PSİKOZLAR

By psikozlukdizboyu4

219K 12.6K 8.3K

Karanlık deponun içerisinde başlayan bir oyun. Sanki bir oyun masasında gibiydiler. Sadece Psikozlar vardı am... More

TANITIM
TANITIM 2
1.Bölüm ~KURTARICI MELEKLERİM~
2.Bölüm ~TOP~
3.Bölüm ~KAVGA~
4.Bölüm ~KAPAT HAYRİYE KAPAT~
5.Bölüm ~STALKÇI PİSLİK~
6.Bölüm ~SUSHİBA~
7. Bölüm ~BADANA KAVGASI~
8.bölüm ~KOMŞU ÇOCUKLARI~
9.Bölüm ~PİÇİZLER VE BOYALILAR~
10.Bölüm ~TEMİZLİK GÜNÜ~
11.Bölüm ~FOTOĞRAFLAR~
12.Bölüm ~ATARLI GENÇ~
13.Bölüm ~KIZGIN~
14.Bölüm ~PİÇİZLER GAY Mİ?~
15.Bölüm ~ORTALIK KARIŞIYOR~
16.Bölüm ~SARMA~
17.Bölüm ~İLİŞKİ DURUMU KARIŞIK~
18. Bölüm ~BOK BEYİNLİ~
19.Bölüm ~YENİ PİÇİZ DOĞUYOR!~
20.Bölüm ~SÜNGER BOB~
21.Bölüm ~BALON AŞKI~
22.Bölüm ~YANINIZDAKİ ÇOCUKLAR KİMDİ?~
23.Bölüm ~SAKIN UNUTMA BANA ACI ÇEKTİRMEYİ~
24.Bölüm ~KIZ İSTEME~
25.Bölüm ~ÖLÜM GİBİ HAFTA SONU~
TANITIM VİDEOLARI❤
26. Bölüm ~HASTAYIZ~
27.Bölüm ~HERŞEY YENİ BAŞLIYOR~
28.Bölüm ~BEKLENMEYEN~
29.Bölüm ~SENİ KORUMA DUYGUSU~
30. Bölüm ~İŞLER DEĞİŞİYOR~
32.Bölüm ~ÇAĞAN'IN KIZI~
33.Bölüm ~ÇIKMA TEKLİFİ~
34. Bölüm ~SIRLAR AÇIĞA ÇIKIYOR~
Tanıtım Videoları 2 ~Sadece Kızlar~
Tanıtım Videoları 3 ~Sadece Erkekler~
DUYURU●SORU~CEVAP
35.Bölüm ~SENDEN NEFRET EDİYORUM~
36. Bölüm ~ANİ ÖLÜM!~
37.Bölüm ~HER ŞEY BİTTİ~
38.Bölüm ~YENİDEN Mİ?~
39. Bölüm ~NE OLUYOR BURADA?~
40.Bölüm ~SENİ SEVİYORUM~
MERHABA
41.Bölüm~NEDEN YA, NEDEN?~
42. Bölüm ~YILBAŞI~
43. Bölüm~ MAHŞERİN DÖRT KUŞU~
44.Bölüm ~ÖZGÜRLÜĞÜN 1. GÜNÜ~
45.Bölüm~UNUTMA SEANSI!~
46.Bölüm ~ATEŞ'İN İNTİKAMI~
47.Bölüm ~HIRKA~
48.Bölüm ~MASAL GİBİ~
49.Bölüm~OYUN BAŞLIYOR!~
50.Bölüm ~İNTİKAM~
51.Bölüm ~KİBRİT~
52.Bölüm ~PEMBE MEZARLIK~
53. Bölüm ~ KÜÇÜK BİR ÖPÜCÜK~
54. Bölüm ~ YANLIŞ YOL!~
55.Bölüm ~TATLI KÜÇÜK YALANLAR~
56.Bölüm ~OYUN MU? GERÇEK Mİ?~
57.Bölüm ~SIRLARLA DOLU ÖPÜCÜK~
58.Bölüm ~ÇIKIŞ KAPISI~
59.Bölüm ~ALKOL ETKİSİ~
60.BÖLÜM ~DUHAN AŞIK OLDU~
61.Bölüm ~GÜÇLÜ~
62.Bölüm ~DİKEN~
63.Bölüm ~OYUN~
64.Bölüm ~BEBEK GELİYOR!~
65.Bölüm ~İŞ BİRLİĞİ~
66.Bölüm ~2 ŞOVALYE,1 PRENSES~
67.BÖLÜM ~FİNAL~
DUYURU!
~Sorular~
~Cevaplar~
DUYURU!
~PSİKOZLAR 2 KESİT~

31.Bölüm ~BÜYÜK SIR~

2.6K 165 70
By psikozlukdizboyu4

Asena Eda'dan...

Kumsal "Ne konuşacaksınız bizimle?" dedi. "Şimdi konumuz Barlas ve onun sürüsü." dedi Berkan. Barlas ve diğerleri ne yapmıştı ki bu kadar sert konuşuyorlardı? "En iyisi bir kafeye gidelim. Orada düzgünce konuşuruz." dedi Miraç. Hepimiz olumlu anlamda başımızı salladık.

Bize ne söyleyeceklerini merak ediyordum. Miraç yanıma gelip kolunu omzuma attı. İlk başta rahatsız oldum ama başka bir amacı yoktur diye düşünerek bir şey demedim. Okul bahçesinden çıkarken bize ısrarla bakan Barlas'la karşılaştım. Kaşlarını çatmış bir şekilde bize bakıyordu. Ellerini yumruk yapmış sıkıyordu. Sinirlenmişti ama neden sinirlenmişti? Barlas Miraç'tan gözünü çekip bana baktı. Gözleriyle gözlerime öyle derince baktı ki vücudumu korku sardı. Bana ilk defa böyle bakıyordu. Öldürecek gibi bakıyordu. Gözlerimin içine bakarak kafasını olumsuz anlamda salladı ve gözlerini gözlerimden çekti. Bana öyle bakması içimi burkmuştu. Bazen kendime imkansız bir kişiyi sevdin diyordum ve bu düşünceyle üzülüyordum. Duygularım azalacağı yerde gün geçtikçe daha çok çoğalıyordu.

Okuldan çıktığımızda en yakın kafeye gittik. Kafe sade ve şıktı. Masalar kahverengiydi. Duvarlar ise beyazdı. İki katlı bir mekandı. Biz 2. katına çıkıp 9 kişilik yere oturduk. "Artık anlatın ne oluyor?" dedi Alesya. "Aynen anlatın. Ne yapmış bunlar?" dedi Kumsal. "Tamam anlatacağız ama sözümüzü bölmeyin. Sorularınızı sona saklayın tamam mı?" dedi Araf. Kafamızı olumlu anlamda salladık. Biz merakla anlatmalarını beklerken yanımıza garson geldi. "Ne istersiniz efendim?" dedi garson. Kumsal "Sonra sipariş vereceğiz." dedi ve garson "Tamam efendim." deyip yanımızdan ayrıldı. "En iyisi sen anlat Miraç. "dedi Berkan. Miraç tamam anlamında kafasını salladı ve sandalyesinden doğruldu. "Bakın şimdi anlatacaklarımı iyi dinleyin." dedi ve devam etti. "Barlas ve çetesi iyi işlerle uğraşmıyorlar. Kötü işlerin içindeler ve bu kötülüğe zorla başkalarını da sürüklüyorlar. " dedi. Asu Miraç'ın sözünü bölüp "Nasıl yani?" diye sordu. Miraç derin bir nefes alıp sözünü devam ettirdi. "Barlas'lar kalpazanlık yapıyor." dedi. Şaşkınca Miraç'ı dinliyordum. Kalpazanlık mı? Neden bu işi yapıyorlardı ki? "Kalpazanlık ne ki?" diye sordu Kumsal. "Kalpazanlık sahte para üretme ve bu ürettikleri parayla insanları dolandırıyorlar. İnsanların ekonomik durumunu düşürüyorlar." dedi Miraç.

Kötü birileri olduklarını duymuştum ama bu kadar kötü olduklarını zannetmiyordum. "Bunlar nasıl bir pisliğin içindeler? İnsanları dolandırmak ne demek?" dedi Alesya sinirle. "Durun daha bitmedi." dedi Miraç ve derin bir nefes alarak devam etti. "Küçük çocukları kaçırıp ailelerinden fidye alıyorlar yani para. Bu ürettikleri sahte paraları bir depoya saklıyorlar. Biz bazılarını depoya gitmeden ele geçirdik ve yok edebildiğimiz kadar yok ettik ama malların daha %10'unu bile alamadık. Kaçırdığı çocukları oraya götürüyorlar. Dediğim gibi depoda saklıyorlar ama o deponun nerede olduğunu bilmiyoruz. O depoyu bulursak hem biraz da olsa küçük çocukların hayatlarını kurtarırız ve Barlas ile sürüsünü batırırız." dedi Miraç. Ağzımı açamıyordum. Sanki harfleri hatırlamıyordum, konuşmayı unutmuştum. Barlas'ın bu kadar kötü olacağı aklıma gelmemişti. Bana hiç bir zaman kötü tarafını, acımasız tarafını göstermemişti. "O depoyu bulmamız lazım." dedi Araf. "Peki nasıl bulacaksınız?" dedi Kumsal. "Bilmiyoruz. Takip edelim dedik ama çok akıllılar direkt anlarlar. İçlerine birisini sızdırsak yine anlarlar. Onların güvendiği kişiler olması lazım ama nereden bulacağız onları?" dedi Anıl. Barlas ve sürüsünden nefret ediyordum ve şuan nefretim daha da artmıştı. Satın ama masum insanlardan ne istiyorlardı? Güvendikleri kişileri bulmaları lazımdı ama nereden bulacaklardı ki? "Eğer onlar birilerine güveniyorsa o kişileri bize hayatta söylemezler." dedi Asu. "Aynen söylemezler." dedi Kumsal. "Haklısınız kızlar ama o depoyu bulmamız lazım." dedi Berkan. "Biz yardım edelim." dedim. Ağzımdan nasıl çıktı bilmiyorum ama Barlas ve sürüsüne çok sinirlenmiştim. Berkan kaşlarını çatıp sinirle "Olmaz Asena. Biz size kendinizi koruyun diye anlattık bu işin içine girin diye değil. Sen Yusuf Amca'dan bana emanetsin. Seni korumam lazım. Bu fikri aklından sil ve sakın bir daha böyle bir şey düşünme." dedi ciddi bir şekilde.

Berkan'ın beni bu şekilde önemsediğini bilmiyordum. Babam beni Berkan'a emanet etmişti ve Berkan da emanetine çok iyi sahip çıkıyordu. "Berkan haklı, olmaz." dedi Anıl. "Ya ne olacak ki? Biz onlara yakınız isterseniz biraz daha yakınlaşırız ve her şeylerini öğreniriz." dedi Alesya. "Aynen öğreniriz onlar da bizim yanımızdan hiç ayrılmıyorlar. Onlarla bu şekilde yakınlaşırız ve bir şekilde öğrenmeye çalışırız." dedi Asu. "Olmaz dedim. Hem görüyorum size çok yakın davranıyorlar ve bu da bizim sinirimizi bozuyor. Bizim görevimiz sizi onlardan uzaklaştırmak yakınlaştırmak değil." dedi Berkan. "Ne olacak? Hem nereden haberleri olacak ki? Onların güvenlerini kazanırız. Bizden şüphelenmezler bile." dedi Kumsal. Sabahtan beri ağzını açmayan Ece konuşmaya başlamıştı "Aslında kızların söylediği şeyler mantıklı. Hepimiz görüyoruz kızların yanından ayrılmıyorlar. Kızlar bu işi becerir." dedi Ece. Berkan kaşlarını çatıp başını yere doğru eğdi. Düşünüyordu. Aslında hepimiz düşünüyorduk. Yapabilir miydik? Ben Barlas'a ihanet edebilir miydim ona karşı yoğun duygular hissederken? Barlas aklıma gelince bana bugünki bakışı aklıma geldi. Beni öldürecek gibi bakıyordu. O bakış aklıma tekrar gelince içim ürperdi. Normalde bana o düştüğüm mavi gözlerle sıcacık bakar ve gülümserdi. Bazen sert davranırdı ama böyle hiç bir zaman bakmazdı. Onun gülüşü gözümün önüne serildiğinde ister istemez gülümsedim. Ben onun gözünün içine bakarak nasıl yalan söyleyecektim? Asena Eda Sert, unutma onlar insanlara zarar veriyor diye hatırlattım kendime. Kötüler onlar diye kendimi tembihledim. Uzun bir sessizlikten sonra Berkan konuşmaya başladı. "Kızlar sizi bu işe katmak istemiyorum. Biz bir şekilde yolunu buluruz ama bize yardım etmek istiyorsunuz ve yardımınız işimi kolaylaştıracak o kesin. Peki yapabilir misiniz?" diye sordu. "Evet yaparız." dedi Asu. "Tamam o zaman dikkat edin tamam mı? Size bir şey olmasın. Eğer şüphelendiklerini anlarsanız direkt bize söyleyin ve onlardan uzaklaşın. Asena unutma bana emanetsin ve seni korumak görevim dikkatli ol. Sen benim kardeşim gibisin." dedi insanın içini ısıtacak bir şekilde. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Hala aklım almıyor nasıl insanları zorlayabilirler. Kendileri yapsın ama insanları neden zorluyorlar?" dedi Kumsal sinirli bir şekilde. "Küçük çocukların suçu ne peki? Hiç mi vicdanları yok?" dedi Asu sinirle. "Elimizden geldiği kadarıyla yardım ederiz. Sonuçta daha hayatını yaşayamamış küçük çocuklar mesele." dedi Alesya kararlı bir dille. Aklıma bir soru takılmıştı, dayanamayıp sordum. "Niye böyle bir şey yapmaya gerek duyuyorlar ki?" dedim tek kaşımı kaldırıp. "Nasıl yani?" dedi Araf. "Hepsinin durumları iyi. Bizim gibi zenginler, hepsinin babasının şirketleri var. Neden böyle bir şey yapsınlar?" dedim. Kızlar bana baktı. Onlarda bunu düşünüyorlardı. "Bazı kişiler sayesinde küçükken bu işe bulaşmışlar. Barlas eski bir arkadaşım. Barlas'ı doğru yola çekmek istesem de gelmedi. Ben de en son polise şikayet etmek zorunda kaldım. Ondan sonra aramız bozuldu." dedi Berkan. "Sen elinden geleni yapmışsın ve iyide yapmışsın." dedi Asu Berkan'a gülümseyip. "Peki ailelerinin haberleri var mı?" diye sordu Kumsal. "Hayır yok. Çok gizli ve çok iyi yapıyorlar işlerini." dedi Anıl. "Peki bunu kimler biliyor?" dedim. Sorgulayıcı birisiydim. Bir şeyi yapıyorsam nedenini öğrenmek zorundaydım. "Kimse bilmiyor. Sadece ben biliyordum çünkü Barlas'la arkadaştım. Sonrada Araf, Anıl, Miraç ve diğerleri ile arkadaş olduktan sonra onlara söyledim." dedi Berkan. "Okuldan kimse bilmiyor mu?" dedi Asu. "Bilmiyor. Sadece söylentiler var." dedi Berkan.

Derin bir nefes aldım. İnanamıyordum. Bu kadar kötü olduklarına inanamıyordum. Sertler ve soğuklar ama acımasız olduklarını bilmiyordum. Kalpazanlık yapsalardı umurumda olmazdı ama çocuklar işin içindeydi. Çocukluğumu pek yaşayamamıştım o yüzden bu konuda hassastım.

"Biz en iyisi sıcak bir şeyler içelim ve rahatlayalım. Baya gerildik bu konuyu sonra konuşuruz. Onların nasıl pislikler olduklarını biliyorsunuz artık ve nasıl davranacağınızı da biliyorsunuz. Bu konuyu en iyisi sonra konuşalım." dedi Araf. "Bence de kapatalım. Sizin tek yapmanız gereken onlara yaklaşmak ama yapamıyorsanız direkt geri çekilin size zarar vermesinler." dedi Ece. Biz kafamızı olumlu anlamdan salladık.

Anıl menüyü istedi ve garson hepimize menü verdi. Biz kızlar sıcak çikolata siparişi verdik. Erkekler ise kahve siparişi verdi. İçeceklerimizi bekleyerek sohbete etmeye başladık. Asu ve Berkan gülerek konuşuyorlardı. Alesya, Ece ve Kumsal da sohbete dalmışlardı. Yanımda Miraç vardı. "Asena." dedi Miraç. Başımı ona döndürüp "Efendim." dedim. "Barlas ile aranızda bir şey yok değil mi?" dedi. "Hayır yok." dedim. Gülümseyerek "İyi." dedi. Bizim aramızda ne olabilirdi ki zaten? En fazla oyun olabilirdi. İçeceklerimiz geldiğinde içeceğimi elime alıp içmeye başladım. İçeceğimi içerken telefonuma mesaj geldi. Bildirimlerden kim diye baktığımda Barlas'tı. Utanmadan bir de yazıyordu. Cevap vermeyecektim ama aklıma yakınlaşacağımız geldiğinde mecbur cevap verdim.

Mavi Piç
-Neredesin?

-Sanane. Hem neden soruyorsun?

Mavi Piç
-Asena neredesin?

-Of! Miraç'lar ile birlikteyiz.

Mavi piç
-Neden onların yanındasınız? Oradan ayrılın!

-SA-NA-NE!

Barlas
-Asena kızım insanı çıldırtma. İnsanca seni uyarıyorum.

-Sen uyarma. Gerek yok.

Barlas
- Sen görürsün!

-Ne yapacaksın ceza amaçlı yine öpecek misin?

Mavi Piç
-O bence senin için ceza değil ama neyse.

-Ne diyorsun sen? Beni etrafındaki o kızlarla karıştırma. Hatırlatırım ben sana karşılık vermedim ve sana tokat attım. Etrafındaki hangi kız bunu yapardı?

Mavi Piç
-Doğru hiç bir kız yapmaz ama kendi isteğinle bir gün beni öpeceksin.

-Sen onu ancak rüyanda görürsün. Hatta orada bile göremezsin. Aman neyse yazma Miraç'la sohbet edemiyorum senin yüzünden.

Mavi Piç
-Sohbetiniz batsın.

Gülerek telefonu kapatıp masanın üstüne koydum. İçeceklerimizi içtikten sonra kafeden çıktık. Saat 6'ya geliyordu. Hava kararmıştı ve soğumuştu. Üstümde sadece okul formam ve ceketim vardı. Artık mont giymemiz şarttı. Kafeden çıktığımızda Berkan konuşmaya başladı. "Sizi tek başınıza gönderemem bu saate. Ben Ece ve Asu'yu evine bırakırım. Siz de Asena ,Kumsal ve Alesya'yı bırakın." dedi. "Tamam o zaman Asena'yı ben bırakırım." dedi Miraç ve beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Onun bu tavrına hepimiz güldük. "Bir dur, bir yere kaçmıyorum." dedim gülerek. Miraç sürüklemeyi bırakıp elimi tuttu. Kaşlarımı çattım. Elimi tutması hoşuma gitmemişti. "Çatma o kaşlarını. Benim bir başkası değil." dedi Miraç ve yürümeye devam ettik.

Geçtiğimiz sokakları sessiz ve kararmış havayı sokak lambaları olabildiğince aydınlatmaya çalışıyor ama çok beceremiyordu. Sanki biraz daha yansa patlayacak gibiydi. Ben de bir sokak lambası gibiydim. Yalnızım ve karanlığım ama etrafımdakileri korumak için mutlu etmek için çabalıyordum ama bazen çabam sönük kalıyor ve ışığım etrafımdakilere yansımıyordu. Daha çok yansıtmaya çalıştığımda ihanet yemekten korkuyordum. Çünkü bir daha ihanet yemek istemiyordum. Bu sefer ihanet yersem o lambadaki cam kırıkları tek tek kalbime batacak ve asla bir daha onarılmaz hale gelecekti. Aynı o sokak lambası gibiydim. Etrafındakileri aydınlatmaya çalışıyor ama aydınlatması yetmiyordu. Biraz daha aydınlatsa patlayacağını ve onarılmayacağını, o kırık camların birleşmeyeceğini, insanların onu takmayacağını, arkalarına dahi bakmayacağını biliyordu.

Miraç ile sessiz sessiz ve el ele yürüyorduk. Öğrendiklerim beni üzmüştü. Çünkü ben ona karşı bir şeyler hissediyordum ve şuan pişmandım. Eminim ki bu saatten sonra o hislerin yerini nefret alacaktı. Derin bir nefes alıp başımı Miraç'ın omzuna koydum. Miraç bana bakıp gülümsedi ve yürümeye devam ettik.

Benim evimin sokağına geldiğimizde Miraç'ın telefonu çaldı ve sokağın başında durduk. Telefonu cebinden çıkartıp kim arıyor diye baktı. Sonra bana başını döndürerek "Bekle hemen geliyorum." dedi gülümseyerek ve benden 3-4 adım uzaklaştı. Miraç telefonla konuşurken ben de etrafa bakıyordum. Etrafıma bakınırken evimin merdivenlerinde oturmuş bize bakan Barlas'ı gördüm. Şaşırmıştım. Neden gelmişti ki? Miraç yanımdaydı ve Barlas'ı görse kesin kavga çıkardı ve ben akşam akşam ikisiyle de uğraşamazdım. Miraç telefonuyla konuşması bitince yanıma geldi. "Ne olmuş?" dedim. "Önemli bir işim var. Seni bırakayım eve, ben de taksiye binip hemen gideyim." dedi. Miraç evime kadar getirirse kavga çıkacağı kesindi. Çünkü Barlas sinirli bir şekilde bize bakıyordu. "Sen bence git, zaten az kaldı. Bu sokaktan git hem kolayca caddeye ulaşıp taksi bulursun." dedim aşağı yokuşu gösterirken. Miraç ilk sustu sonra bana bakıp "Tamam ama dikkatli ol." dedi. "Tamam olurum. Görüşürüz." dedim gülerek. "Görüşürüz." dedi ve beni kolumdan tutup kendine doğru çekip yanağına öpücük kondurup gitti. Bu yaptığı hiç hoşuma gitmemişti. Eğer hemen gitmeseydi eminim ki Miraç'ın kalbini kıracaktım.

Miraç gittiğinde ben de evime doğru yol aldım. Ben evime daha çok yaklaştıkça korkuyordum. Çünkü Barlas'ın öldürücü bakışlarına maruz kalıyordum. Ona doğru yaklaştıkça damarları daha belirgin oluyordu. Elini yumruk yapmış sıkıyordu. Bıraksak duvarları yıkacak gibi bir hali vardı. Barlas gözlerini kısmış ve insanın içini ürpertecek şekilde bakıyordu. Evimin önüne yani Barlas'ın yanına geldiğimde içimdeki korku daha çok arttı. "Neden buradasın?" dedim. Barlas sinsice sırıtarak "Galiba böldüm sizi. Rahatsız ettiğim için özür dilerim." dedi. "Ne diyorsun?" dedim. Barlas kolumu tutup beni evin kapısına doğru sertçe itti. Vücudum soğuk metal kapıyla buluştuğunda canım acıdı. Canım acıdığı için yüzümü buruşturdum. Barlas bir kolunu kapıya koydu ve bana doğru eğildi. "Miraç ile çıkıyor musun?" dedi soğuk bir şekilde. Sanane desem beni burada öldürecekti. Savunmasızdım ve Barlas çok güçlüydü. Keşke Miraç'ı yollamasaydım diye düşündüm. Başımı hayır anlamında salladım. Barlas sertçe kapıyı vurdu. Kapı sarsılınca benim korkum daha çok artmaya başladı. "O zaman neden elini tutuyordu? Neden seni öptü?" dedi. Cevap vermedim "Asena bana cevap ver." diye bağırdı. Boş sokakta sesi yankılanmıştı. "Bu seni ilgilendirmez." dedim sessizce. Barlas elini saçında gezdirdi ve sakinleşmek için gözleri kapadı. Gözlerini açtığında o öldürücü bakışlar gitmiş ve insanın içini ısıtacak bakışlar gelmişti. Bana yaklaşıp elini yanağıma koyup okşamaya başladı. İçimde bir şeyler kıpırdamaya başladı. Ona baktıkça her şeyi unutuyordum. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp "O çocuktan uzak dur kızım. Beni sinir etme. Sinirlenince gözüm kimseyi görmüyor." dedi sessizce ve bana sarıldı. İstemsizce gözüm kapandı ve başımı onu göğsüne yasladım. Kokusunu içime çektim. Bu kokunun hiç bir zaman benim olmayacağını düşünmek beni üzüyordu. Barlas neden böyle yapıyordu yine? Acaba yine oyun mu oynuyordu? Sana ceza vereceğim demişti mesajlaşırken, acaba ceza mı veriyordu? Bu düşünceyle Barlas'ı ittim. Barlas şaşkınca bana baktı. "Ne oldu?" dedi sakince. Kaşlarımı çatıp "Neden böyle davranıyorsun. Yine oyun mu yoksa ceza mı?" dedim dişlerimin arasından. Barlas bana yoğun bir şekilde baktı . "O çocuğu bir daha yanında görmeyeyim." dedi ve arkasını dönüp gitti. Onu gidişini izlemeden eve bir hışımla girip kapıyı sertçe çarptım. Bu kadarı da yeter! Bana yaklaşmasına izin veremezdim yoksa ona daha çok kapılacaktım ama ona yaklaşmazsam Berkan'a nasıl yardım edecektim ki?

Çantamı fırlatıp odama çıktım. Kendimi yatağıma atıp tavanı izlemeye başladım. Bana neden bu derece yaklaşıyordu? Beni kendi isteğinle öpeceksin demişti. Peki o gün gelecek miydi? Zannetmiyorum. Ona ne kadar duygular hissediyorsam, bir o kadar da nefret ediyordum. En iyisi ona olan duygularımı çöpe atmak ve Berkan'a yardım etmekti. Peki ben o duyguları nasıl çöpe atacaktım? O gözlerini nasıl unutacaktım? O gülümsemeyi nasıl unutacaktım? Derin bir nefes alıp yorganı üstüme örttüm. Ben bir şeyin farkına varmıştım. Barlas'a karşı küçük şeyler hissetmiyordum. Peki ben o hislerden nasıl kurtulacaktım?

----

Doğru düzgün hiç uyuyamamıştım. Barlas'ın bu kadar kötü olabileceği aklıma gelmemişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Resmen dengesizleşmiştim. Seneler sonra ilk defa bu kadar çaresiz ve güçsüz hissediyordum.

Erken kalktığım için boks torbasının yanına gittim ve art arda yumruk atmaya başladım. Her vuruşta daha hızlı vuruyordum. Vurduğum zaman sinirim azalacağına sanki daha çok çoğalıyordu. Aklıma geldikçe sinirlerim daha çok çoğalıyordu. Barlas'ın bir ilgi göstermesi, ilgi gösterdikten sonra oyun demesi, başka erkeklerle konuşmamı istememesi, sonra bana hiç değer vermiyormuş gibi davranması, belki de vermiyordur. Bu çocuk benim dengemi bozuyordu.

Boks torbasına vurmaya devam ederken kapı çaldı. Torbaya vurmayı bırakıp aşağıya indim. Kapı ısrarla çalmaya başladı. "Geliyorum." diye bağırdım. Kapıyı açtığımda beni iterek içeriye dalan Duhan'ı gördüm. Sinirle ve şaşkınlıkla Duhan'a baktım. "Ne işin var burada Duhan?" dedim. "Ne olmuş ki ablacığım evine gelemez miyim? Seni özleyemez miyim?" dedi. Allah bilir neler yaptı da böyle şeyler diyordu? Ben kardeşimi tanımaz mıyım? "Dökül Duhan dökül. Ne yaptın yine?" dedim. "Hiç." dedi ve mutfağa gitti. Ben de onun arkasından mutfağa gittim. Duhan dolaptan bir şeyler çıkarmış yiyordu. Ben de elimdeki boks sargısını çıkarıyordum. "Sana ne oldu?" dedi. Duhan'ın sorduğu soruya şaşırdım. "Ne olmuş?" dedim. "Boks yapmışsın, ellerin kızarmış ve resmen damarların gözüküyor kızım. Ben senelerce uğraştım anca damarlarımı gösterdim. Hadi söyle sana ne oldu?" dedi. "Bir şey yok." dedim sessizce. Duhan kaşlarını çatıp sandalyeye oturdu. "Hangi puşt benim ablamın canını sıktı? Gidelim dövelim. Küçükken ikimiz gider bize sataşan çocukları döverdik sonra anne babamdan ceza alırdık." dedi gülerek. Ben de güldüm. "İlk sen söyle." dedim. "O zaman gece balkonda oturarak uzun uzun konuşalım Asena. Belli ki ikimizin de uzun anlatacakları. Erken giyin yoksa okula geç kalacağız." dedi Duhan. Olumlu anlamda başımı sallayıp yukarı çıkıp odama girdim.

Dolabımdan üniformamı giydim. Aynanın önünden çantamı almak için eğildim. Çantamı elime alıp doğruldum. Doğrulduğum zaman aynadaki yansımamla karşılaştım. Elimdeki çantayı bırakıp aynanın karşısındaki sandalyeye oturdum. Bu yaşıma kadar makyaj yapmamıştım. En fazla göz kalemi sürüyordum. Diğer kızlar gibi değildim ama ben kendimi böyle seviyordum. Peki beni böyle Barlas sever miydi? "Asena gel aşağıya!" diye bağıran Duhan düşüncelerimi böldü. Sandalyeden kalkıp çantamı omzuna takıp odadan çıktım. "Hadi Asena!" diye tekrar bağırdı Duhan. Hızla merdivenlerden indim. "Geldim." dedim ve kafasına şaplak attım. "Asena anlasana işte. Elin ağır be kızım vurma." dedi gülerek. Duhan da kapının önünden çantasını aldı ve evden çıktık.

Kızlarla buluşma yerimize giderken Duhan konuştu. "Üzgün görünüyorsun. Bunun sebebi o çocuk değil mi?" dedi. Duhan beni çok iyi tanıyordu. Derin bir nefes aldım ve cevap vermedim. "Barlas ve o çetesinin yaptığı işleri duydum. Onun böyle olmadığını düşünüyordun değil mi?" dedi. Kafamı evet anlamında salladım. "Ben de ilk duyduğumda şaşırdım insan bu kadar da acımasız ve pislik olamaz diye ama oluyormuş." dedi sakince. Ben de şaşırmıştım. Berkan ve tayfası demek ki hep bu yüzden onlardan uzak durun diyorlardı. "Beklemiyordum. Silah kaçakçılığı bile beklerdim ama çocukları kaçırmalarını beklemezdim. Peki aileleri para vermezlerse yani durumları yoksa çocukları ne yapıyorlar?" diye sordum. "Barlas ve çetesi durumu iyi olan ailelerin çocuklarını kaçırıyorlar ama para vermezlerse onları kendi adamları yapıyorlar ve kötü işlerin içine sokuyorlar. Yani kısaca çocukların hayatlarını mahvediyorlar." dedi. Duygularımı anlatamayacak kadar yoğun yaşıyordum şuan. Barlas çocukların hayatını resmen hiçe sayıp karanlığa, pisliğe sürüklüyordu. Duhan kolunu omzuma atıp beni kendine yaklaştırdı." Asena düşünme bunları. Hem bugün bence çok eğleneceğiz." dedi. Başımı Duhan'a çevirip bir kaşımı havaya kaldırıp "Nasıl eğlendireceksiniz Duhan Bey?" dedim gülümseyerek. Duhan durdu o durduğu için bende yürümeyi bıraktım ve karşısında durdum. "Gece eğleniriz." deyip kafama vurdu ve kahkaha atarak koşmaya başladı. "Duhan!" diye bağırarak ben de onun arkasından koşmaya başladım. Artık ne kadar hızlı koşmuşsak kızlar görüş açımıza girdi. Duhan kızlara doğru hayvan gibi koşuyordu.

Kızlar bizi gördüğünde ilk şaşırdı sonra gülmeye başladılar. Ben de gülerdim iki hayvan birbirini kovalıyordu. Duhan "Kızlar kurtarın beni. Bu yakışıklı mı yakışıklı, tatlı mı tatlı yüzüm dağılacak." diye bağırarak kızların üstüne atladı. Duhan atladığı için Alesya ve Kumsal dengesini kaybetti ve üçü de yere yapıştı. "Popom!" diye bağırdı Alesya. "Allah'ım şu güzel yüzümü kurtardın ya ben senden daha ne isteyeyim!?" dedi ellerini açarak. Kumsal Duhan'ın yüzüne yumruk geçirdi. Kumsal'dan bunu beklemediğim için ilk şaşırdım. Sonra Asu ben ve Alesya kahkaha atmaya başladık. "Ne üzerimize atlıyorsun? Hayvan gibi kasların var zaten öldüm." dedi Kumsal. Duhan yerden kalkıp kızları da yerden kaldırdı ve Kumsal'a döndü. "Sen benim kaslarıma kurban ol." dedi ve yürümeye başladı. Duhan'ın bu tavrına gülerek biz de yürümeye başladık.

Okul bahçesine kadar Kumsal ve Duhan hep atışmıştı. "Güzel yüzüme nasıl yumruk attın ya?" dedi sızlanarak. "İyi oldu." dedi Kumsal gülerek. Okul bahçesine girerken Duhan Kumsal'ın yanağını sıktı sonra benim yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. "Öküz yanağımı kopardın." dedi Kumsal. "Ooo! Sen de amma kibarsın. Asu'ya yapsam hiç bir şey demez değil mi Asu?" diye sordu gülerek. "Sakın aklından geçirme ben tek yumrukla kalmam." dedi Asu. Duhan bana dönüp "Bunlar çok sıkıcı." dedi. Duhan'ın kolu omzumdaydı ve biraz sonra çökecekti o kadar kas yapmış mıydı bu? "Çek kolunu omzum çürüdü." dedim ve omzumdan Duhan'ın kolunu çektim. Biz yürümeye devam ederken Barlas ile göz göze geldim. Sinirli bir şekilde bana baktı ve sonra gözünü Duhan'a dikti. Sinirlenmişti yine. Tek Barlas değil Barış, Ateş ve Çağan da sinirlenmişti. Barış'ı saymama gerek yok aslında. Bıraksak Duhan'ı öldürecekti. Acaba Duhan'la kavga etse ne olurdu? Aralarında bir, iki yaş olmasına rağmen güçleri arasında çok bir fark yoktu. Duhan baya güçlüydü. Barlas bakışlarını tekrar benim üstümde tuttu. O bana bakınca heyecanlanıyordum. "Bunlar neden bana dik dik bakıyorlar?" dedi Duhan. Duhan da onların öldürücü bakışlarını fark etmişti. Aslında 4 çift göz bana baksa ben de fark ederdim. "Sen boş ver onları." dedi Alesya gülerek.

Okulun içine girdiğimizde ilk Duhan'ı bıraktık sonra biz sınıflarımıza gidip yerlerimize geçtik . "Bugün matematik ve din var çalıştınız mı?" diye sordu Asu. Nasıl çalışabilirim ki? Barlas ve sürüsünün yaptıklarını hep düşündüm. "Hayır hiç çalışmadım ben. Böyle nasıl kötü olabilirler hep onu düşündüm." dedi Kumsal. "Hala şaşırıyorum nasıl böyle yapabilirler diye." dedi Alesya hala inanamayarak. Tek düşünen ben değilim onu anladım. "Susun Piçizler geliyor." dedim. Kızlar Piçizler sınıfa girdiği için sustular. Asu bize daha çok yaklaşıp fısıldayarak "Kızlar bunlara yakınlaşmamız lazım." dedi. Kafalarımızı tamam anlamında salladık. Biz aramızda konuşurken yanımıza piçizler geldi. "Asena bir gelsene seninle konuşmamız lazım." dedi Barlas. Bu benimle ne konuşacaktı ki? Aslında hayır diyecektim ama aklıma yakınlaşma gelince zorunlu kabul edecektim artık. "Tamam." deyip Barlas ile birlikte sınıftan çıktık. "Ne konuşacaksan konuş." dedim. Barlas cevap vermedi ellerini yumruk yapmış sıkıyor ve kaşlarını çatmıştı. Yine neye sinirlenmişti bu adam? Nedense Barlas sinirlenince bu aralar korkuyordum. Yaptıkları işler aklıma gelince vücudumu korku sarıyordu. Dikkatli olmam lazımdı artık. "Nereye gidiyoruz?" dedim durarak. Barlas benim yürümediğimi görünce kolumdan tutup sürüklemeye başladı ve o günkü girdiğimiz laboratuvara girdik. "Ne yapıyorsun be?" dedim. "Kızım sen beni çıldırtacak mısın? Yanındaki çocuk kimdi?" dedi bağırarak. Sinirlerim bozulmuştu o kim ki bana hesap soruyor? "Sanane." dedim. Barlas yanındaki sıraya vurarak bana döndü. Gözleri sinirden koyulaşmıştı. Damarları vücudundan fırlayacak şekilde belirgin duruyordu. Korkmuştum açıkçası. "Ne güzel. Dün Miraç'la, bugün bu çocukla, yarın başka biriyle. Hızlısın Asena Eda Sert." dedi tiksintiyle yüzünü buruşturarak. "Ne diyorsun sen? Miraç benim arkadaşım. Bugünki yanımdaki çocukta Duhan Sert. Benim kardeşimdi." dedim. Gözlerim dolmuştu ama akmaması için direniyordum. Beni böyle birisi olarak görmesi üzmüştü. Ben ne ara böyle duygusal bir kız olmuştum? Barlas'ın sinirli hali yerine pişmanlık geldi ama direkt yüz ifadesini değiştirdi. "Kardeşin mi?" diye sordu. Başımı evet anlamında salladım ve gözümü gözünden çektim. Ona bakmayacaktım. Resmen bana iğrenç ithamlarda bulunuyordu. Barlas bu sıralar bana çok acımasızca davranıyordu. "Asena bana bak." dedi sakince. Bakmadım. "Asena bana bak dedim sana." dedi sesinde itiraz istemeyen tonla. Yine bakmadım. Bakmayacaktım. Barlas yavaşça bana doğru yaklaştı. Yanıma gelmesini istemiyordum ama ne geriledim ne de ilerledim. Ondan nefret ediyordum. Yanlış bir hareketini görsem ya da beni sinir edecek bir şey der ise vuracaktım. Barlas dibime kadar girdi. Dibime kadar girdiği için bir adım geriledim. Barlas belimden tutup beni kendine doğru çekti ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudaklarımızın arasında çok az mesafe vardı. İçimde bir heyecan duygusu oluşmuştu. "Sinirlendim ağzımdan bir anda çıktı." dedi sessizce. "Özür mü diliyorsun?" dedim ben de sessizce. Barlas derin bir nefes alıp gözlerini gözlerimden çekti ve gözleri dudaklarıma kaydı. "Nasıl anlamak istiyorsan anla." dedi dudaklarıma doğru. "O zaman özür anlamında anlıyorum." dedim gülümseyerek. "Anla." dedi gözlerini dudaklarımdan ayırmayarak. Aramızda bir anda sessizlik oluştu Barlas benim dudaklarıma bakıyordu. Ben de onun suratını inceliyordum. Barlas dudaklarını dudaklarıma yavaşça yaklaştırdı. İster istemez gözlerim dudaklarına kaydı. Barlas benim dudaklarıma yaklaşıyordu. Geri çekilmem gerekirken ben çekilmiyordum. Beni öpmesini mi istiyordum? Hayır istemiyordum yani öyle olması gerekiyordu. Barlas beni öpecekken kafamı yana doğru çevirdim. Barlas derin bir nefes alıp yanağımı öptü. "Uyarımı dikkate al." dedi ve hızla laboratuvardan çıktı. Olduğum yerde donup kalmıştım. Az önce ne oldu?

Ders zili çaldığında durduğum yerden kıpırdayıp sınıftan çıktım. Barlas benim dengemi bozuyordu. Bu duygudan memnun muydum? İzin verseydim beni öpecekti. Peki neden? Barlas yanımdayken duygularım kabarıyordu. Bazen taşacak da, anlayacak diye korkuyordum. Etrafında bir sürü kız varken bana bakacak hali yoktu. Ya yine ceza veriyor ya da oyun oynuyordu bana. Sınıfa girdiğimde Alesya Çağan'ın yanına, Barış Kumsal'ın yanına, Asu ise Ateş'in yanına geçmiş ders anlatıyorlardı. Sınıfa göz gezdirdiğimde Barlas'ı göremedim. Sırama geçtim ve oturdum. Dün sınava çalışmadım derste çalışmayı düşünüyordum ama artık çalışmak istemiyordum. Barlas hala sınıfa gelmeyince merak ettim. Önümde Kumsal ve Barış oturuyordu. "Barış." dedim. Barış ve Kumsal arkasını döndü. "Efendim?" dedi Barış. Kumsal da meraklı gözlerle bize bakıyordu. "Barlas nerede?" diye sordum merakıma yenik düşüp. "En son seninleydi. Neden ki?" dedi Barış. "Benim yanımdan ayrıldı. Sınıfa gelmedi mi?" dedim. Kafasını hayır anlamında salladı. Kumsal "Ne oldu ki?" diye sordu. Arkama yaslanıp derin nefes aldım. "Sonra anlatırım. "dedim. İkisi de kafasını tamam anlamında sallayıp önüne döndüler.

Hoca içeriğe girdiği zaman ayağa kalktık. Hoca "Oturun çocuklar, serbestsiniz. İsteyen sınava çalışabilir." dedi. Ben sınava çalışmak istemediğim için kulaklarıma kulaklığımı taktım ve şapkamı kafama geçirip sıraya başımı koydum. Düşüncelerden dünyadan uzaklaşmak ve sadece şarkının melodisinde akıp gitmek istiyordum ama Barlas düşüncelerime girip engelliyordu beni.

Kulağımdan kulaklık çekilince başımı sıradan kaldırdım. Yine kulaklığımı çekmişti Barlas. Kaşlarımı çatıp "Sen ne istiyorsun benim kulaklığımdan?" dedim. Barlas gülümseyip "Neden ders çalışmıyorsun? Diğer ders sınav var." dedi. Gözlerimi gözlerinden çekerek "Çalışmak istemiyorum." dedim. "Asena bana ders çalıştır." dedi. Sinirle bir nefes verip "Hayır. Ders çalışmak istemiyorum." dedim. "Tamam sen çalışma, bana çalıştır." dedi gülümseyerek. Gülümsemesi çok güzeldi. İnsanın içini ısıtıyordu. "Hayır istemiyorum." dedim. "Çalıştıracak mısın yoksa zorla mı?" dedi. Zorla mı? "Çalıştırmayacağım." dedim. Barlas gülüp "Bunu sen istedin kızım." dedi. Ne yaptığına bakacakken Barlas beni gıdıklamaya başladı. "Y-ya Bar-las bıraksana ya!" dedim kahkahalarımın arasından. Barlas da gülüyordu. "Çalıştıracak mısın?" dedi gıdıklarken. "T-tamam." dedim. Barlas beni gıdıklamayı bıraktığında derin nefes aldım. Çok gülmüştüm. "Çocuklar ne oluyor orada?" dedi hoca. "Hocam Barlas Asena'yı gıdıklıyor." dedi Doğukan. "Ben göremiyor muyum oğlum ne yaptıklarını?" dedi hoca. "Aaa! Göremiyor musunuz hocam? Bakın bu kalem. Size bu kalemle yüzünüze gözlük çizeyim. Hayatı 3D ile izlersiniz." dedi Doğukan. Biz sınıfca Doğukan'a güldük. "Otur çocuğum yerine." dedi hocam. "Ama hocam bu son model. İster-" hoca Doğukan'ın sözünü kesip "Otur Doğukan!" dedi sinirle. Doğukan yerine oturdu ve bize döndü.

"Bu hoca benim değerimi bilmiyor." dedi. "He kanka anlıyorum seni. Bu hoca bana da hep bağırıyor. İnsan hiç bu bebek suratlıya bağırır mı ya?" dedi Çağan dudaklarını büzerek. Alesya Çağan'ın ağzına vurup "Dudağını büzmeyi kes de derse dönelim." dedi. Çağan sırıtarak "Neden öpesin mi geliyor?" dedi. Alesya kaşlarını çatarak "Hayır başta sen olmak üzere bir kaç kişiyi dövesim geliyor." deyip ders çalışmaya devam etti. "Hadi çalıştır beni." dedi Barlas. Barlas'a bakıp derin bir nefes verdim ve ders anlatmaya başladım. "Bak ilk matematik var. O yüzden ilk matematiğe çalışacağız." dedim. Barlas bana bakıp gözlerini kıstı. "Asena bir iddiaya girelim mi?" dedi. "Ne iddiası?" dedim. "Taş, kağıt, makas oynayalım. Üç olan kazansın." dedi. Ya hayır ben bu oyunda hiç iyi değildim. Duhan'la hep oynadığım zaman yenilirdim. "Peki karşılığı ne olacak?" diye sordum. "Eğer ben kazanırsam bugün benlesin eğer sen kazanırsan benden isteğin her şeyi yapacağım." dedi. Aslında kulağa iyi geliyordu. Kazanırsam Barlas'a istediğimi yaptırırdım. "Tamam kabul." dedim. Barlas sırıtıp "Hadi başlasın o zaman." dedi.

"Yaaa hayır!" diye isyan ettim. Üç kez yaptık ve üçünü de Barlas almıştı. İddiayı o kazanmıştı. Bütün günümü nasıl onunla geçirecektim hiç bir fikrim yoktu. "Evet Asena Hanım, bugün benimlesiniz." dedi. "Tamam be. Neyse derse dönelim." dedim. Ben de ders anlatmaya devam ettim.

Sonunda zil çalmıştı ve hepimiz sınav olacağımız sınıflara gittik. Ben ve Kumsal aynı sınıftaydık. Şansımıza arka arkayaydık. Kumsal benim önümdeydi. Kumsal arkasını dönüp "Barlas ile derste neden taş-kağıt-makas oynadınız?" diye sordu. "İddiaya girdik ve kaybettim." dedim. "Yine ne iddiası? Alesya ve sen akıllanmayacak mısınız?" diye sordu. "Ben kazanırsam isteğimi yaptıracağım. O kazanırsa günümü onunla geçireceğim. Ben kaybettim ve bütün günüm Barlas'ın." dedim sıkkınca."Kanka normal şartlarda hiç iyi değil ama yakınlaşmak ve güvenini kazanmak için iyi bir fırsat." dedi. Aslında doğru söylüyordu. Onunla bütün günümü geçirip güvenini kazanmam lazımdı. Ona iyi davranmam gerekiyordu. "O zaman dayanacağız yapacak bir şeyimiz yok." dedim. "Aynen. Peki derste neden seni gıdıkladı ve sınıftan çıkınca ne yaptınız?" dedi. Ben konuşacakken sınıfa hoca girdi. "Sonra anlatayım en iyisi. Hem beni çıkışta beklemeyin. Büyük ihtimalle Barlas ile birlikteyim." dedim. Kumsal başını tamam anlamında sallayıp önüne döndü. Hoca kağıtları dağıtınca hemen çözmeye başladım.

Sonunda okul bitmişti ve sınavlar gayet iyi geçmişti. Kızlarla çantamızı alıp bahçeye indik. "Ateş bugün bana çok yakındı." dedi Asu. "Ne yaptınız ki?" diye sordu Alesya. "En iyisi bana gidelim ve rahat rahat konuşalım." dedi Asu. "Tamam annemden izin alayım öyle.'' dedi Kumsal. "Aynen ben de izin alayım." dedi Alesya. "Ben gelemem Barlas ile birlikteyim." dedim memnun olamayan bir şekilde. Gitmek istemiyordum açıkçası. Onunla vakit geçirmek istemiyordum. "Neden?" dedi Asu şaşkınlıkla. "İddiaya girdik kaybettim." dedim. "Oha. Neyse yakınlaş bu Allah tarafından bir yardım." dedi Asu. Alesya Asu'nun kafasına vurup "Valla katıksız malsın. Neyse kanka o zaman sen Barlas'ın yanına git en iyisi. Birimiz şu işi başaralım da küçük çocukları kurtaralım! Dikkatli ol. " dedi Alesya bir elini yumruk yapıp kahraman gibi havaya kaldırırken. Onun bu hareketine güldüm. "Görüşürüz." dedim ve okulun kapısının önünde bekleyen Barlas'ın yanına gittim. "Hoş geldin." dedi Barlas sırıtarak. "Hiç hoş bulmadım. Şu lanet gün çabuk bitsin de başka bir şey istemiyorum." dedim. "Merak etme bugünün hiç bitmesini istemeyeceksin .
Bugün çabuk geçecek merak etme. Arabaya bin." dedi yanımızdaki arabayı göstererek. Arabanın ön kapısını açtım ve arabanın içerisine girerek kapıyı sertçe kapattım. Barlas da şoför koltuğuna geçti. "Kızım yavaş kapat. Bu araba senden önemli. " dedi. Onu takmayarak başımı cama yasladım. Aklıma gelen soru ile Barlas'a döndüm. "Barlas?" diye seslendiğimde Barlas gözünü yoldan ayırmadan "Söyle." dedi. "Reşit misiniz? Çünkü okula hep araba getiriyorsunuz." dedim. "Reşitiz." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. "Aynı sınıftayız nasıl reşitsiniz?" dedim. "Ateş ve ben bazı durumlardan dolayı geç başladık. Çağan ve Barış' da bizi bekledi. Tabii ilk aileleri izin vermemişti. Onlar da devamsızlık yapıp 1. sınıfta kaldılar. Sonra hep birlikte 1. sınıfa gittik." dedi Barlas. "Küçücük aklınızla neler yapmışsınız." dedim gülerek. "O zamanlar baya korkuyorduk ama yine de yapıyorduk." dedi Barlas. "Nasıl tanıştınız?" dedim. "Ateş ve ben ilk tanıştık sonra da kreşte Çağan ve Barış ile tanıştık." dedi. Şaşırmıştım. Uzun yıllardır arkadaşlar. Ben lise arkadaşlığı zannetmiştim. Dostlarmış. "Arkadaşlığınız baya uzun sürmüş." dedim. "Niye şaşırdın ki?" dedi Barlas. "Hiç." deyip kafamı cama yasladım.

Gözümü arabada gezdirdim. Araba güzeldi. Spor bir arabaydı. Fidyeyle kazandığı para ile almıştır pislik. Bu düşünceyle tiksintiyle Barlas'a baktım. Yola odaklanmış arabayı hızlıca sürüyordu. Barlas ona baktığımı sanki hissederek o da bana baktı. Ona karşı tiksintiyle baktığım için gözlerini kısmış yüzümü inceledi. Sonra tekrar gözünü yola alarak "Neden öyle bakıyorsun?" dedi. Ne diyecektim? Senden nefret ediyorum. Küçük çocuklara nasıl acımadın pislik mi demeliydim? "Asena sana sordum." dedi. Gözlerimi devirip aklıma ilk gelen soruyu sordum. "Bugün sınıfta bıraksaydım beni öpecek miydin?" diye sordum ve sorduğum soruyu fark ederek utandım. "Evet öperdim ama sana ilk başta da söyledim şimdi de söylüyorum. Sakın yanlış anlama. Ben kızlarla en fazla eğlenirim ciddi bir ilişki yaşamam." dedi. Beni diğer kızlar gibi mi görüyordu yani? Oyuncağı... Beni nasıl üzdüğünün farkında değildi. Başımı cama dayadım ve sustum. Zaten Barlas da hiç konuşmamıştı. Gözümü kapattım ve yolun bitmesini bekledim. Beni de onlardan ayırt etmiyorsa ona yakınlaşmam çok zor olacaktı.

Sarsılarak uyandım. Gözümü elimle ovuşturdum ve gözümü açtım. "Hadi kalk geldik." dedi Barlas. Etrafıma baktım. Sessiz sakin ve kimsenin olmadığı bir yerdeydik. İki katlı, büyük bir evin önündeydik. Tatlı ve insana huzur verecek bir evdi ama kimsenin olmayışı beni korkutuyordu. Barlas iyi birisi değildi ve bana ne yapacağı belli değildi. Cidden şuan korkuyordum. "Hadi yürüsene kızım." dedi Barlas. Tedirgince eve doğru yürüdüm. Barlas anahtarla kapıyı açtı ve içeriye girdik. Kapıdan 4 adım sonra yukarı çıkan bir merdiven vardı. Alt katta iki oda , banyo ve birde mutfak vardı. Barlas yukarı doğru çıktı. Benim çıkmadığımı görünce durup bana döndü "Hadisene kızım." dedi ve merdivenlerden çıkmaya devam etti. Ben de zorunlu olarak arkasından yukarı çıktım.

Yukarı çıktığımızda bir odaya girdik. Odada çift kişilik yatak, dolap ve büyük balkonu vardı. Balkonun önünde de mavi renginde koltuk vardı. Neden buraya gelmiştik ki? Aşağıda film falan izleseydik. "Neden bu odaya girdik?" diye sordum. Barlas bana baktı ama cevap vermedi. Tedirginlik vücudumu daha da sarmıştı. Barlas üstündeki tişörtü çıkardı. Vücudunu görünce şaşırmıştım. Vücudunun yapılı olduğunu anlamıştım ama bu kadar iyi olduğunu anlamamıştım. Barlas'ın vücudun da iki tane kurt ve anlamadığım değişik sembollü bir dövmesi vardı. Yaptırdığı kurt inanılmaz derece güzel yapılmıştı. Hem insanı korkutacak hem de etkileyecek şekilde yapılmıştı. Gözümü Barlas'ın vücudundan çekip gözlerine diktim. "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Barlas benim üstüme doğru gelmeye başladı. O geldikçe ben bir adım geri gidiyordum. Ben geri gittiğim için Barlas kaşlarını çatmıştı. Kolumdan tutarak beni kendine doğru çekti. Vücudum çıplak vücuduna çarpınca içime yine bir heyecan saldı. Bayılacakmışım gibi hissediyordum ama bana bir şey yapacak diye korkuyordum. Çünkü sessiz, kimsenin olmadığı bir yerdeydik ve şuan olduğumuz pozisyon hiç iyi değildi. "Ne yapıyorsun?" dedim geri çekilmeye çalışarak. Belimi sıkıca tuttuğu için geri çekilemiyordum. "Merak etme sana zarar vermeyeceğim. Sadece birlikte uyuyacağız." dedi. Ne? Gözlerimi büyütüp Barlas'a baktım. "Ne diyorsun? Hayatta olmaz." dedim. "İlk defa birlikte uyumayacağız hadi." dedi ve beni kolumdan tutup yatağa doğru götürdü. Kolumu ellinden kurtarıp "Tamam ama üstünü giy." dedim. Hayır anlamda başını salladı. "Giy." dedim. Barlas bana bakıp gülümseyerek "Biraz daha uzatırsan senin üstünü de çıkartırım." dedi. Yuh! "Pis sapık." dedim ve yorganın altına girdim. Barlas da gülümseyerek yorganın altına girdi. "Asena yaklaşsana kızım." dedi. Yok ama artık. "Hayır." dedim. Barlas derin bir nefes alıp beni kolumdan tutup kendine doğru çekti. "Ya bıraksana Mavi Piç." dedim. Barlas kolunu başımın altına koydu ve beni göğsüne yasladı. "Sus be aç ayı uyuyacağım." dedi. Aramızda sessizlik oldu. Başımı Barlas'ın göğsüne daha çok yaslayıp kokusunu içime çektim. Keşke şuan düşman değil de başka bir durumda olsaydık. Onun yanında olunca herkesi unutuyordum. Bana bugün çabuk geçecek demişti ve belli ki su gibi geçecekti. Çünkü onun yanındaydım. Ben bu büyük hissi nasıl engelleyecektim Barlas bana bu kadar yakın davranırken? Ne kadar kötü birisi olsa da ondan hoşlanıyordum. Aşık olmamam lazımdı yoksa benim için iyi olmayacaktı.

Gözüm Barlas'ın vücuduna kaydı. Pürüzsüzdü. Dövmeleri onu daha çekici ve tehlikeli yapıyordu. İster istemez elim Barlas'ın vücuduna gitti. Parmağımı vücudundaki kurt dövmesinde gezindirdim. Kurt en sevdiğim hayvandı ve bir kurt sahibiydim. Alpha'yı özlemiştim. Simisyah tüyleri ve masmavi gözleri vardı. Çocukluğum onunla geçmişti. Alpha'yı ilk gördüğümde daha küçüktüm ve babam olmaz demişti ama sonunda Alpha'yı sahiplenmeyi başarmıştım. Aşı ve eğitim için bu sene babam yurt dışına götürmüştü. 3 seneee bir bana yurt dışına götürüyordu ama bu seferki sondu. Kurt; İnsana sadık ama bir o kadar da tehlikeli hayvandı.

Barlas'ın vücudu kasılınca elimi çektim. Rahatsız mı olmuştu?
"Asena." dedi. "Hı?"dedim. "Seni öpememe neden izin vermedin?" dedi sessizce. "Benimle oynamanı istemiyorum. Ben o kızlar gibi değilim anla bunu." dedim sakin bir ses tonuyla. "Biliyorum onlar gibi değilsin." dedi. "Peki neden benle her fırsatında oyun oynuyorsun?" diye sordum kafamı ona doğru kaldırarak. Barlas da yüzünü bana doğru çevirip "Soru sorma psikopat hatun." dedi ve beni göğsüne yasladı. Hatun dedi bana az önce. Heyecanlanmıştım. Kalbim yerinden fırlayacak şekilde atıyordu. Aslında sabahtan beri heyecanlıydım. Onun yanındayken heyecanım hiç inmiyordu ki? "Hadi uyuyalım." dedi ve bana sıkıca sarıldı. Ben de ona sarıldım ve kokusunu içime çektim. Barlas memnun olmuş bir şekilde "İyi uykular." dedi. Gülümsedim. Şuan çok rahattım ve mutluydum. Keşke başka bir durumda olsaydık ama imkansızdı. Düşüncelerime son verip Barlas'ın kollarında uykuya daldım.

-

Bölüm sonu♡

Bakalım bir sonra ki bölümde neler olacak.
Piçizler hakkında söylenenler sizce doğru mu? Yazar size hep aynı spoi'yi veriyor ama baya ortalık karışacak!

Vote ve yorumları unutmayın hadi bol öpücüklerle kalın😘

-Piçizlerin uğraştıkları işle hakkında düşünceniz?

-Psikozlar'ın Berkan ve tayfasına yardım etmesi doğru mu?

-Barlas'ı seviyor musunuz?

- Baras çifti hakkında ne düşünüyorsunuz?

İg:psikozlarwattpad

♤♡◇♧

Continue Reading

You'll Also Like

193K 10.7K 63
İki Ajan akademisinin bazı nedenlerden dolayı birleşmesi ile öğrencilerin bütün düzeni alt üst olur. Kavgalar çoğalır ve rekabetler artar. ...
672K 44.5K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
126K 12.4K 17
TAMAMLANDI. *** "Yarım kilo kestane alabilir miyim?" ***
1.6M 94.4K 59
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.