Bölüm 32

5.2K 570 11
                                    

Ochencur : Anında öldüren zehir.

------------------------------------------------------

------------------------------------------------------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lura ve Karan temkinli adımlar ile Nes'e yaklaştılar. Nes "insanlar en sevdiğim ete sahip canlılar diyerek son derece hızlı bir şekilde Lura ve Karana saldırdı. Lura ilk olarak hızını kesebilmek için Işık gücüyle baltasını toprağa vurdu. Toprakta oluşan yarık Nes'in hızı kesmişti. Bunu fırsat bilerek ışık büyüsü ile büyük ve parlak kurt simgeli bir kalkan açtı. Sol kolunda önde tutarak kalkan ile siper aldı. Örümceğin öndeki ayaklarını seri bir şekilde kalkana çarpıyordu. Karan arada kılıç sallasa da pek etkili değildi. Ayliun'nin okları Nes'in kalın derisine girmiyordu. Nes'e karşı başarılı duran tek kişi Luraydı. Nes'in o kadar güçlü saldırılarında bile yerinden hareket etmiyor. Kalkanda da en ufak bir çizik belirtisi yoktu.

"Lura bu böyle olmayacak bizimkiler saldıramıyor sadece defans yaparsan canavar açıklık vermiyor" dedi Rhene. Lura da kafası onaylar gibi sallayarak baltasını kavradı. Nes'in ayak vuruşlarından sonra kalkandan parlak bir ışık parladı. Nes'in gözleri bir kaç saniyeliğine kör olmuştu. Bu esnada Lura baltayı yukarı kaldırıpacı hızlıca Nes'in sağ ön bacağına vurdu. Bacak kopmamıştı ama artık saldırabilecek durunda değildi. Nes büyük bir acı hissetti. Bu acı onun dikkatini dağıtınca Rhene Lura'nın gölgesinden fırlayarak Nes'e üsten saldırdı. Rhene'nin bıçaklarında ustasından aldığı Ochencur zehri vardı. Bu Nes'i öldürebilecek kadar güçlü değildi. Fakat sersemletir saldırı yapamaz hale getirebilirdi. Ama bıçaklar Nes'in derisini kesemiyordu.

"Bunu ödeyeceksiniz" diye Nes'in soğuk ve hiddet dolu sesi herkesçe duyulmuştu.

Diğer gruplar biran önce P-örümcekleri öldürüp Nes'in etrafını sarması gerekiyordu. Fakat kimse bunu içten olarak istemiyordu. Nes'in büyüklüğü yaydığı canavar aurası gruplarda içsel olarak korku bırakıyordu.Öte yandan gözlerinin önünde dimdik hiç tereddüt etmeden Nes'in saldırılarını göğüsleyen Lura vardı. Herkes Lura'nın iradesini cesaretini ve gücünü görüyordu.

Nes artık Lura'ya zarar veremediğini anlayıp Karan'a saldırmaya çalışıyordu. Lura her seferinde kalkanı ile Karan'ı koruyordu. Nes zıplayarak iç tarafta olan Ayliun, Aasha ve 4. grup üyelerin olduğu yere gitmeyi düşünüyordu. Lura Nes'in zıpladığını görünce aklına bir fikir geldi ve baltasını sıkıca kavrayarak ışık ve ırk büyüsü yardımıyla baltasını aşağıdan yukarıya doğru Nes'in alt bölgesine doğru salladı. Lura'nin insan dışı gücü alt deriyi parçaladı. Acı ile Çığlık attı Nes. Çığlıktan bir kaç saniye sonra ufak sarsıntı deprem yaşanıyor hissine yol açtı. Aslında olan onlara doğru koşan normal ve P-örümceklerdi. Nes Çağıran çığlık yeteneğini kullanarak onun emrine bağlı canavarları bir araya toplamaya başlamıştı. Gelen örümcekler normal olsalar bile sayıları fazlaydı. Gruplardan çığlıklar ve acı dolu bağırma sesleri geliyordu. 2. Grubun etrafını  8 tane P örümcek  çevirmişti ve tankları onları savunmak yerine kaçmaya çalışıyordu.

"Lura bir an önce Nes'in işini bitirin yoksa hepimiz öleceğiz" dedi Zarin.

Lura Zarin'in sesiyle gözleriyle gördüğü vahşetten uyanarak tüm gücüyle Nes'e saldırmaya başladı. Alt derisi delinmiş Nes kendini korumak için yere daha yakın duruyordu.

"Lura benim onun alt derisine saldırmam için Nes'in bir kez daha zıplaması gerekiyor "dedi Rhene.

Lura tüm gücüyle Nes'in kafasına vurmak için zıpladı. Fakat unuttuğu bir şey vardı. Nes bir örümcekti. Ağını fırlatarak Lura'yı bir duvara yapıştırdı. Karan korku dolu gözlerle Nes'in gözlerini bakıyordu.

"Korku... Leziz..." dedi Nes.

Hareketsiz ve çaresiz kalan Karan Nes'in ona yaklaşmasını izliyordu. Nes tam Karan'a saldıracaktı ki kafasına doğru zıplayan bir şey olduğunu fark etti. Lura'ydı. Rhene anında ağları keserek Lura'yı tabi aynı zamanda Karan'ı da kurtarmış oldu.

Etraftan gelen kan kokusu ve çığlıklar Nes'in kahkaha atmasına sebep oluyordu.

"Kıskıskıs... Ölüm hepinize gelecek hepiniz benim ve çocuklarımın yemekleri olacaksınız." dedi Nes.

Lura etrafına baktığında yerlerde parçalanmış ağlarla kaplanmış cesetler, ağır yaralı durumda kişiler vardı. İçinden "Neden böyle oldu..." diye geçiriyordu. Bu durumumdan kurtulmanın tek yolu Nes'i öldürmekti. Nes'in üstüne koşmaya başladı. Bu esnada etrafında yoğun şekilde ışık aurası yayıyordu. Rhene de Nes'in arkasında belirerek Lacivert bir aura yaymaya başladı.

Lura'nın baltası yıkıcı gücüyle Nes'e çarpıyordu. Nes her baltanın ona çarpmasında ölüm korkusunu hissediyordu. Arkadan Rhene'nin bacaklarına saldırması onun hareketi engelliyor dahası dayanma gücünü azaltıyordu.

Artık hareket edecek gücü yoktu. 10 dakikadır aralıksız darbeler alıyor ve saldıramıyordu. Kendisi darbe almaktan yorgun bitkin ve zayıf düşmüştü ama karşısında ona saldıran hala vahşi bir kurt gibi bakan gözleri, yaydığı göz kamaştıran ve güneş gibi yakan aurasında en ufak bir azalma yoktu. Nes'in artık dayanacak gücü kalmamıştı. Attığı çığlıklara yavruları cevap vermiyordu. Onlarda korkuyorlardı... Lura son kez havaya sıçrayarak tüm gücüyle Nes'in kafasına baltasını sapladı. Nes saniyeler sonra akan açık yeşil sıvıdan sonra öldü.

Nes'in öldüğü gören örümcekler hızlıca oradan uzaklaşmaya başladılar.

Her yer kopmuş kollar bacaklar kafalar vardı. 20 kişilik gruptan sadece 9 kişi hayatta kalmışlardı. Zarin'i grubu terk etmişti. Zarin bir başına 6 p-örümcekle savaşmıştı bunların dördünü öldürse de arkasında kamufle olarak gelen örümcek onun sonu olmuştu. Grubun ilk isimli canavarda  yok olmasına anlam veremiyordu Lura.

Herkes Lura'ya bakıyordu. Tekrardan gözlerle lider seçilmişti. 

" İlk olarak cesetleri gömelim. Sonra ne yapacağımıza karar veririz" dedi Lura. Aslında karar verecek bir şey yoktu. Harabe seferi başarısız olmuştu...

----------------------------------------------

Cesetleri gömdükten sonra herkes yas tutuyordu. Dostlarının ölümüne ve kendi yüzünden ölen insanlar için ağlıyorlardı...

Biri hariç Tobias ve 1 kölesi hayattaydı. "Artık ağlamanız bittiyse sırayla sandığı açalım mı?" dedi Tobias.

"Hala para derdindesin. Defol buradan" dedi gruptan biri.

"Ağlayın beni ilgilendirmez... Fakat ağlamanız bu ölüleri diriltmeyecek. Sandık için geldik açalım ve gidelim doğru olan bu. Burada savaşçılık oynamıyoruz. Bu mesleği kabul ettiğimizde ölümü de kabul ettik." dedi Tobias. Herkesin nefretini kazanmıştı ama söyledikleri doğruydu.

Tobias tahta sandığa doğru yürüdü. Sonra elini kilit bölümüne koydu ve sandık açıldı. İçinde Çelikten keskin bir tek elli kılıç vardı.

Tobias kılıcı alarak kahkahalar atıyordu " En az 20 altın eder bu kılıç" dedi.

Kişilerde sandığı açmaya başladılar. En son Rhene ve Lura kalmıştı. 

"Önce sen aç" dedi Lura. Rhene yavaşça elini sandığın kilit bölümüne götürdü. Tahta sandık açıldı ve içinden siyah bir pelerin çıktı. Rhene sevinmişti. Hemen giyindi tam üstüne göreydi.

Lura sandığı açtığın da sandıktan ikiside farklı renklerde ve şekillerde kurt motifli küpeler çıktı. Herkes şaşırmıştı. Küpeler niye aynı değil de farklıydı. Lura küpeleri boyut yüzüğüne koyarak "Giam şehrine gidiyoruz. Oradan da eve dönüyoruz. dedi.

-------------------------------------

Biraz işim olduğundan dolayı kontrol edemedim. Eğer edersem yarına kalabilirdi yayınlamak. Hata var ise yazın düzelteyim.

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin