Han (1. Kitap)

By Husam46

523K 53.6K 6.9K

Buraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Da... More

Bilinç oluşumu ve Giriş Bölüm 1
Doğum Bölüm 2
Odadan Çıkış Bölüm 3
Büyücü Bölüm 4
İlk Hocam ve ailem Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Genel Bilgilendirme
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 66.5
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
Bölüm 70
Bölüm 71
Bölüm 72
Bölüm 73
Bölüm 74
Bölüm 75
Özet
Bölüm 76
Bölüm 77
Bölüm 78
Bölüm 79
Bölüm 80
Bölüm 81
Bölüm 82
Bölüm 83
Bölüm 84
Bölüm 85
Bölüm 86
Bölüm 87
Bölüm 88
Bölüm 89
Bölüm 90
Bölüm 91
Bölüm 92
Bölüm 93

Bölüm 8

6.7K 688 42
By Husam46

Bölüme başlamadan bir kaç bilgi vermek iyi olacağını düşündüm.

Törü: Töre-Türk örf ve geleneklerinin kesin hükümleri birliğidir. Orhun kitabelerinde töresiz bir devlet veya topluluk olamayacağı belirtilmiştir. Bundan hareketle eski Türklerde kanunsuz veya hükümdarın şahsî iradesine bağlı bir yönetim şekli olmamıştır. Dolayısıyla kağanlar emirlerini, yargıçlar kararlarını töreye göre vermişlerdir. Yani halk doğrudan doğruya töre'nin himayesindedir. (ahlâkî, sosyal, siyasî birçok prensip koymuş.)

Birde orada bir cümle var çok beğendiğim bir cümle olduğundan direk aldım.

--------------------------------------------------------------------------------------------

Ne olduğunu anlamaya çalışırken çiftliğin etrafında adamlar belirmeye başladı. Artık tarif edemediğim sesi biliyorum. Her o ses olduğunda bir adam beliriyor. Nasıl bir anda belirdikleri anlayamıyorum. Daha önce nasıl fark edemem hemde o kadar kişiyi. Bir ilginç olan şey ise bu adamlar hem korku hemde heyecan içinde olmaları. Koşarak çiftliğe gitmem gerektiğini artık biliyorum ve koşmaya başlıyorum. Bu esnada babam ve annemin kokusunu arıyorum. 10 dakika sonra kasabanın olduğu kısımdan büyük bir kurt sürüsünün geldiğini fark ediyorum. Bunların arasında 7 tanesi insan gibi ama çok hızlı ilerliyorlar. Şuan önemli olan o değil acilen annem ile babamın yanına gitmem gerek. Çiftliğe 10 dakikalık mesafem kaldı ama hala annem ve babamın kokusu yok korkmaya başladım. Bir el beni bir anda ağacın üstüne çekti. Neye uğradığımı şaşırıyorum. Çeken babammış. Koyu siyah bir kürenin içindeyiz. Annemin gözleri tamamen açık mavi parlıyor. Bana sarılıyorlar. Aelath da buradaydı elinde bir ateş yanıyor ve küreyi aydınlatıyordu.

"Kaçmamız lazım" diyor annem.

"Nasıl kaçacağız? Bizi ışınlayamıyorsunuz." diyor babam. Üçü de sinirli ve korku içindeler. Bir süre sessizlikten sonra babam beni tutup konuşmaya başlıyor.

"Oğul, sana törümüzü öğretemediğim için, iyi bir babalık yapamadığım için, büyürken yanında olamayacağım için, hayatta karşına çıkacak zorluklarda yardımcı olamayacağım için özür dilerim. Güçlü bir erkek ol. Sevdiklerini koru, sana  güvenenleri asla aldatma, sırtından vurma. Merhametli ol ama kendin ve doğrularından ödün verme. Özün sözün bir olsun. Yanındakilere ve altındakilere asla zulüm etme. Özgür ol. Bir kurt asla köle olmaz." dedi babam. Bunları derken gözleri doluydu ama sesi kalın ve ağırdı. Annem de babamın konuşmasını duyunca ağlamaya başladı. İçimin yandığını hissettim. Doğduğumda bu kadar yanmamıştı.

"Lycidas neler söylüyorsun? Beraber kaçabiliriz lütfen" dedi annem ağlayarak. Daha da devam edecekti ama akan göz yaşları buna müsaade etmedi.

"Evet anca beraber kanca beraber" dedi Aelath. Babam ne demek istediğini anlamadığım bir bakış attı.

"İlmaelda hayatım, aşkım, çocuğumun annesi sayende hiç mutlu olmadığım kadar mutlu bir yaşam sürdüm. Oğlumuza iyi bak" dedi. Annem o kadar çok ağlıyordu ki konuşmasına devam edemedi. Anneme sarıldıktan sonra devam etti. " Etrafımız sarılmış durumda ben dikkatleri üstüme çektiğim de sizde kaçın" dedi. Ağaçtan atlayarak çiftliğe doğru koşarak gidiyordu.

Aelath'ın yüzü kireç gibi bembeyazdı. Annem hala ağlıyordu ve olduğu yerde kalmış durumda idi. Annemin elini tutum. Tutmam ile beraber kendine geldi. ağaçtan indik. Annem çömeldi bana sarıldı.

"Han oğlum! Beni affet ama ben baban olmadan yaşayamam. Ben onu çok sevdim. Sana karşı iyi bir anne olamadım kusura bakma. Seni bazı şeylerden mahrum bıraktım beni affet. Özür dilerim ama ben gelemem" dedi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

"O zaman bende sizinle gelirim" dedim. Annem bunu duyunca bana tokat attı. Hayatımda ilk defa tokat yemiştim. Yüzü değil ama insanın içini çok acıtıyormuş.

"Sen BABANIN adını yaşatacaksın. Kendi amaçların ailen olacak. Bir gün böyle bir an gelirse sende kendi ailen için ölürsün! Sen Lycidas Khashekhir in oğlusun UNUTMA! Onun adı artık sana emanet şimdi git. Aelath buradan gidin. Hanı alıp git buralardan." dedi annem. Aelath tereddütte olduğunu gördü ve devam etti.

"Lycidas'a olan hayat borcunu Han'ı koruyarak öde. Oğlum annen seni hep sevdi." dedi annem ağlıyordu ama gururlu bir yüz ifadesi de vardı.

Annem babamın gitti yoldan koşmaya başladı. Annemin vücudunun etrafında şimşekler dolanmaya başladı. Tam annemin peşinden koşacaktım. Aelath ağlamaklı gözleri ile bana bakarak vücudumu eliyle kavradı. "Kusura bakma Han seni bırakamam."

Beni omzuna aldı ve koşmaya başladı. Ağlıyordum. Bırak beni diye bağırıyordum. Nasıl bu hale geldik, bu gelenler kimler annem ile babamı bir daha görecek miyim diye düşünürken babamın konuşmasında ki bir kesit aklıma geldi "Bir kurt asla köle olmaz". İşte o an anlamıştım. Babamın ölüme gittiğini anneminde babamı bırakmadığını. Bunları düşünürken kendimi sevdiğim uçurumun olduğu yerde bulmuştum. Meşenin altından sonra en sevdiğim yerdi burası. Beni yere indirdi ve tahtadan bir düdüğü üfledi. Tiz bir ses çıkmıştı. Bir anda babamı ve annemi fark ettim. Açık saydam mavi bir kürenin içindelerdi. Çiftliğin önündelerdi. Sırt sırta vermişler. Savaşıyorlardı. Babam yarı-insan yarı kurt olabiliyormuş. Ve gerçekten çok iri, beyaza yakın gözleri onu çok korkunç yapıyor. Etrafları tamamen sarılmış olduğunu gördüm. İnsanların büyücü oldukları anladım. Anlamadığım bir şeyler söyleyerek. Galiba büyülü sözler bunlar. Peş peşe mavi küreye doğru top şeklinde ateşler, Yıldırımlar, buzdan sarkıtlar gönderiyorlardı. Annemin bir eli havadaydı sanki küreyi tutuyor diğer eliyle de saldırıyordu. Annemin sözler söylemediğini fark ettim. İlk defa büyücü savaşı görüyordum. Annemin yolladığı topa benzer ateşleri çarpan büyücünün anında kömürleşmesine sebep oluyordu. Bir kurt bir anda annemin üstüne atıldı. Saniyeler içinde babamın pençeleri kurdun içinde geçti. Koca kurt iki ayrıldı. Etrafta çok fazla kan fışkırdı. Bunu görünce saldırmayı kestiler. Bunu fark eden annem bir şeyler mırıldandı bir anda gökten yıldırımlar düşmeye başladı. Küre sayesinde annem ve babam zarar görmüyordu ama kömürleşmiş kurt ve insan cesetleri doluydu etraf. Düşmanın iyice korktuğunu fark eden babam küreden çıktı ve kurtları pençeleri ile biçmeye başladı. Köyün yönünden gelen kurt sürü babamın üstüne atladı. 6 tanesi babam gibi yarı kurt yarı insan formunda. Babam çenesini birinin boğazına geçirdi ve parçaladı. Kitaplarda geçen "kan ve ölüm kokulu savaştı" tabirini şuan anlıyordum.

Nereden geldiğini anlayamadığım bir hançer doğrudan annemin kalbine saplandı.

Annemin ağzından bir kaç kelime dökülmeye çalışıyordu. "Lycidas seni seviyo...". Annem cümlesini tamamlayamadan saniyeler içinde yere yığıldı. Annemin kalbi artık atmıyordu. İçimde bir şeyler değişiyordu. Vücudumun her zerresinde öfke ve intikam duygusu vardı. Bir anda çenem ağrımaya başladı sonradan ağzımın içinde de tarif edilmesi çok zor bir ağrı başladı. Ama bu ağrı içimde ki yangının ızdırabın yanında bir hiçti.

Babam annemin yerde yatan cesedi gördü. Bir uluma yaptı "AAAAUUUUU!" ve artık göz bebekleri yoktu. Vahşi olan babam daha da vahşileşmişti. Pençesi ölüm saçıyordu. Kimin neresine değerse orasını paramparça ediyordu. 4 tane yarı kurt babama saldırmakta babamda karşılık vermekteydi. Bir anda babamınkine benzer çok tanıdık bir yarı kurt babamın üstüne atladı. Babam kadar iri olmasa da diğerlerinden iriydi. Aynı babamın rengindendi ve babama benzer bir kokusu vardı. Kahverenginin tüm tonları vücudunda mevcuttu. Babam bir pençe darbesiyle yarı kurdun birini kalbini deşti. Kurtların Gözlerinde korku oluşmaya başladı. babama saldırmaya anlık tereddüt eden anında babamın ellerinde can veriyordu. Babama benzer kurt uluması ile beraber tüm kurtlar saldırmaya başladı. Babam çok yara alıyordu 30 dan fazla kurt saldırıyordu.

Babamın yaptığı mücadele içime işledi. Asla ama asla unutmayacaktım. Benim ezik dediğim adam şuan bir destan yazıyordu. O hikaye kitapları halt etmiş. Ben yaşayan bir efsanenin oğlu olduğumu şimdi anlıyorum. Gurur, acı, öfke, acizlik tüm bunları aynı anda yaşamak sanki vücudum patlayacak gibi hissediyordum.

Bir anda gene nereden geldiğini anlamadığım yıldırımdan bir ok babamın kalbine deldi. Babam bir kaç saniye duraksadıktan sonra saldırmaya devam etti artık. Sadece babama benzeyen kurt ile savaşıyordu. Dakikalar sonra babamın bedeni artık bu durumu kaldıramaz oldu. ve dizlerinin üstüne çoktu. Sonra insan formuna döndü. İnsana dönüştüğünde tüm vücudu kanlar ile kaplıydı kalbinin orada siyah kömürleşmiş büyük bir nokta vardı. Babamın kalbinin yandığını ve atmadığını hissettim. Babama benzeyen yarı kurda insan formuna geçti.

"Abi biliyorum. Eskiden çok atışırdık. Seni sevmediğimi hatta nefret ettiğimi düşünmüşsündür. Her zaman önümde bir engeldin babam her zaman seni sever, abin gibi ol diyerek beni aşağılardı. Sen Khashekhir terk ettikten sonra hayatım daha iyi oldu. Zamanla seni sevdiğimi bile anladım. Dahası iktidarlık gibi bir amacın yok biliyorum ama kusura bakma İktidar gölge kabul etmez abi." dedi. Sesinde bir üzüntü hissettim ama şuan onunla düşünecek durumda değilim.

"Siz kurtlar gerçekten duygusal canlılarsınız" diye bir ses geldi ve bir anda babamın ve babamınkine benzeyen kokuya sahip adamın yanında belirdi. Adamın üstünde bembeyaz, sarı işlemeleri olan bir cüppe vardı.  

" Bu seni hiç ilgilendirmez sen kendi işine bak" diyerek. Dişlerini gösterdi. Belirgin olarak alt ve üste kalın ve uzun köpek dişleri vardı.

" Sakin ol" dedi. Cüppeli adam ve annem cesedinin yanına doğru yürümeye başladı.

Babamın kokusuna benzeyen adam ise yanındaki kurdun birine işaret verdi. Kurt bir çalının oraya gitti ve ağzında kocaman bir kılıç ile geldi. Durumu anlayabiliyordum. Tekrar ağlamaya başladım.

