Bölüm 87

3.7K 453 114
                                    

Fikir vermesi amaçlı bir kaç resim koydum

Ogre zombi :

Dev iskelet asker:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dev iskelet asker:

----------------------------------------------------------------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

----------------------------------------------------------------

Oja'nın evrimleşmesi bittiğinde, Oja korkutucu bir tıslama sesi(yılan sesi) çıkardı ve gözlerini canavara dikmişti.

Canavar, Oja'nın bakışlarından hayvansal bir iç güdünün verdiği sezgiler yüzünden huzursuz hissetmeye başladı. Oja büyülü sözler söylemeye başladığında yerin altından iki metre boyunda çürümüş, parçalanmış etleri olan bir ogre çıkmaya başladı. Ogre yer altından çıkar çıkmaz canavara doğru kükredi. İri cüssesiyle canavara doğru koşmaya başladı. Canavar, ogreyi durdurmak amaçlı kudretli kükremesini kullandı. Fakat ogre bir kaç saniyeliğine yavaşlasa da tekrar hızlanarak canavara koşmaya devam etti. Ogre, canavara yaklaştığında, canavarın sol ön ayağına gelişi güzel bir yumruk attı. Yumruk o kadar şiddetliydi ki canavara isabet ettiğinde şiddetli bir ses oluştu. Yumruğun etkisiyle canavar dengesini kaybetti ve yan şekilde düştü. Canavar yan düşer düşmez ogre iki elini birbirine kenetledi ve yukarı doğru kaldırdı. Kükreme eşliğinde canavara az önce attığı yumruğun çok daha şiddetlisini canavarın sırtına geçirdi. Canavar ilk defa acı ile çığlık attı. Kendini korumak amaçlı kuyruğu ile ogreye hızlı şekilde vurdu. Ogre aldığı darbe ile uçarak mermerden duvara çarptı. Mermerler paramparça olmuştu. Ogrenin sol eli kopmuş kemiği gözükmeye başlamıştı. Ogre bir zombi olduğu için en ufak bir acı dahi hissetmiyordu. Ogre tekrar ayağa kalkarak canavara doğru koşmaya başladı. Canavar kendine koşan ogreyi görünce yine o güçlü yumrukları yememek için kuyruğu ile ogreyi savuşturmak istedi. Lakin ogre canavarın kuyruğunu sağ eliyle tutarak, çürümüş dişleri, aside dönmüş tükürüklü ağzını kocaman açarak ısırdı. Canavar duyduğu acı yüzüne avazı çıktığı kadar çığlık attı. Ogre ağzından kıpkırmızı kanlar akıyordu.

Oja ve kızlar sonunda umut ışığını görmüştü. Oja'nın ogresi sonunda canavarın kalın derisini geçmiş ve canavara ciddi bir zarar vermişti. Canavar, can havliyle sivri pençe yeteneğini kullanarak ogrenin karnını deşerek tüm iç organlarını dışarı çıkardı. Lakin bu bir zombiyi durdurmaya yetmezdi. Ogre havaya sıçrayarak canavarın kafa hizasına geldi. Sıçrarken dökülen iç organları etrafa son derece pis bir koku yaymaya başladı. Ogre tüm gücünü kopmuş elinden çıkan kemiği canavarın sol gözüne sapladı. Canavar duyduğu acı karşısında attığı çığlık kulak zarlarını patlatacak cinstendi. Sol gözünden kanlar fışkırıyordu. Canavar yerde acıdan kıvranmaya başladı. Ogre, duygusuzca acı çeken kemiğini daha derine sokmaya çalışıyordu. Canavar ogrenin hala ona saldırdığını hissetti anda tüm gücünü toplayarak ogreyi saplanmış gözünden tutarak tekrar duvara fırlattı ardından daha ogre yere kalkamadan sayısız sivri pençe yeteneğine maruz kaldı ve etten bir yığına dönüştü.

Oja ogrenin lime lime parçalandığını görünce hemen yeni bir büyü yapmaya başladı. Lakin canavar buna fırsat vermemek için atik yeteneği ile Oja'ya doğru koşmaya başladı. Tam Oja'ya saldıracakken Lura ışık kalkanı ile canavarın saldırısını durdu ve ışık zinciri yaparak canavarın ayaklarını bağlamaya çalıştı. Lakin canavar zıplayarak zincirlerden kurtuldu ve ışık kalkanına bir pençe vuruşu daha yaptı. Canavarın son vuruşu ile ışık kalkanında çatlaklar oluşmaya başladı. Lura tüm gücüyle Oja'yı korumaya çalışıyordu.

