emin misin? Gazozuna ilaç atıp seni uyutmuş olmasın. Yapar mı yapar." dediğimde ders zili çalmıştı.

Sınıfa doğru giderken. "Asu ve Alesya siz de anlatmaktan kurtulamazsınız. Haberiniz olsun." İlk ders matematikti ve 3. ders Matematik sınavı vardı. Sonra da İngilizce dersi.

Matematik dersine girmeden önce Berkan ve tayfasıyla konuştuk. "Biz en arkaya geçelim siz bizim önümüze geçin." dediğinde Berkan Asena çıkıştı. "Ben en arka cam kenarımı kimseye vermem. Asu ve Kumsal'ın önündeki sıraya geçin." dediğinde güldüm. Asena Alesya'ya bile çok izin vermezdi. Orası onun yeriydi. "Kızma Asena." dedi Miraç gülerek. Biz Asena'ya gülerken Asena sırasına oturdu ve "Burası benim." dedi.

Duvar kenarında ise iki gizemli Atalay ve Oktay vardı. Burak hoca derse geldiğinde sohbet etmiştik. İsteyenler de ders çalışıyordu. Biz ders çalışma taraftarıydık.

Berkan arkasını dönmüş Asu ile sessizce konuşuyordu. Az çok duyuyordum ama tamamen duyamıyordum. Önemli bir konuya benziyordu. Onları bırakıp etrafıma bakındım. Gözüm Atalay ve Oktay'a takıldı. Bizden en uzak yeri seçmişlerdi. Duvar kenarı en arka sırada oturuyorlardı. Çoğu zaman okula gelmezlerdi. Neden gelmediklerini merak ediyordum. İkisi de gizemli takılıyorlardı.

Kızlarla ilk ders çalıştığımız için 2. derste çalışmamıştık. "Asu ve Alesya anlatmaya başlayın." deyince birbirlerine baktılar.

Asu "Ben başlarım." dedi. "Dökül." Asu "Sen gittikten sonra bir şey yapmadık. Aslında gece eve abim geldi." dediğinde gözlerim açılmıştı. "Ne? İyi de hani akşam gelmeyeceğim demişti. Aramıştı seni." dedim şaşırarak. Asu "Öyleydi ama geldi. Ben onun korkusundan Ateş'i kendi odama sakladım. Sonra da işte abim odasına gitti. Ben de kendi odama geçip kapıyı kilitledim. Abim odaya girerse Ateş'i görmesin diye. Sabah uyandığımda yanımda Ateş vardı. Birlikte uyumuşuz. Abim de evden erken çıkmış. Öyle yani kısa ve öz anlattım. Sıra Alesya'da." dediğinde "Dur bir kızım ya senin olayına şaşırmam bitmedi. Ateş'deki şansa bak. Şanslı çocuk. Abin sizi yakalasaydı Ateş'i öldürürdü." dedikten sonra Asena konuya girdi. "İyi de bunlar evde tekken sen neredeydin?" dediğinde bir tek ben olaysız gün yaşamışım onu fark ettim. "Benim sizin gibi bir günüm olmadı. Asu'da kalmak için izin almamıştım. Annem aradı eve gel dedi ben de eve gitmek zorunda kaldım. Barış da beni eve bıraktı. Ama annem Barış'ı görünce bir sevindi görmeniz lazım. Ben Barış'ı görünce bu kadar sevinmiyorum." dediğimde kızlar gülmeye başladı. Tabii ben de onlarla gülmeye başlamıştım. Sonra gözüm piçizlere kaydı. Bizi izliyorlardı. Arada gözleri Berkan'ların üstüne gidiyordu ama çoğunluk olarak bizdeydi. "Annen neredeydi Asu?" dedi Asena. "Annem villaya gitti dün. Asıl evini özlemiş." dedi.

Alesya "Evet! Sıra bende. Çağan beni lunaparka götürdü ve çok çok eğlendik. Hiç eğlenmediğim kadar eğlenmiştim." dedi sevinçle. Asu "Satıcı bizimle öyle eğlenmiyor musun?" dedi Alesya'nın kafasına vurarak. Alesya "Yok öyle değil. Çağan'la böyle eğlenmemiştik. Bana bir ceket giydirdi arkasında da Çağan'ın kızı yazıyordu. İnanabiliyor musunuz? Çağan böyle bir şey yaptı ve ben şok içerisindeydim. Çok hoş ve güzeldi. Akşam da onda kaldım. Sünger Bob izledik. Sonra da koltukta beraber uyumuşuz. Sabah da bana kahvaltı hazırlamıştı." sözü bittiğinde "Siz sevgili misiniz? Sabah da zaten el ele geldiniz. Okul şuan sizinle çalkalanıyordur. Magazin oldunuz. Çağan ve Alesya, ikisi sevgili mi? Şok açıklamalar. Acaba bizimle konuşmayı tercih edecekler mi? Bir açıklama yapacaklar mı? Herkes heyecanlı." dedim ve kızlarla gülmeye başladık. Ama Alesya'nın suratında daha farklı bir sırıtış vardı. Asena "Sen bu yakınlaşmayı abartmış olabilir misin?" dediğinde Alesya dudağını ısırıyordu. Alesya "Aslında lunapark lafını duyunca biraz fazla kaptırmış olabilirim kendimi ama emin ol başka türlü de güvenlerini kazanamayız. İşin tuhafıysa bunların hiç birini ben planlamamıştım. Hepsi Çağan'dan çıktı." dediğinde şaşırmıştım. Piçizler bizden daha çok yakınlaşmayı düşünüyorlardı. Özellikle Barış ve Çağan. Sınav yerlerimizin kağıdı gelmişti. Bu sefer nerdeyse hepimiz aynı sınıftaydık.

Sadece Çağan ve Alesya yoktu. Onun dışında Barış, Ateş ve Barlas vardı. Biz de üçlü olarak vardık. Bir de Anıl ve Oktay vardı. İşte beklenen an, kesinlikle sınıf kopya sınıfı oldu. Bir de hoca kopya çekilebilecek bir hocaysa Piçizler, Oktay ve Anıl için cennet gibi olacaktır. Zil çaldı ve sınıflara dağıldık. En önde Asena, ben duvar kenarının en arkasında, Asu da ortada oturuyordu. Asu'nun önünde Ateş, onun önünde ise Barış vardı. Nasıl olduysa Barlas ve Anıl yan yanalardı. Hoca derse geldiğinde kağıtları dağıttı. Coğrafya hocasıydı. Kolaylıkla kopya çekilirdi. Ama bir anda hoca Barlas ve Anıl'ın aynı sınıftan olduğunu öğrendi. Anıl'ı alıp başka sıraya koydu. Sınav tamamen başladığında kopyalar da başlamıştı. Barlas durup durup arkasını dönüyordu. Ateş Asu'dan rahatlıkla kopya çekebiliyor. Barış da ondan bakıyordu. Sınavı bitirdiğimde büyük bir ısrar ve zorlamayla Barlas'a kopya vermeye başladım.

Kağıtlar toplandı ve sınıfa gittik. Ders İngilizceydi. Hoca derse geldiğinde defterlerimizi kontrol etti ve sonra da serbest bıraktı. O sırada Asu "Pişt! Kumsal, Pişşt! Kumsal. Kızım baksana bir." kolumu dürtükleyip duruyordu. "Ne var? Kolumu çürüttün. Ne istiyorsun?" bana bakıp ellerini birbirine sürüyordu. Asu "Biz anlattık peki ya siz gittikten sonra ne yaptınız? En son Annen aradı. Barış'la beraber çıktınız. Peki ne oldu?" gözlerimi devirmekle yetinmiştim. Alesya "Ya anlatsana biz anlattık adamı deli etme de anlat." dedi. "Bir şey olmadı. Beraber çıktık. Beni evime götürdü. Sonra da bir şey olmadı. Ben sizin gibi 'ekşın' yaşamadım maalesef. Sadece ayrılmadan önce bana sarıldı. Bir süre öyle sarıldık. Sonra da annem geldi zaten. Hava karanlık olduğu için sarıldığımız görmedi. Ama Barış'ı görünce sevindi. Öyle..." dediğimde hepsinde bir piç sırıtışı vardı. Alesya "Allah'tan hiç bir şey yaşamamışsınız kanka. Bir de yaşasaydınız ne olurmuş." deyip sırıttı. Kızlar da onunla birlikte sırıtmaya başladı. Asena "İyi bari hepimiz yakınlaşmışız." Asu " Hı hı evet, benim Berkan'ım varken Ateş'le yakın oluyorum bu nasıl iş? " dedi." Asu sen iyice sahiplendin bakıyorum Berkan'ı. " dedim. Asu" Tabii ki. "deyip sırıttı.

Zil çaldığında kızlarla birlikte acıktığımız için kantine gitmiştik. Tam arkamızda da Piçizler vardı. Yanımızda bir de Berkan ve Araf vardı. Berkan "Kızlar ne istersiniz gidip alıyım size." dediğinde Alesya "Caramio ve kakaolu süt." dedi. Asu" Karam istiyorum ben." dedi. Asena "Bana fark etmez bebeklerim olsun yeter." dediğinde Berkan ve Araf gülüyordu. "Ben açım. Poğaça, ayran ve hoşbeş istiyorum." dedim. Berkan "Kantini de almamı ister misin?" dedi. "Hayır ona gerek yok." deyip sırıttım. "Aslında bir şey istemedim abartma." deyip yine gülmeye başladım. Kızlar da benimle birlikte gülüyorlardı. Berkan "İyi tamam." deyip kantine gitti. O sırada gözüm Barış'ı aramıştı. Ama bulamamıştım. Alesya "Kızlar bir sonraki ders ne?" dediğinde hepimiz bir düşünmeye başlamıştık. Asena "Bilmiyorum ki galiba Matematik." Asu "Hayır ya. Mutfak dersi var." dediğinde Berkan da gelmişti. Elindeki poğaçayı alıp yemeğe başladım. "Tamam o zaman buradan direkt mutfağa geçeriz." poğaçadan bir ısırık aldıktan sonra bırakıp abur cuburlara dadanmıştım. Onlar bitince tabii ayran da çoktan bitmişti bile. Poğaçadan 2. ısırığımı aldığımda ağzıma gelen tatla çöpün yanına koşmam bir oldu. "Bu ne?" öğürüyordum ve midem bulanmaya başlamıştı. Çöpün yanında ağzımdakileri temizliyordum. Yediklerimi tükürüyordum. Bir anda yanıma Barış geldi. Barış "Kumsal ne oldu? Söylesene. İyisin değil mi? Bir şey söylesene kızım. Sana bir şey olmadı dimi?" hala ona cevap vermemekle ısrarlıydım. Kızlar yanıma gelince ne olduğunun farkında gibilerdi. Asu haykırmakla yetiniyordu. Barış hala panik içindeydi. Ben de midemi istemsizce daha çok bulandırıyordum. Alesya "Gel tuvalete gidelim. Şu tipine bak. Ağzında su falan çalkalarsın." dedi. Barış " Ya! Biri bana da söyleyecek mi ne olduğunu?" dedi. Asena "Bir şey olduğu yok. Kumsal zeytin yemekten nefret ediyor. Kokusunu bile sevmiyor. Bir keresinde de ben zeytin yedim diye 'Ellerinizi yıkamadan bana dokunmayın' demişti. Şimdi de Berkan ona zeytinli poğaça almış. O yüzden tükürdü." dedi. Barış şaşkınlıkla etrafa bakıyordu. Ben de bir anda tuvalete koşmaya başlamıştım çünkü midem bulanıyordu. Zeytinden iğreniyordum.

Tuvalete geldiğimde kusmaya başlamıştım. İğrenç öğürmelerim vardı. Ben bile kendimden iğrenmiştim. Yediklerimin hepsi tuvaletteydi. Kızlar da yanıma gelmişti. Ağzımı temizlerken. Barış'ın tuvalet kapısında bağırdığını duydum. "Kumsal iyi misin?" diyordu. "Allah'ım bu çocuk harbi geri zekalı. Sanki ölüyorum yataklardayım." Kızlarla birlikte gülmeye başlamıştık. Asena "Kızım sen de abartıyorsun alt tarafı bir zeytin." dedi. "O senin için bir zeytin olabilir ama benim için midemi bulandıran bir şey." dediğimde kızlarla gülüşmeye başlamıştık. Sonra da mutfağa gitmiştik. Biz çıktığımızda Barış yoktu. Gitmişti galiba.

Mutfağa gittiğimizde Erkan Hoca çoktan gelmişti. Yerlerimize geçince Barış direk yanıma geldi. Barış" Benim eşim Kumsal Hocam yazabilirsiniz. " dediğinde afallamıştım. Ne oluyor? Erkan Hoca isimlerimizi yazınca Barış "Biz şimdi grup olduk ve hocanın bize dağıtacağı tarifi yarın seninle yapacağız. Bugün de marketten malzemeleri alacağız sonra da evde deneyeceğiz." dediğinde şok içinde ona bakmıştım. Anıl "Barış ayağını denk al bence." dediğinde Barış sinirlenmeye başlamıştı. Anıl'ın üzerine doğru yürüdüğü sırada Ateş tuttu ve geri çekti. Onlar ayrılınca ben grup olanlara bakmıştım. Erkan hoca "Çocuklar grup değişikliği olmayacak ve yarın tek bir sınavınız var. O yüzden böyle bir görev verdim. Bu sizin sınavınız olarak geçecek karneye haberiniz olsun." demişti. Sonra da serbest bırakmıştı. İngilizce sınavı kolaydı. Hoca kitaptaki alıştırmaları soracaktı. O yüzden sorun olmazdı.

Okul çıkışı kızlarla birlikte konuşarak bahçeden çıkıyorduk. Barış "Kumsal nereye gidiyorsun? Seninle işimiz var. " diyerek yanıma gelmişti. Asena "Biz de gelelim zaten markete gideceksiniz. Biz de gideceğiz. O zaman beraber gidiyoruz." dediğinde Barlas "Olmaz. Çünkü herkes kendi grubuyla yapmalı. Ayrı marketlere gideceğiz. Birlikte olmayacağız." deyip Asena'yı kolundan tuttuğu gibi götürmüştü. Çağan'la Ateş de aynı şeyi yapmıştı. Barış da benim elimden tutup götürmüştü. Bir an düşününce aslında güzeldi. Yakınlaşmam lazımdı zaten.

"Nereye gidiyoruz?" dediğimde bana bakıp gülümsemişti. Barış "Nereye gitmek istersin?" dedi. "Market uygundur." dediğimde "Ama daha çok zaman var biraz zamanımızı başka yerlerde geçirsek olmaz mı?" dediğinde "Hayır! Önce markete gidelim sonra bakarız." demiştim. Kafasını sallamıştı. Hayal kırıklığı yaşamış gibiydi. Aklında kesin bir yer vardı. Beni oraya götürecekti.

Yolda giderken önümüzden geçen grup halinde 'keko' dediğimiz sürü geçiyordu. Onlar geçerken laf atmalarıyla birlikte Barış bir anda beni daha çok yanına çekti. Laf atmalar çoğalınca. Barış sinirlenmeye başlamıştı. Sanki yanıyordu. Onun vücuduna yakın olduğum için kendini zor tutuyor gibiydi. Beni bırakıp tam giderken. Bir anda ne olduysa Barış'ın elinden tutup kendime çektim. Şu anın başka ortamlarda olması daha mantıklı olurdu aslında. Ben böyle yapınca Barış afallamıştı. "Eğer bir şey yaparsan şuan giderim ve beni hiç bir şey geri getiremez." deyince kendine gelmişti. Kekolara son bir bakış attığı sırada bana ateş basmaya başlamıştı. Kendime 'Ben ne yaptım ya?' deyip duruyordum. Barış yanıma gelip kolunu omzuma atmıştı ve ilerlemeye başlamıştık.

Markete girdiğimizde beni kocaman bir yere getirmişti. Büyük bir yer olduğu için kimse bize karışamazdı. Bir anda sırıtmaya başlamıştım. Barış "Hadi gel bakalım alış-veriş arabası alalım." dediğinde ona bakıp gülümsemeye başlamıştım. "Tamam hadi alalım." deyip koşarak arabayı almıştım. "Hadi gel Barış." diye bağırdığımda Barış koşarak yanıma gelmişti. Barış "Buyurun Hanım Efendi ne istemiştiniz?" dedi. "Seni istemiştim. Sen ne istemiştin?" dediğimde bana yaklaşıp. "Benim ne istediğim belli. Şuan tam karşımda duruyor ama o bir türlü anlamıyor." dediğinde yanaklarımın yandığını hissediyordum. Elim ayağım birbirine girmişti. O sırada daha çok yakınlaşmıştı. O an bize bakan 6-7 yaşlarında bir erkek çocuğunu fark ettik. Bize bakıp sırıtıyordu. Barış kendini geriye çekince. Çocuk "Abi sen devam etsene ben burada yokmuşum gibi. Olur böyle şeyler." deyip gülmeye başlamıştı. Ben sadece çocuğun dediklerinin şokundaydım. Bu nasıl çocuktu? Barış gülümseyip. "Ben devam ederdim de bir de ablaya sormak lazım o istiyor mu?" deyip topu bana atmıştı. Pis sapık ya. Konuyu değiştirmek adına "Senin adın ne bakalım?" dediğimde "Adım Efe. Sizin adınız ne?" demişti. Barış "Benim adım Barış bu ablanın adı da Kumsal bir diğer adı da benim inatçı keçim." deyip gülümsedi. Ben de bu dediğine gülerken Efe de bizimle gülüyordu. Efe "Abi sen bu kızı seviyor musun?" deyince Barış şaşırmıştı. Ben de gülüyordum. "Hadi cevap versene çocuğa." deyip gülümsedim. Barış "Ben onu ömrümün sonuna kadar burada taşıyacağım." deyip kalbini göstermişti. Bunu demesiyle gözlerimin büyümesi bir olmuştu. Bunu beklemiyordum Barış'tan. Şaşırmıştım ama hoşuma da gitmişti. Kalbim Barış'ın söylediğiyle ritmini bozmuştu. Böyle davranırsa kendimi kaptırırdım. Kısa zaman için onunla böyleydim. Onun yanında hep olmayacaktım. Deponun yerini öğrenene kadar Barış'ın yanındaydım sonra da güzel anıları geride bırakacaktım. Barış zaten deponun yerini öğrenmek için böyle davrandığımı öğrendikten sonra beni yanında tutmazdı.

Efe "Çifte kumrular sizi." deyip sırıtıyordu. O sırada Efe'nin annesi çağırmıştı. Efe "Görüşürüz Barış abi görüşürüz İnatçı Kumsal abla. " deyip yanımızdan koşarak ayrılmıştı. Ben Barış'ın dediğinin şokundaydım hala. Ama Efe bana inatçı demişti. Ona da sinir olmadım değildi. Barış "Bu kadar şaşıracak ne var? Efe doğruyu söyledi." deyip güldü. Barış'a dil çıkardım ve arabayı alıp dümdüz devam ettim. Hala aklımda bir düşünce vardı. Alış-veriş arabasına binme düşüncesi. Barış "Hadi seninle bir oyun oynayalım. Sen bana bir yiyecek seçeceksin ben de sana seçeceğim. Eğer benim seçtiğim şeyi yiyemezsen benim istediğim bir şey olacak. Ben yiyemezsem. Senin istediğin bir şey olacak." demişti. "Tamam kabul. O zaman malzemeleri alırken seçeriz ne yiyeceğimizi." dediğimde kabul etmişti. Malzeme listesini Barış çoktan hazırlamıştı bile. Onları almaya başlamıştık. Ben bir yandan da acaba ne yedirsem diye düşünüyordum. Barış ne sevmezdi ki? Kasap kısmına geldiğimde yüzüme sırıtış sergilemiştim. Yani sonuçta kim çiğ et yerdi ki? O sırada Barış içecek reyonundaydı. Yanıma geldiğinde. Barış "Kumsal hanım acaba bana ne yedireceğinizi buldunuz mu?" dediğinde "Evet buldum Öküz Bey. Peki siz buldunuz mu?" dediğimde gülümseyip "Benim zaten en başından beri aklımda bir şey vardı." dediğinde merak etmiştim. "Ne yedireceksin peki? dediğimde arkasından zeytin paketini çıkardı. "Saçmalama Barış ben onu asla yemem." Barış "Ben de bunu istiyorum zaten." deyip güldü. "Sen nasıl bir vicdansızın ya ben asla yemem tamam yenilgiyi kabul ediyorum ama onu benden uzak tut." Barış " Ha şöyle! söyle bakalım sen bana ne yedirecektin?" dediğinde sırıtmaya başladım. Gözümle keçinin gözünü gösterdim " İşte bu Öküz bey hadi yiyin." Barış "Oha Kızım! O ne yemem ben onu. O yeniliyor mu o bile belli değil bence. Hem çiğ o. Nasıl yiyeyim?"

"Orası beni ilgilendirmez. Ya yersin ben kaybederim. Ya da yemezsin ben kazanırım." dedim. Barış "İyi o zaman yemiyorum." dediğinde sevinmiştim. Barış "Ne istiyorsun?" dedi. "Hmm! Bir düşüneyim." sırıtmaya başladığımda "Alış-veriş arabasının içinde gezdirsene beni." deyip güldüm. Barış "He! Bu muydu? Tamam." deyip beni kucağına almıştı. "Barış ne yapıyorsun? Arabanın içinde gezdir dedim. Kendi kucağında değil." deyip kollarımı ona sarmıştım. Barış "Aslında kucağımda gezdirmek de iyi fikir olabilir." deyip gülmüştü. "Ya! Barış!" dedim. Barış " Kucağımda gezdirmeyeceğim, alış-veriş arabasına koyacağım seni." dediğinde "Ben kendim de girebilirdim içine sana gerek yok ki." deyip Barış'ın yüzünü incelemeye başlamıştım. Barış "Evet gerek yok ama böyle sana daha yakın olabiliyorum en azından." dediğinde yanaklarımı kızarmasına engel olamadım. Yine yanıyorlardı. Yüzümü başka bir tarafa çevirmekle yetinmiştim. Yeni bir tane araba alıp beni içine koymuştu. "Hadi sür pikachu!'' diye bağırdım. Barış gülmeye başlamıştı. Bu çocuk gülünce daha mı yakışıklı oluyordu, bana mı öyle geliyordu?

İlk başta çok yavaştı. "Ya Barış bu nasıl sürmek ya?" dediğimde Barış'ı gaza getirmediğim halde gaza gelmişti. Hızlanmaya başlamıştı gittikçe daha çok hızlanıyordu. Adrenalin patlaması yaşıyordum. "HEY!" Barış "Nasıl iyi mi?" dedi. "Hem de süper!" diye bağırmıştım. Barış son darbeyi yapıp son süratle giderken alış-veriş arabasının alt kısmında olan bir yere basıp ayaklarını yersen kesmişti. Ben ön taraftan dengelediğim için son süratle gitmeye devam ediyorduk. Karşıda bir hareketlilik vardı. Birisi tam önümüze elma kasaları koymuştu. "Barış!" Barış "Hııı?" demişti. "Barış! Karşıya bak! Dursana!" Barış fark ettiği zaman iş işten geçmişti. Durmaya çalışıyordu ama bir türlü durduramadı. Yavaşlasak da duramamıştık. Barış "Kumsal kafanı eğ." diye bağırınca kafamı eğmekle yetinmiştim. Halbuki beni bıraksa ben girsem kasalara o da bana bakıp gülse daha eğlenceli olurdu. "Barış!" diye bağırırken bir anda kasalara toslamıştık. Ben arabadan düşmüştüm. Elmaların içindeydim Barış benden biraz uzakta düşmüştü. Kafamı vurduğum için çok acıyordu.

Barış'dan...

Bana bir şey olmamıştı ama Kumsal kötü düşmüştü. Başını vurmuştu. Acıyla başını tutuyordu. Elini çektiğinde kanadığını gördüm. Koşarak yanına gittim. "Güzelim iyi misin? Bana bak kaldır kafanı. Tamam bir şeyin yok. Sakin ol. Hadi ayağa kalk." dediğimde kafasını sallamıştı. Canı çok yanıyor olmalıydı. İçim çok kötü olmuştu. Benim suçumdu. Durabilseydim böyle olmazdı. Ayağa kalkmaya çalışırken zorlanıyordu. Ayak bileğini de burkmuş olmalıydı. Canı acıdıkça benim içim bin parçaya bölünüyordu. Dayanamayıp kucağıma aldım. Aldığımda itiraz etmemişti. Aksine boynuma sımsıkı kollarını sarmıştı. Başı omzumdaydı. Nefesi boynumu ele geçiriyordu. Ne kadar güzel olsa da o sırada bir kaç ses gelmişti. Büyük ihtimalle kasaların sahibiydi. Yalnız tek kişi değil sürü halinde geliyorlardı galiba ayak sesleri gittikçe yoğunlaşıyordu. O anki gerginlikle korkmuştum. Kumsal kucağımdaydı ve koşmaya başlamıştım. Kumsal kucağımdayken biraz zor olsa da marketin çıkışına doğru depar atıyordum.

Marketten çıktığımızda az ileride eczane vardı. Koşarak oraya girdim. Kumsal'ı koltuklardan birine oturtup orada çalışanlardan pansuman için gerekli olanları isteyip. Başına pansuman yapmıştım. Başına doğru ağzımı yaklaştırıp üflüyordum. Kumsal "Barış acıyor." dediğinde "İki dakika bekle güzelim şimdi bitecek." deyip üflemeye başlamıştım. En sonunda yara bandını yapıştırmıştım. Kumsal "Doktor bey yaşayacak mıyım?" deyip gülmüştü. Kendine gelmişti. "Kumsal Hanım merak etmeyin yaşayacaksınız. Ben olduğum sürece size hiç bir şey olamaz. Sana bir şey olmasına asla izin vermem." demiştim. Bu söylediğime sadece "Hımm..." demişti. Bir de bana öküz diyordu. Onun ağzından beni sevdiğine karşı bir söz çıkması için dünyaları bile verirdim. Ama demiyordu bir türlü. İnatçı ne olacak? Onu koltuktan kaldırıp yürütmeye başlamıştım.
Arada başı dönünce "Bu böyle olmaz." deyip yine kucağıma almıştım. Kumsal "Barış bırak beni. Her fırsatta kucağına alıyorsun." deyince gülmüştüm. "Çünkü benim için seni kucağımda taşımak bir ödül başımın belası." dediğimde yine tek kelime etmemişti. Ama hiç beklemediğim bir şey yapmıştı. Bana sıkı sıkı sarılmıştı. Her defasında daha çok sırnaşır gibiydi. Yavru kedi gibi sanki sevilmek için uğraşıyordu. Bu hali hoşuma gitmişti. Her zaman bana böyle yakın olsaydı... "Hadi bakalım başımın belası." deyip eczaneden çıkmıştık. Kumsal kucağımda iken biraz ilerlemiştik. Sonra karşımıza bir park çıkmıştı. Aslında Kumsal'ın gözler kapalıydı ama Baloncunun "Bebelere balon." demesiyle kucağımdan fırlamıştı. Ben tedirgin olmuştum ya yine başı dönerse, düşerse... Bu düşünceler benim beynimi yiyip bitiriyordu. Kumsal da o sırada koşarak balonların yanına gidiyordu. Peşinden koşmaya başladım. Baloncuya kadar durmadan koşmuştu." Kumsal lütfen dur." dediğimde umursamayarak "Bir şey olmaz Barış." deyip baloncu amcanın yanına gelmişti. Baloncu amcanın yanında "Balon! balon!" diye bağırıyordu. Yanına gittiğimde gözlerimi Kumsal'dan alamamıştım. Gözlerinin içi parlıyordu. Balon satan amcaya dönüp "Abi hepsini verir misin?" dediğimi duyan Kumsal "Bir tane alsan da yeter bence hepsini alma. Ama bana da bırakma yani sana kalmış." demişti. Hafif tebessüm ettikten sonra amcadan balonları alıp Kumsal'ın eline vermiştim. Kumsal elimden aldığı gibi koşuşturmaya başlamıştı.

Yanımızdaki çocuk parkına gidip orada oynamaya başladı. Elinde balonla küçük çocuklar gibi geziniyordu. Koşuşturuyordu. Kaydırağın yan kısmında durdu. Ben ne yapacak diye onu izlerken. Kaydıraktan kayan çocuklara elindeki balonlardan veriyordu. Çocukların sevinmesi Kumsal'ın çok hoşuna gitmişti. Kumsal'ın gülümsemesini, sevincini ve iyiliğini görmüştüm. İnsanı büyülüyordu. Sıcak kanlılığı ile herkese kendini sevdiriyordu. Çoğu zaman tartışıyorduk. Bazen tartışmalarımızı bile seviyordum. Duygusal bir kızdı, çok çabuk inciniyordu. Onu incitmemek için elimden geleni yapacaktım. Her zaman böyle neşeli ve mutlu olmasını istiyordum.

Kumsal "Barış buraya gelsene." diye bağırmıştı. Kumsal yanına çağrınca gitmiştim. Kumsal salıncağa binip "Hadi beni salla. Lütfen." demişti. Bu benim için bir zevkti. Bu gün tarihe kazınmalıydı. Çok güzel bir gündü ve olmaya da devam ediyordu. Kumsal'ı sallamaya başlayınca Kumsal her defasında "Heyo! Daha hızlı salla." deyip duruyordu. Bıkmadan usanmadan "Daha hızlı ya! Daha yüksek istiyorum. Göklere çıkar beni." diyordu gülerek. "Daha hızlı sallayamam." demiştim. Kumsal hemen atlayıp "Niyeymiş?" dedi. "Sen bana burada lazımsın gökyüzüne çıkamazsın." demiştim. Kumsal "Eğlencenin içine ediyorsun Barış ya! Cidden tam bir öküzsün." demişti. Bu dediğine gülümsemiştim. Bana Öküz demesi hoşuma gidiyordu, öküz olmasam da... Onu sallarken salıncaktan atlamıştı. O atladığı sırada panik olmuştum. "Kumsal dur!" atlayıp bana bakmıştı. "Merak etme bir şey olmadı. Hem buradan atlasam en fazla ne olur ki? Bir yerlerim kırılır. Bence o bile olmaz da işte en kötü ihtimal olarak değerlendir." Ona doğru yürümüştüm. "Sen ayak bileğini burktun böyle atlamamalısın. Daha kötü olursa ne olacak sana?" demiştim çünkü ciddi bir sorun da olabilirdi.

Benim yüzümden olduğu için zaten çok kızıyordum kendime. Kumsal "Bir şey olmadı işte." deyip yine yanımdan koşarak ayrılmıştı. Bu sefer de bir ağacın yanına gitmişti. O ağacın yanına oturmuştu. Kumsal "Barış gelsene." diye bağırıp beni çağırdı. Yanına gittiğimde eliyle otur işareti vermişti. Yanına oturup "Ne oldu? Yoruldun mu Keçi? Pardon İnatçı Keçi." deyip gülmüştük. Kumsal "Sen de Öküzsün. Bazen de Kıskanç Öküz oluyorsun. " demişti.

Aklıma bir soru takılmıştı. Bana kıskanç diyorsa, onu kıskandığımın farkındaysa, onu sevdiğimin de farkındadır. Neden bana Kıskanç Öküz desin ki? Hem bunu severek de söylüyordu. Kıskanmam hoşuna mı gidiyordu? Peki ya o da beni seviyorsa? Bu düşünceler birden beynimi ele geçirmişti. Dalmıştım. Kumsal "Eee? Marketteyken sen kazandın ama ne istediğini söylemedin. Hadi söyle." dediğinde aslında aklıma gelen tek şey vardı. O soruyu sorsam mı diye düşünüyordum. Kumsal "Söyle Barış. Bak eğer çabuk demezsen işim var. İçim içimi yiyor yapmak için hadi söyle." demişti. Ne olduğunu merak etmiştim. "Ne işin var?" diye sorduğumda Kumsal "Söyle hadi ya da dur söyleme." deyip ayağa kalkmıştı.

Altında oturduğumuz ağaca çıkmaya başlamıştı. "Kumsal dur. Ne enerjik çıktın." dediğimde çoktan çıkmıştı. Ağaç fazla uzun değildi. Üzerine oturacak bir dal ararken birden ayağı kaydı. Kumsal "Barış!" diye bağırmıştı. Her şey bir anda nasıl kötü olurdu? Korkmuyor değildim. Ya ona bir şey olursa. Ben ne yapardım. Onsuz ben bir hiçim. Ona bir şey olursa kendimi sonsuza denk cezalandırırdım. Bu düşüncelerin hepsi 5 saniyede aklımdan geçmişti. O düşerken son anda onu yakalamıştım. Gözleri kapalıydı. Tuttuğumu bile fark etmemişti. Gözlerini hafifçe açtığında yaptığı ilk şey boynuma sarılmak olmuştu.

Kumsal boynuma sarılmıştı, afallamak elimde değildi. Boynuma sarılır şekilde "İyi ki varsın." demişti. Bu kız ne yapıyordu? Beni ona daha çok bağlıyordu. "Sonsuza denk yanındayım." demiştim. Şuan birden fazla duygu içimde barınıyordu. Boynuma sarıldıktan sonra yüzüme bakmıştı. Onun yüzünü incelemiştim. "Kumsal şuan senden istediğimi söyleyebilir miyim?" dediğimde kafasını sallamıştı. "Seni öpebilir miyim?" dediğimde Kumsal gözlerini kocaman açmıştı. Şaşırmıştı. "Olmaz." deyip kucağımdan atlamıştı. "Artık eve gidebilir miyiz?" dediğinde pişman olmuştum. Keşke demeseydim. "Tamam." deyip bizim eve gitmiştik.

Yolda giderken Kumsal annesini aramıştı. Eve geç geleceğini ve kızlarla olacağını söylemişti. Kumsal "Malzemeleri almayı unuttuk." dediğinde "Bir şey olmaz eve gidelim hallederim ben." dediğimde kafasını sallamıştı.

Eve geldiğimizde Kumsal salona geçmişti. Ben de üst kata çıkmıştım. Üstümü değiştirirken dolapta sarı sweatimi görmüştüm. Bir tanesini Kumsal'a vermiştim. Diğeri de dağ evindeydi. Aslında sadece iki tane vardı ama Kumsal'a verdiğim günden sonra iki tane daha almıştım. "Kumsal yukarı gelsene." diye bağırmıştım. Kumsal yanıma geldiğinde "Ne oldu?" demişti. Ona sarı sweati gösterip giymesini söylemiştim. Kumsal "Çok güzel." dedi ve gözleri parlamaya başlamıştı. Onu önüme alıp başka odaya götürmüştüm. "Hadi burada giyin." deyip odanın kapısını kapatmıştım. Kendi odama geçip diğer sarı sweati giydim. Çıktığımda Kumsal'ın odasının kapısı hala kapalıydı. Çıkmamıştı. Ben de aşağıya inip yiyecek bir şeyler hazırlamaya karar vermiştim.

Aslında Erkan hoca yemekleri evde deneyin dememişti. Malzemeleri alıp yarın okula gelin okulda yapacaksınız demişti. Evde her zaman olan bir görevli vardı. Ona talimat verip malzemeleri almasını söyledim ama aldığı zaman arka kapıdan anahtarla girip sessizce mutfağa koymasını bastıra bastıra tekrarlıyordum. Görevli gittikten sonra mutfağa geçip yiyecek bir şeyler hazırlamaya başlamıştım. O sırada Kumsal "Barış neredesin?" dedi. "Mutfaktayım." diye bağırdım.

Geldiğinde yüzü gülüyordu. Benim üstümdeki sweati görünce önce boş bir bakış attı. Sonra da gülümsemişti. Hoşuna gitmişti. Aslında fazla hoşuna gitmişti diyebiliriz. Sevinmesine mutlu olmuştum. Sonra da geçip tezgahın üstüne oturdu.

Kumsal'dan...

Mutfağa girdiğimde Barış'ın üstünde sarı sweat vardı. İlk başta şaşırsam da hoşuma gitmişti. Hem de çok hoşuma gitmişti. Sarı ona çok yakışmıştı. Benim için mi almıştı? Normalde bir tanesi bende diğeri de dağ evinde olması lazımdı. İyi de neden dört tane var ki? Bu düşünceler aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Merak ediyordum. Acaba sorsa mıydım?

Mutfak tezgahının üstüne oturup "Barış." dedim. Bana bakmıştı. Barış "Efendim?" dedi. Sorsa mıydım acaba? "Neden dört tane sarı sweatin var?" dediğimde yaptığı şeye geri dönmüştü. Barış "Sana verdikten sonra gidip iki tane daha aldım. Senin sevdiğin şeyleri sevmek suç mu?" deyince iyi mi dedi kötü mü dedi anlamamıştım. Kafam karışmıştı. Benim sevdiğim şeyleri mi sevmek istiyordu? Yoksa zaten seviyor muydu da aldı? Barış "Ne yemek istersin ben baya acıktım?" deyip güldü. Aslında ben de fazla fazla acıkmıştım. Hatta çok acıktım. Aklıma gelen ilk şeyi söylemiştim. "Lahmacun yanında da çiğ köfte olsun. Ayran şişedekilerden olsun büyük." deyip güldüm. Barış gülmeye başlamıştı. Gülünce çok hoş gözüküyordu. Bana ne oluyordu? Barış neden bu kadar çok hoşuma gidiyordu? Barış "Tamam bakalım ben gidip sipariş vereyim." dediğinde mutfaktan çıkmıştı.

'Acaba lahmacun istemese miydim?' diye düşündüm sonra 'Kim lahmacun sevmez ki?' deyip kendimi avuttum. Aradan baya geçmişti. Barış neredeydi acaba? Tezgahta elma vardı. Elime aldığım gibi yemeye başlamıştım. Barış geldiğinde elinde kutu vardı ve içinden buram buram lahmacun kokusu geliyordu. Diğer elinde de poşet. Şaşkınlıkla ona baktım. "İyi de sen gideli en fazla 15 dakika olmuştur. Bunlar ne zaman geldi?" dedim. Barış gülüyordu. Bu çocuk neden benim her dediğime gülüyor ya?

Barış "Gelirken görmedin mi? Hemen yan tarafta lahmacuncu var." deyip elindekileri tezgaha koydu. Aslında görmemiştim. "Hayır görmedim. Neyse ne ya. Lahmacun!" deyip kutuya saldırdım kutuyu açtığımda kokusu direkt yüzüme vurmuştu. Barış "Hadi sen içeri geç bir film seç, ben getiriyorum." dedi. Kafamı sallayıp tezgahtan indim.

Televizyonun yanına geldiğimde filmlerin nerede olduğunu bilmiyordum. Barış'a tam seslenecekken masanın üzerinde duran CD'leri gördüm. Hemen yan tarafında da bir kutu dolusu çikolata vardı. Çikolataları görünce CD'ler umurumda olmamıştı. Çikolata kavanozunu elime alıp yemeye başlamıştım. Ağzım yüzüm çikolata olmuştu. Erimişlerdi. Barış odaya geldiğinde benim yüzümü görünce kahkaha atmaya başlamıştı. Barış "Senin bu halin ne Kumsal?" deyip yine gülmüştü. Ne vardı yani bu kadar gülecek? "Ne varmış halimde? Azcık çikolata yedim. Belki biraz yüzüme bulaştırmışımdır o kadar." deyip somurttum hala gülüyordu çünkü. Barış gidip bana ayna getirmişti. Barış "Al bak bakalım yüzüne." deyip hala sırıtmaya devam ediyordu. Yüzüme baktığımda kahkaha atmamak elde değildi. Ben de birden gülmeye başladım. Yüzümün her yeri çikolataydı. Önümdeki saçları arkaya atarken de alnımı da çikolata yapmıştım. Barış'la beraber gülüyorduk. Barış "Sen kesin film de seçmemişindir." dedi. "Hayır." deyip güldüm. Barış "Tamam sen geç yüzünü yıka, ben seçerim." deyip gülmeye başladı. Kafamı sallayıp yüzümü yıkamaya gittim. Banyoda aynaya baktığımda yüzümü tekrar görmüş sonra da tekrar gülmeye başlamıştım. Yüzümü yıkayıp havluyla kuruttum. Havluyla işim bittikten sonra askıya astım. Kapıya yönelip kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda karşıma Barış çıktı. Barış'ı gördüğümde şaşırdım. Ne olduğu anlamadan Barış...

Barış' dan...

Film seçtikten sonra Kumsal'ın yanına gittim. Acaba şu oyun işini halletsem mi diye düşünüyordum. Banyonun kapısında Kumsal'ı bekliyordum. Kapı açıldığında ne yapsam diye düşünürken, kararımı vermiştim. Kumsal kapıyı açtığında şaşırmıştı. Onu kolundan tutup duvara doğru çektim. Kollarım duvardaydı. Kumsal afallamıştı ve fazlasıyla şaşırmıştı. Böyle bir şey beklemiyordu. Ben de beklemiyordum. Kollarımı duvara koyup Kumsal'ı duvarla arama almıştım. "Bence artık şu oyun işini halledelim. Sonuçta ben senin istediğini yaptım. Senin de benim istediğimi yapman lazım." deyip hiç düşünmeden boynundan tuttum ve dudaklarımı onun dudaklarına kenetledim. Ellerim Kumsal'ın boynunda olduğu için yandığını hissedebiliyordum. Gözleri de kocaman olmuştu. Kalbinin ritminin de hızlandığını hissedebiliyordum. Çok hızlı çarpıyordu. Kumsal'dan kendimi çektiğimde onu öpmem fazla uzun sürmemişti. Daha fazla dursaydım başka şeylerde olabilirdi. Bu yüzden kendimi çekmek zorunda kalmıştım. Kendimi çektiğimde Kumsal'ın gözleri fal taşı gibiydi. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Şuan içinden çıkamayacağım bir andı. Acaba ne yapsam diye düşünürken. Çalan telefon sesi beni kurtarmıştı.

Kumsal'dan...

Barış beni öpmüştü. Bu nasıl olur? Orada öylece kalakalmıştım. Kas katı kesilmiştim resmen kalbim hala hızlı hızlı atıyordu. Garip hissediyordum, ne mutlu ne de üzgündüm. İlişkimiz olmadığı halde beni öpmesi hoşuma gitmemişti. Sadece bir amaç uğruna Barış'la yakın olacaktım ve beni öpmesi için değildi.

Barış çalan telefonun yanına gittiğinde biraz olsun rahatlamıştım. Yavaştan banyoya geri girdim. Aynada kendime baktığımda gözüm direkt dudaklarıma kaymıştı. Ne hissettiğimin farkında değildim. Yanıyordum. Yüzümü yıkayıp aşağı inmeye karar vermiştim. Banyodan çıktığımda salona doğru ilerledim. Barış mutfaktaydı. Gidip koltuklardan birine oturdum ve seçtiği filmi başlattım. İzlemeye başladığımda Barış geldi. Yanıma oturup "Yemek yesene." dedi. Kafamı sallamakla yetinmiştim. Yemeklerimizi yedikten sonra Barış yine mutfağa gitmişti masadakileri toplayıp yanıma geldi.

İzlediğimiz film romantik komediydi ve çok komikti. O sırada kafama dank etti. Ben buraya hocanın verdiği yemeği yapmak için gelmiştim ama film izliyordum. Malzemeleri de almamıştı. "Barış!" diye bağırmıştım. Barış bir şey oldu sanıp koşmuştu. Barış "Ne oldu?" dedi. Telaşlanmıştı. "Biz malzemeleri almadık." dediğimde bir oh çekmişti önemli bir şey olmadığını fark ettiğinde. "Ben sipariş verdim. 20 dakikaya gelirler." dedi.

Kafamı sallayıp filmi izlemeye devam etmiştim. Film neredeyse bitecekti. Biz sadece filmi izliyorduk. O olaydan sonra pek bir konuşma geçmemişti aramızda. Konuşmaya da çekiniyordum ve utanıyordum. Filmin sonlarına doğru sıkılmıştım. Barış kalkıp gitmişti. Merdivenlerden yukarı çıktığını duymuştum. Ben de sıkıldığım için bahçeye çıkmıştım. Geçen sefer geldiğimde burada hamak yoktu ama şimdi hamak vardı. Buradan gökyüzü de çok güzel gözüküyordu. Hamak tam gökyüzüne karşıydı. Uzanıp gökyüzünü izlemiştim. Barış "Kumsal neredesin?" diye bağırmıştı. "Bahçedeyim!" deyince bahçeye doğru yönelmişti.

Barış yanıma geldiğinde "Yanına oturabilir miyim?" dediğinde nasıl cevap versem diye düşünmüştüm. "Olur." dedim sadece. Yanıma uzanmıştı. Kokusu yüzüme vurunca vücudum titredi. Çok güzel kokuyordu kendine has kokusu. Barış "Kolum böyle rahat değil başının altına koysam olur mu?" dediğinde kafamı kaldırmıştım. Kolunu koyduğunda artık ona daha yakındım. İzin vermemeliydim ama engelleyemiyordum kendimi.

Kafamı onun göğsüne koyup kokusunu daha çok çekmiştim. Barış elimi alıp kendi karnına koymuştu. Ellerimiz orada kenetlenmişti. Huzurlu bir andaydık. Aradan yaklaşık yarım saat geçmişti. Barış'a bir soru sormak istiyordum. "Barış?" dediğimde ses vermemişti. Acaba neden diye düşünürken kafamı kaldırıp Barış'a baktım. Uyumuştu. Çok yakışıklıydı. Şuan içimden bir his onu öp diyordu. Kararsızdım. Dayanamayıp dudağına yakın bir yerden öpmüştüm sonra da Barış'a iyice sokulmuştum.

Sabah uyandığımda yanımda Barış vardı. Hala uyuyordu. Onu izliyordum. Yüzünün her yerini inceliyordum. Onun yüzünü ezberlemek istercesine. Yavaş yavaş gözünü açtığında beni görmüştü. Ama ben sanki normal bir şey yapıyormuşum gibi onu izliyordum. Bana bakıp gülümsedi. Barış "Ne oldu? Çok yakışıklıyım değil mi?" deyince kendime gelmiştim. "Hayır." deyip kendimi onun üstünden çekerken hamakta olduğumu unutmuştum. Birden dengem şaşmıştı. Barış'la beraber yeri boylamıştık. Barış bir tarafa ben de diğer tarafa düşmüştüm. Barış "Kumsal iki dakika anın tadını yaşatmıyorsun." dediğinde "Sanane ben böyleyim. Anın tadını asla yaşatmam. Hem yaşayabileceğin bir an da yoktu." deyince Barış "Emin misin? Dün çok güzel bir andı ama işte tek karşı tarafla olacak bir şey değildi yani." dedi. "Senin için güzel olabilir ama benim için değildi." dedim bütün ciddiyetimle. Bu konuda hala ona sinirliydim ve konuşmak istemiyordum. Barış'ın gülümsemesi suratından yavaş yavaş silinmişti. Bunu dememi beklemiyordu.

Çimenden kalkıp "Malzemeler nerede? Biz yemek de yapmadık." Barış "Bir şey olmaz. Malzemeler de mutfakta." deyip doğruldu. Ben de salona geçip telefonumu aradım. 25 cevapsız arama. 10 defa annem aramış. 5 defa Alesya, 5 defa Asu, 5 defa da Asena aramıştı. Hayır yani ben ayrımcılık mı yapıyorum ki bunların hepsi ayrı ayrı aramış. Birine açıp diğerine açmıyor muyum? Asu'yu arayıp ne olduğunu sordum.

Sesi Bozuk
Sen neredesin?

~Bir yerde değilim. Barış'tayım.

Sesi Bozuk
Allah'tan bir yerde değilmişsin bir  de olsan ne olurmuş? Bak annene yalan söyledik. Kumsal uykuda kaldı. O yüzden bende kaldığını söyledim. Çaktırma annene.

~Arkadaşların bir tanesi. Teşekkürler. İyi tamam şimdi kapat annemi arayım haber vereyim.

Sesi Bozuk
Tamam okula geldiğinde her şeyi tek tek anlatacaksın.

~Tamam.

Deyip telefonu kapatmıştım ve annemi aramıştım. Annem ilk başta kızdı ama uyuya kaldığım için fazla da bir şey diyemedi. Kızlar sağ olsun. Telefonu kapatıp "Barış neredesin?" diye bağırdım. Giyinmiş bir şekilde aşağı iniyordu. Barış "Sen de hadi giyin. Geç kalacağız yoksa." dedi. "Tamam." deyip koşarak üst kata çıktım. Üstümü giyinip aşağı indim. Etraf çok dağınıktı. Dayanamayıp toplamaya başlamıştım. Az toplandığını fark edince. Kendi eşyalarımı toplayıp çantama tıkıştırdım.

Barış'ın mutfaktan ellerinde poşetle çıktığını görünce aklıma bir soru takıldı. Malzemeler biz uyurken nasıl gelmişti? "İyi de biz uyurken kapı hiç çalmadı." Barış "Evde hizmetli var. Ona söyledim o getirdi. Onda zaten anahtar da vardı. Hadi arabayla gidelim. Bunların hepsini okula kadar taşıyamayız." dediğinde onaylamıştım.

Dışarıda duran arabayı görünce. Akşam bunun burada olmadığını hatırladım. "Yok artık!" diye bir tepkim vardı. Sarıydı. Bazı yerlerinde siyah çizgiler vardı. Barış "Hadi geç. Kapıyı aç." deyip anahtarı bana verdi. Daha hiç kullanılmamıştı. Yepyeniydi. Arabaya bindiğimizde Barış sürmeye başladı.

Okulun kapısına geldiğimizde camdan herkesi görebiliyordum. Barış bu arabayla ilk defa okula geldiği için herkes arabanın güzelliğine ve havalılığına bakıyordu. Arabadan ben ve Barış inince daha büyük bir şok geçirdiler. Barış takmıyordu bile.

Barış'tan...

Arabadan indiğimizde herkes Kumsal'la bana bakıyordu. Özellikle Berkan ve çetesi. Aslında herkesin bakması iyiydi. Arabadan poşetleri alıp Kumsal'ı yanıma çekmiştim. Herkes Kumsal'ın kime ait olduğunu görürse ona yaklaşamazlardı. Kumsal da itiraz etmemişti. Onu kızların yanına bıraktıktan sonra bizimkilerin yanına gittim. Sadece Barlas ve Çağan vardı. Ateş kim bilir yine kimin yanındadır. Bu çocuğu anlamak zor. Bahçe kapısından giren Ateş yanında da iki kız vardı. Gülerek kızlarla konuşuyordu.

Kumsal'dan...

Barış beni kızların yanına bırakmıştı. Şaşırmıştım. Kızlar da bana bakıyorlardı. Asu ve Alesya sırıtıyordu. Asena şaşırmıştı. Barış gittiğinde Asu "Dökül." dedi. Ben tam konuşacakken Alesya "Kapıdan gelene bakın." deyince hepimiz oraya odaklamıştık. Gelen Ateş'ti. Yanında da iki tane sarışın kız. Bir tanesiyle yetinememiş miydi? Asu'ya döndüğümde yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı. Asu "Bu ne bu nasıl bir edepsizliktir? Bir tanesi yetmemiş iki kızı birden idare ediyor. Hayır yani bir de kızlar güzel olsa. Ben daha güzelim. O tipler ne ya? Kim bilir bu kızlarla başka ne yapmıştır? Kızlara çok sinir oldum, dövesim geldi Saçlarını başlarını yolarım ben bunların. Ateş'in de yolarım. O gözlerini yerinden çıkartırım." dediğinde biz anlamsızca Asu'ya bakıyorduk. Alesya ''Tamam kanka sakin ol. " dediğinde güldük. "Bence de sakin ol." dedim. Alesya ile gülmeye başlamıştık. Asu "Şuan çok sinir oldum. Ya şuna baksana saçını başını yolarım lan ben bunların." deyip arkalarına geçmişti.

Şuan önden giden Ateş yerine Asu'ya bakıyorduk. Asu kızların ikisini de yakalarından tutup geriye doğru çekmişti. Ateş "Kızlar nereye gittiniz?" deyip arkasını döndüğünde karşısında Asu'yu beklemiyordu. Ateş Asu'yu ilk gördüğünde şaşırmıştı sonra da yüzü eski haline gelmişti.

Biz kızlarla olayın tadını çıkarıyorduk. Ateş "Hayırdır Asu hanım kıskandınız mı?" Asu " Ben seni ne kıskanacağım. Seni belediye kıskansın." Ateş "O zaman yanındaki kızları alabilir miyim? Malum kızlarla biraz işimiz var." deyince Asu sinir olmaya başlamıştı. Asu tam konuşacakken Berkan Asu'nun kolundan tutup götürmüştü. Ateş de kızları alıp okula girdi. Asena "Yürüyün! Çok güldünüz." deyip bizi peşinden götürmüştü.

İlk dersimiz mutfak dersiydi. Barış benden önce sınıfa girip malzemeleri hazırlamıştı. Erkan hoca da gelmişti. Kızlarla kendi tezgahlarımıza geçmiştik. Asu hala ortalıkta yoktu. Berkan hala onunla olmalıydı ki o da yoktu. Kapı çalınma sesi gelince herkes oraya odaklandı. Asu ve Berkan gelmişti. Hocadan özür dileyip Ateş'in yanına geçmek zorunda kalmıştı. Grup oldukları için işleri zordu çünkü Asu hala sinirliydi.

Yemekleri yapmaya başlayınca. Erkan hoca "Sadece 45 dakikanız var. Bu süre hepinize yeterli olur diye düşünüyorum." deyip başlamamıza izin vermişti. Başladığımızda gözüm Ateş ve Asu'ya kaydı çünkü kavga ediyorlardı. Rahat durmadıkları için Erkan hoca Asu'yu Berkan'ın yanına koydu. Ateş'le de başka bir kızı eşleştirmişti. Bu sefer Ateş'in gözler sürekli Asu'daydı. Asu Berkan'la iyi anlaşıyordu. Berkan iyi birisiydi, Asu ile birlikte olursa Asu'yu mutlu edeceğinden emindim. Asu ve Berkan yemeği eğlenerek yapıyorlardı. Ateş sinirlenmiş miydi? Çünkü hiç bir şekilde yanındaki kızla muhatap olmuyordu. Berkan'ı yiyecek gibi bakıyordu. Barlas ve Asena arada atışıyorlardı. Eğlenceli atışmaları vardı. Barlas sürekli Asena'yla uğraşıyordu, sinir ediyordu ama Asena'nın da hoşuna gitmiyor değildi. Araf'la Anıl yakındılar. Sürekli olarak Araf'la "Oğlum böyle değil bu. Yapma lan şunu. Sen lütfen bırak!" diye isyan ediyordu. Anıl "Asıl sen bırak lan! Bir şey bilmiyorsun. Bana atar yapıyorsun. Otur oturduğun yere! Sonra da abini izle." diye hava atıyordu. Ama ikisi de birbirinden beterdi. Alesya "Ya Çağan yapma!" dediğini duyunca onlara baktım. Çağan resmen şebeklik peşindeydi. Durup durup Alesya'yı güldürüyordu. Alesya da gülüyordu.

Herkes bitirmişti. İlk Barlas'la Asena bitirmişti. Biz 3. olarak bitirmiştik. 2. de Asu ve Berkan olmuştu. Çağan ve Alesya bizden sonra bitirmişti. Ateş ve yanındaki kız en sonuncu olmuşlardı. Hatta bitiremedikleri için hoca onlara ek süre vermişti. Kontrol yaptıktan sonra Erkan hoca notlarını almıştı. Görsellik açısından hepimiz iyiydik. Ama tat olarak bilmiyordum. Erkan hoca görselliğe baktıktan sonra. Tat için sırasıyla çağırmıştı. Erkan hoca "En güzel tabağa 100 vereceğim. Ondan sonrakiler 80 üzerinden olacak." demişti. Sırasıyla çağırıp tatlara bakıyordu ve notlarını da almayı eksik etmiyordu.

Herkesin ki bitmişti. Şimdi hoca notlarımızı söyleyecekti. Erkan hoca "Berkan ve Asu 100 aldınız. Tebrikler. Yemek yaparkenki uyumunuz gerçekten çok güzel. Çok iyi anlaştınız." dediğinde Asu sevinçten ne yapacağını şaşırıp Berkan'a sarılmıştı. Berkan da ilk başta şaşırsa da o da Asu'ya sarılmıştı. Ateş sinir küpüne dönmüştü. Ellerini yumruk yapmıştı. Damarları belli oluyordu. Asu'nun Berkan'la iyi anlaşmasına bu kadar sinir olmasının nedeni neydi ki? Aklımdan geçen şeyse imkanı yoktu. Bildiğiniz kıskanıyordu. Asu da onu sabah kıskanmıştı. Bu ikisine birden ne oldu da birbirlerini kıskanmaya başladılar? Erkan hoca "Barış ve Kumsal, Barlas ve Asena, Çağan ve Alesya, Anıl ve Araf siz de 95 aldınız." dediğinde Barış "Çak bakalım başımın belası." deyip elini göstermişti. Gülümseyip eline çaktım. Alesya "Goril Bey bak sizin yüzünüzden 95 aldık." Çağan "Teşekkür etmene gerek yok Dişi Goril." Alesya "Ne teşekkür etmesi? 100 alamadık senin yüzünden." Çağan "Dişi Goril sen ne diyorsun ya? Bu benim ilk 95 'im utanmasam yaptığımız yemeği alıp dondurucuda saklayacağım." deyince gülmeye başladık. Erkan hoca 3 kişiyi daha sayıp "85 aldınız." dedi. Son olarak da 5 kişi saydı ve bunların arasında Ateş vardı siz de "70 aldınız çocuklar." dedi. Ateş'in umurunda bile değildi. Ellerini hala sıkıyordu.

Zilin çalmasına son 5 dakika kala Ateş patlamıştı. Dayanamayıp hoca dersteyken kapıyı çarpıp gitmişti. Asu da arkasından bakmıştı. Ne oluyor bunlara ya? Zil çaldığında kızlarla bir araya gelmiştik. İki ders daha mutfak sınavı vardı sonra da Seçmeli İngilizce sınavı vardı.

Erkan hoca zil çalmadan önce sınıfta olacağımızı belirtmişti. Teneffüste biz de yaptığımız yemeklerin tadına bakmıştık. Aslında çok güzel olmuştu. Çağan "Şerefsiz hoca ya. Sen nasıl bu tabağa 95 verirsin? Vicdansız. Bu tabak 100 üzerinden 1000 hakkediyor. Zalim hoca." deyince gülmeye başlamıştık. Yaptığım yemekleri tadarken Barış elindeki çatalla ağzıma yaptığımız yemeği uzattı ilk başta ağzımı açmasam da daha sonra açmıştım. Barış "Mız mız bebek." deyip güldü. Hepimiz gülmüştük. Barlas yemek yaparkenki gibi değildi şuan biraz soğuktu Asena'nın da ondan farkı yoktu. Tek fark yemeğe dalması olmuştu. Barlas "Aç ayı! Seni evde beslemiyorlar mı kızım?" deyince mutfak kopmaya başlamıştı. Herkes gülüyordu. "Ben tek yaşıyorum, o yüzden hep sipariş veriyorum." dedi Asena yemeği ağzıma tıkarken. "Biz erkek olduğumuz halde zar zor ayrı eve çıktık sen nasıl izin alabildin ailenden?" dedi Barış. "Biraz ısrar ettim ve ailem bana güveniyor. Kendimi koruyabiliyorum." dedi Asena ve hava atarcasına saçlarını arkasına attı. "Al temizle ağzını." dedi Barlas Asena'ya peçeteyi uzatıp. Asena da peçeteyi aldı ve ağzını temizledi.

Sınıfa geldiğimizde Ateş hala ortalıkta yoktu. Piçizler bizimle birlikte sınıfa geldikten sonra Ateş'i aramaya gitmişlerdi. Ders başladığında hala gelmemişlerdi. Asu "Acaba neredeler? Bir şey olmuş olmasın?" dediğinde merak mı etmişti o Ateş'i? "Sana ne oluyor ya? Kıskanmalar, merak etmeler... Ateş'ten mi hoşlanıyorsun yoksa?" dedim. Asu "Yok artık daha neler. Sen anlatsana Barış'la ne oldu?" deyip konuyu değiştirmeye çalışmıştı.

Alesya "Evet, hem sen neden onlarda kaldın ki? Daha doğrusu neden onlara gittin?" dediğinde şaşırmıştım. Sonuçta Erkan hoca evde deneyin demişti. Biz de o yüzden gitmiştik. "Erkan hoca verdiği yemekleri evde deneyeceksiniz demiş. Biz de o yüzden Barış'ın evine gittik. Barış bana öyle dedi." dediğimde Asu "İyi de Erkan hoca evde deneyin demedi ki. Malzemeleri alın yarın okula gelin dedi. Yalnız Barış seni fena kandırmış." dediğinde sinir olmuştum ama sonra olanları düşününce 'iyi ki de demiş.' dememek elde değildi. Çok güzel bir gündü çünkü. "Barış'a bak sen. Yine yalan söyledi bana." dedim. Alesya "En baştan anlat sen. Bizi de sakın sorma çünkü hiç bir şey olmadı. Hep beraber aynı markete gittik alışverişi yaptık ve bizi eve bıraktılar." dediğinde kaçışım yoktu. "Özetlemek gerekirse. Markete girdiğimizde bir çocuk çıktı karşımıza. Adı Efe'ydi. Baya bir konuşma oldu onunla- ... -İşte en son da hamakta uyumuşuz. Bu şekilde." Kızlara anlattığımda ağızları açık kalmıştı. Asena "Barış az değilmiş. Oyunlar falan." Alesya "O küçük çocuk nasıl çocuk? Şeytan resmen." deyip haykırmaya başladı. Asu "Seni öptü sen ne yaptın? " dedi. "Halay çektim kanka. Horon tepmeye başladık beraber." deyip güldüm. "Anlattım işte şaşırdım. O şekilde." Asena "Kumsal sen de az değilsin." yaptı. Alesya "Sabah gelirkenki havalılık. Efsaneydiniz. Barış'ın sarı arabası mı vardı?" Asena "Bir şey diyeceğim oyun oynadınız ya. Sana ne yedirmek istedi? Onu söylemedin anlatırken." dedi. "Onun sarı arabası yoktu diye biliyorum. Zaten araba yepyeniydi. O gün alınmış gibi. " Asena'nın sorusuna geldiğim zaman "Zeytin! Zeytin yedirmek istedi ama ben yemeyince de oyunu kaybettim." Alesya gülmeye başlamıştı. "Ne gülüyorsun?" Asu "Sen ona ne yedirdin? " Asu'nun sorduğu soruyla sırıtmıştım. "Ben de ona keçi gözü yemesini söyledim. Pişmemiş şekilde. Değil çiğ, pişmiş bile olsa yemezdi o." deyip kızlarla gülmeye başlamıştık. Aslında kızlara tam olarak her şeyi anlatmamıştım. Barış'ın yaptıkları tamdı ama kendi yaptığım hiç bir şeyi anlatmamıştım.

Alesya "Siz günü dolu dolu yaşamışsınız." dediğinde güldüm. Asena "Hadi İngilizceye çalışalım. Sonra düşük aldım diye ağlamayın." dedi. Herkes kendi önüne dönüp çalışmıştı.

Sınav saati gelmişti. Sınav yerlerimiz belirlenmişti ve tektim. Acı son. Asu, Berkan ve Ateş aynı sınıftaydı. Şeytan üçgeni gibiydi. Kavga çıkmasını istemiyordum. Tabii Ateş sınava girerse. Hala piçizler ortalıkta yoklardı. Anıl ve Barış aynı sınıftaydı bir de Atalay. Barlas, Çağan ve Araf aynı sınıftalardı. Miraç, Alesya, Asena ve Oktay da aynı sınıftalardı. Ben neden tekim?

Kendi sınıfıma gittiğimde hoca gelene kadar kulaklıkla müzik dinlemiştim. Hoca geldiğinde kağıtları dağıttı ve sınav başladı.

Okul sonunda bitmişti. Kızlarla uzun süredir düzgünce konuşup eve gidemiyorduk. Sürekli bir şeyler oluyordu. Eve giderken kızlarla sohbet ederek gidiyorduk. Kahkahalar, gülüşmeler ve birbirimize bulaşmamız. Baya özlemiştim kızlarla beraber eve gitmeyi. "Asu anlat dövmeyeyim seni. Berkan seni götürdüğünde ne oldu? Sana ne dedi? Ne yaptınız? Derse niye geç geldiniz? " Alesya "Dökül! " Asena "Anlat! Başımın etini yediniz." Asu "Beni aldı ve arka bahçeye götürdü. Orada benimle konuştu. Sonra da sınıfa geldik." Alesya "Ne konuştunuz? Düzgünce anlat şunu." dedi. "Şimdi anlatacağım ama bağırmak ya da dalga geçmek yok tamam mı?" dedi. Kafalarımızı tamam anlamında salladık. Merakla Asu'ya bakıyorduk. Asu "Beni arka bahçeye götürdü. Sonra 'Ateş'le yakın olman canımı sıkıyor. Konuşma şu pislik sürüsüyle.' dedi ben de 'Neden?' dedim o da ellerini yanaklarıma koyup 'Rahatsız oluyorum.' dedi. Ellerini yanaklarıma koyduğunda içimde bir duygu oluştu ama ben de anlamadım. Heyecanlanma duygusu değildi başka bir şeydi. Sonra 'Neden rahatsız oluyorsun?' diye sordum o da 'Sadece benimle konuşmanı istiyorum. Başka erkeklerle konuşmanı istemiyorum Asu. Hele o Ateş'le hiç konuşma.' dedi. Sonra aramızda bir sessizlik oldu 'Asu benimle çıkar mısın?' dedi ben de hiç düşünmeden 'evet.' dedim. Çünkü ne bileyim beni mutlu ediyor.  Üzmüyor. Bana bir zararı yok. İyi de anlaşıyoruz." dedi. Şuan o kadar şaşkındım ki anlatamam. Asu ve Berkan çıkıyor mu şimdi? "Oha! Sormasak hiç haberimiz bile olmayacak. Şimdi siz ciddi ciddi çıkıyor musunuz? " Asu "Daha kaç defa söyleyeceğim. Berkan benim sevgilim. Çıkıyoruz." Asena "Emin misin? Yani çok kısa sürede oldu. Daha ne kadar oldu tanışalı? Aslında Berkan olduğu için güveniyorum ama biraz erken oldu." Asu "Evet, Haklısın. Ama ne bileyim. Bir anda kabul ettim." Alesya "Berkan bizim eniştemiz mi şimdi?" "Evet kanka." dedikten sonra bir süre daha şok içindeydik. Asu adına sevinmiştim. Güzel bir ilişkileri olacaktı.

Yol ayrımına geldiğimizde hiç bitmesin istemiştim ama maalesef. Eve geldiğimde yarın olan sınavlara baktım.  Edebiyat ve Felsefe vardı. Edebiyatta iyi olduğum için ilk önce Felsefeye çalışacaktım, Felsefeye de bir saat çalışsam yeterdi. Yemek yiyip ders çalışmaya başlamıştım. Bir saat çalıştıktan sonra dersi bırakıp film izlemeye başladım.

Sabah kalktığımda annem evde değildi. Uyandığım gibi üstümü giyindim ve Asena'yı aradım. Telefon açıldığında Duhan cevap vermişti. Asena'nın uyuduğu söylemişti. Duhan'dan telefonunu alıp onlara geleceğimi söylemiştim. Hazırlanıp hemen çıktım. Asena uyanmadan oraya gitmek istiyordum.

Kapıya geldiğimde Duhan'ı aradım. Bana kapıyı açmasını söyleyip telefonu kapattım. Duhan kapıyı açtığında "Asena hala uyuyor mu? " dediğimde kafasını sallayıp güldü. Duhan'a elimle işaret yapıp arkamdan gelmesini söyledim. Asena'nın odasına çıktığımızda Duhan "Şuna bak camış gibi uyuyor." deyince gülmüştük. Duhan'a telefonu verip kamerayı kurmasını söyledim video çekecektik. Duhan sırıtmaya başlamıştı. "Gülüp durma şimdi burada bir gülerim Asena uyanır. Kendimi zor tutuyorum zaten uyanırsa o yüzüne veda et." deyince yüzünü kapamıştı hemen. Fısıltıyla "Üç deyince üstüne atlıyoruz." dedim. kafasıyla onaylamıştı. "Bir-iki-Üç!" deyip üstüne atladık. Duhan'la birlikte atlayınca yatak birden çöktü. Asena "Ne yapıyorsunuz? Kalkın üstümden." dediğinde biz Duhan'la kahkahalarımıza engel olamamıştık.

Gülme krizine girmiştik. Gülmekten gözümden yaş gelmişti. Duhan da karnını tutuyordu. "Siz hayvan mısınız ya? Bana yatak alacaksınız." deyince "Tamam alırız. Bırak da şu anın tadını çıkaralım." Telefonum çalmıştı. Duhan "Anın tadını çıkarmamıza izin verseler ölürler. " dediğini duymuştum. Gidip telefonu açtığımda annemdi. Eve geldiğini söyledi ve benim nerede olduğumu sordu. "Erken uyandım. Evde sen olmayınca da Asena'ya geldim." deyip biraz daha sorguya tutunca telefonu kapatmıştım. "Hadi kalkın! Ben kahvaltı hazırlıyorum geç kalacağız. Kalk hadi Asena." deyip aşağı indim. Kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Her şeyin hazır olduğu sırada birden zil çalmıştı. "Ben bakarım!" o sıra Duhan duşa girecekti ki. Sadece altında eşofman vardı. "Sen kal ben bakıyorum." diye tekrarladım yine ama Duhan ısrarla gelmişti.

Barış'dan...

Sabah uyandığımda aklıma Kumsal gelmişti. Çarşamba ve dün çok güzeldi. Keşke her günümüz öyle olsaydı. Ben her sabah gözümü Kumsal'la açsaydım. O bana her zaman dünkü gibi baksaydı.

Kalkıp üstümü giyindim bizimkilere haber vermeden evden çıktım. Çıkamadım da aslında. Çağan yakalamıştı beni. "Nereye gidiyorsun? Sen bu aralar pamuk şekere döndün. Kumsal sağ olsun. Valla o olmasa seninle her sabah ettiğimiz kavgalara veda edemezdim." deyip güldü. "Ne pamuk şekeri lan? Kendine bak sen. Ben hala aynıyım. " deyip Çağan'ı kovalamaya başladım. "Kaçma buraya gel! " Çağan" Senin beni yakalayabilmen için kırk fırın ekmek yemen lazım!" O sırada merdivenlerden ses geldi. Barlas uyanmıştı. Puşt Çağan! Onun yüzünden herkes uyandı. Barlas "Yine ne yapıyorsunuz? Sizin kavgalarınızdan bıktım. Ne güzel 2-3 gün boyunca hiç kavga etmemiştiniz. Şimdi ne oldu?'' Ateş "Sizi gidi camışlar. Bensiz kavga ediyorsunuz demek." Çağan "Ooo! Ateş beyimiz de evdeymiş. Ne oldu? Dün akşam için kız bulamadın mı?" Ateş "Yo buldum. Hemen yan tarafımda bir oda var. Odanın içinde de kız gibi horlayan biri vardı. Dedim lanet olsun kızlardan soğuttu beni resmen. Ayaklarını görsen deve tabanı gibi. Elleri zaten kürek mübarek." deyince güldük hepimiz. Ateş'in yan odasında Çağan'ın odası vardı. Ondan bahsediyordu. Çağan "Sen benim horlamama kurban ol lan. Ayaklarıma, ellerime özellikle de yüzüme." Ateş "Allah, Allah'tan sana bir bebek poposu gibi yüz vermiş. Gerisini de koy vermiş kardeşim." Evin içi kahkahalara boğulmuştu. Çağan "Kıskanç!" Barlas "Bir dakika kıskanmaları en güzel Barış yapar. Kimse onun eline su dökemez." dedi. "Aaa bak şimdi aklıma geldi! Siz Asena'yla ne yaptınız acaba? Bize hiç bir şey anlatmıyorsun. Kim bilir onu yazlık eve götürdüğünde ne yaptın?" Hepimiz birden "Ooo!" demeye başlamıştık. Ateş "Evet beyler, Barlas işi pişirmiş." Barlas "Susun lan. Ağzınızı kırdırtmayın bana. Bir şey olmadı." Çağan "Barlas bize söyleyebilirsin bizden sır çıkmaz. Hayır yani o gün eve geldiğinde çok mutluydun." Barlas "Sanane lan! Hem sen ne yaptın Alesya ile söylesene?" Çağan "Ben söylerim ne olacak ki? Lunaparka gittik." dedi. "Yukarıda gördüğüm kapıda asılı 'Çağan'ın Kızı' yazan cekete ne oldu? Ben en son siz Alesya'yla buluşmadan önce görmüştüm. Sonra bir daha görmedim. Sen onu kimin için yaptın?" Çağan öksürmeye başlamıştı. Yakalamıştım. Kesin Alesya'ya karşı bir şey hissediyordu. Çağan "Bilmiyorum nerede olduğunu? Ben de size soracaktım." Ateş "Benim salatalıklarım da yenmiş. Sen mi yedin pezevenk?" deyip Çağan'a baktı. Çağan sırıtarak yere baktı. "Neyse ne benim dışarıda işim var." Kapıdan çıkarken Ateş "Nereye Barış bey? " "Cehenneme Ateş bey." Ateş "Beni de al! "diye bağırdığı sırada kapıyı yüzüne kapatmıştım. Çağan'ın "Sen zaten cehennemliksin Ateş." dediğini duymuştum. Sonra da kapıdan ayrılmıştım.

Kumsal'ın evine gidiyordum. Hem o daha uyanmamıştır. Onu ben uyandırırdım belki. Hem annesi de beni seviyordu. Kapılarına geldiğimde zile bastım. Kapıyı annesi açmıştı. "Günaydın. Kumsal uyandı mı acaba?" dediğimde Annesi "Günaydın Barış oğlum. O evde değil Asena'ya gitmiş istiyorsan sen de oraya git." dediğinde kafamı tamam anlamında sallamıştım. "İyi günler." deyip Asena'nın evine gitmiştim. Yolda giderken de Kumsal'ın bu kadar erken uyanmasına şaşırmıştım.

Kapıya geldiğimde zile bastım. Kapıyı açan Kumsal'dı ama yanında iri yarı biri vardı. Hem de çıplaktı. "BU KİM?" diye bağırmıştım. Bağırmakla kalmayıp içeri daldım. O çocuğa saldırmaya başladım. Suratına yumruk atarken Kumsal durdurmaya çalışıyordu. Ama maalesef duramazdım. Kumsal "Bıraksana ya! Asena'nın kardeşi o." deyince önce bir durdum ama sonra yine devam ettim. "Senin yanında niye bu halde geziyor bu?" o sırada Asena gelmişti. "Barış döv. İyi yapıyorsun. Devam et. Yüzüne yüzüne." Asena böyle demeye başlayınca bırakmıştım. "Asena bu senin kardeşin mi?" Asena merdivenlerden inip "Maalesef ki kardeşim." deyince sinirim biraz olsun gitmişti. Kumsal "Allah'ım ya rabbim, sen manyak mısın? Bir şey görmeden, bilmeden saldırıyorsun." deyince "Senin yanında o halde görmem yetiyor." demiştim. Duhan "Lan bu nasıl iştir? Yüzümün içine etti." dedi. "Sen sus!" deyince kesmişti sesini. Asena "Hadi gelin ben acıktım. Kahvaltı yapalım. Duhan kalk sen de hiç bir şeyin yok. Suratın hala çarşamba pazarı gibi değişen bir şey yok." demişti. Kumsal trip atar gibi önden önden mutfağa gitmişti. Kumsal'dan ilk trip. Bu günleri de mi görecektim? Ben de peşlerinden gittim. Kahvaltı yaptıktan sonra Kumsal Asena'yla yukarı çıkmıştı. Aradan 5 dakika sonra Duhan da çıktı. Dayanamayıp ben de çıkmıştım. "Kumsal! Neredesin?" Kumsal odadan çıkıp "Efendim." demişti. Benim konuşmama izin vermeden konuşmasını devam ettirdi. Kumsal "Ne yapıyorsun burada? Yürü aşağıya. Asena üstünü giyinecek sonra çıkacağız." deyip beni aşağıya indirdi.

Kumsal 'dan...

