Han (1. Kitap)

By Husam46

524K 53.6K 6.9K

Buraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Da... More

Bilinç oluşumu ve Giriş Bölüm 1
Doğum Bölüm 2
Odadan Çıkış Bölüm 3
Büyücü Bölüm 4
İlk Hocam ve ailem Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Genel Bilgilendirme
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 66.5
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Özet
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93

Bölüm 64

6.3K 584 128
By Husam46

Birinci olduk :)

Han, Prof.Leofric Batwrih'in dediği gibi akşam olunca ankakuşu parkındaki ankakuşu heykelin oraya geldi. Han, Prof.Leofric Batwrih'ın onu Karaduvar'a götüreceğini düşünüyordu. Bir saat sonra Prof.Leofric Batwrih'da ellerinde kitap ve bir takım tuhaf eşyalarla parka geldi. Han oldukça şaşkın bir şekilde profesöre bakıyordu. Çünkü Prof.Leofric Batwrih omuzlarına kadar uzanan saçlarını toplamıştı. Tozlu kıyafetleri yerine temiz ve rahat kıyafetler giymişti. Bu da Prof.Leofric Batwrih farklı ve iyi bir hava katmıştı.

Profesör, Han'ın şaşırdığını görünce "yakışıklı sayılırım dimi?" diyerek güldü ve devam etti. "Bugün seni eğitmeye başlayacağım sabahları akademide sana belirleyeceğim derslere gireceksin. Öğleden sonrada vereceğim antrenmanları yapacaksın." dedi.

Han kararlı gözlerle profesöre bakarak "tamam" dedi.

Profesör pis pis sırıtarak "Bakalım ne kadar dayanacaksın... Şimdi benimle gel" dedi. Han ile profesör şehir dışından 1 saat uzaklıkta bir dağa geldiler. Han biraz tedirgin olmuştu. Çünkü bu dağ aynı zamanda bitki atölyesinin bulundu dağdı.

Profesör ile Han dağın yamacında bir düzlükte durdular. Profesör, Han'a mor mürekkep dolu şişeleri göstererek ve fırça vererek "Hadi buraya en az 50m çapında büyülü bir çember çiz" dedi. Han, yaklaşık 30 dakika süren bir uğraştan sonra büyülü çemberi çizdi.

Profesör ciddi bir ses tonuyla "Han yaklaşık 6 ay boyunca burada eğitim yapacaksın. Monoton ve sıkıcı eğitimler olacak bunlar. Ama sonu iyi olacak bunu unutma. Amacımız güçlü büyüler yapmak bunun için büyü gücünü artırmak. Fakat büyü gücü kadar büyün üzerindeki kontrolünde önemlidir. Unutma! Kontrol edemediğin güç, güç değildir. Ya sana zarar verir ya da sevdiklerine... Bu çember seviye atladığında oluşacak aura dalgalarını bastırtmak için yaptırdım." dedi ve sol cebinden keskin bir çakı çıkardı. "Öncelikle ben kuzeyliyim. Bizde çok eski bir gelenek vardır. Oda Hoca-öğrenci ritüelidir. Bu yüzden ilk önce ritüeli yapmalıyız.

Han ilk defa duyduğu bu ritüelin ne amaçla ya da nasıl yapıldığını bilmiyordu. "peki hocam" dedi.

"Öncelikle sana bir simge bulmamız gerekiyor" dedi. profesör.

Han hafif şaşırarak "Simge mi? Benim simgem var hocam" dedi.

Profesör hafif bir şaşkınlıkla "Gerçekten var mı?" dedi.

Han kafa sallayarak "var hocam. Yukarı bakan bir hilal." dedi.

Profesör tek takışını kaldırarak "İlginç bir simgen varmış. Benim simgemde baykuş şeklindedir. Neyse ritüel aslında hocanın öğrenciye, öğrencininde hocaya ettiği yemindir. Hoca öğrencinin sağ omzuna kendi simgesini çizer. Öğrencide hocanın sol omzuna çizer. Anlamları; Sol doğruluğu ve mantığı temsil eder. Sağ, inancı ve duyguyu temsil eder." dedi. Han ve profesör parmaklarını keserek birbirlerinin omuzlarına simgeleri çizdiler. Ardından etraflarında büyülü bir çember oluştu ve içinden çıkan ince bir iplik simgeleri büyü ile birbirine bağladı ve kayboldu. Hilal simgesi kırmızı, baykuş simgesi lacivert parlamaya başladı.

Profesör ciddi bir tonla "Han, artık öğrencimsin. Elinden gelen tüm fedakarlığı yapacağıma yemin ederim." dedi.

Han kafasını hafifçe eğerek "Bende sizi asla haya kırıklığına uğratmayacağım." dedi.

Profesör çemberin ortasına bağdaş kurarak oturdu ve Han'a karşısına oturması için işaret etti. Han yavaşça oturduktan sonra profesör, Han ile göz teması kurarak "şimdi bana anlat" dedi.

Han anlamamazlığa vurarak "Neyi anlatayım hocam" dedi. Ardından hocasının omzundaki hilal simgesinin kanamaya başladığını gördü.

Ustası kanayan koluna aldırmayarak "Peki. Önce ben anlatayım. Ben Astaria denen bir şehrin yakınlarında bir köyde doğdum. 10 yaşında köye gelen bir büyücü tarafından 5 sene eğitildim. Ardından 15 yaşında Lullodust şehrinde ki büyü akademisine kabul edildim. Biliyor musun bilmiyorum. Dünyanın en iyi akademisidir. Şimdi diyeceksin burada ne işin var. Orada element küreleri üzerinde bir çok şey öğrendim ve araştırma yaptım. Sonra bir kadına aşık oldum. Ulaşılması imkansız bir kadına... Sonradan buralara geldim." dedi.

Han büyük bir şaşkınlıkla"hocam sen Lullodust'deki büyü akademisi mezunu musun?" dedi.

Profesörde Han'ın şaşırmasına şaşırarak "Niye bu kadar büyüttün ki?" dedi.

Han sakinleşmeye çalışıyordu. İçinden anlatamam diyerek kendi ile savaşıyordu.

Profesör hafif kırılmış bir ses tonuyla "Han, geçmişini anlatmak istemiyorsanda olur. Ama bana güçlerinden bahsetmen gerekiyor ki bende ona göre eğitim ayarlayayım." dedi.

"Peki hocam ama şaşırmalarınızı konuşmam bitinceye saklayın lütfen dedi. "Ben, anne karnında 6 aylıkken bilince kavuştum. Annemin karnında tuhaf bir göz tekniği ile dış dünyayı görebiliyor, cisimleri hareket ettirebiliyor, canlılıların zihinlerine giriyor hatta kontrol bile ediyordum. Dünyaya geldiğim her gün daha farklı özelliklerimi keşfediyordum. Annem bir büyücüydü ve bana zihin hapishaneme girmeyi öğretti. Zihin hapishaneme girdiğimde devasa bir siyah kürenin etrafında 7 den fazla kürenin döndüğünü gördüm. Benim değil onun etrafında dönüyorlardı. Bir gün siyah küreye dokundum ve siyah küre yok oldu. Artık küreler benim etrafımda dönmeye başladılar. Lakin arada o gördüğünüz tuhaf forma girmeye başladım. Bu formun ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yok." dedi Han.

Profesör gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde Han'a bakıyordu. "yedi... yedi mi!" diye istemsizce bağırdı. Bu durum Han'ın derin bir iç çekmesine ve pişmanlık duymasına sebep oldu.

"Han Lütfen sizin hapishanene girmeme izin verir misin?" dedi profesör. Han peki dermiş gibi kafayı salladıktan sonra profesör Han'ın alnına dokundu.

Zihin hapishanesine girdiklerinde Han o tuhaf forma geçmiş ve etrafında irili, ufaklı, hızlı, yavaş küreler dönüyordu.

Profesör kürelerin yanına yaklaşarak gözlerine inanamıyordu. Han vücudu dövmeli ve gözleri iblise benzer şekilde hocasına bakıyordu. "Han sen misin?" dedi profesör. Geçen ki yaşasan olayı yaşamak istemiyordu.

"Evet benim hocam" dedi Han.

Profesör kirli sakalını okşayarak küreleri incelemeye başladı. "Şu büyük ve açık mavi olan element küresi. ikinci büyük ve sarı olan zihin küresi, küçük ve lacivert olan boyut küresi. Vay canına! koyu mor küre yani çağırma kürende mi var." dedi profesör.

Han hafif utanmış vaziyette hafifçe kafasını salladı ve "Henüz çağırma büyüsü hakkında bir şeyler bilmiyorum Hocam" dedi.

Profesör, büyük fakat dengesiz olan koyu yeşil küreye yaklaşarak "Han, Annenin büyücü olduğunu söyledin değil mi?" dedi.

"Evet hocam" dedi Han.

"Yanlış bilmiyorsam koyu yeşil küre kurtadamların ırksal küreleri ama sende olması çok saçma olurdu" dedi profesör.

Han sessiz ve söylemekten çekinerek "Babam bir kurtadamdı" dedi.

Profesör afallamış bir vaziyette Han'a bakarak "Bu imkansız" dedi.

Han hafif sinirlenerek "neden imkansız olsun" dedi.

"Çünkü kurtadamlar canavar sınıfı bir ırktır. Canavar sınıfı ile insansı sınıf arasında doğan bebekler ölü doğar. Yani insan ile kurtadam çocuğu olması imkansız. Çocuk ölü doğar. Bu herkesçe bilenen bir şeydir." dedi.

Han bir kaç adım geri atarak "Benim babam bir kurtadamdı ve ben bir melezim" dedi.

Profesör gözlerini kısarak "Baban Aelath değil mi?" dedi.

Han iblis gözleri ile profesöre bakarak "Hayır Benim babamın adı..." dedi ve durdu.

Profesör kolundaki simgenin acısından dolayı diğer eliyle kolunu tutarak "Önemli değil. Sonra konuşuruz. Önemli olan sen bir ilksin... Kurtadam ve insan melezi... Demek o yüzden tanımlama büyüsünü engelleyen mühürlü kolye takıyorsun. Neyse çıkalım hadi..." dedi.

Han'ın zihin hapishanesinden çıktıktan sonra profesör zihin gücü ile Han'ı tanımladı.

-------------------------------------

Sonunda Han'ın seviyesi geldi. Arkadaşlar bölüm yazarken bu aralar zorlanıyorum kusura bakmayın.

Not: ?? çıkma sebebi ustasının tanımlama büyüsünün gücü yetmediğinden.

İyi okumalar...

Continue Reading

You'll Also Like

85.5K 8K 61
Kontun kızı yıllar sonra geri döndü ve tüm dünya ayaklarının altına serildi. Kıskançlıkla gözleri bürünen diğer kızı ise ölüme mahkum edildi. Doğruyu...
23.8K 1.3K 44
********** "Benden kaçamazsın teslim ol" Diye bağırdım, boş depoda sesim yankılanıyordu. Önümdeki adam kaç aydır peşinde olduğumuz yeraltının en tehl...
62.8K 8.5K 70
Öldüm. Ve gözlerimi açtığımda bir çocuk taciriydim. "E ebesinin a-" ~ Daha önce hiç öldükten sonra yeni bir hayat şansı hak eden ve başka bir bedende...
1.5K 228 8
11 yaşındayken büyük bir boğulma kazası geçirdim. Gözlerimi açtığımda kendimi yatakta yatarken buldum. Ancak bir şeyler tuhaftı. Yatakta yatan bedeni...