Bölüm 85

3.5K 432 65
                                    

Herkes, iblis ile savaşmaya hazırlanırken, iblisin Han'a bilmedikleri bir dille bir şeyler söyleyip gitmesi çok şaşırmıştı. Kızlar ve Mesaris sessizce Han'a bakıyordu. Han sessizce ellerini yana sallayarak bende bilmiyorum ifadesi takındı.

Mesaris, Han'ın omzuna elini atarak "Benim arkadaşımdan da daha azı beklenemezdi. Demek iblis dilini biliyorsun. Bana da öğretsene" dedi.

Han'ın yüzüne üzüntü çöktü. Çünkü hocası aklına girdiğinde o tuhaf forma benzer şey de aynı dili konuşmuştu. Han istemsizce bu duruma üzülüyordu. Babası bir kurtadam, annesi bir insandı. İki soyun çocukları olmaması gerekirken Han doğmuştu. Normalde Han'ın yarı insan yarı kurtadam olması gerekirken içinde kurt ve insandan, başka bir şey daha var olduğunu kabul etmek istemese de hissediyordu ve az önce iblisin konuşması ile Han içindeki şeyin bir iblis olduğuna emin oldu. Bu durum Han'ı şaşkınlık ve üzüntüyü beraber yaşamasına sebep oldu. Neden içimde bir iblis var sorusu kafasında dönüp duruyordu.

Lura üzgün bir ifade ile Han'a dokunarak "Efendim... Yani Han iyi misin-iz?" dedi.

Han sessizce iyiyim dermiş gibi kafasını salladı.

Mesaris, kendinden emin bir tavırla mezara yürüyerek "Doğa huzurdur. Yani çıkış doğa" dedi ve sandığı açtı. Mezar açılır açılmaz büyük bir kükreme sesi geldi. Ses o kadar güçlüydü ki Mesaris kükremenin etkisiyle oracıkta bayıldı. Kızlar ve Han'ın on metre ilerisinde bir pars belirdi. Pars, beş metre uzunluğunda, üç metre genişliğindeydi. Keskin köpek dişleri o kadar büyüktü ki ağzından dışarı doğru uzanıyordu. Gözleri gri ve soğuktu. Simsiyah derisi onu asaletli ve heybetli gösteriyordu. Han hemen tanımlama büyüsü kullandı.

(Telefondan yazdığım için tablo hazırlayamadım)

İsim: Kerhuzl             Tür: Sivri Dişli Pars
Sınıf: P-Canavar         Seviye: 21
Yenetek: Atik, Kana susamış, Kalın deri
Özel Yetenek: Kudretli kükreme, Sivri pençe

Han gördüklerine inanamıyordu. İlk defa bu kadar güçlü bir canavar ile karşılaşmıştı.

Kızlar cavanar karşısında istemsizce bir kaç adım geri attılar. Lakin Han'ın heyecanlı gözlerle ve kana susamış bir sırıtmayla öne çıkması, kızların kendilerini toplamasını sağladı.

Han kendine emin bir şekilde " Lura sen önde saldırıları karşıla, Oja en güçlü yaratıklarınla saldır, Rhene canavarın arka bacaklarına saldır fakat kuyruğuna dikkat et." dedi.

Kızlar hep bir ağızdan "Peki efendim" dedi.

Han, saniyeler içinde büyük ve yüksek sıcaklıkta ateş topları yaparak canavara fırlatmaya başladı. Ateş toplarının canavara çarpması ile büyük bir duman kütlesi oluştu. Han gülerek "Gözümde fazla büyütmüşüm." dedi. Lakin çıkan duman dağıldığında canavarın derisinde en ufak bir yanık izi bile yoktu. Lura, direk ışık kalkanı ile  Han'ın önüne geçti. Han'ın saldırısından dolayı canavarın dikkatini Han çekmişti ve koşarak Han'a pençesiniyle geçirmek istedi. Fakat canavarın büyük, iri pençelerinin Han'a ulaşmasına, Lura'nın kalkanı izin vermiyordu. Lura zorlansa da gelen tüm saldırıları engelleyebiliyordu.

Oja, büyülü sözler söylemeye ve kuyruğundaki çıngırağı sallamaya başlayınca canavar bu sefer ona dönerek pençesini salladı. Oja, canavarın ona doğru gelen pençesini görünce korkudan kıpırdayamadı sadece  gözlerini kapayabildi. Geçen bir kaç saniye de bir şey olmadığını anlayınca hemen gözlerini açtı. Gördüğü manzara Oja'nın bir kez daha Lura'ya hayran olmasını sağladı. Lura ışıktan bir zincir yaparak canavarın pençesini durdurmuştu. Canavar bu duruma iyice sinirlenerek tüm gücüyle pençesine dolanmış zinciri çekti. Zincir, canavarın gücüne dayanamayarak parçalandı ve ışık hüzmesine dönüştü. Oja, ellerini yukarı kaldırmasıyla yerden birer metre boyunda ve genişliğinde altı slime çıkmaya başladı. Slimeler son derece güçlü bir asitte sahipti. Asit o kadar güçlüydü ki geçtiği yerleri eritiyordu. Slimeler canavarın sol ön ayağına yapışdı. Fakat canavarın derisinde en ufak bir hasar izi yoktu. Sadece balçıksı yapısından dolayı canavarın hareketi kısmi olarak engelleliyorlardı.

Rhene, hançeri ile canavarın arka ayaklarını sayısız darbe geçiyordu ama canavarın kalın derisine en ufak bir çizik dahi atamamıştı. Canavar, Rhene sanki orada yokmuşcasına onunla ilgilenmiyordu. Durum, Han ve kızlar için son derece zordu.

Han, kütüphaneye gittiği zamanlar da okuduğu bir gezginin günlüğünde, gezginin karşılaştığı tüm canavarların mutlaka bir zayıf noktası olduğu yazıyordu. Han, karşısındaki canavarın zayıf noktası neresidir acaba diye düşünmeye başladı. Aklına ilk gelen yer canavarın kuyruğu oldu. Han, zayıf noktasını bulduğunu düşünerek seslenerek " Rhene! Canavarın kuyruğuna doğru saldır" dedi.

Rhene, Han ile göz göze gelerek peki efendim dermişcesine kafasını salladı. Ardından seri şekilde sayısız darbeyi canavarın kuyruğunu indirmeye başladı. Canavar, sanki acı çekmeye başlamış gibi kükremeye başladı. Han gülerek " Biliyordum" dedi ve ekledi " Lura! Sen canavarı oyala, biz de kuyruğuna saldıralım " dedi.

Lura, kafası ile onaylayarak ışık gücünü artırmaya başladı. Lura sanki bir ışık hüzmeleri arasında süzülen bir tanrıça gibi görünmeye başladı. Lura'yı bu şekilde görüpte etkilenmeyecek hiç bir erkek yoktu. Han, Lura'yı ilk defa böyle görüyordu. Ona neden Tanrıça Lura dediklerini anlamıştı. Lura iri ve sarı ışıklar saçan baltasını canavara savurarak tüm dikkatini çekmeye çalışıyordu ve kısa sürede de başarmıştı. Canavar sadece Lura'ya bakıyor ve Lura'yı takip ediyordu. Lura, onu kendine doğru çekerek canavarın Han ve diğerlerinin canavarın kuyruğuna rahatça saldırmasını sağlıyordu.

Oja, büyülü sözler söylemeye başladı. Ardından yerden iki metre uzunluğunda, bir metre genişliğinde dev iskelet askerler çıkmaya başladı. Oja'nın saldırın talimatı ile dev iskelet askerler Lura'nın yanına gelerek önden canavarı oyalamaya başladılar.

Han, uçları sivri buz sarkıtları yaparak onları canavarın kuyruğuna doğru fırlatmaya başladı. Canavar her buz sarkıtı değdiğinde sanki canı yanıyormuş gibi kuyruğunu çekiyordu.

Han ve kızlar bu şekilde saldırmaya devam ederek canavarı yeneceklerini düşündüler. Yaklaşık üç dakika böyle devam ettikten sonra Lura bir şeyi fark etti. Canavarın henüz kuyruğunda en ufak bir kızarma dahi yoktu. Lura içinden "Yoksa..." dediği anda canavar sinsi bir sırıtış yaparak "Aptal insanlar" dedi ve kudretli kükremesini kullandı. Kükreme o kadar şiddetliydi ki en yakınında olan dev iskelet askerler toza dönüştü. Han ve kızlar büyük bir kulak çınlaması ile dengelerini kaybetmeye, başları dönmeye başladı. Oja ve Rhene baş dönmesine dayanamayarak yere düştüler. Canavar atikliğini kullanarak hızlı bir şekilde Han'ın arkasına geçti ve sivri pençeleriyle Han'ın vücudunu delik deşik etti. Han ve kızlar ne olduğunu dahi itrak edemeden Han'ın ağzından kanlar boşalmaya başladı ve canavarın pençelerini çekmesiyle beraber Han'ın bedeni yere yığıldı.

Kızlar aynı anda "EFENDİMMM!!!" diye bağırdı.

--------------------------------------

Telefondan yazdığım için kontrol edemedim. Hatalarımı yazarsanız düzeltirim.

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin