Bölümde çok hata olabilir telefondan yazdım çünkü...
--------------------------------------------
Han, kralın ağzından Köle Sever Abum ismini duyduğunda ilk başta büyük bir şaşkınlık yaşasa da kısa zamanda şaşkınlığın yerini kızgınlık aldı. "Ben ona gözden uzak ol dedim, o ne yaptı. Umarım bu işte senin bir suçun yoktur Abum" diyerek kendi kendine söylendi. Ardından Abum'un şaşkın suratını görerek Abum'un bir hatası olmadığını düşünse de Abum'un kralın önüne doğru ilerlerken ki kibir dolu suratını gördüğünde içinde bir huzursuzluk oluştu.
Abum, kralın önüne gelerek saygıyla eğildi. Ardından kral, Abum'a bakarak ve gülerek "evet oylamaya başlayalım. İlk adaylığını Lord Guinard H. Doiron olduğuna göre ilk ondan başlamak doğru olur. Lord Guinard H. Doiron'nın tekrardan başbakan olmasını isteyenler el kaldırsın" dedi.
Oy kullanmak hakkı sadece yakalarında ülke bayrağı yaka rozeti olan kişilerdi. Yani soyluların ve ülke yönetiminde belli bir mevkide olan kişilerindi.
Lord Guinard'a sadece bir kişi oy vermişti. O da kendisine kibirli gözlerle bakan ve "oysuz kalmana gönlüm razı olmadı" diyen Köle Sever Abum'du. Abum'un bu sözlerini duyan soylular büyük bir utanç ile kafalarını eğerken salonun sol tarafından büyük bir kahkaha duyulmaya başladı. İnsanlar kahkaha atanan kişinin kim olduğunu merak edip baktıklarında, prens Eluric olduğunu gördüklerinde Abum'un arkasındaki kişinin kim olduğunu tahmin etmeye başladılar.
Kral ciddiyetini koruyarak "ikinci ve son aday olan Köle Sever Abum'a oy vermek isteyenler el kaldırsın" dedi.
Herkes birbirine bakarak tereddüt etseler de kralın el kaldırmasıyla beraber herkesin eli havaya kalkmaya başladı. "Oy çoğunluğunu Köle Sever Abum aldığına göre yeni başbakanı kutlarım. Eminim ülkemiz için faydalı olacaktır." Dedi.
Salonda hiç oy kullanmayan iki kişi vardı birisi Lord Guinard diğeri ise Büyük Magos Aelath'dı.
Aelath, büyük bir şaşkınlık ve şüphe ile krala bakıyordu. "Achos nasıl böyle bir karar alır.
Soyluları ben de sevmiyorum ama ülke için onlarla iyi geçinmek gerektiğini biliyor olması gerek. Nitekim savaşlar da bir çok kez bize yardımda bulundular. Böyle bir karar ile soyluları karşısına almak hiçte Achos'luk bir davranış değil. Bu işte başka bir iş var gibi..." Diye düşündü.
Herkes sırayla Köle Sever Abum'un yanına gelerek seçilmesine tepkili de olsalar, bunu belli etmemeye çalışarak, tebrik etmeye başladı.
Salonda tebrik etmeyen sadece Aelath ve oğluydu. Bu durum soylular için yalnız değiliz düşüncesini oluşturmuştu. Aelath'ı pek sevmezlerdi fakat güçlü ve ülke de söz sahibi olduğu herkes tarafından bilinirdi.
Özellikle de Lord Guinard'ın dikkatini, Aelath'ın oğlunun sinirli ve gözünü hiç ayırmadan Köle Sever Abum'a bakması çekmişti.
----------------------------------
Han, zihin taşıyla tüm grubun duyacağı şekilde Abum'a "Umarım güzel bir izahın vardır Abum umarım..." dedi.
