DAĞ CEYLANI

By SiyahMeydan

1.8M 84.2K 14.7K

🇹🇷 Hikaye Başlangıç Tarihi < 20.07.2018 > Hikaye Kurgulanma Tarihi < -.04.2016 > 🇹🇷 'Özel Me... More

1.Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
Yılbaşı Özel Bölüm -PART I-
38.Bölüm
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
39. Bölüm ALINTI
39. Bölüm
Özür ve Soru :) <3
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm

8.Bölüm

64.6K 2.7K 767
By SiyahMeydan

Medya- Ceylan (temsili) Ona uygun içime bir karakter sinmedi bu ve benzer resimler paylaşacağım. Sonrasında değiştirebilirim.

Ceylan'ın gelişi Tugay'a bomba misali düşmüştü. Daha sorgu odasından çıkmamış olmalarına rağmen neredeyse bütün Tugay öğrenmişti kadın Komutanı.

Albay'ın sözlerinden sonra kimseden çıt çıkmamıştı. Ceylan ona selam duran askerlere baktı. Yeni askerleri, bu adamlar yeni Tim'iydi. Bundan sonra, bir sonraki tayine kadar hayatı onlarla geçecekti. Adamların yüzündeki şaşkın ve dumura uğramış ifadelere gülmek istedi. Ancak kendisini tuttu. Bakışlarını Aslan'a çevirdiğinde, garip bir ifadeyle ona bakıyordu. Kızgınlıkla mutluluğun arasında kalmış gibiydi. Ceylan derin bir nefes aldı.
"Kelepçeleri artık çıkartacak mısınız? Bir Türk Askeri olarak daha fazla kendimi tutabileceğimi sanmıyorum," dediğinde bütün adamlar bir anda ne yapacağını şaşırmıştı. Herkes birbirine anahtarı soruyor ve ardından çaresizce ceplerini karıştırıyorlardı. Ceylan askerlerin bu haline gülümsedi. Bu adamlarla iyi anlaşacaktı, biliyordu. Aslan hepsine bir bakış attı ve cebinden anahtarı çıkartarak Ceylan'a doğru ilerledi. Tam önünde durduğunda bir eliyle Ceylan'ın elini kavradı. Eli öyle kalınca Ceylan başını kaldırarak karşısındaki adama baktı. Aslan'ın gözleri ona öyle bir bakıyordu ki, bunu hiçbir kelime tarif edemezdi.

"Terörist olmadığına sevindim. Senin gibi birini kimse kaybetmek istemez," ve kelepçeyi çıkarttı. Herkes susmuş onları izlerken, Albay bu iki delinin birbirlerini bulduklarını düşünüyordu. Gülümsedi.

Ceylan elleri çözülünce hazırola geçti ve selam durdu. Aslan'ın gözlerinin içine bakarak konuştu, "Kıdemli Üstteğmen Ceylan Deniz Demir. Sizinle beraber savaşmaya hazırım Komutanım!" Dedi ve Aslan'ın gözleri güldü.

🇹🇷

Yemekhanede hep beraber oturuyorlardı. Ancak kimseden ses çıkmıyordu. Herkesin soracak çok fazla sorusu vardı, ancak kimsenin cesareti yoktu. Aslan sessizce yemeğini yiyen kadına baktı. Yanına sürekli askerler geliyor ve tanışmak istiyorlardı. Ceylan ise hepsiyle ciddi ve mesafeli bir tanışma gerçekleştiriyordu. Samimiydi ancak kadın olmasından mıdır yoksa karakterinden midir mesafesi vardı. Tabii koskoca Tugay'da tek kadın asker oydu! Kesinlikle mesafeli olmalı diye düşündü Aslan. Askerler yanlarından ayrılırken, Aslan'lara da selam verdiler ve gittiler.

"Vay be, hemen ünlü oldunuz Komutanım." Ceylan Salih'e baktı. "Biraz öyle oldu," dedi. Gözü Salih'in omzuna takılmıştı. Yarası tamamen iyileşmişti ancak Ceylan yine de kendisine bir açıklama borcu olduğunu hissetti. Ancak o konuşmadan Aslan konuya dahil oldu.

"Sizce de bazı şeyleri konuşmanın zamanı gelmedi mi Üsteğmenim?" Dediğinde Ceylan derin bir nefes aldı. Bu adam cidden çok zordu. Asiydi. Adamın adını daha önce çok duymuştu. O Dağ Aslanı'ydı! Yaşayan efsaneydi. Ve kesinlikle nefes kesici bir görüntüsü vardı. Güldüğü zaman gülüşü, kızdığı zaman ise heybeti ve gözleri insanın nefesini kesiyordu.

"Ağız tadıyla yemek de mi yemeyelim Komutanım?" Dediğinde Salih sırıttı, Aslan Salih'e pis bir bakış attığında hemen önüne döndü.

"İstediğin yemek olsun," diyerek önündeki yemeğe döndü. Ancak yiyemiyordu ki, gözü sürekli Ceylan'ın üzerindeydi! Kadın askerdi! Ulan dünyada ondan daha mutlusu ve ondan daha kızgını olabilir miydi? Çok şeye mutluydu, mesela terörist değildi. Onlara karşı değildi ve Aslan onu öldürmek zorunda değildi! Sonra Sansar denen itin yanında değildi. Hayattaydı! Ve yanındaydı. Onun ekibindeydi! Askerdi!
Ve kızdığı da bir sürü şey vardı! Neden askerdi?! Başka meslek mi yoktu dünyada da gelip asker olmuştu bu kadın! Bir de baya kıdemliydi! Üstteğmen'di kadın! Aslan olmasa Tim'in Komutanı olacaktı! Ki Komutan Yardımcısı'nın o olacağından hiç şüphesi yoktu! Aslan ne düşüneceğini bilemiyordu. Kadın sürekli silahlarla ve tehlikeli adamlarla karşı karşıyaydı. Lanet olsun! Elindeki kaşığı sertçe masaya bıraktığında Salih, "Hay ananı avradını.." diye havaya sıçramıştı. Kerem alttan Salih'i dürtüp Ceylan'ı gösterse de Ceylan onlara sadece gülmüştü.

"Yemek bitti. Toplantı odasına," diyerek masadan kalktı Aslan. Ceylan'da sinirle elindeki kaşığı masaya bıraktı. Yemekhaneden çıkan Aslan'ın arkasından bakarken, askerlere doğru sordu. "Hep böyle çekilmez midir?" Dediğinde Salih sırıtarak, "Genellikle," dedi ve Barın'dan ensesine tokat yedi. "Ah!" Diyerek ensesini ovalarken Barın yemek tepsisini aldı ve diğerlerine döndü.
"Aslan Komutan beklemeyi sevmez. Bir an önce gidelim Komutanım," dedi Ceylan'a doğru. Kadını hala kabullenememişti ve hala anlayamıyordu. Ceylan bunun farkındaydı. Onu hemen kabul eden tek kişi sanırım Salih'ti. Herkes yemeğini aldığında Ceylan'ın gözü Aslan'ın tepsisine takıldı. Neredeyse dokunulmamıştı. 1-2 kaşık alınmıştı sadece. Ceylan gözlerini devirdi ve arkasına döndü. Ardından dayanamadı ve Aslan'ın da tepsisini alarak bulaşıkların alındığı alana ilerledi. Barın, Aslan'ın tepsisi için geri dönecekken elinde iki tepsiyle gelen Ceylan'ı gördüğünde durdu. Ceylan ona gülümsedi ve tepsileri bırakarak yemekhaneden çıktı. Her ne kadar diğerlerine belli etmese bile delicesine gergindi. Bu Tim'in onu kabullenmesi zor olacaktı. İnsan gibi tanışmamışlardı ki! Ceylan toplantı odasına gitmeden önce üzerini değiştirmek istedi. Tugay'ın içinde daha fazla sivil dolaşmak istemedi. Yanına koşarak gelen askeri görünce kaşlarını çatarak durdu. Asker de yanına gelerek selam durdu.

"Serhat Körtepe, Denizli Komutanım!" dediğinde Ceylan başını salladı.

"Söyle Serhat." Asker rahata geçti.

"Komutanım, Murat Albay size odanızı göstermemi emretti!" dediğinde Ceylan başını sallayarak askeri takip etmeye başladı. O da tam üzerini nerede değiştirebileceğini düşünüyordu. Bir odanın önüne geldiklerinde asker tekrardan selam verdi ve gitti. Ceylan derin bir nefes alarak odasına girdi. Tek kişilik bir yatak, bir dolap ve bir komidin. Gayet sade ve ferah bir odaydı. Zaten Ceylan şatafatı sevmezdi. Derin bir nefes aldı ve dolaba ilerledi. Kapağı açtığında özlem duyduğu üniformasıyla karşılaştı. Yakasına ismi bile işlenmişti! Ceylan gülümsedi. Çok, çok özlemişti!

Artık geri dönmüştü! Formayı özenle askıdan çıkarttı ve uzun uzun baktı. Çok uzun zamandır uzak kalmıştı askeriyeden. Artık geri dönmesinin zamanı çoktan gelmişti! Ceylan üniformasını büyük bir gururla üzerine geçirdi. Üsteğmen bantını ve isim bantını yapıştırdı. Dolabın kapağını kapatıp, kapaktaki boy aynasına baktı. Hazırdı. Şimdi gidip herkesle yüzleşebilirdi. Korktuğu bir şey yoktu. Onu kabullenseler de kabullenmeseler de umrunda değildi. Buraya arkadaşlık bağı kurmaya gelmemişti. Buraya savaşmaya gelmişti. Vatanına göz diken hainlerle! Derin bir nefes aldı ve saçlarını sıkı bir at kuyruğu yaptı ve bordo beresini başına geçirdi.

Koridorda dimdik yürürken onu gören askerler yanındakileri dürtüp onu gösteriyor ve ardından selam verip gözlerini ondan alamıyorlardı. Ceylan ileriye bakarak yürüdü. Toplantı odasına geldiğinde kapıyı tıklattı ve ardından yavaşça açtı. İçeriye girdiğinde Albay ve Yarbay dahil herkesin orda olduğunu gördü. Onu gören astları hemen ayağa kalkarak selam durdular. Ceylan masanın başına ilerledi ve selam durdu. Albay selamını alınca Oğuz'un tam karşısında boş bırakılan yere ilerledi. Kendisine selam duran askerlerin selamını aldı ve oturdu. O oturunca Barış, Salih, Macit ve Kerem'de oturmuştu.

"Geciktim Albay'ım kusura bakmayın," diyerek Albay'dan, Yarbay'dan ve Aslan'dan özür diledi.

"Üniformanı özlediğini düşündüm. O yüzden giyinmen için fırsat tanıdım," dediğinde Ceylan gülümsedi.

"Uzun zaman oldu Albayım," dediğinde Murat başını sallayarak güldü.

"Öyle, az çektirmedin bana," dediğinde odadakiler konuşmanın nereye gideceğini merak etmişlerdi. Aslan boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti.

"Tanışıyorsunuz sanırım Albayım," dedi Ceylana bakarak. Albay başıyla onayladı.

"Deli Dağ Ceylanı'nı kim tanımaz," diyip güldüğünde Aslan gözlerini Ceylan'a dikti ve 'Deli Dağ Ceylanı...' diye mırıldandı. Ceylan başını kaldırıp Aslan'a baktı. Aslan hızlıca kendisini toparladı.

"Bize açıklaması gereken şeyler olduğunu düşünüyorum Komutanım." dedi Aslan gür sesiyle. Ceylan, Albay'a bakarak izin istedi. Albay başıyla onaylayınca söze girdi.

"Uzun zamandır ülkemiz saldırı altında. Ve genel olarak saldırıların kaynağının Sansar olduğu tespit edildi. Şırnak'ta geçirdiğim bir kaza nedeniyle askerlik hayatımın bittiği söylenmişti. Ancak bir şekilde iyileşmeyi başardım. Askeriye'ye bildiri gönderdim ve tekrardan çağırılmak için bekledim. Ancak kimi zaman gözümün önünde olan olaylara sessiz kalamadım. Bu yüzden defalarca kez karakollara düştüm. Bu işin böyle olmayacağını anlayınca başka çıkış yolları aradım ve en sonunda yeraltına girmeye karar verdim. Girdim de.. Çok kolay olmamıştı ama bir şekilde başarmıştım. Kimliğimi her zaman sakladım ve yavaş yavaş bir sürü bilgi topladım. Size gönderilen videoların sahibi benim. Görev yerinizde bomba olması, bindiğiniz aracın bozuk frenleri, Tugay'a yapılması planlanan 120 kişilik saldırı ve daha bir sürüsü. Çoğu size haber bile verilmeden halledilmiş olabilir," Ceylan derin bir nefes aldı. Odadaki herkes pür dikkat onu dinliyordu.

"Daha sonra bana geri dönüş yapıldı. Geri çağırılıyordum. Mermi diye bir Tim'e Komutan Yardımcısı olacağımın haberi geldi. Ancak Albay'la konuşup hemen gelemeyeceğimi, içeriye sızmama çok az bir zama kaldığını, göreve ordan başlamak istediğimi belirttim. Zaten görev bana verilmeden çok uzun zaman önce içlerine girmiştim. Yaklaşık 5 ay kadar bir süredir onlarla beraberim. Benden ilk zamanlarda çok şüphelendiler ancak bir şekilde atlatmayı başardım. Çok ciddi şeyler olmadığı sürece denilenleri yapıyordum. Bir süre sonra Sansar'ın beni istediği haberi geldi. Beni denedi ve bir sürü sınava tabii tuttu," dediğinde Aslan Komutan lafını böldü.

"Ne gibi sınavlar?" dediğinde Ceylan dişlerini sıktı.

"Çok çeşitli sınavlar," dediğinde Aslan yumruklarını sıktı. O 'çok çeşitli' sınav türlerini iyi biliyordu. Ne eziyetler ediliyordu. Hem psikolojik hem de fiziksel!

"Daha sonra bana güvenerek yanına aldı. Bana aşık olduğunun farkındaydım. Benden vazgeçememesinin sebebi beni hem en iyi adamı hem de," Ceylan durdu. Ardından dişlerini sıkarak konuşmaya devam etti."Kadını olarak görüyordu." Aslan bir anda ayağa kalktı. Odada Komutanları mı varmış umrunda değildi!

"Ne demek lan kadını!" diye gürlediğinde Ceylan şaşkınlıkla Aslan'a baktı. Aslan sinirinden delirmek üzereydi. Ne demek kadını! "O-o herif sana dokundu mu!" diye bağırdığında Ceylan dişlerini sıktı. Aslan kadından anladığı gerçekle sarsıldı. "Nası- nasıl izin verebilirsin böyle bir şeye!" diye ses tellerinin sınırlarını zorladığında Albay ayağa kalkarak Aslan'a baktı.

"Sakin ol," dediğine Aslan dişlerini sıkarak oturdu ve karşısında susan kadına baktı. Ceylan dilini dişlerinin üzerinde gezdirdi.

"Görev her şeyden önce gelir," dediğinde Aslan dahil odadaki herkes şaşkınca ona bakıyordu. Albay bu genç kadının vatanı uğruna her şeyinden vazgeçebileceğini biliyordu. Ancak bu kadarını beklemiyordu.

"Öyle görevin ben.." devamını getirmedi Aslan. Ceylan adamın daha fazla çıldırmasını istemediği için söze girdi.

"Merak etmeyin hiçbir şey olmadı. Benim de bir sınırım var tabii ki de!" dedi Aslan'ın gözlerinin içine bakarak. Ve Kerem'e bakarak konuşmaya devam etti. "Birilerinin yakıştırdığı bir sıfat olsa bile öyle birisi değilim," diyerek sustu. Kerem ne diyeceğini bilemiyordu. Sustu.

"Madem hiçbir şey olmadı niye beni kudurtuyorsun burda!" Diye bağırdı Aslan. Genç kadın bu adamı anlamakta zorluk çekiyordu. Gözlerini devirmemek için kendisini zor tuttu ve cevap vermedi. 'Çıldırmanı istedim' diyemezdi ya!

"Müsaadenizle devam edeceğim. Yoksa dinlenmeye geçeceğim," dediğinde Aslan sinirle yerine oturdu ve dişlerinin arasından tısladı. "Müsaade sizin."

"Herneyse uzun lafın kısası Sansar bana kendisinden çok güveniyordu. Bu yüzden ondan bir şeyler öğrenmek kolay oluyordu. Ancak kamp çökertildikten sonra yeni kampı nereye kuracaklarını öğrenecekken siz geldiniz ve sözü yarıda kesildi. Zaten daha sonrasında siz yakalandınız, ben kaçırıldım derken bir türlü öğrenemedim yerlerini. Zaten siz gittikten sonra içeride bir sürü olaylar oldu. Ardından ölmüşüm gibi göstererek bir şekilde buraya kaçtım," dedi ve sustu.

"Size o odada o şekilde davranmak zorundaydım. Ve Salih, senide vurmak zorundaydım. Ne çok ağır bir yara olmalıydı ne de çok hafif. Dengeni sarsacak ve bir kaç dakika seni işlevsiz bırakacak bir yere ateş etmek zorunda olduğum için koluna sıktım. Ancak iyileştikten sonrasında silah tutumunda da hiçbir problem olmayacağını biliyordum," diyerek Macit'e baktı. "Senin aksine," dedi ve önüne döndü.

"Sansar'ın yiğeni var," diyerek kerem'e döndü. "O gün yakalayamadığın çocuk," dediğinde Kerem dişlerini sıktı.

"O çocuk çok garip. Çok fazla zeki bir çocuk, çok hızlı ve bir anda ortadan kaybolabiliyor. Her yerden seni izleyebiliyor. Bu yüzden ona bir mesaj bıraktım. O gün ortadan kaybolmasının sebebi Sansar'ı çağıracaktı ve beni kurtaracaktı. Kampların yerini hala öğrenemediğim için sizinle gelemezdim. Uçak'ta bu yüzden düştü. Zaten daha sonrasında siz yakalandınız," dediğinde herkes pür dikkat ona bakıyordu. Sorulacak soru bırakmamış tek seferde bir cevapla sorulabilecek bütün soruları yanıtlamıştı.

"Neden bize söylemediniz Komutanım?" Ceylan Barın'a döndü ve gülümsedi. "Gizli görevdeydim. Kimliğimi kimseye ifşa edemezdim." dedi. Salih ilk defa ciddi bir şekilde soru sordu.

"Komutanım, biz ordan çıktıktan sonra size zarar vermediler mi?" Ceylan o anları düşündü.


"Sensin dimi! HAİN SENSİN!"Elindeki kırbaçı genç kadının sırtına bir kez daha geçirdi.


Bu 17. vuruşuydu...


"Hayır, bir sorun olmadı." Yarbay söze girdi. "Herneyse oldu bitti. Bundan sonra siz bir ekipsiniz. Ceylan sen de artık Komutan Yardımcısı'sın. Bu konu burda kapandı. Ceylan bir Türk Askeri, ANLADINIZ MI!" dediğinde herkes; "ANLADIK KOMUTANIM!" Diyerek bağırdı.

"Dağılabilirsiniz."


🇹🇷

Ceylan salondan çıktı ve odasına doğru yürüdü. O sırada yanına Salih geldi.

"Kıdemli Uzman Çavuş Salih Arslan, Ordu Komutanım!" dediğinde Ceylan güldü.

"Buna gerek olmadığını biliyorsun," diyerek elini uzattı. Salih şaşkınca eline baktı ardından bekletmeden sıktı. "Görev ve resmi ortamlar dışında Komutanım demene gerek yok. Ceylan desen yeterli. Ayrıca sana bir özür borcum var," dediğinde Salih gülümsedi.

"Şöyle yakın bir kız arkadaşını--- Ah!" arkasından gelen Barın, Salih'in ensesindeki elini daha çok sıktı.

"Siz onun kusuruna bakmayın Komutanım!" dedi Salih'e bakarak dişlerinin arasından. Ceylan gözlerini devirdi. "Çapkın," diyerek güldüğünde Salih sırıttı. "Lakabımı da hemen çözdün Ceylancım," diyerek Ceylan'ın koluna girdi. Ceylan normalde yılışık insanları sevmese bile Salih'te ayrı bir hava vardı. Sevimliydi piç.

"Lan napıyosun oğlum sen!" Barın Salih'e doğru hareketlenecekken Ceylan onu durdurdu. Zaten Salih çoktan Ceylan'ın arkasında saklanmıştı bile. Ceylan bir şeyler söylemeye çalışırken Salih arkadan Barın'a el kol yaparak 'seni siker' diyerekten Ceylanı gösteriyordu. Barın gülse mi ağlasa mı bilememişti. Bütün tim geldiğinde hepsi Salih'e bakıyorlardı.

"Oğlum Komutan'a napıyorsun lan!" diye bağırdı Macit. Bu kadının yaralı koluyla kendinden büyük adamın nefesini kesmesini unutamıyordu.

"Ceylancığımla konuşuyordum ama Barın ib- öhöhö Barın geldi enseme enseme vuruyor. Yeter abi enseyi açtıramıyorum sizin yüzünüzden. Kızardı orda hayvan gibi el iziniz var ya! Yetti bezdim ya!" diye bağırırken Macit Komutan'a 'Ceylancığım' demesinin şaşkınlığını yaşıyordu. Barın tekrardan üstüne gidecekken Ceylan elini kaldırarak onu durdurdu.

"Resmiyete gerek olmadığını ben söylemiştim," diyerek arkasında Barın'a dil çıkaran Salih'e baktı ve gözlerini devirdi. "Ama bu kadar yılışacağını tahmin etmemiştim," dediğinde Barın güldü.

"Ona elini veren kolunu kaptırıyor Komutanım," dedi gülerek. Ceylan Aslan'ın olmadığı ekipte gözlerini gezdirdi.

"Biliyorum, iyi bir şekilde tanışmadık ancak," derin bir nefes aldı, "umarım iyi anlaşırız."

"Görevler ve resmi ortamlar dışında resmiyete gerek yok. Lütfen bana adımla hitap edin ve kadın diyerek yargılamayın," dediğinde hepsi tebessüm etti. İyi bir kadın olduğu belliydi.

"Ayrıca sizlerden özür mahiyetinde sizi bir yerlere götürmek istiyorum. Tanışmış oluruz böylelikle," dediğinde herkes kabul etti. En son Barın kaldığında herkes gözünün içine bakıyordu.

"Aslan Komutan da geliyorsa ben varım," dediğinde Ceylan kasıldı. O adamın adının geçmesi bile kasılmasına yetiyordu. Nedenini bilmiyordu ama onun kendisinden hiç hoşlanmadığını biliyordu. Ve kesinlikle Ceylan'da ondan hoşlanmıyordu!

"Aslan Komutan'ın gelmek isteyeceğini sanmıyorum," demesine kalmadan arkasından bir ses geldi.

"Ne zamandan beri benim adıma karar verir oldunuz Ceylan Komutan?"


Kafam yerinde olmayarak yazdım. Umarım kötü olmamıştır... 2222 kelime 😱 rekor sanırım 😂

Hikaye yeni olduğu için yazdıkça bölüm paylaşıyorum. Bir müddet sonra gün koyup ona göre paylaşacağım. Seviliyorsunuz ☺️

Continue Reading

You'll Also Like

26.3K 2.1K 44
Hayat onları ne kadar ayırmaya çalışsada daha annelerinin karnına düştüğü anda yazılmıştı yazgıları ilmek ilmek düğümlemişti birbirine kaderler...
12.9K 129 9
Age play kurgusudur cinsellik içerir
238K 14.1K 17
"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?
44.6K 1.2K 5
"Aç gözlerini Teğmen ! Sana emrediyorum. Benden önce şehit olamazsın. Emrediyorum sana !" diye haykırdı çaresizce Son nefeslerini verirken, dudağını...