Bölüm 90

3.3K 420 117
                                    

Öncelikle Mesaris için facebook sayfamızda anket yaptım. Katılırsanız sevinirim. (Katılım az olursa bölüm geç gelir.) (Profilimden sayfaya ulaşabilirsiniz.)

--------------------------

Han, zihin hapishanesinde, dizlerini karnına çekmiş oturuyordu. Alçak bir ses "Efendim lütfen yapmayın." diyordu. Han sese odaklandığında sesin tanıdık birine ait olduğunu ve sesin sahibinin ağladığını anladı. Sesi daha dikkatli dinlediğinde sesin Lura'ya ait olduğunu fark etti ve büyük panikle ayağa kalktı. Han, zihin hapishanesinden çıkmak için bir yöntem bulmaya çalışıyordu. Kendi kendine neden çıkamıyorum diye sorarken aklına içindeki iblis geldi ve aklına hiçte istemediği bir düşünce sardı. Han bağırarak "Seni lanet iblis neredesin" dedi. Lura'nın her sesini duyduğunda Han iblise bağırıyordu fakat iblisten en ufak bir ses yoktu. Bunun üstüne Han olduğu yere bağdaş kurarak oturdu ve meditasyon yapmaya başladı.

İblis, kızlara vurmaya devam ediyordu. Kızların hıçkırıklarla dolu yakarışları, meleği bile etkilemişti. Her nasıl olduysa iblis kızlara vurmayı kesti ve hareketsizce durmaya başladı.

Kızlar önce birbirlerine ardından Han'a bakmaya başladılar. Şimdi de efendilerine bir şey olduğu konusunda endişelemeye başladılar. Geçen birkaç dakikanın ardından Han kızgın bir yüz ifadesi ile tüm öfkesini kusuracasına "SİZE KİM ZARAR VERDİ!" diye haykırdı.

Kızlar, kısa süreliğine afallasa da hepsi birden Han'a sarılarak tekrar ağlamaya başladılar.

Kızlar hep bir ağızdan "Efendim... Şükürler olsun, iyisiniz." dediler.

Han elinin kızarıklığından ve kızların yerde olmasından saldıranın kendisi olduğunu anladı.

Han'ın gözlerinde büyük bir öfke vardı. Öfkesi o kadar güçlüydü ki nefes alış-verişi duyulabiliyordu.

Han direk yere bağdaş kurarak tekrardan zihin hapishanesine girdi.

Han zihin hapishanesine girdi anda nereden geldiğini anlamadığı bir yumruk ile yere düştü. Görünen oydu ki sadece tek kendi değil aynı zaman da ibliste sinirliydi.

Han, neye uğradığını şaşırmıştı. Birkaç saniyelik afallamadan sonra kalkarak ateş topları yaparak iblise fırlattı. Ateş topları iblise varmadan yokmuşlardı ve bu durum Han'da şaşkınlığa sebep oldu. İblis seytani bir gülümsemeyle "Benim küre mi bana mı kullanacaksın gülünç." dedi. Han büyünün işe yaramayacağını düşünerek iblise doğru koşmaya ve yumruklarını sıkmaya başladı. Han tüm öfkesini kusarcasına "Sen kim oluyorsun da benim önemsediğim kişilere zarar veriyorsun." diye bağırdı.

İblis, gülerek ses çıkarmadan Han'ın ona yaklaşmasını bekledi. Han tüm gücüyle yumruk attığında iblis sanki bir pamuğu durdururmuş gibi, Han'ın yumruğunu durdurdu. Ardından İblis, Han'ın karnının tam ortasına gelişi güzel bir yumruk attı. Han, yumruğun etkisiyle metrelerce sürüklendi. İblis gülerek "Gerçekten beni yenebileceğini mi düşündün! Ben iblisim senin gibi kanı bozuk bir insan değilim." dedi.

Han, fiziksel bir kavga etmedikleri için bir yeri kanamıyordu. Lakin kürelerin dönüşü ve yörüngeleri için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Kürelerin hepsi çıldırmış gibi hızlı dönüyor ve yörüngelerinden çıkmak üzereydiler.

Han tekrardan kalkarak iblise doğru koşmaya başladı. İblise gülerek "Sen akıllanmayacak mısın? " dedi. Han duymamazlıktan gelerek iblise bir yumruk daha salladı. İblis kendisine doğru gelen hafif yumruğu durdurup, tekrar Han'a vurdu ve Han tekrar metrelerce sürüklendi.

Bu olay on defadan fazla olmuştu ve Han'ın hiç durası yoktu. Oysa ki artık bu duruma küreler dayanabilecek durumda değildi. İblis soğuk terler dökerek "Salak çocuk! Bizimi öldürmeye çalışıyorsun. Dur artık yoksa zihin hapishanesi parçalanacak ve ikimizde öleceğiz." dedi. Han, iblisin bu sözlerinden sonra istemsizce gülümsedi. İblis, Han'ın gözlerinden onun ne yapmaya çalıştığını anlamıştı ve bu durum iblisin hiç hoşuna gitmemişti. İblis soğuk terler dökerek bağırdı. "Derdin ne? İntahar falan mı etmek!?"

Han kararlı ve bir o kadar korkunç gözle iblise bakarak "Babamla çok anım yok. Lakin bir şeyi iyi öğretti. Yanında ve altındakileri korumayı... Seni buna pişman etmeden durmaya hiç niyetim yok." dedi.

İblis sessizce fakat korkak gözlerle Han'ı izliyordu. Han, iblisin korkutuğunu anlayınca tebessümle "Ne oldu ölümsüzlükten konuşuyordun. Bakıyorum da şimdi ölümden korkar gibi bir halin var" dedi.

Han, eğer bir kez daha iblise saldırırsa zihin hapishanesi parçalanacaktı. İblis bu durumu anlamıştı ve Han'ı vazgeçirmek için çekingen bir ses tonuyla "Tamam dur. Pişman oldum" dedi.

Han, bir kurt gibi, vahşi ve asil gözlerle iblise bakarak "İşte bizi birbirimizden ayıran en büyük fark bu iblis... Biz kurtlar pişman olmak yerine ölmeyi tercih ederiz." dedi ve iblise doğru koşmaya başladı.

Aniden tüm zihin hapishanesinde bie ses yankılandı "EFENDİM LÜTFEN DURUUNNN!!!" Han şaşkın bir vaziyette durdu ve sesin geldiği tarafa doğru baktı.

Lura ve arkasında tüm ihtişamı ile melek duruyordu. Lura, Han'a doğru koşarak sarıldı ve "Efendim lütfen ölmeyin." diyerek ağlamaya başladı. Han, Lura'nın başını okşayarak ve tebessümle "Bir yere gittiğim yok, aptal kız." dedi. Lura Han'ın başını okşamasından ve efendisinin eski haline dönmesinden duyduğu mutlulukla kuyruğunu sallamaya başladı.

Han, Lura'yı doğrultarak "Sen buraya nasıl girdin." dedi. Lura gözleriyle meleği göstererek "Onun sayesinde." dedi.

Han anlamadığı çok belli eden bir yüz ifadesiyle "Nasıl yani?" dedi.

Lura, meleğe doğru yürüyerek "Efendim, kendisi cennetin birinci kattan sorumlu meleğin sağ kolu. Bize iblisi mühürlemekte yardımcı olacak." dedi.

Han şüpheli gözlerle meleği süzüyordu. Normalde böyle bir şeye asla müsade etmezdi. Fakat Lura'nın ona güvendiği herhalinden belliydi. Bu yüzden Lura'ya inanarak kafasını salladı.

İblis, bu sözleri duyduğunda öfkeden kudurmuştu. Lakin "Eğer şimdi buna direnirsem zihin hapishanesi parçalanacak... Hem zaten yapacağı mühür en fazla 10 sene dayanır dayanmaz. Hem bu zaman diliminde Han'ı kendime yaklaştırır ve etkilerim." dedi ve öfkesini gizlemeye karar verdi.

Melek ve Han, iblisin direnmemesini anlamamış olsalar da bu durum onların işine gelmişti ve melek büyülü sözler söylemeye ve elleri sapsarı parlamaya başladı.

Meleğin ellerinden çıkan sarı ışık tıpkı bir demirden kafesmiş gibi iblisi hapsetti.

Ardından Lura, dönerek selam verdi ve kayboldu. Lura, Han'ı yanağından öptü ve "Sizi bekliyoruz efendim." dedi. Lura'nın mutluluğu herhalinden özelliklede kuyruğundan belliydi.

Han, zihin hapishanesinden çıktığında etrafında kızlar ve Mesaris vardı ve onlar tuhaf gözlerle Han'a bakıyorlardı. Han bir gariplik olduğunu anlayarak "Ne oldu? Yüzümde bir şey mi var?" dedi.

----------------------------

Hataları yazarsanız düzeltirim.

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin