HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamam...

By lazKizi_61_

789K 40K 6.2K

01.06.17* Romantizm #36 * Aşk, edep ile güzeldir... ***** Uzun yıllardır sürüp giden bir arkadaşlık. Bu arkad... More

«HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI~Tanıtım
«H.K.D.~1
«H.K.D.~2
«H.K.D.~3
«H.K.D.~4
«DUYURU...»
H.K. D.-5
<H.K.D.-6
<<H.K.D.-7
ALINTI...
«H.K.D.~8
«H.K.D.~9
«H.K.D.~10
«H.K.D.~11
12~Alıntı
«H.K.D.~12
H.K.D.-13
Alıntı~14. bölümden
«H.K.D.~14
«H.K.D.~15
«H.K.D~16/Alıntı
«H.K.D.~16
«H.K.D~16/2
«H.K.D.~17/1
H.K.D.-17/2
«H.K.D. ~18
«H.K.D.~19 ALINTI
«H.K.D.~19
H.K.D.-19/2-ALINTI
H.K.D. 19-2
H.K.D. 20-Alıntı
H.K.D.-20
H.K.D.-21/ALINTI
H.D.K. 21-ALINTI/2
«H.K.D. ~21»
°H.K.D.~22~
<H.K.D.-23 Alıntı
H.K.D.-23
<H.K.D.-24>
H.K.D.-25/Alıntı
<H.K.D.-25>
~H.K.D. 26/Alıntı~
<H.K.D.-26>
H.K.D.~27
H.K.D.-28-
-H.K.D.29-
-H.K.D. 30/Alıntı-
-H.K.D.30-
*H.K.D./31
H.K.D./32
H.K.D.-33-
H.K.D./34
H.K.D.-35-♡
H.K.D.*36*
H.K.D./37
H.K.D./38-ALINTI
H.K.D./38
MUTLU BAYRAMLAR...
H.K.D./39
H.K.D./40
H.K.D.\42
H.K.D./43
H.K.D./44
H.K.D./45
H.K.D./46
HKD/47
HKD/48
HKD/49
HKD/50
HKD/51
HKD\52
HKD/53
HKD/Alıntı
HKD/54~I
HKD/54~II
HKD/55
HKD/ 56
HKD/57/1.part
HKD/57/2. Part Alıntı
BİR DAKİKA BAKAR MISINIZ😉
HKD/57/2
HKD/58/Alıntı
SİZE BİR HABERİM VAR👀✋
HKD/58/ 1.part
Bir saniye toplaşabilir miyiz?
HKD/58/ 2.part
❗SAADET ÇIKMAZI'ndan Haber Getirdim❤🌼
GİZEM VE DEVRAN...❤
59.Bölüm/Alıntı...
59/1 Bölüm
59/2 Alıntı ve Bölüm Bilgisi
HKD/59/2
Gizem ve Devran Severler Toplaşın😂💙
HKD/60/ Alıntı
HKD/60/1.Part
HKD/ 60-2 /ALINTI
Mutlu Bayramlar
HKD 60/2. Part
AŞKLAMBAÇ Severler Burada mı?
HKD 61. Bölüm(Final) Alıntı
HKD/ 61/ ALINTI ~II~
HKD/61. Bölüm/ Final
💕Açıklama ve Teşekkür💕
🔔AŞKLAMBAÇ'TAN HABER VAR🔔
🐣BİR DAKİKANIZI ALABİLİR MİYİM?🐣
🍄Aşklambaç Günleri...🍄
🍁HKD KAPAK FOTOĞRAFI 🍁
⭐Sizleri AŞKLAMBAÇ Okumaya Davet Ediyorum⭐
🌺Sonradan Okuyanlar İçin NOT🌺

H.K.D./41

8.7K 449 73
By lazKizi_61_

Selamun Aleykum öncelikle 😇

cigdemugur SumeyyeDmrkrn blackpearl_112 canlarım :)

okuryazargizoli bebeğim :) 

Hepinize ithaf olsun bu bölüm :)

Sonunda beklenen düğün bölümüyle geldim. Umarım ki beklediğinize değecek bir bölüm olmuştur. Bugün memleketime gidiyorum. Sizi bölümsüz bırakmayacağım ama merak etmeyin. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar 😉😘 Hepinizi cok seviyorum. Yorum ve voteyi unutmayın..

Yazar: Meh-Pare
Bölüm: 41 (Düğün Zamanı...)
Genç kız sabahın ilk ışıklarıyla evde başlayan hengameden nasibini alıp gözlerini araladı. Oturur şekle geçip odasında aceleyle bir şeyler yapmaya çalılşan arkadaşlarına bakıp güldü. Bir içeri bir dışarı girip çıkıyorlar, ara sıra küçük  tartışmalar yaşıyorlar, tekrar uzlaşıp yaptıkları işe devam ediyorlardı.
-Ay şuna bakın uyanmış hala kalkmıyor. Ben evleneceğim sanki, diye odaya giren annesine göz devirdi.
-Ama anneciğim...-
-Sus! Laf yetiştirme anneye kalk çabuk. Kuaför geldi aşağıda bekliyor. Hazırlanın da saçlarınızı yapsın, dedi. Genç kız kalkıp banyonun yolunu tuttu. Güzelce duşunu aldıktan sonra bornozunu giyerek odasına döndü.
-Zümra hadi canım elbiseni yatağına bıraktım giyinince haber ver kuaförü göndereyim, dedi Gizem.
-Baktın mı elbise nasıl olmuş? Diye sordu merakla.
-Çok güzel olmuş. Dayanamadım baktım vallahi. Meryem teyze onu üzerinde görünce çok duygulanacak. Hadi giyin de kendin gör, dedi ve aşağıya indi.
Odaya girip yatağın üzerindeki askıyı eline alarak elbiseyi kılıftan çıkardı. Hayran bakışlarıyla elbiseyi inceledi. Aşağıdan gelen sesleri duyduğunda hemen giyinmeye başladı. Odanın kapısı tıklanıp içeriye Gizem ve Hülya'yla birlikte tanımadığı iki bayan daha girdi. Kızlar onu elinden tutup ayağa kaldırarak etrafında döndürdü.

-Çok güzel olmuş ya! Dedi Gizem hayranlıkla. Hülya ise onu onaylarcasına başını salladı. saçı ve makyajı yapılmaya başlandı hemen sonra. Ensesinde toplanan saçları sade ama şık bir topuz yapılırken yüzüne çok hafif bir makyaj  yaptırdı sadece. Her şey bittiğinde odaya giren annesi kızını aynanın önünde kendisini incelerken buldu. Üzerindeki elbiseyi fark edince gözleri dolarak kızının yanına gelip elinden tutarak döndürdü.
-Benim adı gibi Melek kızım! Bu benim...-
-Evet annem senin gelinliğin. Üzerinde birkaç küçük değişiklik yaptırdım ama, olmuş mu?
-Zümra, kızım çok yakışmış! Beni ne kadar mutlu ettin anlatamam bebeğim, dedi gözünden bir damla yaş süzülürken kızına sarıldı belli etmek istemeyerek. Onu da duygulandırıp makyajını bozmak istemiyordu çünkü. Ondan ayrıldığında,
-Ay ne için geldim ne yapıyorum. Hadi Yiğit geldi seni almaya, gençler nikah dairesine gidiyor. Oradan da Yiğit sizi düğün için kendi evlerine götürecek. Biz yaşlılar da orada bekleyeceğiz, dedi imayla gülümserken. Birden odaya doluşan arkadaşlarına tek tek bakıp hüzünle gülümsedi.
-Hadi bakalım gelin hanım, gitme vakti, dedi Rabia. 

Kızlar odanın dışına çıkıp koridor ve merdiven boyunca sırayla dizildiler. Zümra odadan çıkıp aşağıya inerken ellerindeki toz pembe gül yapraklarını başından aşağı kar taneleri gibi bırakıyorlardı. Merdivenin başına geldiğinde gerginlikten titreyen elleriyle elbisesinin eteklerini düzeltti.tekrar harekete geçip yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladı. Son birkaç basamak kala başını kaldırıp baktığında karanlıkta parlayan yıldız misali bakan gözlerle karşılaştı. Üzerindeki beyaz gömlek ve siyah takımdan oluşan damatlığıyla genç kızın yüreğini yerinden oynatıyordu farkında olmadan. Gözleri arasında oluşan bağı koparmadan merdivenleri bitirip genç adamın önünde durdu. Gül yaprakları başlarından aşağıya dökülmeye devam ederken, genç adam kolunu girmesi için uzattı. Zümra koluna girdiğinde alkışlar eşliğinde evden çıktılar. Beyaz range rover, gelin arabasına, doğru yürüdüler. Genç adam kapıyı açtı. Zümra bindikten sonra kapatıp kendi tarafına geçti.

-Gelinliğini neden giymedin? Diye sordu merakla.
-Bu nikah sonuçta. Onu düğünde giyerim. Hem, diyerek durakladı. Elbisesinin eteklerini düzeltip devam etti,
-Bu daha değerli benim için. Annemin gelinliğiydi, dedi. Genç adam elbisesine dalıp gitmiş mırıltılarla konuşan kızı ilgiyle izledi. Onu alıp içine sokarcasına sarılmak istiyordu. Ancak Zümra'nın ters bir tepki vermesinden korkuyordu. Arka kapı açıldığında Gizem ve Hülya arabaya bindi. Nikah dairesine doğru yola koyuldular. Uzun bir araba konvoyu oluşturmuşlardı. Kısa süre sonra sessiz yolculukları sona erdi. Arabadan indikleri sıra Hülya'nın eline tutuşturduğu gelin çiçeğine bakakaldı.
-Bu ne?
-Çiçek canım. Az gelin gibi davran, dedi. Genç kız gözlerini devirip,
-Seni duyan da gerçekten evleniyoruz sanacak. Alt tarafı kağıt üzerinde bir şey sonuçta, dedi. Yiğit'in duyduğundan emin olarak söylemişti bunları. Genç adam arabanın kapısını gürültüyle kapatıp yanına geldiğinde içeriye girdiler. Davetliler yerine yerleştikten kısa süre sonra salona girdiler. Nikah memuru ve şahitleri de masaya yerleşti hemen. Zümra'nın şahitleri Gizem, Hülya, Mehmet ve Samet iken, Yiğit'in şahitleri Devran, Doğan, Seyit ve Mücahit olmuştu. Nikah Memuru şahitlere bakıp gülümserken,
-Arkadaşlar arasında seçim yapamayınca şahit sayısı da çok oluyor tabi, diye espri yapmayı da ihmal etmedi. Herkes gülerken nikaha geçilerek prosedür gereği gelin ve damada isimlerini sordu. Sıra malum soruya geldiğinde bütün salon sessizleşti, sadece memurun sesi duyuldu.
-Siz Metin kızı Melek Zümra Mirhan, Yiğit Beyzade'yi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz? Genç kızın gözleri elinde tuttuğu çiçeğe sabit öylece durdu. 'Ne olacak?' düşüncesi geçiyordu aklından. Aklı 'Hayır!' diye çığlık atsa da, yüreği 'Evet!' diye ortalığı inletiyordu. Şu an tam da olmak istediği yerde idi. Sevdiği adam yanı başında, sevdiği insanlar. Onunla mutluluğa koca bir adım atmak için bu masadaydı. Ancak olmak istediği gibi değildi. Başını kaldırıp bakışlarını genç adama çevirdiğinde gözleri kesişti. O an farkına vardı Yiğit'in de onu izlediğini. Onun bakışlarında gördüğü heyecan dolu parıltıya anlam veremezken, geri planda bir de tedirginlik ile karşılaştı. irkildi bir anda. Belki de olmak istediği gibiydi. Ancak yaşadıklarından öğrendikleri onu tedirgin ediyordu. Hiçbir şekilde Yiğit'e güvenemeyeceği konusunda uyarıyordu onu zihni... Yine de buradaki zorunluluğunu farkına varıp memurun ikinci kere sorduğu soruya, ifadesiz tuttuğu sesiyle ''Evet'' cevabını verdi. Gözleri Yiğit'in gözlerinde verdiği cevap ile genç adamın bakışları adeta ışıldadı. Az önce gözlerindeki gölgeler sanki bir anda kayboldu. Gecenin ardından doğan güneş misali aydınlandı bakışları.  Genç adamın gözlerinde şahit olduğu bu cümbüş, Zümra'nın iyiden iyiye afallamasına neden oldu.
Aynı soru Yiğit'e yöneltilince kısa süre teması kesilen bakışlar tekrardan birleşti. Onun da tedirgin olduğunu farkındaydı genç adam. Derin bir nefes alıp, gözleri karşısındaki bal harelere esir olurken, gür bir sesle ''Evet'' dedi. Genç adam bu evet cevabıyla sadece Zümra ile evlenmeyi değil, birçok şeyi daha kabullenmiş oldu kendi içinde. Kalbini son nefesine kadar karşısındaki kıza açacak olmayı, nefesi tükeninceye kadar ona kendini affettirmek için dil dökeceğini ve ömrü yettiğince onu her şeyden çok seveceğini...
Kendisine uzatılan kalemi fark edince hemen defteri imzaladı. Ondan sonra da sırasıyla şahitler imzaladı. Gözleri odağını şaşırmadan bir saniye dahi genç kızın üzerinden ayrılmazken, salondaki sesler kulağına birer uğultu gibi  geliyordu. Tam o sırada ayağında hissettiği sızıyla Zümra'nın çekim alanından çıktı. Herkesin gülerek kendilerine baktığını görünce, Zümra'nın ayağına bastığını anladı. Salondan büyük bir alkış yükseliyordu gelinin bu zaferiyle. Bu duruma kendisi de gülümsedi. Memurun talimatıyla ayağa kalktıklarında, cüzdan Zümra'nın eline verildi.
-Gelini öpebilirsiniz, diyen memurun talimatını duyduğunda genç kızı kendisine çevirdi. Onun büyüyen gözleri ile şaşkınlıkla aralanan dudakları arasında gezindi bakışları. Ona gülümseyip yüzünü yüzüne yaklaştırdığında, genç kız panikle gözlerini kapattı. Yiğit onun bu tepkisine gülümseyip uzanıp alnını öptü. Uzaklaşmadan onu kolları arasına alıp sıkıca sararken,
-Alından öpmek vefakarlık, sadakat, söz vermek demektir Meleğim. Ben de sana sadık olacağıma söz verdim az önce. Derdini derdim bileceğime, ömrümü ömrüne katacağıma, diye fısıldadı ve gülümseyerek geriye çekildi.

Tebrik etmek için yanlarına gelen insanlarla tek tek el sıkışırken hemen arkasında duran kıza yaşattığı bozgunu düşünüp içten içe kahkaha atıyordu.
''Görürsün sen gerçek olmayan evliliği! Eskisi gibi olacaksın. Kendimi affettirip aşkıma inandıracağım seni! Tekrar seveceksin beni Meleğim!'' düşünceleri geçiyordu aklından.
Zümra yaşadığının şokuyla öylece kalakalmıştı. Ne bir anda ayaklanan salondakileri, ne de yanlarına yaklaşanların kim olduğunu farkında dahi  değildi. Kulaklarında Yiğit'in sözleri yankılanırken, bütün uzuvları uyuşmuşcasına öylece dikiliyordu olduğu yerde.
----------------------------------------------------------
Nikah dairesinden çıkacakları sırada arkalarından koşarak gelen görevliyi fark edip durdular
-Beyefendi, çekilen fotoğraflar yirmi dakika sonra çıkacak. İsterseniz gitmeden alın, dedi. Yiğit bir an duraksayınca Samet araya girip,
-Siz gidin. Ben beklerim, onları alıp öyle gelirim, diyerek arkadaşlarını gönderdi ve görevlinin peşinden tekrar içeriye yöneldi. Boş bir sandalyede oturup beklerken sıkıntıyla nefesini verdi. Elini ceketinin iç cebine attığında telefonunu bulamayınca arabada bıraktığı geldi aklına.
-Telefonumu unutmuşum da onu alıp geliyorum hemen, dedi kendisine bakan görevliye. Hızlı adımlarla otoparka indi. Arabasının yanına ulaştığında duyduğu seslerin nereden geldiğini anlamak için etrafa bakındı. Otoparkın çıkışında bekçi kulübesinin önünde tartışan iki kişiyi fark etti. Genç bir kız, üzerindeki kıyafetlerden otopark görevlisi olduğu anlaşılan bir adama bağırıyordu. Samet telefonunu aldıktan sonra arabayı kilitleyip tekrar binaya yöneldi.
-Ne kızlar var be! Çenesiyle adamı etkisiz hale getirir bu, diye geçirdi aklından. Yüzündeki alaylı tebessümü ise farkında değildi. Yukarı çıkıp bekleme odasına girdiğinde, görevliyi orada kendisini beklerken buldu.
-Çıktı mı hepsi?
-Evet efendim buyurun, diyen görevli genç elindeki büyük poşeti genç adama uzattı.
-Teşekkürler, iyi çalışmalar, diyerek nikah dairesinden ayrıldı genç adam. Otoparka geldiğinde istem dışı gözleri az önce sesiyle otoparkı inleten kızın olduğu yere kaydı. Onu orada göremeyince gülerek başını iki yana salladı.
-Delirdim galiba, diye mırıldanıp arabasına binerek çıkışa yöneldi. Saate baktığında yarım saatten fazla geciktiğini fark edip gaza yüklendi. Tam o sırada  köşeden önüne çıkan kız bütün dikkatini dağıttı. Hemen fren yapsa da kulaklarına dolan çarpma sesi içine endişe tohumlarını anında ekti. Arabadan inip ön tarafa doğru yürüdüğünde yerde oturmuş ayağını tutan genç kızı fark etti.
-İyi misiniz? Diye sordu temkinli yaklaşmaya çalışıyordu. Bir anda kendisine dönen hırçın bakışlarla, içine dolan geri gitme isteğine karşı koyup genç kızın yanına eğildi.
-İyi misiniz? Diye sordu tekrar. Onu ters tavırlarından hemen tanımıştı genç adam. Genç kız ayağını tutarak kalkmaya çalışırken,
-İyiyim ben! Rahat bırak beni, dedi. Ancak bir an düşecek gibi olsa da Samet onu sıkıca tutarak dengede durmasını sağladı.
-Bak sana çarptım, bu yüzden bırak yardım edeyim, dedi. Genç kız ona dönerek ters bakışlarıyla genç adamı inceledi.
-Sadece yardım etmek istiyorum. Kötü bir niyetim yok inan. Bir yerin ağrıyor mu? Eğer iyi hissetmiyorsan hastaneye gidelim, dedi ikna etmek istiyordu.
-İyiyim. Ama sanırım düştüğümde bileğimi burktum, dedi ayağını işaret ediyordu bir yandan da.
-Ne yapalım. Bak istersen hastaneye gidelim, dedi.
-Yok! Hastanelik olacak kadar ciddi bir şey değil, dedi. Genç adamın yüzüne hafif bir tebessümle gülüp mahcup haliyle konuşmaya devam etti,
-Beni evime bırakabilir misin? Ayağımın üzerine basamıyorum ve buraya uzak olduğu için böyle eve gitmem saatler alabilir, dedi. Genç adam başını onaylamak için sallayıp kızın koluna girerek arabaya doğru yürüttü. Ön kapıyı açıp dikkatlice binmesini sağladıktan sonra kendi tarafına geçip arabayı çalıştırdı.
-Nerede oturuyorsun?
-Mahmutpaşa, diye cevap verdi. Sessiz geçen yolculuk sonrası kızın tarifiyle geldikleri evin önünde durdurdu arabayı.
-Teşekkür ederim, dedi genç kız kemerini çözerken.
-Önemli değil. Hatta ben özür dilerim bir anda dikkatim dağıldı ve seni fark edemedim, dedi. İkisi de birbirine minnetle gülümsedikten sonra elini uzatıp,
-Bu arada ben Çiğdem, dedi.
-Samet, diye yanıtladı genç adam onu. Arabadan inmesine yardımcı olup yukarıya kadar çıkmasına da yardımcı oldu.
-Zahmet oldu sağ ol, dedi. Çantasını karıştırıp anahtarını  bulamaya uğraşmayıp direk zile bastı. Kısa süre sonra kapı açıldığında,
-Çiğdem? Diye soran bir ses duyuldu. Arkadaşının yanındaki genç adamdan destek aldığını fark edince,
-Ne oldu sana iyi misin? Diye sordu.
-İyiyim canım ufak bir kaza, diye cevap verdi. Kapının ardında,
-Ne olmuş abla? Diye soran biri daha belirdi.
-Bunlarda benim ev arkadaşım Sümeyye ve kardeş...- Çiğdem'in sözünü,
-Samet Bey, diye şaşkınca bir nida çıkaran Gülnihal kesti. Genç adamın da aynı şaşkınlıkla karşısındaki kıza bakması üzerine Çiğdem araya girip,
-Siz tanışıyor musunuz? Diye sordu.
-Evet kendisi benim asistan doktorlardan, dedi Samet ve Çiğdem'in kolundan çıkarken,
-Ben artık gideyim,  dedi. Cebinden çıkardığı kartı genç kıza uzatıp,
-Bir şey olursa ara lütfen, dedi ve kısa bir bakış attıktan sonra merdivenlerin orada gözden kayboldu.
-Oha! Çiğdem hemen ne olduğunu anlatıyorsun! Kurtuluşun yok, diye heyecanla konuşmaya başladı Sümeyye. Kızlar içeriye girip kapıyı kapattıklarında tatlı kahkahalarının yankısı kaldı apartman boşluğunda. (Canlarım... Çiğdem, Sümeyye ve Gülnihal'e hikayeme konuk oldukları için teşekkür ediyorum ve kocaman öpüyorum. İyi ki varlar... <3)
--------------------------------------------------------------
Genç kız gelinliğinin eteklerini tutarak duvardaki boy aynasının önüne geldi. Arkadaşları hayranlıkla onu izliyordu.
-Çok güzel oldun! Diyen Rabia'nın şen sesi duyuldu odada.
-Bende çok beğendim, dedi Zümra gözleriyle, bedenine bir parçasıymış gibi üzerine oturmuş, gelinliğini incelerken.
-Duvağını takalım, dedi Hülya arkadaşına yaklaşırken. O sırada odanın kapısı açılınca dikkatler oraya yöneldi.
-Hadi kızlar herkes aşağıya insin bakalım. Artık başlamak üzere, dedi organizasyon müdürü. Kızlar yavaşça odayı boşaltırken,
-Tamam canım ben hallederim, dedi. Hülya duvağı yatağın üzerine bırakıp dışarı çıkarak ardından kapıyı kapattı. Zümra eğilip kenardaki ayakkabılarını alarak yatağa oturdu. Kapı sesi duysa da önemsemeyip ayakkabılarını giydikten sonra tekrar ayağa kalktı. Aynanın önüne geldiğinde gördüğü yansımayla durakladı.  Kapıda öylece dikilen genç adamı fark ettiğinde şaşkınlığını önleyemeyip genç adama dönerken,
-Yiğit? Dedi. Şaşkınlığı sesine de yansımıştı genç kızın. Çünkü onu burada görmeyi beklemiyordu. Neden geldiğine dair en ufak bir fikri de yoktu. Yiğit, Zümra'nın ona seslenmesiyle kaybolduğu girdaptan çıktı.
Genç adamın gözleri karşısındaki görüntüye dayanamayıp mutlulukla dolarken, kendisine bakan kıza belli etmemek için başını önüne eğdi.  Birkaç adımda yanına yaklaşıp önünde durdu.
-Çok güzel olmuşsun, dedi. Sesi titremişti genç adamın. Sesindeki ton genç kızın ürpermesine sebep oldu. Kısık sesle,
-Teşekkür ederim, diye yanıtladı. Yiğit'in elini ayağını nereye koyacağını bilemez halini inceledi.
-Neden geldin? Diye sorduğunda, genç adam cebinden siyah bir kutu çıkardı. İkilinin bakışları kutuya yönelirken,
-Bunun için, dedi genç adam. Sonrasında ise kutuyu açtı. Zümra kutudan yayılan parıltıyla büyülendiğini hissetti. Gözlerini kutudan zorlukla ayırıp genç adamın yüzüne baktı,
-Yiğit, sen...- cümlesini bitiremeden Yiğit'in parmağı dudaklarıyla buluştu ve susmasını sağladı.
-Takmama izin ver, dedi yine titreyen sesiyle. Gözlerini  Zümra'dan kaçırması genç kızı rahatsız etse de bir şey söylemedi ya da herhangi bir itirazda bulunmadı. Uysal bir tavırla arkasını döndü. Genç adam kutudan çıkardığı saç tokasını dikkatlice Zümra'nın topuzuna taktı.
-Çok yakıştı, dedi bir adım geri çekilirken. Zümra aynadan arkasında duran adamın yansımasını pür dikkat izliyordu. Onun başını kaldırıp gözlerine bakmayışını yadırgıyordu. Tokayı saçına takıp bir adım geri çekildikten sonra gözlerinin kenarlarını sildiğini fark etti. Şaşkınlık bütün bedenini esir alırken genç adama dönüp,
-Yiğit, dedi. Sesindeki tona kendisi de bir anlam veremiyordu. Sonra kendini toparlayıp başka bir soru yöneltti genç adama,
-Sen mi yaptın bunu? Aslında söylemek istediklerini yutmuş oldu böylece. Genç adam gözlerini odanın içinde gezdirirken başını onaylayan edasıyla aşağı yukarı salladı. odanın kapısı hızla açıldığında içeriye Bahar ve Gizem girdi.
-Abi! Senin ne işin var burada ya? Çık çabuk, çık!
-Yiğit Bey bilmiyor galiba düğünden önce gelini görmenin uğursuzluk getirdiğini, dedi Gizem tırnağındaki ojesini incelerken. Yiğit ve Zümra'nın gözleri kısa bir an kesiştiğinde Zümra o zaman emin oldu. Genç adamın gözleri kızarmıştı ve yaşlardan dolayı siyahları inci misali parlıyordu. Yiğit ağlamıştı. Genç adam dışarıya yönelip gözden kaybolduğunda, Zümra onun ardında bıraktığı boşluğa bakmaya devam ediyordu. Yiğit'in tavırları bocalamasına neden oluyordu. Gizem duvağı alıp arkadaşının yanına geldiğinde topuzundaki tokayı fark etti.
-Zümra bu, bu çok güzel! Yoksa Yiğit mi yaptı, dedi. Genç kız başını sallayarak onayladı arkadaşını.
-Bu güzel şeyi kapatmayalım o zaman. Duvağı topuzunun altından takıyorum, dedi.
Duvağını takan arkadaşına minnetle gülümsedi genç kız. Hemen Gizem'in arkasında odaya giren babasıyla kesişti gözleri. Kızının yanına yaklaşan Metin Bey'in yüzünde bile kasılmış bir ifade vardı.
-Biriciğim, dedi adam yüzündeki bütün çizgileri ortaya çıkaracak kadar gülümsedi. Kızının ellerini kendi büyük ve korunaklı avuçları içine aldığında oda sessizce boşaltılmış ve baba kız baş başa bırakılmıştı.
-Güzel kızım. Adı gibi Melek kızım. Şimdi tam bir Melek olmuşsun.
-Baba, bak ağlarım ama, dedi beş yaşındaki bir kız çocuğu edasıyla. Metin Bey onun tavrına gülmeden edemedi.
-Bak güzel kızım. Evleniyorsun ama arkanda her zaman babanın olduğunu unutma olur mu? Ne olursa olsun sen benim hep küçükken omuzlarımda taşıdığım küçük prensesim olacaksın. Sakın ağlama bak bu koca adamı da ağlatacaksın. Hep mutlu ol istiyorum ben, hangi baba kızını mutsuz etmek ister ki. Zümra kızım, bak... Aşk eğer gerçekte varsa bir insanın yüreğinde bunu ancak gözlerinde görebilirsin. Gözlerinde gördüğün şeye inan, dedi ve cebinden çıkardığı kırmızı kurdaleyi eğilip kızının beline bağladı. Doğrulup alnından öptükten sonra duvağını yüzüne örttü. Kızına kolunu uzattığında Zümra tereddüt etmeden girdi babasının koluna. Yavaş adımlarla odadan çıkıp uzun koridor boyunca yürüdüler. Merdivenlerin başına geldiklerinde genç kız farkında olmadan babasının kolunu sıkıyordu. Metin Bey kızına bakıp rahatlatmak istercesine gülümsedi. Yavaş yavaş merdivenleri geride bırakırken bahçenin girişinde bekleyen Yiğit ile kesişti bakışları. Bahçedeki kalabalıktan yükselen alkış sesleri genç kızın içindeki heyecanı tetikliyordu. Adımları durduğunda Yiğit'in yanına ulaştıklarını anladı. Metin Bey kızının elini tutup damadının eliyle birleştirdi.
-Hadi bakalım gençler, bundan sonrası size ait. Artık bu yolda birliktesiniz. İkinizi de birbirinize emanet ediyorum, dedi ve gülümseyerek dışarıya çıktı. Alkış sesleri daha da yükselirken ilk dans için çalmaya başlayan şarkının melodisi bütün alanda duyuldu.
Mustafa Ceceli ~ Gül Rengi
Genç kız Yiğit'in yönlendirmesiyle tekrar harekete geçip bahçeye adımını attı. Davetlilerin arasından alkışlar eşliğinde geçerek ortadaki boş alana geldiklerinde durdular. Zümra neden durduklarını anlamayarak baktı genç adamın yüzüne. Yiğit kendisine soran gözlerle bakan genç kıza hafif bir tebessüm ile karşılık verip yavaş hareketlerle duvağı kaldırıp arkaya attı. Zümra'nın yüzünü elleriyle kavrayıp önce alnını öptü sonrada bir elini genç kızın beline sarıp boşta kalan yanağına uzun bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde Zümra'nın afalladığını fark etti. Onu şaşırtmak hoşuna gitmişti. Yanaklarının hafif pembe hali genç adamın yüreğini sıcacık yapıyordu. Çalan müziğe ayak uydurup dans etmeye başladıklarında Zümra girdiği şoktan çıkıp genç adamın yüzüne dikti gözlerini.
-Yiğit?
-Hım? Diye bir mırıltı duyuldu genç adamdan.
-Ne yapıyorsun?
-Birlikte ilk dansımızı yapıyoruz, dedi genç adam yüzündeki temkinli ifadeyle Zümra'nın tepkilerini tartarken.
-Onu bende farkındayım. Az önce yaptığını diyorum. Herkesin içinde neden yaptın? Beni neden utandırıyorsun?
Yiğit gergince soludu. Farkında olmadan genç kızın belindeki elini sıkılaştırıp onu kendi bedenine adeta yapıştırdı.
-Bilmem farkında mısın ama evlendik. Hatta şu an bizim düğünümüzde ilk dansımızı yapıyoruz. Ayrıca dans etmeyi sevmediğim halde buna senin için katlanıyorum. Hem seni öpmemden ne gibi bir utanç duyuyorsun anlamış değilim. Yanağından öpmem gayet masumane bir şeydi. Hem buradaki insanlar bu gecenin sonunda daha utanılacak şeyler yapacağımızı da biliyor, dedi. Zümra onun açıklamasıyla utanç içinde kızarırken sona eren müzikle genç adamın kollarından sıyrıldı.
-Sahte evliliklerde gerçekler yerine getirilmez. Yani aklından bile geçirme Yiğit, dedi ve bahçenin ucundaki, kendileri için ayrılan, masaya ilerledi.
Birbirine yakın iki ağacın arasına kurulan bir masa ve ağaçların dalindan aşağı asılmış iki salıncaktan oluşuyordu gelin masası. Salıncakların ipleri renkli çiçekler ile süslenmişti. Aynı çiçeklerden de masanın üzerinde kocaman bir sepet vardı. Zümra gelinliğin eteklerini tutarak salıncaklardan birine oturdu. Etrafa göz gezdirmeye başladığı sırada Yiğit'i Bahar ile dans ederken gördü.
-Yağmurdan kaçan doluya tutuldun Yiğit Bey. Bak benimle dans etmekten yakınıyordun. Şimdi böyle olursun, diye mırıldandı.

Yiğit karşı masada oturan adamı fark ettiğinde yanına ilerledi.
-Hoş geldin, dediğinde,
-Hoş buldum, diye karşılık aldı. Öktem Kandemir'in masasındaki boş sandalyeye oturduğunda yanındaki kıza takıldı bakışları.
-Hanım efendi yakının mı? Gözlerini yanındaki kızın üzerinde kısa süre için gezdirip tekrar genç adama baktı.
-Hakan yurt dışına çıkmış, diyerek Yiğit'in dikkatini başka bir konuya çekti.
-Kaçar tabi! Abisi gibi. Aynı kanı taşıyorlar nede olsa, dedi.kucağında duran eli farkında olmadan yumruk halini aldı.
-Neyse biz artık kalkalım, dedi Öktem sandalyesini geriye iterek ayağa kalktığında yanında oturan kız da onunla birlikte kalktı. Yiğit onlara kapıya kadar eşlik etti. Arabanın gelmesini beklerken konuşmaya devam ediyorlardı.
-Hayırlı olsun tekrardan.
-Sağ ol. Darısı başına, dedi Yiğit. Yanlarında duran arabanın sesiyle dikkatleri dağıldı. Yiğit'in son söyledikleri de araya karışıp kayboldu böylece.
-Gelin hanıma da hayırlı olsun dileklerimi iletirsin.
-Tabi, dedi Öktem ile el sıkışıp yanındaki genç kıza uzattı elini.
-Tanışamadık ama geldiğinize cok sevindim.
-Doğanay Zümrüt, dedi hafif bir gülümseme de ekledi. İkiliyi yolcu eden genç adam tekrar içeriye yöneldi.

