Bölüm 44

5.2K 511 41
                                    

Han ışık huzmesi dağıldığında durdukları yerin bu dünyada en çok sevdiği ikinci yer olan çiftliğin yamacında olduğu dağın zirvesinin az aşağısında ki dik uçurum kenarında olduklarını gördü. Gözleri direk çiftliği aradı. Babasının mezarı ufak bir taş sayesinde belliydi. İlginç olan mezarın üzerinde 2 tane farklı çiçek vardı. Han koşarak uçurumun bulunduğu tepeden aşağı inerek babasının mezarına varmaya çalışıyordu.

Aelath Han'a "Han yavaş ol" diye bağırsa da Han tüm gücüyle koşuyordu. Mezara 3 metre kala durdu. Babasının kokusunu almıştı. Babasının kokusu Han'ın dizlerindeki tüm gücü adeta yok etmişti. Dizlerinin üstüne çöktü. Elleriyle toprağı avuçluyor ve sıkıyordu. O kadar çok sıkıyordu ki ufak çakıllar ellerinin kesilmesine ve kanamasına sebep oluyordu. Han'ın tek odaklandığı şey mezardan gelen babasının kokusuydu. 4-5 sene geçmişti ama kokusu geçmemişti. Bağıra çağıra ağlamak istiyordu fakat eğer böyle bir şey yaparsa babası gibi güçlü olamayacakmış gibi hissedip tek bir yutkunma ile tüm acıyı içine attı ve tüm avazı çıktığı kadar bağırarak babasının son sözleri olan "Bugün bedenim düşer. Ama bir gün yine birilerini adımı diriltir; rûhumu diriltir ve siz yine yenilirsiniz..." söyledi.

Büyüsü ile su kümesi yaparak başından aşağı döktü. Tüm elbisesi ıslanmıştı ama Han bunu umursamıyordu. Su Han'ı bağırmadan sonra biraz daha rahatlatmıştı. Kendine geldiğinde gözü önce mezarda durak çiçeklere ilişti. Sonra solunda olan yanmış olmasına rağmen ama hala ayakta duran, altında ilk meditasyonunu yaptığı ve dünyadaki en çok sevdiği yer olan koca meşeye dönüp baktı. Aklından meşenin altında huzur içinde uyuduğu ve annesi ile oturup konuştukları anılar geldi. Daha dün gibiydi aslında her şey...

Sağ tarafta çiftliğe baktığında tam bir yıkıntı halindeydi. Çatı katı yanmış tahtalar yüzünden bir kısmı açılmıştı. Baktığında odasını... eski odasını... görüyordu. Tahtadan ve az biraz samanla kaplanmış yatağı şimdikinden rahat değildi ama daha huzurluydu. Ama şuan aynı huzuru gibi tamamen kül olmuş vaziyetteydi. Hayvanları kontrol etmeyi öğrendiği zamanlar ormandan getirdiği bir kaç renkli taş kararmış halde odanın bir kısmı yanık, bir kısmı yağmur yüzünden nemlenmiş ve çürümekte olan tahtaların üstünde duruyordu.

Bir el bir anda önünde belirdi ve " Kalk Han. Diz çökmek sana Han Khashekhir'e yakışmıyor." dedi Aelath. Han Aelath'ın uzattığı eli tutarak kalktı. Han tam Aelath'a bir şey söylemek için ona dönmüştü. Aelath'ın şaşkın şaşkın mezarın üstündeki çiçeklere baktığını gördü. Han'da durumu garipsiyordu. Kim babasının mezarına çiçek getirirdi ve civarındaki otları yolardı ki.

"Aelath babamın benim tanımadığım arkadaşlarımı var" dedi Han.

"Senin tanımadığın bir çok arkadaşı var ama mezarının nerede olduğunu bir tek ben biliyorum ve kimseye söylemedim. Ayrıca şu gördüğün yaprakları beyaz ve üstünde morun tonlarının dolandığı çiçeğin adı Dahlia. Kederi ve ölümü temsil eder. Diğeri yani kırmızı uzun çanak yaprakların morlu hassas taç yaprakları koruduğu çiçeğin adına Fuchsia. Özlemi ve birini kaybetmeden doğan acıyı temsil eder." dedi Aelath. Konuşurken bile şaşkınlıktan Han'a değil çiçeklere bakıyordu.

"Ben bu çiçekleri kitaplarda okuduğum kadarıyla bu kıtada yetişmiyorlar. Hatta Dahlia sadece Hustrar'ın bulunduğu dağ olan Fuh dağında yetişiyormuş." dedi Han. Tok ve kızgın sesle devam etti "Bu çiçeğin buraya nasıl geldiği belli de. Hangi kurdun getirdiği belli değil. Fakat çiçekler kokuyu biraz bastırsa da getirenin kokusu babamınkine ve amcamınkine yakın..." dedi Han ve bir şeyler biliyorsan anlat bakışıyla Aelath'ın gözlerinin içine bakıyordu.

"Belki diğer amcan yada halandır. Ama onlarında gelmesi imkansız gibi bir şey." dedi Aelath.

"Bana babamın ve annemin ailesinden bahseder misin?" dedi Han. Aelath Han'a baktı ve belki zamanı gelmiştir diye düşündü. Meşeye doğru yürüdükten sonra altına oturdu ve Han'a gelip yanına oturması için yeri işaret etti.

"Babanı çok daha iyi tanıdığım için önce ondan başlayalım. Deden Galgan tüm kurtadamların büyük Kağanıdır. Zamanında deden efsanelere konu olacak kadar güçlüymüş. Fakat zaman herkesten güçlüdür... Deden yaşlanınca baban Kurtadamların bir sonraki lideri olmuş. Rangeen yani amcan babanım gölgesinde kalıyormuş. Fakat kurtadamlarda törü de birini geçmek istiyorsan onu dövüşte yenmek gerek. Babanı o çağda yenebilecek bir kurtadam olduğunu sanmıyorum. Dedenin ve babanın zamanında Khas'frao tek bir canavar saldırısına uğramamış. Bir gün baban Khas'frao dan çıkıp kıtanın kuzeyini gezmeye karar vermiş. Gezerken dünya harikalarına ve tanıştığı insanlara hayranlık duymaya başlamış ve dünyayı gezmek istemiş. Hakanlığı bırakıp bir gezgin olmaya karar vermiş. Deden ile büyük kavgalar etmişler. Ama amcan Rangeen dedeni ikna etmiş. Baban ile dünyayı gezerken tanıştık. Beni siyah yıldız ormanlarında yaşayan kraliçe Thasneialo'nun elinden kurtardı. Kendisi 5 metre uzunluğunda bir gorgondur. Kendimizce bir grup kurarak dünyayı gezmeye başladık. Neyse konumuza dönelim. Bu dünyada bazı kişileri sinlendirmemen gerekir bunların içinde ve baş sıralarda deden Galgan Khashekhir gelir. Annene gelirsek Annen dünyanın en soylu ve köklü ailelerinden olan Ulodhel soyunun bir ferdidir. Dahası kendisi Jagnez Z. Ulodhel 'in kızı olur. Deden yani Jagnez Z. Ulodhel dünyanın bilenen en güçlü 5 büyücüsünden biridir ve sinirlendirmeme listesine ilk sıralara bu dedeni de koyabilirsin. Kendisinin 3 tane küresi vardır. Seninde 3 tane kürenin olma sebebi soyundan. Son küren çağırma küresi yani koyu mor küre değil mi?" dedi ve Han'a baktı. Handa duyduklarından dolayı afallamış bir şekilde kafa salladı. "Çağırma küresi çok nadirdir. Çağrıma büyüsünde gücüne veya feda ettiğin şeye göre bir(birkaç) yaratık gelir. Tamamen sana itaat eder ve senin için savaşır. Bu yaratıklar Akheron veya Eoclun çağrılır oraların tam olarak nereler olduğu bilinmiyor. Annenin soyunu ilginç ve çok güçlü yapan kısım burası işte. Eoclun'dan çağrılanlar canavarlardır ve tüm çağırma küresi olan kişiler çağırabilir. Fakat Akheron'dan çağrılanlar iblis hatta daha da karanlık ve vahşi yaratıklardır. Onları çağırıp kontrol edecek iradeyi herkes yapamaz. Neyse Dayın Walril Z. Ulodhel bu büyüleri kullanabilen biri ve kendisi bundan 5 sene önceki Rün adası turnuvasında 3. seviye bir iblis çağırıp birinci olmuştu. Gördüğün o yeşil ejderha turnuvanın birincilik ödülüydü. Ayrıca iblislerin seviyesi bizim dünyamızdakinden farklıdır. 

---------------------------------

Dahlia: Türkçesi yıldız çiçeği ama Türkçesi koyduğum anlama pek uymuyor. Belki yıldız oldular anlamında düşünürsek belkide çok tatmin edici değil. Ben yabancı ismini kullanmaya karar verdim.

Fuchsia: Türkçesi küpe çiçeği ama bununda ismi koyduğum anlam ile uyuşmuyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fuchsia: Türkçesi küpe çiçeği ama bununda ismi koyduğum anlam ile uyuşmuyor. O yüzden bilimsel adını kullanacağım.

 O yüzden bilimsel adını kullanacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---------------------

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin