Bölüm 51

5.1K 536 68
                                    

Slime: Canlı bir balçık gibi düşünün. Hiçbir organı vs. yok. İçine aldığı şeyleri özümseyerek yaşıyor.

 İçine aldığı şeyleri özümseyerek yaşıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

--------------------------------------

Oja, Lura, Faye ve Panu alış-veriş için lüks dükkanların olduğu yerleri geziyorlardı. Bir çok dükkan sahibi Lura'yı tanıyordu. Bu yüzden dükkanlarda büyük bir saygı görüyorlar ve pazarlıklar sıkı geçiyordu. Nitekim Oja bu konuda fazla yılandı. Panu çok mutluydu. Sanki ölmüş ve cennette gibiydi. Az önce Panu için aldıkları elbiselerin en ucuzu 50 gümüştü. Öyle bir elbiseyi giymek şurada dursun, bakmak bile Panu'nun haddine değildi. Oysa şimdi bir sürü elbisesi olmuştu.

"Ben açıktım. Hadi yemek yemeğe gidelim" dedi Oja.

"Aynen Hadi uçan restorana gidelim." dedi Faye.

-------------------------------------

"Hoşgeldin Tanrıça Lura. Lütfen bu taraftan " dedi Garson. Lura ve diğerlerini restoranın deniz manzaralı masalarından birine götürdü. Kısa zaman sonra garsonlar bir çok meze, garnitür ve menü  getirdiler.

Garson siparişleri almaya geldiğinde herkes siparişini söylüyordu. Oja ve Lura'nın dikkatini Panu'nun garip hareketleri çekmişti. Panu menü ile suratını kapatıyordu.

"Panu bir problem mi var" dedi Oja.

"Haa...yırr yok" dedi Panu. Belliydi bir problem vardı sesi aşırı tedirgindi.

"Madem yok şunu suratından çek o zaman" diyerek Panu'nun elinden menüyü aldı.

"Sana da balık söylüyorum" dedi Oja ve garsona Panu için balık siparişi verdi.

Lura Panu'nun hareketlerinden birinden saklandığını düşünmeye başladı.

Lura doğru tahmin etmişti. İki yan masalarındaki kişiden daha doğrusu kişilerden saklanıyordu. Yan masadaki sarı uzun saçlı, burnunun üstü çilli olan çocuk 3. sınıfların birinciydi. Panu'nun eski sahibiydi. Ona bir çok eziyette bulunmuştu. Vücudundaki bir çok yara onun yüzündendi. Eğer Panu'yu görürse onu rezil edeceğini düşünüyordu.

Aslında3.sınıfların birincisi Panu'yu tanıması çok zordu. Çünkü Panu giydiği kıyafetten ve bakımlı saçlardan dolayı çok farklı gözüyordu. Ama Panu'nun garip hareketleri onunda dikkatini çekmişti. Odaklandığında tanıdı ve göz göze geldiklerinde pis bir sırıtış yaptı... Ardından masadaki bembeyaz bez ile ağzını sildi ve masadan kalkarak Panu'nun olduğu masaya doğru yürümeye başladı. Masaya geldiğinde tüm dikkatler ona yönelmişti.

"Panu, Panu, Panu görüşmeyeli güzelleşmişsin. 1 ay oldu galiba seni akademiye işime yaramaz köle diye teslim edeli. Dünya ne garip... Tasman gitmiş, arkadaşlar edinmişsin, şehrin en lüks restoranında yemek yiyorsun." dedi çocuk.

Panu konuşamıyordu. Sadece kafasını eğmişti ama diğerleri konuşma tarzından hiç memnun değildi ve sinirli bakıyorlardı.

"Sen küçük, karnın doydu şımarıklık mı peşindesin toz ol buradan" dedi Oja.

Çocuk "Bir lamia görmek gerçekten ilginç. Bir de ukala, beni cezbediyorsun" dedi ve diliyle dudaklarını yaladı. 

"Sen küçük... Baban sana yılanla oynama sokar demedi mi?" dedi Oja.

"Sen sarışın! Seni sanki bir yerlerde görmüştüm." dedi çocuk Lura'ya dönerek.

"Efendi Ilias, Özür dilerim lütfen gider misiniz?" dedi Panu ağlayarak.

"Efendi mi!!! Dur bakalım orada Panu. Eskiden efendin olabilir ama şimdi sadece eceline hızlı adımlar ile ilerleyen bir çocuk. Bir daha sakin Efendi Han'dan başkasına Efendi deme!!!" dedi Oja.

"Han mı? Yoksa şu birinci sınıflarda olay olan çocuk mu? Demek benim artığımı ona verdiler." dedi Ilias ve tam gülecekti nereden geldiğini anlamadığı bir şekilde bir kılıcın ona savrulduğunu gördü. Son saniyede zihin bariyeri yaparak kafasının uçmasını engellemiş oldu. Bariyer kılıçtan aldığı darbeden dolayı çatlaklar ile doluydu.

Hemen geriye doğru sıçradı ve durum değerlendirmesi yaptı. Karşısında ki kişiyi şimdi hatırlamıştı Tanrıça Lura'ydı. Hemen arkadaşları yanına gelmişti. Hepsi büyü yapmaya hazır durumdaydılar. Biranda Lura'nın kılıcı yüzüğüne çekip meşhur dev baltasını çıkarması onların soğuk terler akıtmasına sebep olmuştu. Tüm restoran panik içindeydi ve kaçacakları yer bile yoktu.

Oja'nın çıngırak sesleri bağrışmaları susturmuştu. Herkesi hipnotize ediyordu. Ardından ses kesildi. "Efendime hakaret etmek... Bunu ödeyeceksin" dedi Oja. Lura zıplayarak çatlaklarla dolu kalkanı tamamen yok etmek istedi. Tam zıpladığında arkadaşı zihin büyüsü ile Lura'yı havada yakaladı. Oja'nın tekrar çıngırak sesleri duyuldu ve yerden 10 dan fazla 8 seviye iskeletler çıktı. Hepsi Ilias ve arkadaşlarına doğru koşmaya başladılar. Ilias ve diğer arkadaşı onlara doğru koşan iskeletlere ateş topları ile saldırmaya başladılar. Lura bir anda parlamaya başladı. Zihin büyüsü yapanın gözlerini parlamanın etkisi ile ağrıtmaya bu sayede konsantrasyonunun dağılmasına sebep oldu. Zihin büyüsünden kurtulan Lura kahverengi aura yaymaya ve baltasını yere vurmaya hazırlanıyordu.

"Lura dur! Ufak bir toprak parçasındayız ve uçuyoruz. Burayı yok etme" dedi Oja. Ardından elleri ve gözleri ıhlamur sarısı parlamaya başladı. Uzun bir büyülü sözün ardından 3 tane 14 seviye slimeler oluştu ve Ilias ve arkadaşlarına doğru sürünmeye başladılar. Geçtikleri yerleri ve onlara temas eden her şeyi eritiyorlardı. Ilias ve arkadaşları daha az önce iskeletlerden kurtulmuşken şimdi karşılarında slimeleri görünce korkuyu daha doğrusu ölümü hissetmeye başladılar. Ateş topları hiçbir etki etmiyordu slimelere karşı.

"ÖZÜR DİLERİZ!!!" Diye bir bağırma sesi duyuldu. Ilias'ın arkadaşları yere kapanmış özür diliyorlardı.

Normalde böyle bir şeyi asla affetmezlerdi. Ama izleyici çok fazlaydı. Ayrıca karşılarındaki kişiler soylu çocuklarıydı. Bu öldürdükleri zaman baş ağrısı demekti.

"Bir şart ile sizi affederiz." dedi Oja.

"Ne isterseniz yaparız" dediler.

"Panu'nun ayaklarını öpeceksiniz" dedi Oja.

Hepsi birbirine baktı... Ardından slimelerin tekrar hareket etmesi ile birlikte. "Tamam" diyerek bağırdılar.

"Sen küçük... Kararın ne?" dedi Oja. Oda arkadaşlarının pes etmesinin ve ölüm korkusuyla kabul etti.

Hepsi sırayla Panu'nun ayaklarını öptüler.

"Akıllı uslu bir çocuk olsan bunlar olmayacaktı." dedi Oja ardından sinsilik dolu bir kahkaha attı.

-------------------------

 Menü: Birçok dilde kullanılan ve yemek listesi anlamına gelen bir sözcüktür. Dilimize Fransızcadan geçmiştir ve latince kökenli bir kelimedir. Fransızcada "menu" şeklinde yazılır ve "mönü" şeklinde okunur. Bu sebepten dolayı Türkçeye, Türk Dil Kurumu mönü diye kaydetmiştir. Fakat daha sonra Türkçenin dil ve ağız alışkanlığı göz önünde bulundurularak menü diye düzeltilmiştir. Şuanda doğru kullanım şekli menüdür ve Türkçede mönü diye bir kelime bulunmamaktadır.(Bazı dizilerde görüyorduk. Merak ediyordum. Bu sayede öğrenmiş olduk)

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin