Han (1. Kitap)

De Husam46

523K 53.6K 6.9K

Buraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Da... Mais

Bilinç oluşumu ve Giriş Bölüm 1
Doğum Bölüm 2
Odadan Çıkış Bölüm 3
Büyücü Bölüm 4
İlk Hocam ve ailem Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Genel Bilgilendirme
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 66.5
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Özet
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93

Bölüm 27

5.5K 582 27
De Husam46

2 gündür bölüm veremedim kusura bakmayın.

Staff : uzun asa demektir. Oyunlar da iki elli silahlar sınıfındadır.

Rod: Kısa asa demek doğru gibi olur. Oyunlarda tek elli silahlar sınıfındadır. Yani diğer eline başka bir silah alabilir ama etki olarak uzun asa kadar güçlü değildir.

Sadece asa yazıyor isem genelleme olduğu içindir.

-------------------------------------------------------------------

Lura ve Rhene 20 kişilik bir ekiple harabelere doğru gitmeye başladılar. 20 kişilik ekip kendi aralarında beşerli kişilerden 4 gruba ayrılıyordu. Bunun sebebi daha iyi organize olabilmekti. Her grubun lideri diğer grup liderleriyle iletişim içindeydi. Gruplarda Tank ve şifacı kesin olarak bulunuyor. Lura(Tank), Rhene(suikastçı), Ayliun(okçu), Karan(savaşçı), Aasha(şifacı) bir gruplar. Lura Aasha'nında ışık küresine sahip olduğunu düşünüyordu. Sebebi oda doğal sarışın değildi. Büyünün etkisi ile sarışın olmuş gibiydi ama baktığında onun elinde sadece uzun asa var ve zırh yerine kumaştan kıyafet giydiğini görüyor. 

Ayliun'e sormak için yaklaşıyor. "Ayliun Aasha da bir ışık küresine sahip değil mi?" 

"Evet ne oldu ki?" dedi Ayliun.

"Peki o neden kumaş giyiyor ve ellinde uzun asa var. Bunu anlayamadım."dedi Lura.

"Sana Batagar öneri olarak bile sunmayı geç hiç bahsetmedi değil mi?" dedi Ayliun.

"Neyden bahsetmesi gerekiyordu?" dedi Lura.

"Işık küre sahipleri ikiye ayrılır. Biri tank diğeri şifası. Tank olan senin gibi dövüş eğitimleri ve ışık büyüsünde kalkan ve saldırı büyüleri öğrenir, uzmanlaşır. Bildiğin gibi şifa büyülerinde ışık büyüsü en güçlüsüdür. Genelde ışık büyüsüne sahip kadınlar şifacı olurlar. Çünkü tank olmak için kas gücü de gerekmekte. Asalar büyü gücünü artırdığı için şifacılar asa kullanırlar." dedi Ayliun.

Lura şaşırmış bir şekilde Ayliun'e bakıyordu. Kimse ona bundan bahsetmemişti. Kendisi de bir kaç şifa büyüsü biliyordu ama ciddi yaraları anında iyileştiremezdi. Gerçi kendisi tank olmaktan memnundu. Bu sayede efendisi daha iyi koruyabilecekti.

------------------------------------------------------------------

Grup şimdi bir ormanın içinden geçiyordu. Ormanın içinde ki yol bayağı iyiydi. Sebebi Giam İle Geenois arasında olması ve Giam'ın aslında bir maden şehri olmasından kaynaklanıyordu. Giam dağlık bir arazide olan şehirdi. Etrafındaki dağlar mineral ve maden olarak çok zengindi. Giam'dan çıkan madenler Geenois'e gelir deniz yoluyla dış dünyaya satılırdı. Bu yüzden krallık iki şehir arasındaki yolla çok önem vermekteydi.

Rhene Lura'nın yanına gelerek " Ben biraz çevreyi kontrol ederek geleceğim bir şeyler bulursam yada burada bir şeyler olursa zihin taşı kullanalım." dedi. Lura daha cevap bile veremeden gözden kayboldu. Lura içinden gerçekten çok hızlı dedi. Birliğe ilk geldikleri an ile şimdiki arasında dağlar kadar fark vardı.

------------------------------------------------------------------

Abum müzayede tohumları isteyen 3 kişiden biriydi. Riske girmemek için 30 altın diyerek tohumları almıştı. Tohumları direk kenar mahalledeki atölyeye götürdü. Juniper'in Abum'dan istediği malzemelerin son parçaları da bir hafta önce teslim edilmişti. Abum içeri girdiğinde atölyede büyük cam fanuslar, fanusların etrafında bir çok ışık ve ateş küreleri, yan tarafta büyük kazanlar, kazanların üstünde fanuslara doğru giden borular vardı. Juniper'e gönderdikleri 1 erkek 1 kadın köle iyi çalışıyorlar anlaşılan. Juniper tohumları gördüğünde istemsizce heyecanlanmıştı. Şimdi hep hayalini kurduğu araştırmaları yapmak için tek engel tohumlardı onlarda az önce gelmişti. Artık hiç bir engel yoktu ve biran önce araştırmalara başlaması gerekiyordu.

Atölyenin kapısı açıldı ve içeri Han girdi. Herkes Han'ı görünce kendine bir bakıp toparlandılar.

"Abum durumlar nasıl bir terslik var mı?" diye sordu Han.

"Hayır efendim. Tohumları da getirdim. Sizi gecenin bu saatinde getiren şey nedir efendim." dedi Abum.

"Durumları kontrol için geldim. Juniper bana araştırmalarının başardığını ne zaman söyleyebilirsin."dedi Han.

"Efendim kesin olarak bir şey söyleyemiyorum maalesef" dedi Juniper.

"Okuduğuma göre bu bitkinin tohumdan çıkıp yeşerme süresi 1 haftaymış. Ürün elde etmesi 1 ay sürüyormuş. Yeşillenmesi demek başarıyoruz demektir. Buda 1 hafta demek ben sana 2 hafta veriyorum. Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın... Siz iki köle sizde bu esnada Juniper'e yardım edeceksiniz. Aynı zamanda bitkiler hakkında bilgi öğrenmek için okuyacaksınız ve Juniper'e soracaksınız. Anlaşıldı mı?" dedi Han. İkisi de korkarak kafalarını salladılar. Han'dan görünüş olarak korkutucu gelmese de gizeminden korkuyorlardı. Abum gibi zengin 5 korumalı bir insan el pençe oluyordu bu çocuğun yanında. Buda onların Han'dan korkmasına sebep oluyordu.

"Abum köle şehirdeki ve karaduvardaki köle ticaret yerlerine haber bırak dryad ve orman elflerinden köle satışa çıkar ise alalım. Hatta şehirde mevcut olan dryad ve orman elfi kölelerini ve sahiplerini araştır. Belki bize satmak isteyen olabilir yada kölesi işimize yarar ise zorla satın alırız..." dedi Han.

"Peki efendim. Hemen haber sallıyorum ve araştırmaya başlıyorum." dedi Abum.

------------------------------------------------------------------

Rina, Caulba ve diğerleri akşam yemekleri yedikten sonra sohbet ederken kapıları yumruklandı. Kapının yumruklanması hepsinde bir korkuya sebep oldu. Evin en büyük erkek çocuğu olarak Adil kapıyı açtı. Dışarıda 3 kişi vardı. ikisi koruma diğerisi flarlı takım elbiseli, yaşlı, zayıf, soylu gibi durun biri. "Ben köle ticaret merkezi başkanı Breton" dedi. Adil durumu anlamıştı. Rina için gelmişti bunlar melez de olsa elfler çok değerliydi.

"Duyduğuma göre melez bir elf yaşıyormuş burada. Onu bana satmaya ne dersiniz?" dedi Breton.

"Hayır asla olmayacak böyle bir şey. Şimdi gider misiniz lütfen" dedi Adil.

"Genç adam henüz ne kadar para teklif ettiğimi duymadın ama 100 altın teklif ediyorum size" dedi Breton. Breton herşeyin para ile satın alınabileceğine inan biriydi. Her şeyin, herkesin bir parası olduğunu düşünüyordu. Adil parayı duyunca gözleri açılmıştı. Bu para ile evdeki herkes hayatları boyunca rahat yaşayabilirlerdi. Breton Adilin yüzündeki ifadeyi görerek sırıtmaya başladı.

Adil kekeleyerek "Hayır Rina satılık değildir." dedi. İçeridekiler de kapıdaki kim diyerek kapıya geldiler. Hepsi Rina için teklif edilmiş parayı duymuşlardı. Herkes içinde tereddüt ediyordu. Bugün pirinç lapası yemişlerdi. Fakat eğer bu parayı alırlar ise bir daha pirinç lapası yemek zorunda kalmayacaklardı. Caulba lafa girerek "Rina satılık değildir." dedi. Herkesin karmaşık düşüncelerini birazda olsa söndürmüştü. Sonuçta bunu Rina'ya yapamazlardı.

"Kusuruma bakmayın hanımefendi. 100 altın değil. 130 altın demek istemiştim" dedi Breton gülerek. Herkes bir kez daha düşüncelere daldı. Çoğu kişi teklifi kabul etmek istiyordu ama kimse cesaret edemiyordu. Rina ailesi gördüğü kişilerin gözlerinde ki kararsızlığı görünce korkmaya başladı. Yavaşça arka tarafa giderek bir bez parçası ile örtülmüş pencereden kaçmaya çalıştı. Ama Adil cesaret ederek parayı kabul etmişti ve tam kaçarken yakalanmıştı. Rina'yı evden götürürken Rina "bırakın beni... lütfen yalvarıyorum... bırakın beni..." diyordu. Kimse Rina'nın suratına bakacak yüz yoktu. Hepsi kafalarını eğmiş Rina'nın götürülüşünü izlememeye çalışıyordu.

Abum Rina'ya zihin taşı vermişti. Rina'dan onu saklamasını bir sorun olduğunda haber vermesini istemişti. Rina eğer yırtık ayakkabısına ulaşabilir ise Abum'a haber verecekti. Kesin olarak Han onu kurtarmaya geleceğine inanıyordu. Bir kere kurtarmıştı ve artık arkadaşlardı. Gerçi ailem dediği insanlar az önce onu satmışlardı...

Rina at arabasının arkasına bağlandıktan sonra güç bela taşa ulaştı. "Abum abi götürüyorlar. Köle yapacaklar" diye ağlamaya başladı. Abum gelen sesin Rina olduğunu anlayıp tamam seni kim aldı nasıl aldı nereye götürüyorlar diye soru yağmuruna tutmuştu. Rina kekeleyerek durumu anlattı. Abum Rina'nın tarifi üzerine kimin kaçırdığını biliyordu. Hemen efendi Han'a haber vermesi gerekiyordu ama birazda korkuyordu en son hiddetin bedeli çok ağır olmuştu fakat yapacak bir şey yoktu.

"Efendi Han, bir sorunumuz var efendim." dedi Abum.

"Ne oldu bitkiyle ilgili bir sıkıntı var" dedi Han biraz sinirli bir ses ile.

"Hayır efendim. Rina'yı ailesi köle olarak satmışlar." dedi. Han kaçırılmış olsa bu kadar sinirlenmezdi fakat satılmak...

"Nereye götürüyorlar. Kim almış? Bana her şeyi anlat geliyorum şimdi" dedi Han.

Continue lendo

Você também vai gostar

Gece'ci Ateş De ElsuMay0606

Ficção Adolescente

23.8K 1.3K 44
********** "Benden kaçamazsın teslim ol" Diye bağırdım, boş depoda sesim yankılanıyordu. Önümdeki adam kaç aydır peşinde olduğumuz yeraltının en tehl...
234K 21K 75
Nasıl pişman olacağınızı sadece sizler belirleyebilirsiniz.. Her zaman bir seçenek daha vardır değil mi? Sonuç belli fakat ilerlediğiniz yolu s...
59.1K 2.3K 100
Neden isim bu biliyor musunuz...? Biraz düşünün lütfen..... Çünkü kadınların sevdiği çiçek genel olarak papatyadır.... Ve siz beyler.... Sizce bir ka...
3.4K 256 45
Kader, kader gerçekten var mıydı? Şahsen ben inanıyorum sonuçta bu dünya o zaman bu kadar sıkıcı olmazdı değil mi? Işığın , yıldırımın, canlıların y...