Oja'nın büyülü sözleri söylemesi biter bitmez yerden beş tane iki metre boyunda dev iskeletler çıkmaya başladı. Lakin bu çıkan dev iskeletler öncekiler gibi değildi. Üstlerinde daha fazla zırh parçaları vardı. Daha iriler ve atiklerdi. Kalkanları daha iri ve daha sertti. Kılıçları daha paslıydı ve zehirli sıvı akıyordu. Beş dev iskelet kısa sürede canavarın etrafını sarmıştı. Canavar nereye gideceğini bilmiyordu. Dev iskeletler her adım attığında canavar da geriye doğru adım atıyordu taki canavar  attığı son adım ile arkasındaki duvarı hissedinceye kadar. Artık canavarın kaçacak yeri kalmamıştı. Tek çaresi dev iskeletlere saldırmaktı

Canavar, sol gözünü kaybettiği için, sol tarafı net göremiyordu. Bu yüzden atik yeteneğiyle sivri pençeleri kullanarak en sağdaki dev iskelete doğru zıpladı. Dev iskelet kalkanı kaldırarak canavarın pençelerini engelledi. Fakat kalkan kırıldı. Dev iskelet hiç zaman kaybetmeden paslı ve zehirli kılıcını canavara doğru savurdu. Kılıç canavarın sol ön bacağını kesti. Kılıcın oluşturduğu kesik paslı olduğu için normalden daha derin ve genişti. Fışkıran kan dev iskeleti kırmızıya boyamıştı. Canavar acısını önemsemeden büyük köpek dişleriyle dev iskeleti yakaladı ve parçaladı. İskelet ikiye ayrılmıştı. Diğer iskeletler koşarak canavara saldırmaya başladı. Canavar ile iskeletler arası kıyasıya bir dövüş başlamıştı.

Dövüş kıyasıya devam ederken bir süre sonra fark ortaya çıkmaya başladı. Çünkü canavarın kanına ogrenin asidik tükürüğü ve iskeletlerin zehri karışmıştı ve etkisini göstermeye başlamıştı. Canavar gözleri bulanmaya başladı. Ayakta durmakta çok zorlanıyordu. Üç dev iskelet parçalamıştı ama kopan parçalar saldırmaya devam ediyordu. Canavar acı dolu sesiyle "canımı bağışla yüce ölü çağıran" dedi. Her halinden acı çektiği savaşacak halinin kalmadığı belliydi. Oja'nın kazanmanın verdiği mutlulukla zombilerin kontrolü kaybettiğini gören canavar kalan son gücüyle yerde yatan Han'ı pençelerine aldı ve "Eğer buradan gitmezseniz, çocuğun kafasını koparırım." dedi.

Lura, Rhene ve özellikle Oja neye uğradığını şaşırmıştı. Üçü de hala ne kadar tecrübesiz olduklarını görmüşlerdi ve bunun sonucu son derece ağırdı. Üç kızda dizlerinin önüne çökerek "lütfen ona zarar verme" dediler. Canavar çocuğun önemli olduğunu biliyordu lakin bu kadar önemli olacağını düşünmemişti. Eğer bilseydi, sol gözünü kaybetmez ve bir sürü yaraya sahip olmazdı. Canavar kahkaha atarak " Sizi aşağılıklar" dedi ve pençesini Han'ın kafasına doğru iyice yaklaştırdı. Fakat canavarın içi son derece huzursuzdu. Çünkü elinde tuttuğu çocuğun üzerinde sadece kurumuş kan lekeleri vardı. Artık pençesini geçirdiği zamanki delikler yoktu. Üstelik şuan son derece korkutucu siyah bir aura yayıyordu.

Bir anda Han'ın vücudunda dövmeler çıkmaya ve parlamaya başladı. Canavar korku dolu sesiyle "Neler oluyor" dedi. Han'ın dövmeleri tamamen parlaklığa ulaştığı zaman Han gözlerini açtı ve karşında yaralı canavarı gördü. Canavar, Han'ın iblis gözlerini görünce duyduğu korku ile Han'ı fırlattı. Fakat Han olduğu yerde duruyordu. Han şeytani sırıtma yaparak "Seni aptal kedi... Bana mı zarar vermeye çalıştın... Aslında sana teşekkür etmem lazım ama neyse... Sonuçta ölüm sizin için var" dedi ve şeytani bir kahkaha attı.

Kızlar birbirine bakarak şaşkınlıklarını koruyamıyorlardı. Çünkü efendileri Han böyle cümleler kullanmazdı. En önemlisi böyle kahkaha hiç atmazdı.

Han elini canavarın kafasına doğru kaldırarak "Yok ol" dedi. Han'ın elinden bir saliseden bile kısa sürede oluşan ufak, simsiyah top canavara doğru yavaşça uçtu. Canavarın burnunun hizasına geldiğinde sanki bir karadelikmiş gibi çok yüksek derecede çekim gücü oluşmaya başladı. Canavar acı dolu bağırıyordu. Bir nohut tanesi kadar olan simsiyah top canavarı içine çekiyordu. Etrafa canavarın un ufak olan kemik ve et sesleri geliyordu.

Çekim kuvveti o kadar güçlüydü ki Lura ve kızlar bir yere tutunmak zorunda kalmışlardı. Mesaris ise mezar kapağı ile mezar arasına sıkıştığı için çekimden kurtuluyordu.

Canavar saniyeler içinde vardan yok olmuş gibiydi. Beş metrelik canavardan artık en ufak bir iz dahi yoktu...

----------------------------------------------------------------

Hataları yazarsanız düzeltirim...

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin