DİLSİZ (bitti!)

By cemretrkmn3

1.3M 71K 4K

Hiçbir zaman tam bir aile olamadık biz her doğan çocuğun hakkıydı halbuki sıcak bir yuva, sevgi dolu bir ann... More

1. Bölüm
2:BÖLÜM
3: Bölüm
4:Bölüm
5:Bölüm
6:Bölüm
7:Bölüm
8: Bölüm
9:Bölüm
10: Bölüm
11:Bölüm
12. Bölüm
13. bölüm
14:bölüm
15:bölüm
16:bölüm
17:Bölüm "ASLıNDA"
19:Bölüm
20.bölüm
21"Bölüm "
22.bölüm
23."bölüm"
24."bölüm"
25.bölüm
26.bölüm
27.Bölüm
28.bölüm "yarası salkım"
29.bölüm"işte o zaman"
30."bölüm "
31.bölüm;"Duâ"
32.bölüm;"felekten bir gün!"
33. bölüm "bir nefes kadar yakın bir ses"
34.bölüm " süreç"
35.bölüm
36. bölüm
37.bölüm.
38. bölüm
39. bölüm
ruhun kilidi!🔗
41.bölüm
42.bölüm
43.bölüm
44.bölüm
45.bölüm
46.bölüm
47.bölüm
48.bölüm
49.bölüm
50
51
52
53
54
55.bölüm
56. bölüm
final part1
final part 2
THE AnD
özel bölüm
Son özel bölüm!

18. Bölüm

22.3K 1.2K 29
By cemretrkmn3



ÖNCELİKLE    ÇOK ÇOK  ÇOK  ÜZGÜNÜM🙈🙈  BUNU BİLİN INANIN YAZMAYA FIRSAT BULAMADIM BULDUGUM ILK FIRSATTA DA YAZDIM. NEYSE COK UZATMAYAYIM..

KEYIFLI  OKUMALAR..💛💜

YORUM YAPARSANIZ SEVINIRIM😘😘😘






Her kahır oluş,  yeni bir var oluş. 

Ne yapacaktım nasıl kurtulup, nasıl kurtaracaktım? Ege'nin akan göz  yaşları utancını gizlemiyordu evet Ege,  benden utanıyordu. 
Bir kez daha kahır oldum.
Sevdiğim adam,  yüreğime  koyduğum, yüreğime  dokunmasını  umut ettiğim   adam,  bana bakmaktan bile utanıyordu. Bu beni kahır ediyordu.  Elleri arasında kaybolan kolumu çekerek  göz yaşlarımı sildim. Ben nasıl  konuşamıyorsam,  o da bakamıyordu.

Ege tekrar kolumu tutmaya çalıştı ama izin vermedim. Önünden hızla geçerek yatak odasına çıktım.  Göz  yaşlarım  asileşmiş,  hırçınlaşmış düşüncelerime  karşı geliyordu. Düşüncelerim güçlü dur , aklını  başına al desede duygularım bütün hücrelerimi  ele geçirmişti. Nasıl bir girdaba düşmüştüm,  nasıl çıkacaktım? Aklımı  kaçırmak üzereydim. 

Kapının  arkasına yasladığım  sırtım, bedenime  ağır geliyordu. Dizlerimin  gücünü kaybetmesi ile  yavaş yavaş bükülmüş yere değerken kapıya sürünen sırtım da bir sızı hissediyordum. Dizlerime vuran yumruklarım,  titreyen göğsüm,  akan göz yaşlarım ... 

NE YAPACAĞINI BİLMEMEK.. çekilmez bir girdap.  Bu girdaba girdikçe daha çok dolanıyorsun. Yara aldıkça o yaralar kangrene  dönüyor,  yaralarını  gösterip yardım istedikçe  sinekleniyordu.  

Sadece  nefes alıp vermek,  hayatın acılarını  göğüslemiyordu. Sadece doğmanın insan olmaya,  doğurmanın anne  olmaya  yetmediği gibi. Yaşamak için savaşmak,  mutlu olmak için mutsuz etmek gerekiyordu.  Hayat zalim, ateşten ve cam kırıklarından  oluşan  piç bir yoldu. 

Bu girdapta kalamazdım. Ege'yi çıkarmalı en azından nefes alacak bir delik bulmalıydım.  Bunu ben yapmak zorundaydım.  Şu an Ege'ye  çıkış yolunu gösterecek kişi bendim. Bu kara delik de nefes alacak bir alan bulmalıydım. Lanet olsun ki kendime gelmek zorundaydım.

Birden başımı kaldırdım. Kendime gelme vaktim gelmişti. Ayağa kalkmalı ve iki eksik beden birbirimize sahip olmalıydık. Ege ile iletişime geçmeliydim ama nasıl?  Ege aşağı katta mutfakta kalmıştı.  

Bir çıkar yol olmalıydı... 

Birden pazar yerindeki teyze belirdi gözümün  Önünde,  ayağa kalktım. Biraz ilerlerleyip  sırt üstü   kendimi  yatağa bıraktım. 

Kader, iki insanın  birbirinin kaderi olması...

İçimden  geçen bu cümle  kalbimde ince bir sızıya sebep oluyordu.

Kaderimiz,  hederimize sebep olursa bunu yorgun yüreğimiz kaldırır mıydı?

Kaderin içinde heder olmak...

Kaderle savaşılır mı?  Ya kaderimde  heder olmak varsa! 

Ama herşeyi  göze almak zorundaydım.  Ya siyah olup karanlıkta  kaybolacaktık yada beyaz olup birbirimizin masumiyetine kefil olacaktık. Ama asla ve asla gri bir toz bulutu olup ilk gelen rüzgarda dağılmayacaktık.

Gitmek fikri,  onu yalnız bırakıp kaçmak fikri aklımın ucundan bile geçmiyordu. Acıyı göğüslemeye onun için savaşmaya hazırdım. Peki ya Ege! 

Onun ne düşündüğü bilmemek beni durduran tek şeydi.  

Içimde  ilmek ilmek açılan, boğazıma acı  bir tat bırakan bir his belirdi. Annem!  Şu  an ona ne kadar ihtiyacım  vardı  hal bu ki !  Beni satmıştı. Satılmıştım!  Belkide herşeyi biliyordu. Onunla yükleşecek gücüm yoktu.  Onun benim için yapacak bir şeyi olduğundan şüpheliydim. Annem benden çoktan vazgeçmişti. Artık kendi kaderime kendi izlerimi bırakmalıydım.
Ah anne!  Çok mu yük oldum sana,  hayatını mı çaldım?  Sevmediğin bir adam dan sana kalmış bir yük,  sırtında taşıdığın bir kambur muydun?  Oysa anne sana ne kadar çok ihtiyacım vardı. Sıcak kucağına,  nasırlı ellerine.  Seni yoran ben miydim anne?  Kafamdaki sorular büyüdükçe  içimdeki  boşluk bir uçuruma dönüyordu.  Her şey zordu, benim hayatımda her ilmek zordu ama  en çok hep,  her zaman,  her yerde kimsesiz olmak koyardı bana;  ilk okula giderken,  karnesini almış sevinçle annesine babasına koşan çocukları izlerken lise de mezun olduğum  gün  herkes annesinin babasının,  arkadaşlarımın  yanında  heyecanına ortak olduğunu üstlerinde ki özenle seçilmiş kıyafetlerini büyük bir sevinçle taşırken onları üstümde bir kot bir tshirt onları izlerken anlamaliydim bunun benim kaderim olduğunu kimsesizlik bir kader di benim kaderim.

Boğazımdan  çıkmayan hıçkırıklar, nefes alış verişimin hızlanması  ne kadar uzun süredir agladığımı bilmesem de hissetmesemde başıma  giren ağrı artık dur diyordu. 

Ağrılar içinde ayağa kalkmaya çalışmak,  karanlık  içinde bir umut ışığı aramaktı. Ama hayat her yerden yaralamıştı.  Yetim,  Dilsiz,  üvey kız şimdide yetim olan Gurur'u...

Biraz ilerleyip aynanın önündeki  kağıt kaleme uzandım. Kendimi ifade edeceğim tek yol olan kelimeler dilsiz  kelimeler...

Yere çöktüm. Sırtımı yatağa yasladım. Gözümden akan yaşları kolumla sildim. Saçlarımı  geri atıp,  burnumdan derin bir nefes aldım. Uzun süre ağladığımı göz yaşlarımı  silmeme rağmen bulanık gördüğüm gözlerimden ve ağrıdan  kırpmakta zorlandığım göz kapaklarımdan anlıyordum. 

Aklıma gelen tek şey buydu;  elimden gelen herşeyi yapmalıydım.  Korkmak,  kaçmak bana göre değildi. 

***

Uzun  bir mektup yazdım Ege'ye kelimelerin kısa, anlamlarının  uzun olduğu ve bir tek onun anlayabileceği.   Aynanın  önüne bırakmaya karar verdim. Ama ya odaya hiç gelmezse!  Bu mektubu görmeye mecbur oysa.  Telefonu elime alıp Elif'e sabah benimle buluşması  için bir mesaj attım.  Bir yerden başlamalıydım.  Eğer Ege kabul  etmezse ne yapacağımı düşünürken yanımda biri olmalıydı. Ve şu an Elif'den başka kimse yoktu. Onu da tanımıyordum ama  içimde ki ses ilk defa birine güven diyordu. Ben anneme bile güvenememiş bir insanım arkadaş da kim?  hızlı kararlar alıp çabuk uygulayamaya  koyuluyordum belki boşa  çabalıyorum  belki bizim sonumuz gelmişti. Herşey buraya kadardı. Hızlı bir şekilde banyoya girip elimi yüzümü  yıkadım. Odaya girip üstümü  değiştirdim.  Sabah ezanı okunmaya başladı. Ne zaman sabah olmuştu. Ege uyanmadan mektubu bulacağı  bir yere bırakıp  çıkmalıydım.  Yatak odasında yerde duran çantamı  alıp aynanın  önündeki  Ege'nin bıraktığı  paradan da bir miktar aldım ve sessiz adımlarla merdivenlerden indim yazdığım mektup kağıtlarını üst üstte  koyarak ikiye katladım. Kesin çözüm  ayakkabısının üstüne bırakmaktı başka çarem yoktu. Bunu yapmak zorundaydım. Ona ulaşmak varlığımı  kabul ettirmek zorundaydım. Ege'nin hayatında nerdeyim, nasılım, kimin ve ne olarak devam edecegimi bilmek zorundaydım. Bazı şeyler belirsiz kalsada ben nerede kalacağımı  bilmek zorundaydım.  Içimdeki  asi Gurur yine gün  yüzüne çıkmış akıntının tersine doğru  bütün  duygularma kürek çekme  emrini çoktan  vermişti.  Asi Gurur  severdi kanı,  kan kokusunu,  kanatmayı. Asi Gurur derin yaraları da severdi o yaraları açanları da çünkü  en yakınları idi hep o yaraların mimarları,  mühendisleri, işçileri  o yaraları  Gurur da bırakmak  için canla başla çalışmışlardı.

Yazdığım notu ayakkabısının üstüne  bırakarak sessizce kapıyı çektim. Derin bir nefes alıp dik,  dar, mermer  merdivenlerin trabzanalrından tutarak aşağı indim. Dışarıya çıktığında tatlı bir esinti vardı. Yaz esintisi yağmur  yağacaktı belliydi hava aşkı çağırıyordu  ben ise Ege'yi....


Her adımım  da onu düşünüyordum. Ona yazdığım  satırları...

MEKTUP... 






Balık yüksekten korkar mı? 


Sence?

Bence;  yaşamadan bilemez bence o derinleri bilir. Karanlık soğukları,  renkli mercanaları. Çok bilirim Ege ben,  çok saçmalarım. 

Bakma dilsiz olduğuma,  sevin bence! 

Yine saçmalamaya başladım bile bak!  Ege,  özür dilerim. Neden bilmiyorum ama özür dilerim...
Özür dilerim. Bana böyle davranmanı gerektirecek ne yapıtımsa özür dilerim... 




Seni özledim Ege....











Zaman Ege! Birazcık sabır,  her  ikimizede gerekli olan tek şey bunlar. 




Bana sabır edip,  Birazcık dayanamaz mısın? Senden sadece güler yüz,  sıcak bir sarılış istesem çok mu şey istemiş olurum. 

Bana düşman gibi bakmayan gözlerini özledim Ege!

Koruyup kollayan kollarını özledim.

Acıdan çekip çıkaran ellerini özledim.

Ben,  Bana ait olan Ege'yi özledim.

Seni özledim.

Bana geri gelemez misin?

İki iyi anlaşan dost olamaz mıyız?

Korkuyorum Ege,  sensiz kalmaktan,  tekrar tarifsiz acılar yaşamaktan korkuyorum.

   Ege,  Beni duyamaz mısın? 

Konuşan dilim olmanı istesem,  çok mu bencilim?

Yorgunum Ege,  bu yorgunluk geçer mi?  En  önemlisi şu aralar sensizim,  bu sensizlik geçer mi?

Bana geri gelemez misin? Sana ihtiyacım var.  

Sen konuşmak isteyene kadar seni üzen,  seni düşündüren şeyleri yokmuş gibi davransam, kimseye birşey belli etmesem,  bu dünya da sadece sen varmış gibi yaşasam! Yinede benimle mutluluk oyunu oynamaz mısın?  

Bir çıkar yol bulamıyorum Ege,  bütün yollarım sana çıkarken,  senden kaçamıyorum. Sende benden kaçmasan olmaz mı?

Çok soru soruyorum değil mi?  Ne olur benden bıkma Ege. Biraz yanımda olsan yeter aslında. 

Belki tesadüf değildir,  ikimizin bir araya gelmesi.  KADERİDİR ikimizin,  kaçınılmaz.





Biz de yüksekten korkar mıyız  Ege?  Ne dersin denemeden bilemeyiz sanki...


Dener miyiz?

Bana gelir misin?

Benim bi çare  hayatıma misafir olur musun? 

Seni bekliyor olacağım Ege akşam olduğunda evimize beraber dönmek  istersen seni beni ilk bulduğun kalbimi  ilk gördüğün ,  ilk kaçırdığın yerde bekliyor olacağım  beni  bul Ege?  Gelmezsen  seni bir daha rahatsiz etmeyeceğim  söz veriyorum.  Zamansız girdiğim,  izinsiz konakladığım hayatında devam etmek için senden izin istiyorum Ege.


Seni özgür bırakıyorum Ege...

***







Evden çıkıp hızlı adımlarla yürüyor arada nefesim  kesilene kadar koşuyor sonra tekrar yürümeye başlıyordum Ege'nin beni bulmama bana gelmeme ihtimalini beni  istememesi  durumunu  düşündükçe  akan  göz yaşlarımı  durdurmaya çalışıyordum.

Ege bana gelmeliydi! 

Başka çıkar yolum yoktu. İleride çarşının içinde elinde telefon ile bekleyen Elif'i görünce aniden durdum  göz yaşlarımı  silip. Ellerimin  içini  yüzümde gezdirdim. Biraz sakinleşip,  adımlarımı   yavaşlattım.

Elif'den bana sırdaş,  arkadaş  olur muydu?  Bilmiyorum ama şu  an beni dinleyecek olan tek kişi oydu.

Yanına  yaklaşıp elini omzuna koydum. İrkilerek aniden bana döndü.  Korkmuştum onu belliydi. Ama beni görünce "ah!  GURUR, SEN miydin?  " diyerek içten bir şekilde sarıldı. Ellerini sırtımda birleştirip aysıyla ufak darbeler bırakmaya başladı.

Anne gibiydi!  Sıcak şefkatli, içtendi  sanki.

Gözlerim perde perde olmaya buğulanmaya başladı. Sonunda yer ayaklarımın  altından kayarken Elif'in tiz sesi kulaklarımda çınladı.

"GURURR! ..... "

Continue Reading

You'll Also Like

49.1K 1.8K 19
Sevdiğinde gözü önünü göremeyenlerdendim. Bundandır ki aldatıldığımı isteme merasimimde öğrenmiştim. Daha doğrusu kabul edebilmiştim. Sevdiğim adam...
935K 55.8K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
66.3K 2.8K 11
Merdivenleri çıkarken söylenmesi ile sesli kıkırdadım. Evin kapısına geldiğini anahtar ile açmaya çalışmasından anladım. Dizine koyduğu kalçam ile iç...
153K 9.8K 25
Ailesini ve beyliğini zalim Leo'nun elinden kurtarmak için Duru'nun bir mektup ulaştırması gerekiyordu. Bu onların son şansıydı. Lakin mektupta yazan...