Unutulmuş bir ithaf 🤦🏻♀️ - @mavimsi1siyah 🖤
Ayça dişlerini sıkarak karşısındaki adama baktı.
"Çok tanıdık geliyorsun," diye mırıldandı Hawar. Ayça yavaşça derin bir nefes aldı ve etrafına göz attı.
"Bir yerlerden çıkartacak gibiyim ama," diye lafını yarıda beratı ve kadını süzmeye devam etti.
"Hakkari'de uyuşturucu operasyonunda, depoyu patlatan birisi vardı. Hatırladın mı?" dedi Ayça yandan bir gülümsemeyle. Hawar kaşlarını çatarak düşündü, ardından olayı hatırlamasıyla kaşları çatıldı ve gözleri tekrar kadının üzerinde gezindi.
"Sen.." demesiyle Ayça hızla adamın silahına atıldı ve tek eliyle silahı tutan elini çevirerek adamı dizinin arkasına vurarak yere düşürdü. Ardından silahı kendi eline aldı ve başına dayadı. Etrafta silahlarını ona doğrultmuş olan teröristlere baktı ve bağırdı.
"İndirin silahlarınızı! Yoksa gebertirim!" dediğinde adamlar birbirlerine baktılar. Ardından sinirle dizlerinin üzerindeki Hawar'a bir bakış attılar.
"İndirin dedim lan!" diye bağırdı Ayça tekrardan. Teröristlerden birisi başka bir adama işaret verdi ve adam içeriye girip elinde Çiçek'le geri döndü.
"Silahını indir, yoksa kız ölür!" dediklerinde Ayça dişlerini sıktı. Nerde kalmıştı şu Tim!
Ceylan kimseyi umursamadan hızla önden koştu. Diğerleri de arkasından geliyordu. Ceylan adamları gördüğünde silahını kaldırdı ve hızla bağırdı.
"Bırakın lan silahlarınızı!" demesiyle herkes o tarafa dönmüştü.
"Nerde kaldınız lan!" diye bağırdı Ayça. Barın hızla kadını süzdü. Şükür ki bir yerinde bir şeyi yoktu!
"Geldik güzelim seni kurtarmaya! Rahat ol," diye mırıldandı Barın. Ayça gözlerini devirdi.
"Ordan bakınca kim tehlikede görünüyor?" dediğinde Barın gözlerini devirdi.
"İnsanca söylüyoruz! Bırakın silahlarınızı!" diye bağırdı Aslan. Teröristler askerleri görmeleriyle ne yapacaklarını bilememişlerdi.
"Geri çekilin! Yoksa kız ölür!" diye bağırdı Çiçek'e silahını doğrultan terörist.
Ceylan gözlerini kısarak silahının dürbünüyle Çiçek'in başındaki adamı hedef aldı. Ancak çok riskliydi, Çiçek'e zarar gelebilirdi.
"Komutanım," diye fısıldadı Ceylan. Aslan kadına bir bakış attı.
"3 diyince!" dediğinde Aslan gülümsedi ve başını salladı. Diğerlerine de işareti çaktığında Ayça da durumu anlamıştı.
"3!" diye bağırdı Ceylan ve Çiçek'in başındaki adamı vurdu. Adam yere düşerken Ayça hızla Çiçek'e doğru koştu ve kızın üzerine atlayarak yere yatırdı. O sırada çatışma başlamıştı. Ayça Hawar'ı bırakmak zorundaydı yoksa Çiçek zarar görecekti. Hawar çatışmanın ortasında kalınca hızla kendini kayalığın arkasına attı. Askerler de kendilerine kayalıkları siper ettiler. Teröristler açıkta kaldıkları için kolayca vuruluyorlardı. Ceylan hızla arkadan dolaştı ve evin arka kapısına geldi. İçeride birileri olmalıydı. Ayağıyla kapıya vurdu ve silahını kaldırarak içeriye girdi. Odaları tek tek kontrol etti. Karşısına birisinin çıkmasıyla, silahını ters çevirdi ve adamın suratına geçirdi. Adam yere düştüğünde Ceylan üzerinden geçti ve evi kontrol etti. Kulaklığına dokundu, 'temiz' dedi ve hızla ön kapıya çıktı. Askerler hepsini temizlemişlerdi. Aslan hızla Ayça'nın yanına geldi ve Çiçek'i yerden kaldırdı. O sırada Salih içeriyi kontrol etmek için eve girmişti.
"Çiçek, iyi misin?" diye sordu Ceylan. Çiçek başını iki yana sallayıp duruyordu. Ceylan yavaşça kızın ağzındaki bantı çıkarttığında Çiçek feryat etti.
"BOMBA VAR!"
🇹🇷
Yarbay telaşla bir o yana bir bu yana gidiyordu. Haber bekliyorlardı Tim'den ve hala ses seda yoktu. O sırada Adile Hanım içeriye girdi.
"Tarık, kızım! Kızım nerde Tarık!" diye bağırdı kadın ve adamı sarsmaya başladı. Murat Albay hızla kadının yanına gitti.
"Adile sakin ol," demesiyle Adile hanım onu da itti.
"Bana kızımı verin! KIZIM! KIZIM NERDE MURAT!" Diye feryat edip yere çöktüğünde Tarık'da kadının yanına çöktü. Gözlerinden yaşlar akıyordu yaşlı adamın.
"Adile o-onu kurtaracaklar!" dediğinde Adile hanım ağlamaya devam etti.
🇹🇷
Herkes şaşkınlıkla Çiçek'e bakıyordu. Aslan hızla kendine geldi ve içeriye bir bakış attı.
"SALİH!" Diye bağırdığında Ayça Çiçek'i tutmuş ve evden uzaklaştırıyordu. O sırada içeriden çıkan Salih göründü. Gergindi. Aslan kaşlarını çatarak Salih'e baktığında arkasından Hawar göründü.
Herkes hızla silahlarını kaldırdığında Hawar güldü ve Salih'in başındaki silahını gösterdi.
"Sansar'ı getirin!" dediğinde Salih dişlerini sıktı. Nasıl böyle bir hata yapabilmişti! Kendisine kızıyordu!
"Yoksa hep beraber gebeririz!" diyerek diğer elindeki kumandayı gösterdi. Barın hızla arkasında bir göz attı. Ayça, Çiçek'i güvenli bir yere götürüyordu.
"SANSARI GETİRİN LAN!" Diye bağırdı Hawar. Salih'in uzun boyunu kullanarak arkasında saklanıyordu.
"Bırak lan onu!" diye bağırdı Ceylan.
"Komutanım! Gidin burdan!" diye bağırdı Salih. Hawar silahı kafasına biraz daha bastırdığında Salih kafasıyla silaha vurdu.
"Çek lan şunu," diye tısladı.
"Bırak onu," diye sertçe soludu Aslan. Salih derin bir nefes aldı ve güldü.
"Valla Komutanım bu gün benim günüm! Gidin burdan," diye gülümsedi Salih. Ceylan gözlerini kapattı.
"Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim aslanım!" dedi Aslan ve Hawar'a odaklandı.
"İndirin lan silahlarınızı! Sansar'ı getirtin buraya!" dediğinde Aslan dişlerini sıktı. Ceylan, Aslan'a baktı. Aslan bütün askerlerin üzerinden gözlerini gezdirdi. Ardından yavaşça silahını indirdi.
"Hayır Komutanım! Bırakın beni!" diye bağırdı Salih. Hawar ise güldü.
"Ara şimdi kimi arıyorsan!" dedi Hawar. Aslan'ın silahını indirmesiyle diğerleri de indirmişti.
"Şimdi hepiniz geçin şuraya!" dedi Hawar ve sol tarafı gösterdi. Silahlarını yere attıklarında Salih çırpınıyordu.
"Komutanım! Yapmayın!" dediğinde Aslan dişlerini sıktı.
"Sus lan!" dediğinde Salih gözlerini yumdu. Onun hatasının bedelini hepsi ödeyecekti! Tim'deki herkes silahlarını yere attı ve evin balkonuna geçti.
"Diz çökün!" dedi Hawar. Askerler ise dimdik ayakta durmaya devam etti. Hawar dişlerini sıktı.
"Öldürürüm lan bunu!" dediğinde Salih sinirle bağırdı.
"Öldür lan! Götün yiyorsa öldür!" dediğinde Hawar silahı Salih'in beline doğrulttu ve sıktı. Salih acıyla öne doğru atıldığında Hawar hızla onu diğerlerinin yanına attı ve silahını doğrulttu hepsine. Ardından yavaşça telefonunu çıkarttı ve bir tuşa bastı.
"SALİH!" diye bağırdılar ve hızla onu tuttu askerler. Aslan sinirle Hawar'a atılacakken Hawar silahını yan taraftaki Ceylan'ın başına doğrulttu.
"Otur oturduğun yerde lan!" diye bağırdığında Aslan dişlerini sıktı ve Salih'in yarasına baskı yaptı.
"İ-yiyim Komutanım," dedi Salih dişlerini sıkarak. Macit hızla Salih'in yarasını kontrol etti ve cebinden bez çıkartarak baskı uygulamaya başladı.
"Bırak lan onları!" diye bir ses geldiğinde herkes o tarafa döndü. Ayça silahını Hawar'a doğrultmuş ona bakıyordu.
"Sen nerden çıktın lan!" diye bağırdı Hawar.
"Bırak onları!" dedi Ayça sinirle. "Ayça, Çiçek nerde!" diye gürledi Ceylan. "Güvende!" diyerek bakışlarını tekrardan Hawar'a döndürdü.
Ayça o sırada arkasından gelen teröristi fark etmiyordu. Barın görmesiyle bağırdı.
"Dikkat et!" diye gürlemesiyle terörist Ayça'yı bayıltmıştı bile. Silahın kabzası kafasına geldiğinde Ayça hızla bilincini kaybederek yere düştü.
"AYÇA!" Diye gürleyerek ona atıldı Barın ancak terörist başına silahı dayamıştı bile. Hawar silahı Barın'a doğrulttu.
"Sakin ol kaptan," diyerek güldü Hawar ve kıza baktı.
"Ölmedi merak etme, öldürmem onu. Onunla daha işim var," dediğinde Barın Hawar'a doğru gidiyordu ki Ceylan onu tuttu.
Bir araba eve yaklaştığında Hawar o tarafa döndü.
"Evet, desteğimiz de geldi," diyerek Ayça'yı taşıyan teröriste Salih'i işaret etti. Adam Salih'e doğru harekete geçtiğinde Aslan karşısına geçti ve adama hızla kafa attı. Daha da ilerleyecekken Hawar silahı Ayça'nın başına dayamıştı.
"Zorluk çıkartma bence," dediğinde Aslan sinirle geri çekildi.
Arabadan inen diğer teröristler de hızlıca eve geldiler ve zorda olsa hepsini bağladılar. Salih'i onlardan uzağa koymuşlardı. Hawar'da Salih'in başında arada yarasıyla oynuyordu. Salih sesini çıkartmamaya çalışıyordu ancak bu çok da kolay değildi. Dişlerini sıktı ve derin bir nefes verdi.
"DOKUNMA LAN ONA!" Diye bağırdı Ceylan ve Aslan aynı anda. Hawar gülerek onlara baktı.
"Ne de uyumlusunuz siz öyle," diyerek bu sefer onlara doğru ilerledi. Ceylan'ın yanına geldiğinde silahının ucuyla yanağını okşadı.
"Ne o yoksa siz sevgili misiniz?" dediğinde Aslan ileriye atılaya çalıştı ancak demire bağlıydı elleri.
"ÇEK LAN O SİLAHI ONUN ÜSTÜNDEN!" Diye gürlediğinde Hawar güldü.
"Evet evet sevgilisiniz siz," diyerek başını salladı. Ardından Aslan'ın yanına geldi ve Ceylan'a baktı.
"Sevgilinle biraz uğraşsam sorun olur mu?"dediğinde Ceylan dişlerini sıktı.
"Olmazmış," diyerek silahın kabzasını Aslan'a geçirdiğinde adamın kaşı açıldı ve kanlar akmaya başladı.
"Bırak onu!" diye tısladı Ceylan. Hawar yandan bir gülüş attı.
"Şimdi, kimi arayacaksanız arayacaksınız ve Sansar'ı buraya getirteceksiniz!" dediğinde Aslan dişlerini sıktı.
"ASLA!" Dediğinde Hawar bu sefer Salih'e döndü.
"Emin misin? Adamın ölecek ama," dediğinde Aslan ve diğerleri dişlerini sıktı.
"Komutanım!" diye zorlukla konuştu Salih. Git gide kan kaybediyordu ve bilincini açık tutmakta zorlanıyordu. "Yapmayın!" dediğinde Aslan derin bir nefes verdi.
"Oo demek Komutan sensin," diyerek güldü Hawar ve Aslan'a baktı.
"Hadi Komutancık. Ara bakalım," diyerek cebinden Aslan'ın telefonunu çıkarttı. Aslan dişlerinin arasından numarayı söylediğinde Salih bağırıyordu ve kurtulmak için çırpınıyordu.
"YAPMAYIN KOMUTANIM!" Dediğinde Aslan gözlerini yumdu. Telefon açıldığında Aslan konuşamadı.
"Aslan!" diye bağırdı telefonun ucundaki ses.
"Aslan şu an müsait değil. Hawar var ister misiniz?" dedi Hawar gülerek. Karşıdan bir süre ses gelmedi.
"Sen kimsin lan!" dediğinde Hawar güldü.
"Hawar, nam-ı diğer Suikastçı!" dediğinde karşı taraftan bir küfür duyuldu.
"Şimdi askercik, size atacağım konuma Sansar'ı getirin. Yoksa bütün askerleriniz ölür!" dediğinde Albay dişlerini sıktı.
"Bana bak lan orospu çocuğu! Sansar falan yok!" dediğinde Hawar derin bir nefes aldı.
"Adamlarından birisi yaralıyken ve ölmek üzereyken böyle konuşman ne kadar doğru?" dediğinde Albay nefesini tuttu. Birisi yaralı mıydı?
"Sana inanmıyorum!" dediğinde Hawar hızla Salih'in yanına gitti. Telefonu ona tuttuğunda Salih başını diğer tarafa çevirdi ve konuşmadı. Hawar sinirle adamın yarasına bastırdığında Salih acıyla inledi. Ardından dudaklarını ısırarak sesini kesti. Ancak Albay duymuştu.
"Kim yaralı lan!" diye bağırdı Albay.
"Komutanım! Sakın vermeyin Sansarı!" diye tısladı Salih.
"SALİH!" Diye bağırdı Albay. Hawar telefonu geri çekti ve kucağına dayadı.
"Ee Komutan. Sansar diyorduk?" dediğinde Albay dişlerini sıktı.
"Sansarı sana vermeyeceğiz!" diye zorlukla konuştuğunda Hawar deri bir nefes aldı ve telefonu hopörlere alarak silahını kaldırdı ve Salih'e doğrulttu.
"Yazık olacak bu sarı çocuğa," dedi ve dudaklarını bükerek silahı ateşledi.
"SALİH!"
Evet, kötü bir yazarım hep heyecanlı yerlerde bırakıyorum biliyorum. 🙄😂
36K olmuşuz Allah'ım çok mutlu ettiniz beni. Çok teşekkür ederim hepinize. Umarım beğenerek okuyorsunuzdur. 🙏🏼
Ancak yorumlarda düşüş var ve bu beni çok üzüyor.😞 Ben sınır koyan yazarlardan değilim ve olmak da istemiyorum ama lütfen bol bol yorum yapın. O yorumlar sayesinde motive oluyor ve yeni bölümü heyecanla yazıyorum.😊
Whatsapp grubumuz var 😍 Gelmek isterseniz bana mesajla numaralarınızı gönderin hepinizi orda görmek isterim.🖤
Seviliyorsunuz, sağlıcakla kalın 🖤🙋🏻♀️