Orda Kal Portakal

By zehraAbacilar

24.4K 2.4K 638

'' Dayanamıyorum, '' dedi Asel pamuk gibi yanağını ıslatan göz yaşlarını elinin tersiyle silerek. Meriç kon... More

♣ 1.Bölüm ♣
♣ 2.Bölüm ♣
♣ 3.Bölüm ♣
♣ 4.Bölüm ♣
♣ 5.Bölüm ♣
♣ 6.Bölüm ♣
♣ 7.Bölüm ♣
♣ 8.Bölüm ♣
♣ 9.Bölüm ♣
♣ 10.Bölüm ♣
♣ 11.Bölüm ♣
♣ 12.Bölüm ♣
♣ 13.Bölüm ♣
♣ 14.Bölüm ♣
♣ 15.Bölüm ♣
♣ 16.Bölüm ♣
♣ 17.Bölüm ♣
♣ 18.Bölüm ♣
♣19.Bölüm♣
♣20.Bölüm♣
♣21.Bölüm♣
♣ 22.Bölüm ♣
♣ 23.Bölüm ♣
♣ 24.Bölüm ♣
♣ 25.Bölüm ♣
♣ 26.Bölüm ♣
♣ 27.Bölüm ♣
♣ 28.Bölüm ♣
♣ 29.Bölüm ♣
♣ 30.Bölüm ♣
♣ 31.Bölüm ♣
♣ 32.Bölüm ♣
♣ 33.Bölüm ♣ / 1.Kısım
♣ 33.Bölüm ♣ / 2.Kısım
♣ 34.Bölüm ♣
♣ 35.Bölüm ♣
♣ 36.Bölüm ♣
♣ 37. Bölüm ♣
♣ 38.Bölüm ♣ / 1.Kısım
♣ 38.Bölüm ♣ / 2.Kısım
♣ 39.Bölüm ♣
** 41.Bölüm **
** 42. Bölüm **
♣ 43. Bölüm ♣
♣ 44. Bölüm ♣
♣ 45.Bölüm ♣

♣ 40.Bölüm ♣

158 20 16
By zehraAbacilar

Yaşadığım şoku atlatmam belli ki uzun sürecekti. Bu sefer iş ciddiye binmişti. Olay tahminim dışında gelişmişti. Yanımdan ayrıldıktan sonra dayanamayıp beni arayacağını veya mesaj atacağını sanmıştım, nafile. Resmen kendimi üç çocuğuyla sokakta kalmış dul bir kadın gibi hissediyordum, çaresiz.

Bitkinlikle başa çıkacak kadar güçlü biri değildim. Bunu bile bile her seferinde yorgun, her seferinde halsiz.

Düşünemiyordum. Ne düşüneceğimi de bilmiyordum ya neyse.

Daha önce bu denli bir baş ağrısı çekmemiştim. Başımı duvarlara vurmak istiyor, fakat sonunda canımın daha fazla acıyacağını idrak edip bu fikirden vazgeçiyordum.

Kendimi yatağın üstüne atıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Bu ne kadar sürdü annem beni yemeğe çağırdığında anladım.

Yorgunluğum yüzüme vurmuş olacak ki, ''Ne oldu sana? '' diye sordu.

''Çok yorgunum anne. ''

''Hastaneye gidelim mi? '' diye sordu.

Ne yani hastaneye gitsem doktor reçeteye onu mu yazacak? 

''Gerek yok anne, '' dedim ve ayağa kalktım.

Akşam yemeğinden sonra ilacımı atıp odama çıktım. Bu acıyı ne kadar zaman sırtlanmak zorunda kalacaktım? Bu acıya ben nasıl dayanacaktım?

Bu ilişkiyi hep o itiyordu geleceğe. Ben yardım etmiyordum Meriç'e. Artık gücü kalmamış olacak ki, hatalarıma tahammül edemez olmuştu. Demek ki bazen gurur da sevginin önüne geçebiliyormuş, anladım.

Galiba bu defa harbiden gitti.

Gitti..

Ve galiba onu bu kadar sevdiğimi bilmiyor gibiydi...

Her gece aslında yanımda olmasa da, sanki her gece yanımdaymış fakat bu gece gitmiş gibi özlüyorum.

Sanki her gece kokusunu içime çekerek uyuyordum ve onun kokusunu içime hapsetmediğimde uyuyamıyormuşum gibi, uyuyamıyorum bu gece.

O sadece hastaneden gitti sanıyordum güneşin batmadığı saatlerde.

Ama bu gece anlıyorum ki, o sadece hastanede yalnız bırakmamıştı beni. Gündüzlerimden, gecemden, hayatımdan gitmişti.

Ben kalmıştım geriye, yarım.

Ben kalmıştım geriye.

Yarım...

Kimsem yok diye kendi kendimi üzdüğümde aklıma gelen isimle gülümsüyordum.

Artık tam anlamıyla kimsem yoktu sanki.

Sanki mi? Yoktu işte.

Gece olduğunda aklıma gelen isimden dolayı tebessüm ederdim. İçim ısınırdı.

Artık gece olduğunda aklıma gelen ismi özleyecektim. İçim buz kesecekti.

Seviyor her zerremi.

Kendimi beğenmişlik yapmıyorum.

Seviyor işte.

Nasıl oldu da gitti?

Demek ki, çok seven insan da gidermiş birilerinin hayatından.


***

Sabaha nasıl vardım gecenin uzun yolculuğunda, bilmiyorum. Uyuyamamıştım ya, orası da ayrı tabii.

Katlanılmaz bir acının içerisine atmıştı, kendi elleriyle sevenim. Ve hiç kuşkusuz bilmiyordu benim onu bu denli çok sevdiğimi. Galiba ben bile tahmin edemiyordum bu kadar acı çekeceğimi.

Okula gitmek istemiyordum. Onu görmek istemiyordum, onu görmeyi çok isterken.

Acıkmıştım. Oysa ki sabahları sanki uykumda kahvaltı etmiş gibi acıkmazdım. Kahvaltı yapmazdım. Galiba bu özlem şimdiden iyice arsızlaştı. Midemi bile acıktırdı.

Komidinin üzerinde duran kraker paketini aldım ve pencere pervazına oturdum. Krakeri yemeye başladım, gökyüzünü izlerken. Gökyüzü bile dargındı bana sanki. Pencereme karanlık, öfke dolu bulutlarını göndermişti bu sabah.

Pencere pervazına oturup kraker yedim. Her özleme sigara yakılmaz. Ya da her kadın sigara içmez. 

''Kızım? '' Annemin sesiyle birlikte ürkerek arkamı döndüm. O kadar acı doluydu ki bedenim, kulağım bile sağır olmuştu seslere. Kapının açıldığını duymamıştım.

''Efendim anne? '' dedim kırık bir tebessüm yerleştirerek yüzüme.

 O anneydi ama. Yüzümde gözlerini gezdirdiğinde anlayabilirdi derinliklerde ne acılar yattığını. Bilirdi eğer dudaklarımdan dökülen sözcüklerin titrek dalgasını. O anneydi işte.

''Asel, bu halin beni tedirgin ediyor. Lütfen bugün okula gitme de hastaneye gidelim, '' dedi.

''Gitmem lazım, '' dedim ayağa kalkarken. Sarsılan bedenimin yere düşmesini önleyerek duvara tutundum. Annem büyükçe adımlar atarak hemen yanıma geldi. ''Kızım beni deli edeceksin sen! '' dedi sinirle.

Annem sesini bayağı yükseltmiş olacak ki babam kapıda belirdi.

''Ne oldu İsra? '' dedi.

''Baba bir şey yok. Abartıyor, '' dedim ve annemin kollarından sıyrılıp dolabıma doğru yürüdüm.

''Odaya geldiğimde pencerenin pervazında oturmuş, kraker yiyordu. Gözleri kan çanağına dönmüş. Belli ki ağlamış. Ne olduğunu da söylemiyor Tuğra, '' dedi annem sinirle.

''Kızım? '' dedi babam soran gözlerle bana bakarak.

Ağlamaya başladım, istemsizce. Babam yanıma gelip sarıldı. ''Asel, '' dedi ve saçımı okşadı yumuşacık elleriyle. ''Anlatmasan derdini bilemeyiz. Bize anlatmayacaksın da kime anlatacaksın? ''

''Sinirlerim bozuk. Bilmiyorum nedenini. ''

''Sevgilin mi? '' dedi babam gülümseyerek.

''Hayır. Sevgilim yok, '' dedim dudağımı büzerek. 

''Öyle olsun bakalım, '' dedi inanmadığını kanıtlayan sözleri ileri sürerek. Annem elini alnıma koyup, ''Ateşin de var. Evde ilaç kalmamış. Hastaneye gidelim, '' dedi.

''Tamam anne, '' dedim oflayarak.

''Hadi giyin, '' dedi babam ve odamdan çıktılar. Çaresizce dolabımdan bir şeyler bakınmaya başladım. Havanın soğukluğuna inat göbeğimi açıkta bırakan beyaz bluzumu giymiştim ve altıma da eşofman. Aşağıya indim.

''Geldim, '' dedim annemlere seslenerek.

''Kızım havadan haberin yok herhalde? '' dedi babam gülerek.

''Bir şey olmaz, '' dedim spor ayakkabımı giyerken.

''Hırka al yanına, '' dedi babam ve bana sarıldı. ''Şirkete gidiyorum ben. Hastaneden çıktıktan sonra arayın. Habersiz bırakmayın. ''

Babam çıktıktan sonra annem, ''Kutay'ı mı arasak? Bizi bıraksın, '' dedi.

''Olur, '' dedim. Beni unutmuştu beyefendi. Özlemiştim. İyi olur.

''Ben sana süt getireyim. Sende Kutay'ı ara, '' dedi ve içmek isteyip istemediğimi sormadan mutfağa gitti. Rehberden Kutay'ı bulup aradım. Çok geçmeden açtı.

''Efendim? ''

''Kutay, hastaneye gideceğiz. Babam işe gitti. Annem diyor ki Kutay'ın işi yoksa bizi bıraksın, '' dedim aynada kendimi süzerken. Hiç makyaj yapmamıştım. Yüzüm çok solgundu.

''Sen kimsin? '' diye sordu.

''Dalga mı geçiyorsun? '' dedim gülerek.

''Ne dalgası? Kimsin lan? ''

''Asel, '' dedim sinirle.

''Ulan, '' dedi gülerek. Bende gülmeye başladım. ''Lan Aso rehber silinmiş. Daha bugünlerde size uğrayacaktım. Özledim lan! ''

''Bende lan, '' dedim gülerek.

''İşim yok, '' dedi. ''Olsa da gelirdim. Birkaç dakikaya ordayım. ''

''Tamam, '' dedim ve anneme seslendim. ''Anne, geliyor! ''

Elinde süt bardağıyla bana doğru topuklularıyla yürümeye başladı.

''Tamam, '' dedi. ''İç de çıkalım. ''

İğrenerek içtim ve evden çıktık. Kutay gelmişti.

Onu görünce adımlarımı istemsizce hızlandırıp ona doğru ilerledim. Çünkü özlemiştim.

Sarıldık. ''Ulan nasıl özlemişim, '' dedi saçımdan çekerek.

Onun bu sempatik ve çocuksu hallerinin hastasıydım. Annemle de selamlaştıktan sonra arabaya bindik ve hastanenin yolunu tuttuk.


***

Annemin acil bir işi çıktığı için yanımızdan ayrıldı. Ben ve Kutay sıramın gelmesini bekliyorduk, bıkkın bir şekilde otururken.

''Neyin var? '' dedi.

''Hastayım, '' dedim ve ekledim, ''Grip. ''

''Saçmalama allasen. Meriç mi? '' Onun ismini oluşturan harfler Kutay'ın ağzından dökülürken içimde yaşadığım acı, çokça sızı tarif edilmezdi.

''Ayrıldık, '' dedim.

''Biliyorum, '' dedi üzgün ve buğulu bir sesle.

''Nasıl öğrendin? ''

Başını doktorun odasına doğru çevirdi ve ''Hera, '' dedi. Onun başını çevirdiği yöne doğru bende dikkatlice baktım. Hera doktorun odasından çıkıyordu ve arkasında Meriç belirdi. Eğer oturuyor değil de ayakta olsaydım, dizlerimin bağı çözülmüş ve yere yığılmıştım çoktan.

Meriç beni halen fark etmemiş, elindeki reçete diye tahmin ettiğim kağıdı inceliyordu. Hera ise Meriç'i arkasında bırakıp bize doğru yaklaştı.

''Nasılsın? '' diye sordu Hera. 

''İyiyim, '' dedi Kutay soğuk bir tavırla. ''Asel hasta. Onun için geldik. ''

''Nesi var? '' diye sordu. Beni görmezden geliyordu Hera.

''Meriç'e sor o bilir. Hatta ona sormana gerek yok. Neden hasta olduğunu gayet iyi biliyorsun Hera. ''

''Bana bak sürtük, '' dedi Hera ve çenemden tutup kendisine doğru çekti. Kan kusan gözlerle bana bakıyordu, dibimdeydi. Ve gerçekten iliklerime kadar korku sarmıştı bedenimi. Zaten ağrıyan başım daha felaket ağrımaya başlamıştı. Sinirden gözlerim dolmuştu. Elimle kolunu sıktım ve ''Ne hakla böyle bir şey yapabiliyorsun? '' diye bağırdım. Kutay beni yanına çekti. Ve o sırada Meriç bizi fark edip yanımıza hızlı adımlarla geldi.

