Avlu: yapıların orta kısmında bulunan, tercihe göre üstü açık ya da kapalı olan geniş bölümdür. Mimarlıkta atriyum olarak da adlandırılır. Türk mimarîsinde avlular genelde üstü açık şekilde bırakılır. (Üstü açık bahçe vari bir anlamda kullandım.)
---------------------------------------
Köle Sever Abum, Prens Eluric'e yaklaşarak "efendim müzayede başlamak üzere isterseniz oraya geçelim" dedi.
Prens Eluric kafasıyla Abum'un dediklerini onaylarken gözü kel adamdaydı. Eliyle yanındaki adama yaklaşması için işaret yaptı ve " Oidor, şu kel adamın yanına git. Benim gönderdiğimi söyle ve akşam kalacağım hana gelmesini söyle." dedi. Bunun üstüne Oidor "peki efendim" diyerek Kel adamın bulunduğu yere doğru yürümeye başladı.
Köle Sever Abum ile birlikte müzayedenin önüne geldiğinde prens Eluric kafasıyla onaylar şekilde "güzel bir bina. Kim yaptı acaba? Özellikle büyük sarı mermerlerden yapılma sütunları ve çini işçiliğiyle döşenmiş büyük kapısı gerçekten çok ilgi çekiyor." dedi.
Köle Sever Abum "Bu binanın yaşı tam olarak bilinmiyor efendim. En azından beş yüz yıllık olduğu kanısındayım. Çünkü içeride duvara işlenmiş yazılar günümüzün dillerine ait değil." dedi.
Prens şaşırarak "Bu binayı yapanlarla tanışmak ve Wrapoz ihtişamıma uygun bir saray yaptırmak isterdim" dedi. Ardından Abum ile müzayede binasının içine girdiler. Prens binanın içinin çok daha ihtişamlı olduğunu görünce iç çekmekten kendini alamadı ve Abum'a dönerek "bugün neler çıkıyor açık artırmaya. Umarım ilgimi çeken güzel şeyler vardır." dedi.
Köle Sever Abum "Kafasını sallayarak maalesef bende bilmiyorum. Müzayededen sorumlu kişi yani neyin satıp satılmayacağına karar veren kişi Lord Guinard H. Doiron. Kendisi aynı zamanda başbakan olup kraldan sonraki en yetkili kişidir." dedi.
Prens biraz şaşırarak "Burası ona mı ait?" dedi.
Abum hafifçe gülerek "Hayır. Burada şöyle bir usul vardır. Kim başbakan olursa müzayedenin yetkisi onda olur. Yani o başbakanlık dönemi boyunca kâr payı onun cebine akar." dedi.
Prens kocaman bir sırıtma ile umarım bir gün sende başbakan olursun. Hem olursan arkandakilere de gerek kalmaz." dedi.
Abum duymamazlıktan gelerek "şuradan efendim vip bölümü bu taraftan" diyerek eliyle işaret etti.
Prens ve Abum ayrılan yerlere oturduktan dakikalar sonra maskeli biri kürsüye doğru yürüdü ve konuşmaya başladı. "Değerli müşterilerimiz öncelikle hoş geldiniz. Bugün çok değerli 7 parça ürünümüz var. Her biri son derece nadir ve narin parçalar." dedikten sonra kürsüde duran tokmağı alarak hafifçe bir kere vurdu. İçeriden çok güzel bir köle ellerinin üstünde kırmızı bir yastık ile geldi. Köle kürsünün olduğu yere yaklaştıkça yastığın üzerindeki yüzük gözükmeye başladı. Yüzük kırmızı iri bir taşa ve etrafı ejderha şeklinde işlemelere sahipti. Kırmızı taşa dikkatli baktığınızda sanki taşın içinde bir alev yanıyor gibiydi.
Maskeli adam "Yüzüğü göstererek bu görmüş olduğunuz yüzük ateş taşından yapılmadır. Ateş büyü gücünüzü ciddi oranda artırır" dedi.
Prens Eluric Abum'a dönerek ateş taşlarını değerli yapan içinde yanan ateşin kalitesidir. Görüyorum ki taşın içinde ateş bayağı kaliteli. Bu tarz ürünleri nereden temin ediyorsunuz?" dedi.
Abum gülerek "Aslında bize kendileri geliyor. Bir çok karaborsacı Karaduvar'ı bilir ve gelir burada ürünlerini satar." dedi.
Ateş yüzüğü 340 altına satıldı. Bu durum prensin hoşuna gitmişti. İleride eline geçen nadir parçaları burada iyi fiyata satmak gibi bir çok hayale kapıldı.
Ardından üstü siyah bir örtüyle kapatılmış bir kafes geldi. Maskeli adam tokmağı bir kez vurduktan sonra salonda yüzüğün satışından sonra oluşan uğultu kayboldu ve "Sayın müşterilermiz dikkatinizi buraya verin ve karşınızda ırklar arasında en güzelleri olan ay elflerinden bir köle diyerek kafesin üstündeki siyah örtüyü kaldırdı. Salonda büyük coşku sesleri duyulmaya başlandı. Ay elfine bakan hayranlıkla bir kez daha ona bakıyordu. Maskeli adam tokmağı tekrar vurdu ve "Bu ay elfi Glaedas kıtasında doğmuş, 17 yaşında ve hiç bir erkek eli değmemiştir. Bir ork baskınında ele geçirilmiş. Aynı zamanda boyut küresi vardır, üstelik 5 metrekarelik bir boyut oluşturabiliyor. Gerek güzelliği ile gerek kullanışlı olmasıyla herkesin isteyeceği bir cariyedir ve açılış fiyatı üç bin altındır. Daha maskeli adam sözünü bitirmeden hemen sesler yükselmeye başladı
3100
3200
3500
3800
...
Biranda bir ses tüm salonu susturdu on bin altın... Sesin sahibi Prens Eluric'dan başkası değildi. Gözlerine bakan herkes prensin gözlerindeki şehveti ve arzuyu görebiliyordu. Gözleri o kadar kudurmuşça ay elfine bakıyordu ki belki on bin altın üstü teklif verecek insanları bile susturmaya yetiyordu.
Maskeli adam bir kaç saniye bekledikten sonra satıyorum diyerek topmağı vurdu. Tokmak sesini duyan prens direk Abum'a dönerek "Abum hadi gidelim. Biran önce kölemi alıp dinlenmeye çekilmek istiyorum." dedi.
Abum prensin gözlerindeki kudurmayı görsede aldırış etmedi ve "peki efendim" diyerek kalktılar.
-------------------------------------------------------------
Bir hafta sonra:
Aelath, malikanenin içinde büyük bir heyecan içinde ve "nerede kaldı bu çocuk" diyerek odanın bir sağına bir soluna gidip gelerek heyecanını ve sabrını bastırmaya çalışıyordu. Bir kaç dakika sonra salonun kapısı açıldı ve içeri Han girdi. "Beni mi görmek istedin Aelath" dedi.
Aelath, hızlı adımlarla Han'ın yanına gitti ve eğilerek Han'a sarıldı. "Neredesin Han. Ne zamandır söyle ba... dedikten sonra konuşmayı kesti. Gözlerinde büyük bir hüzün kapladı. Aslında Baba oğul demek istemişti ama dili varmamıştı. Han'ın tepkisinden korkmuştu. Başkalarının yanında öyle davranıyorlardı ama bu sadece tiyatroydu ve Han'ın tepki göstermesi onu çok üzeceğini düşünerek susmayı tercih etti.
Han'da Aelath sarılarak "ben de seni özledim. Ayrıca insanın evi gibisi yok. Her ne kadar büyü akademisindeki yatağımda rahat olsa da buradaki ayrı bir rahat" dedi.
Aelath biranda irkilerek "Hadi daha hazır değil misin bugün kraliyet yemeği açılışı var. Aynı zamanda bugün yeni başbakan ve danışmanlar seçilecek" dedi.
Han bundan bana ne dermişcesine nefes alıp verdi ve "tamam beş dakikaya hazır olurum" dedi ve odasına doğru yürümeye başladı.
--------------------------------------------------------------------
Aelath ve Han saraya yaklaştıklarında Han istemsizce "Uzaktan daha küçük görünüyor." dedi. Aelath'da gülerek "sen birde içersini gör özellikle bu zamanlarda ihtişam abidesi" dedi. Han ve Aelath'ın olduğu at arabası saray iç giriş kapısına yaklaştı ve bir asker at arabasının kapısını açarak "Hoş geldiniz danışman Aelath ve oğlu Han" dedi.
Han ve Aelath sarayın merdivenlerini çıkarken Han tanıdık bir koku aldı. Onlardan sonra gelen at arabasının içinde Abum vardı. Han ne zamandır Abum'la görüşmediğinden istemsizce özlem duydu ve bugün biraz konuşsak iyi olur diyerek arkasını dönmeden devam etti.
Sarayın içi ve kraliyet yemeğinin olduğu yer büyük salonda ve büyük avluda olacaktı. Etkinlikler ilk başta büyük salonda olucak başbakan bakanlar ve danışmanlar seçildikten sonra avluya geçilip kutlamalara devam edilecekti. Han ve Aelath büyük salona ilerlerken geçtikleri koridorun heryeri tablolar ile doluydu. Beş yüzyıldır Phaelon ailesi bu topraklarda hükümsürüyordu ve her bir aile ferdinin tablosu bu koridorun duvarlarında asılıydı.
Han ve Aelath koridoru geçtikten sonra büyük salona ulaştılar. Salon son derece geniş ve uzundu. Salonun Beş noktasından asağı doğru sarkan 5 büyük avize göz kamaştırıyordu. Her bir avize on metreden fazla bir çapa sahipti. Avizelerin içinde bulunan yaklaşık on'ar tane ışık kürelerinden çıkan ışıklar avizenin beyaz ve pırlantayı amınsatan taşlarına çarpıyordu ve her tarafa dağılmaya başlıyordu. Bu sayede tüm salonun her noktası tamamen aydınlık oluyordu.
Han etrafı izlemeye devam ederken biranda tanıdık bir başka koku daha aldı ama koku başka bir koku ile bastırılmaya çalışıldığından emin olmak için salonun girişine doğru kafasını çevirdi ve gelen kişi ile göz göze gelince Adela olduğundan emin oldu.
---------------------------------------------
Bölümü kontrol etmedim hataları yazarsanız düzeltirim.
İyi okumalar...