Ardından Köle Sever Abum'un kibirle bakan gözleri, korkuyla bakmaya başladı. Bu durum Prens Eluric'in dikkatini çekmişti ve Abum'a dönerek "bir şey mi oldu Abum?" dedi. Fakat Abum'dan çıt çıkmıyordu.
Abum, o sıra Han'ın yaptığı siyah alevlerin değdiği kişilerin vücutlarını ve taşları nasılda yavaş yavaş erittiğini düşünüyordu. Kendi kendine o tuhaf form kim bilir daha başka neler yapabiliyor demeden kendisini alamıyordu.
Prens Eluric'in Abum'un sırtına hızlıca vurarak kendine gel demesiyle Abum irkilerek kendine geldi.
Prens Eluric, Abum'un kendisine gelmesiyle sırıtarak "anlaşılan efendin aldığın rütbeden pek memnun olmadı." Dedi ve güldü. Ardından devam ederek " kimse çalışanının güçlenmesini istemez. Yeri geldiğinde onunda..." derken Abum eliyle Prensin ağzını kapadı.
Prens büyük bir şaşkınlıktan sonra durumu kavramıştı. Efendisi şuan bu salondaydı ve konuşmalarını duyabilirdi.
Prens salondakileri daha dikkatli incelemeye başladı.
-----------------------------------------------
Prens, tüm salondakileri dikkatli inceledikten sonra "salonda Abum'un dilini yuturacak kadar korkutabilecek güçlü sadece bir kişi var. O da Büyük Magos Aelath." Diye düşündü ardından büyük bir kahkaha at ve "demek o, meşhur efendi sensin Büyük Magos Aelath" diye mırıldandı.
------------------------------------------
Lura ve Rhene salonda olduğundan Han'ın neden Abum'a sinirlendiğini biliyorlardı. Fakat Oja, Faye, Elmon, Ahit, Anit, Juniper ve Fenelis durumu bilmiyorlardı. Fakat hepsi korku içinde durumun ne olduğunu merak ediyolardı. Kimsenin sormaya cesareti yoktu ve Abum açıklama amaçlı tek bir kelime etmiyordu.
Han'ın açıklamasından sonra Lura, Kraliyet ailesinin arkasında her an yüzüğüne dokunacakmış gibi hazırda beklemeye başladı. Lura'nın hazırda ve gergin bir şekilde beklediğini gören Prenses Liana, Lura'ya dönerek "Sakin ol Lura abla. Sadece bir kraliyet yemeği " dedi.
Lura, Prenses Liana'nın dediklerini duymamıştı bile. O tüm dikkati ile Efendisi Han'a odaklanmıştı.
-----------------------------------------
Han, Aelath'a dönerek "herkes gitmeye başladı. Bizde yavaştan gitsek olmaz mı baba?" dedi.
Aelath, Han'ı duymamış tüm dikkatiyle yemek boyunca kralı izlemişti ve izlemeye devam ediyordu.
Han, Aelath'a dokunarak "Baba, ben büyü akademisine gidiyorum" dedi.
Aelath, hâlâ krala odaklandığından sadece tamam demekle yetindi. Han hızlı adımlarla sarayın ön kapısına doğru ilerlemeye başladı.
----------------------------------------
Prens ve Abum hana geçtikten sonra "Abum bu iyiliğimi unutma" dedi.
Abum şaşırarak "Nasıl yani efendim" dedi.
Prens gülerek "Gerçekten kral seni başbakanlığa istediği için mi getirdi sanıyorsun. Ben istedim o yaptı." dedi.
Abum büyük şok yaşamıştı. Kekeleyerek "Nasıl yani... İstedin ve yaptı mı?" dedi.
Prens vurdum duymaz bir tavırla hanın kral odasına doğru ilerlerken "İşin iç yüzünü boş ver. Sonuçta başbakan oldun. Sayın Başbakan Abum" dedi ve gülerek odasına çekildi.
Abum kısa süreli bir afallamanın ardından kendi odasına doğru ilerledi. Odasına girdiğinde kıyafetlerini dahi çıkarmadan kendini yatağa attı ve günü değerlendirmeye başladı. "Evet Abum. Artık bu ülkede kimse senin karşında duramaz" dedikten sonra kahkaha attı ki odadaki aynadan kendisine doğru bakan bir çift kıpkırmızı göz gördü. Abum büyük bir korkuya kapıldı. Çünkü o gözleri daha önce görmüştü ve kime ait olduğunu biliyordu. Hemen yataktan fırlayarak "Efendi Ha..." derken biranda nefesi kesildi ve sanki bir şeyin boğazına sarıldığını ve kendisini havaya kaldırdığını hissetti.
Han, hafifçe karanlıktan, pencereden odaya düşen ay ışığına doğru ilerleyerek kendini gösterdi ve soğuk ses tonuyla "Abum..." dedi. Abum nefessizlikten dolayı çırpınmaya başlamıştı ki biranda kendisini yerde buldu. Büyük öksürüklerle beraber yerde debeleniyordu. Han bir kaç adım daha atarak Abum'a yaklaştı ve yerde debelenen Abum'un kulağına eğildi. "Yeni Mevkin hayırlı olsun... Lakin unutma sen kimsin ve nereden geldin..." dedi.
Abum bu sözleri duyduktan sonra gözleri kararmaya başladı...
------------------------------------------------------
Abum sabah uyandığında yanında kendi kişisel hizmetinde olan iki köle ve iki asker duruyordu. Abum yataktan doğrularak gece yaşamış olduklarının bir rüya mi gerçek mi olduğunu kendi kendine soruyordu. Askerlerden biri "Sayın başbakanım iyi misiniz? Dün gece yerde baygın bir şekilde bulduk sizi" dedi. Abum askerin sözlerinden sonra gecenin bir rüya olmadığını anladı. Yataktan kalkarak "Herkes dışarı" diye bağırdı. Askerler ve köleler apar topar odadan çıktılar.
---------------------------------------------------------
Han, sabah antrenman için dağa gitmeye hazırlanırken villasının kapısı çaldı ve gelen kişi hocası Prof. Leofric Batwrih'di. Han, hocasını görünce bir anlık duraksasa da "Efendim hocam" dedi.
Prof. Leofric, Han altın sarısı ışıldayan gözlerle bakarak "En iyi eğitim sahadadır ve sana güzel bir saha görevi buldum. Yani görev demişken tabi parası için değil. Her şey senin eğitimin için. Yoksa parasını falan ben peşin almadım yani..." dedi.
Han aldırış etmeyerek "Görev nedir hocam?" dedi.
Prof. Leofric umursamaz tavır takınmaya çalışarak "Basit ya... Şey... Giam'ın orada ufakçık örümceklerin olduğu harabeler var ya, orada bulunan kan taşını almak." dedi
Han "peki hocam" dedikten sonra Profesör anlık bir sırıtmadan sonra hızlı bir aksanla "İyi zaten iki kişiniz. Üç kişi daha bul bugün yolla çık. Ben gelemeyeceğim kızlar bekliyor... Kız derken kız öğrenciler demek istedim sakın yanlış anlama büyü eğitimi şart." dedi.
Han gözlerini keskinleştirerek "İki kişi derken?" dedi.
Profesör gülerek kenara çekildi ve arka duran Mesaris ile göz göze geldi. Mesaris, Han ile göz göze gelince "Naber Han" dedi fakat Han takmayarak hocaya döndü ve "Ciddi misin?" dedi.
Hoca ufak ufak adımlarla villanın önünden ayrılırken "Bir kere söz verdim ona. Sen halledersin. Ölmesin çocuk tamam mı?" dedi ve gitti.
-----------------------------------------------
Bölümü kontrol etmedim hataları yazarsanız düzeltirim.
İyi okumalar...