''İlk başlarda seni gerçekten iyi bir kız sanıp arkadaşlık kurmak istemiştim. Ama insanlara iyimser bakan gözlerim yine beni yanılttı. Kardeşimin hayatına girdiğinden bu yana hep zarar, hep zarar. Mutlu etsen de onu, söke söke alıyorsun mutluluğunu. Allah seni kahretsin! Bir daha kardeşimi rahatsız edip senden ayrı düşme fikrinden caydırırsan sana bu hayatı zindan ederim! '' dedi ve devam etti, ''Ve sen Kutay. Ben sana demedim mi bu kızla yan yana gelirsen ilişkimiz biter diye? Madem beni umursamıyorsun ve bu kızla bu hastaneye gelmişsin, o zaman seni sevmeme rağmen siktir git hayatımdan. Benim kardeşim üzülüyorsa bende üzülürüm. Ve benim kardeşimi üzen kızla arkadaşlık kurmaya devam ediyorsan, bitti. ''

''Abla, yürü gidelim, '' dedi Meriç.

Kalbim çok kırılmıştı. Çok rencide edilmiştim. Ama acının en dibinde konulup çıkış kapılarının kapatılmasını hak ediyordum.

''Asel benim kız kardeşim gibi. Çıkarım hayatından Hera, '' dedi Kutay çaresizce. Ve yine benim yüzümden birileri üzülüyordu. Benim cezalandırılmam yine başkalarının hayatını etkilememe engel olmuyordu.

''Kutay, benim yüzümden sevdiğin kızdan vazgeçemezsin, '' dedim ve ekledim, ''Buna değecek biri değilim. ''

''Kes sesini Asel, '' dedi ve Hera'ya, ''Sen değil miydin Meriç'e Asel'den ayrıl diyen? Ona bu fikri söyleyen sen değil miydin? Sevenleri ayırdın ve beni de senden ayırıyorsun. Bu kadar acımazsız olduğunu bilseydim bağlanmazdım, '' dedi.

''Kutay, sözlerine dikkat et. Ben Asel'den isteyerek ayrıldım. Onun hareketleri bunu yapmama mecbur bıraktı beni. Zor da olsa unutacağım, '' dedi Meriç ve dolu dolu gözlerini gözlerime kitledi. Hemen bakışlarımı yere devirdim.

''Senden ricam Meriç'i üzdüğün gibi başkalarını da üzme. Yine yüz yüze geleceksiniz okulda fakat selamlaşmayın bile, '' dedi Hera ve Meriç'in koluna girdi. İyice uzaklaşmışlardı. Bu acı dayanılmayacak bir boyut almıştı. 

Hiç ummadığım bir durumla karşılaşmıştım hastanede. Ve kendime gelemeyecek kadar da yorgundum. Kutay yorgun bedenimi yardımıyla oturttu.

''Sırana az kaldı, '' dedi. Onun da gözleri dolmuştu. 

''Kutay ben çok kötüyüm, '' dedim.

''Elbet başa çıkacağız. Sana yardım edeceğime söz veriyorum, '' dedi ve gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü, ''Ama sende bana yardım et olur mu? ''

''Sen sırf benim gibi aptal bir kız için sevdiğin insandan vazgeçtin Kutay. Sonuna kadar yanında olacağım. Olduğundan daha yakın olacağım sana. Lütfen sil o gözyaşlarını. Yakışmaz senin gibi güleç bir insana ağlamak. ''

''Unutacağız ya da yeniden gelecekler, '' dedi Kutay.

''Sevdiğin insanın ağzından 'seni sevmiyorum' lafını duymadığın sürece içindeki umut kırıntıları asla tükenmez, '' dedim.

''Unutmak istemiyorum, '' dedi.

''Bende, '' dedim ve ona sımsıkı sarıldım. 

Unutmak zorunda olup, aslında onu unutmaktan korkmak diye bir şey var. Unutmak istersin daha fazla canın acımasın diye. Ama onu unutmaya çalışırken bile o gelir aklına. Unutmaktan, onu bir daha hatırlayamama ihtimalinden korkarsın.

İşte. İşte bu en büyük çaresizliklerdendir.

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 68.5K 55
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
1.1M 16K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
204K 12.5K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
933K 64.9K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...