"Bugün bedenim düşer. Ama bir gün yine birilerini adımı diriltir; rûhumu diriltir ve siz yine yenilirsiniz..." Sözleri ile irkildim. Babamın son sözleri idi. Artık ağlamıyordum. Babamın bana ne demek istediğini çok net bir şekilde anladım. Babam o ki son nefesinde bile beni ileride ki hayatım için hazırlayan büyük insan.

Koca kılıç ile babamın kafasını kesti. Ölü olan babamdan hala korktuğu belliydi. Kurtların bazıları insan formuna dönüşmeye başladı.

Beyaz Cüppeli adam annemin kalbinden hançeri çıkardı. Annemi kucağına aldı. Aelath a dönerek "annemi nereye götürüyor?!" dedim. Aelath'ın da ağladığını gördüm. Kendinden tiksiniyormuş gibi bir ifade vardı suratında.

"Lullodust'a götürüyor. Aile mezarlığına defnedilecek büyük ihtimal ile" dedim.

"Kim o adam" dedim. Kızgın, üzgün ve acı çeker halde.

"Walril Z. Ulodhel. Senin dayın. Annenin küçük kardeşi" dedi. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Artık hiçbir şey düşünemiyordum. Sağ kalan cüppeli adamlar, yanmış veya kömürleşmiş cüppelilere dokunarak kaybolmalarını sağlıyorlardı.Sonra Gökyüzünde bir kükreme duyuldu.

"RRROOOAAARRR!" 

Bir yeşil ejderha bulutlardan çıkarak Walril'in yanına indi. Walril annemin cesedi ile beraber ejderhanın sırtına bindi. Ölen cüppeli cesedi kalmayınca onlarda ejderhanın sırtına bindiler. Sonra ejderha havalandı ve Kuzeye doğru uçmaya başladı. Dakikalar sonra gözden kayboldu.

Tekrar babamın cesedine baktığımda cesedin yanına bir çukur açmış olduklarını gördüm. Babamı öldüğü yere gömüyorlardı. Ama diğer kurt cesetlerine dokunarak kaybolmalarını sağlıyorlardı. Babamı gömdükten sonra gitmeye başladılar.

TÜM DÜNYAM ALT ÜST OLMUŞTU. NE YAPACAĞIMI NE YAPMAM GEREKTİĞİNİ ARTIK DÜŞÜNEMİYOR DURUMDAYDIM. SEVMEDİĞİM SANDIĞIM AİLEME ASLINDA NE KADAR BAĞLI OLDUĞUMU ANLADIM. ANNEMİN GÖKTEN DÜŞÜRDÜĞÜ YILDIRIMLARDAN NASİBİNİ ALMIŞ OLAN ÇİFTLİK VE MEŞE AĞACIDA HALA YANIYORLAR. MEŞE KÜL OLDUKÇA BENİMDE İÇİMDE BİR ŞEYLERİN YOK OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM.

Ben meşeyi izlerken ve kendi ezikliğime, güçsüzlüğüme, acizliğime kızarken gökten devasa bir kuş yanımıza indi. Rengarenk tüyleri olan bir kuş...

"Hadi kuşun üstüne bin gidiyoruz" dedi Aelath. Bana bıçağını ver dedim. Tuhaf tuhaf bana baktı "Bakmada ver" dedim. Birden elinde bir bıçak belirdi.

Avucumu keserek yemin ettim kan her kanın göklerin ve yeryüzünün şahitliğinde ANT içerim ki. "BABA ve ANNE sizlere layık bir evlat olacağıma SÖZ veriyorum, BABA bana gösterdiğin doğrulardan ayrılırsam, Tanrılar beni helak etsin. Törü'den ayrılmayacağıma SÖZ veriyorum. İntikamınızı alacağıma SÖZ veriyorum. Sizi yeniden kavuşturacağıma SÖZ veriyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

74.5K 6.1K 31
İyilik her zaman olduğu gibi yenilmişti ve dünyayı yine sevgi kurtaramamıştı. İyiler daima kazanır sözü de yalnızca masallarda kalmıştı. Yunan mitolo...
168K 20.2K 200
Bir Gencin Duygularla Dolu Hayat Hikayesi.... "Neden........ Ben?" "Ben sadece normal bir hayat yaşamak istemiştim. Duyguların bu kadar farklı güçler...
143K 6.2K 14
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
236K 26.9K 109
Bir Webtoon bağımlısı olarak başıma gelebilecek en iyi şey geldi ve bir Webtoon'a (favori webtoon'um) kötülük olarak girdim! Tamam bazı eksileri olab...