Yol boyu Barış'la Duhan'ın kavgalarını çekmiştik. Sonunda dayanamayıp Barış'ın elinden tuttum ve önden gitmemizi sağladım. Barış elini tuttuğumu fark edince susmuştu. Kolunu kaldırıp boynuma atmıştı. Ellerimiz hala el eleydi. Okula geldiğimizde de o şekilde girmiştik. Artık herkes sevgili olduğumuzu düşünüyordu. Dünden sonra... "Artık bıraksan mı?" Barış "Bence bırakmasam da olur benim için sıkıntı yok." deyip güldü. O sırada onun kolunu omzumdan çekmiştim. Sınıfa geçmiştik. Her zamanki günlerden biriydi. Yine hocalar çalışmaya izin vermişti. Dersimiz de İngilizceydi. Asu ve Berkan sevgili olduğu için sürekli yan yana duruyorlardı. Benim sevgilim varken böyle değildim. Hoca derse geldiğinde "Ders çalışın." deyip yerine oturmuştu. Ben ders çalışmak istemiyordum. Ama yine de bir defa da olsa tekrar edeyim dedim. Kitaptaki alıştırmaları yapınca. Kulaklığımı takıp uyumuştum.

Kızlar beni uyandırdığında zil çalmıştı. Sınav için sınıflarımıza gitmemiz gerektiğini söylemişlerdi. Alesya "Kalk hadi aynı sınıftayız." dediğinde kafamı sallamıştım. Esneyerek yerimden kalktım. Alesya beni kolumdan sürükleyerek sınıfa götürüyordu. Alesya "İnşallah sınavda da uyumazsın." demişti. "Uyumam uyumam merak etme." dedikten sonra beni yerime oturttu. Hoca derse geldiğinde sınavı bir an önce bitirme derdindeydim. Kağıtlar dağıtıldı. Sınav başladığında soruları yapmaya başladım. 25 dakika içinde bitirip hocaya verdim daha 15 dakikam vardı. Kafamı sıraya koyup uyudum.

Kalktığımda başımda Psikozlar'ım vardı. Yine uyandırmaya çalışıyorlardı. Asena "Kalk ne uykucu çıktın. Hadi kalk tuvalette yüzünü yıka sonra da sınıfa geçelim." dediğinde yerimden kalkmıştım. Tuvalette yüzümü yıkadıktan sonra kendime gelmiştim az da olsa. Sınıfa geçip yerlerimize oturduk. Bu sefer de felsefe sınavı vardı. İşkence resmen. Sınavların bittiği günü dört gözle bekliyorum. Bu sefer kızlarla Felsefeye çalışmaya başlamıştık. Felsefeden nefret ediyorum. Acaba yine uyusa mıydım? Hayır ya uyursam olmaz. Yine uykulu olurdum. Evde yeterince çalıştığımı düşünüyordum. Etrafıma göz gezdirdiğimde Anıl'ı fark ettim. Anıl hiç bir sınava okulda çalışmıyordu. Sınavları da gayet iyi geliyordu. Belki de evde çalışıyordur. Asenaya baktım. Miraç'la konuşuyordu. Miraç ise Barlas'ın kötü bakışlarına maruz kalıyordu. Barlas Miraç'ı bir kere tek yakalarsa işi biter. Miraç'ı yerlerden toplarız artık. Asu Berkan'la çok iyi anlaşıyordu. Çok da yakınlar ama Asu'nun dün Ateş'i kıskanmasının sebebini hala çok merak ediyorum. Çağan'ın gözler sürekli Alesya'nın üstündeydi. Alesya da eskisi gibi o kadar yakın değildi Araf'a. Sıkıntıdan patlayacaktım neredeyse. Kafamı koyup uyumak yerine kulaklığımı taktım masaya kafamı yatırdım. Cam kenarında oturduğum için kafamı masaya koyup gözlerimi cama dikmiştim.

Zil çaldığında Anıl'ın yanımdan kalktığını fark etmiştim. Kızlar da beni tam kaldıracakları sırada kafamı kaldırmıştım. Uyuduğumu sandıkları için korktular. Gülmeye başlamıştım. Asu "Kalk, oyun oynuyor bize. İyi niyetimizi suiistimal etme ruh hastası." deyip gülmüştü. Alesya da kafama geçirmişti. "Tamam be! Kafama vurmadan da anlıyorum." dediğimde Asena "Kafana vurunca daha çok anlarsın." dedi. " Zaten bir kaç tane hücrem var onları da siz kafama vurarak öldürdünüz." deyince gülüşmeye başladık. Asu "Kalkmayı düşünüyor musun Kumsal hanım?" dedi. "Dur bir düşüneyim. Düşündüm! Evet kalkacağım." deyince Asena "Kızım kalk deli etme adamı!" dedi ve kolumdan çekti. "Sınav yerim neresi? Ben duymadım da hoca okurken." Asu "Hepimiz aynı sınıftayız. Seninki de bizim sınıfta." dediğinde benimki kim diye düşündüm. "Benimki kim?" Alesya "Barış bizim sınıfta. Bir de Çağan." dediğinde jeton yeni düşmüştü. Alesya'ya bakarak "Seninki de!" dedim. Alesya'nın gözler açılmıştı. Asu "Alesya senin yüzün mü kızardı?" dediğinde aslında yüzü kızarmamıştı. "İyi de yüzü kızar- " o sırada koluma Asu vurmuştu. Oyun yapıyordu. "Aaa! Evet evet! Senin yüzün kızarmış. Yoksa sen utandın mı?" deyip Asu'yla güldük. Alesya "Cidden kızardım mı?" deyip elini yüzüne koydu. Asena "Hayır! Şaka yapıyorlar." dediğinde Alesya gözlerini devirmişti. Biz de Asu'yla gülmeye başlamıştık.

Sınıfa geldiğimizde kızlarla yerlerimize geçtik. Bir süre sonra sınıfa Barış ve Çağan gelmişti. Barış gözleriyle birisini arıyordu. Gözleri bende durduğunda beni aradığını fark etmiştim. Beni gördükten sonra kendi yerine geçmişti. Hoca gelene kadar hiç bir olay olmamıştı. Geldiğinde de kağıtları dağıtıp başlamamızı söylemişti.

Sınav bittikten sonra kendi sınıflarımıza dağılmıştık. Dersimiz mutfaktı. Erkan hoca bu gün gelmemişti. Önümde Alesya ve Araf vardı. Arkamda Asena ve Miraç, onların arkasında da Asu ve Berkan. Hep beraber konuşuyorduk. Aklıma gelen şeyle kaşlarımı çatmıştım. Ece neredeydi?

Berkan "Kızlar okul çıkışı bir yerlere gidelim mi? Hem şu konuları da konuşuruz." dediğinde hangi konudan bahsettiğini hepimiz anlamıştık. Asu "Olur. Okul çıkışı direkt kafeye geçeriz. Hem evde ben çok sıkılıyorum. Eve de gitmemiş olurum." dediğinde hepimiz onaylamıştık.

Okuldan çıktığımızda Alesya "Hangi kafeye gideceğiz?" Araf "Bilmem. Sen nereyi istersen oraya güzellik." demişti. Asu hemen atlayıp "Şu ileride çok güzel bir kafe var oraya gidelim mi? Yeni açılmış." Asena "Bana her yer uygun. Ayı gibi açım şu anda. Bir an önce gidelim." dediğinde hepimiz gülmüştük. Miraç "İyi o zaman hadi oraya gidelim. Ben de acıktım." deyince hepimiz onaylamıştık. Berkan'la Asu önden gidiyorlardı. Ben de onları izliyordum. Berkan'ın kolu Asu'nun omzundaydı.

Kafeye geldiğimizde üst kata çıkmıştık. Gerçekten çok güzel düzenlenmişti. Hepimizin çok hoşuna gitmişti. Kızlarla ve Berkan'larla aynı masaya oturmuştuk. Asu ve Berkan yan yana oturmuşlardı. Gülüşerek telefonda bir şeylere bakıyorlardı. Atalay ve Oktay başka masaya geçmişlerdi. Nedense hep bizden ayrı takılıyorlardı. Masaya oturduktan sonra içeceklerimizi söylemiştik. Asena ve Miraç kendilerine yemek söylemişti. Aradan bir 10 dakika sonra içecekler ve yemekler gelmişti. Anıl "Eee kızlar? Nasıl gidiyor yakınlaşma işi? Yakınlaşabildiniz mi?" deyince kızlarla birbirimize baktık. O sırada Araf'a mesaj gelmişti. Eline telefonunu alıp mesaja baktıktan sonra kafasını Oktay'a çevirmişti. Hala elinde telefon vardı. Oktay'a baktığımda onun elinde de telefon vardı ve Araf'a bakıyordu. Ne olmuştu acaba? Oktay ve Atalay masadan kalkıp yanımıza gelmişti. Atalay "Kızlar kusura bakmayın ama bizim işimiz çıktı. Gitmek zorundayız." dedikten sonra el sallamıştı. Biz de onların arkasından el sallamıştık. Asena yemekleri tıkınmaya başlamıştı.

Araf "Kızlar yakınlaştınız mı? Hepiniz yakınlaştınız gibi sürekli onların yanındasınız." Asena "Evet artık bize güveniyor gibiler." Asu "Aynen çok yakınlaştık." deyip göz devirmişti. Alesya "Evet onlarla konuşuyoruz ve onlar da bize yakınlar." Ben de ona katılıp onaylamıştım. "Hepimiz onlara yakınız bazılarımız hariç." deyip Asu'yu kastetmiştim. Asu anlamasına rağmen tek kelime laf etmemişti. O sırada merdivenlerden birisinin yukarı çıktığını fark ettim. Baktığımda şoka girmiştim. Bunun burada ne işi vardı?

🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉🎉

SELAMMM! Nasılsınız minnoş okuyucular psikozları ve piçizleri özlediniz mi? Vote+Yorumları unutmayın♡

Öncelik olarak bölüm biraz geç geldi. Uzun bir bölüm oldu. Ve 10 k olduk. Bundan daha güzel bir haber olamazzz. Psikozlar gün geçtikte büyüyor. Biliyorsunuz ki wattys2019 geldi ve çattı. Bizim kitabımız da uygun görüldü! Kitabımız bu sebeple düzenlenmeye alınacak. Bununla ilgili duyuru bölümü yayınlayacağız.

Kumsal ve Barış mı? Yoksa Kumsal ve Anıl mı?

Karakterlere soru-cevap bölümü istermisiniz? Cevaplar karakterlerin ağzından olacak.

İg:Psikozlarwattpad

♤♡◇♧

Continue Reading

You'll Also Like

909K 69.6K 56
Kitaplarına sığınmış yalnız bir kız, okuduğu kitabın içine çekilirse ve okuduğu kitabın ana karakter olursa geri gerçek dünyaya nasıl dönmeyi başarab...
16.4M 667K 73
''Bön bön çocuğu izleyeceğine yemeğini ye.'' ''Seni mi izlememi tercih ederdin?'' iğnelemem ona koymamış olacak ki, çapkınca sırıttı. ''Kusura bakma...
20K 2.8K 73
Siz: *Ses "Neymiş efendim? Her sene olduğu gibi bu sene de oyuncu seçmeleriniz başlamışmış. Bok başladı. Biz sanki torpille alacağınızı bilmiyoruz" S...
82K 5.2K 58
Platonik aşk bizde genelde karşılığı olmayan, karşılığı sorgulanmayan aşk anlamında kullanılmaktadır. Platonik kelimesi sözlükte "Gerçekte var olmaya...