Genç kız yanında hissettiği hareketlilik ile başını çevirdiğinde canının sıkılacağı hissiyle doldu.
-Peri? Dedi temkinli çıkıyordu sesi. Karşısında oturan kızdan gelebilecek herhangi bir saldırıyı geriye püskürtebilecek kadar...
-Hayırlı olsun, dedi küçümser edasıyla.
-Teşekkür ederim, dedi düz bir sesle.
-Ya Zümra bak, kime niyet kime kısmet. Yiğit'i kandırıp onunla evlenmeyi başarmışsın, aferin! Dedi. Sesindeki alaylı tonla Zümra'yı kışkırtmaya çalıştığı açıkça ortadaydı.
-Pardon! Beni kendinle karıştırdın galiba. Bana bak Peri, bende senin kadar çirkinleşebilirim. Ama burada bu kadar insanın içinde senin gibi seviyesiz birinin durumuna düşemem. Şimdi defol yanımdan!
Peri sinirli bir bakış atıp yanından uzaklaşırken, Zümra giden kızın arkasından bakıyordu.  Belkide birkaç kilo bile vermiş olabileceğini düşündü. Çünkü içinde eriyen yağların sesini net bir şekilde duyabiliyordu.
Arkasından gelen alkış sesiyle başını çevirdi. Gizem, Hülya ve Selin yan yana dizilmiş aynı anda el çırpıyorlardı.
-Vay be nakavt ettin! Dedi Gizem gülerek. Zümra da arkadaşına gülümseyerek karşılık verdi.
-Aferin kız hiç esirgeme lafını, dedi Selin. Onlar hep birlikte gülüşmeye devam ederken uzaktan onları izliyordu genç adam. O oraya dalıp giderken omzuna vuran el ile kendine geldi.
-Daldın hayırdır? Diye sordu Devran. Yiğit omuz silkmekle yetindi.
-Nasıl gidiyor? Diye sordu. O da bakışlarını karşıdaki masada konuşan kızlara dikerek.
-Zor olacak, diye cevap verdi genç adam.
-Pes etme Yiğit. Eğer kolay pes edersen bu sefer Zümra'yı temelli kaybedersin.
-Asla! Artık ne ben eski benim ne de Zümra eskisi gibi. Çok yıprandık belki ama ben bizim için mücadele etmeye devam edeceğim. O da eninde sonunda çabamı farkına varacak. İşte o zaman bizden daha mutlu kimse olmayacak.
Devran ona anlayışla bakıp destek verircesine omzunu sıktı.
-İşte böyle, onun için mücadeleden kaçma. O bunu farkına vardığında zaten sana gelecek, dedi.
-Yiğit Bey, merhaba efendim. Tebrik ederim, diyerek elini uzatan kıza baktı genç adam. Nezaketini bozmamak için kendisi de aynı şekilde karşılık verdi.
-Teşekkür ederim, dedi. Ancak üzerlerine dönen öldürücü bakışları farkında değildi genç adam.
-Yiğit'in yanındaki sülük kim? Diye sordu Selin.
-Asistanı diye karşılık verdi Zümra.
-Güzel yakıştırma çünkü kız tam bir sülük. Onun yüzünden şirkette canınızın sıkılmadığı gün yok, diye karşılık verdi Gizem. İlgisi Devran'a yönelmiş olan kıza öldürücü bakışlar atıyordu.
Nihayet Yiğit yanlarına geldiğinde diğer arkadaşları da onunla birlikte geldi. Masada kurulan derin sohbeti bir süre sonra Bahar bozdu.
-Neşeniz bol olsun. Bölüyorum ama gelin ve damadı almam lazım. Fotoğrafçı geldi. Yan bahçede bekliyor, dedi. Yiğit ayağa kalktığında Zümra'da hareketlendi. Genç adam girmesi için kolunu uzatınca narin bileğini Yiğit'in koluna sardı.
-Sizde gelin hadi, demesiyle büyük arkadaş grubuyla davetlilerin arasından geçip yan bahçeye çıktılar.
-Birbirinize doğru dönün ve gözlerinizin içine bakın, diyen fotoğrafçının sesiyle söyleneni yaptılar. Son yarım saattir çeşitli komutlar veren adamın söylediklerini yapıyorlardı.
-Ne zaman biter bu işkence, diye sordu genç kız. Yiğit onu yüzündeki ifadeyi görünce gülmeden edemedi.
-Çok mu komik?
-Eh biraz, sıkıldın mı?
-Bayağı hemde!
Genç adam fotoğrafçıya dönüp ,
-Biraz mola versek, dediğinde anlayışla başını salladı.
Kısa bir mola ardından tekrar kaldıkları yerden devam ettiler fotoğraf çekimine. Arkadaşları da olaya dahil olunca işin zevkli kısmını farkına vardı genç kız. Yiğit'e yakın olmaktan çekiniyor ondan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu.
-Bitti! Diyen fotoğrafçının sesiyle,
-Sonunda! Diyerek rahat bir nefes aldı genç kız. Arkadaşlarından sonra bir aileleriyle fotoğraf çekilmek onları yormuştu. Davetliler ayrılmaya başladığında ev yavaş yavaş sakinleşiyordu. Son olarak arkadaşlarını yolcu ettiklerinde sadece aileleri kalmıştı evde. Bir de etrafı temizleyen birkaç çalışan.
-Bizde gidelim artık dünür, dedi Metin Bey ayağa kalkıp Fırat Bey ile tokalaştı. Kızıyla da vedalaştı.
-Merak etme Metin. Bundan sonra Zümra benim ikinci kızım. Onu kendi evlatlarımdan ayırmayacağım, dedi. Zümra giden ailesinin arkasından bakarken yüreğine çöken hüznü buram buram hissediyordu. Elini tutan el ile kendine geldi genç kız. Kendisine gülümseyerek bakan Dicle Hanım'a o da buruk bir tebessüm ile karşılık verdi.
-Gel kızım yoruldun bütün gün yukarı çıkarayım seni, dedi. Birlikte üst kata çıkıp biraz ilerledikten sonra bir kapının önünde durdular. Burası Yiğit 'in odası bu gecelik burada kalın da yarın zaten Gölyazı'ya gideceksiniz, dedi. Kapıyı açtığında Zümra tedirgin bir bakış attı odanın içine.
-Hadi kızım, valizin içeride. Bir şeye ihtiyacın olursa söyle, dedi ve arkasını dönüp koridorun sonunda gözden kayboldu. Zümra yavaş adımlarla odaya girdiğinde hemen arkasından Yiğit'te geldi. Kapı kapandığında ensesinde hissettiği nefesle durdu genç kız.
-Ne yapıyorsun? Diye sorduğunda genç adamın kolları da belini sardı.
-Yiğit, ne yapıyorsun? Diye tekrar sordu cevap ala.alamadığı sorusunu.
-Hoş geldin. Evime, odama, kollarımın arasına ve yüreğime...
Zümra duyduğu sözlerle nefesini tuttu.
-Şey geç oldu uyuyalım. Yarın erkenden yola çıkacakmışız, dedi genç adamın kollarının arasından çıkmaya çalıştığında Yiğit onu bırakmadı. Kollarını sıkılaştırıp kaçmasını önledi.
-Hemen uyuyacak mıyız? Diye sordu sesindeki ima genç kızı tedirgin ediyordu.
-Yani ben çok yorgunum zaten. Bu üzerimdeki gelinlik beni çok rahatsız etti. Biran önce kurtulmak istiyorum.
-Hay hay, sen nasıl istersen karıcığım, diyen genç adam ellerini genç kızın sırtındaki düğmelere uzattı. Zümra omun yaptığını farkına vardığında,
-Ne yapıyorsun?
-Gelinliğini çıkarıyorum, dedi istifini bozmadan.
-Saçmalama, diyerek bedenini ondan uzaklaştırdı.
-Yiğit bak bu...-
-Zümra sadece yardım etmeye çalışıyordum, kendi ellerinle sırtındaki düğmeleri açamazsın, dedi. Zümra utançla başını yere eğip genç adama döndü sırtını. Yiğit onun tavırlarına sessizce gülerken bir yandan da işine devam ediyordu. Düğmelerin hepsini açtığında Zümra tutsa da gelinlik biraz aşağıya kayıp omuzlarını açıkta bırakmıştı. Yiğit bir an nefesini tuttu kontrolünü kaybetmemek için üstün bir çaba harcıyordu. Başını eğip boynunun biraz altına bir öpücük bıraktı. Zümra'nın gerildiğini hissettiği an geriye çekildi.
-Hadi sen git duşunu falan al bir rahatla. Senden sonra da ben girerim dedi. Genç kız aldığı komutla kendini banyoya attı. Elini kalbinin üzerine koyup birkaç derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Suyu açıp kendini bıraktığında biraz olsun rahatladığını hissetti. Kısa sürede çıktığında fark ettiği şeyle donup kaldı. Kenarda asılan pembe bornozu üzerine geçirdi. Ancak kıyafetlerini almadan içeriye girdiği için kendine lanet etti. Kenara bıraktığı gelinliği eline alıp kilidi açarak dışarıya çıktı. Bedenini gelinliğin arkasına saklamaya çalışıyordu. Yiğit ona bakıp gülmeden edemedi.
-Sen girebilirsin, dedi kısık çıkan sesiyle. Genç adam oturduğu yerden kalkıp genç kızın üzerine doğru yürümeye başladı. Bir yandan da üzerindeki gömleğin düğmelerini açıyordu. Zümra başını başka yöne çevirirken kucağındaki gelinliği sıktığını farkında değildi. Yiğit yanından geçip banyoya girdiğinde Zümra tuttuğu nefesini serbest bıraktı. Gelinliği kenara bırakıp valizden aldığı kıyafetleri hemen üzerine geçirdi. Saçını tarayıp kuruması için serbest bıraktı. Yiğit banyodan çıktığında üzerinde sadece bir eşofman altı vardı ve omzundaki küçük havlu. Zümra ona bakmamaya çalışırken,
-Sağda mı yatarsın solda mı? Diye sordu. Genç adam alaylı ifadesiyle,
-Genelde ortada yatarım. Ama artık bir taraf seçmem gerek. Sol olsun, dedi. Zümra ona ters bir bakış atıp dolaptan aldığı kalın yorganı yere serdi. Üzerine bir çarşaf ve yataktaki yastıklardan birini attı.
-Yerin hazır iyi geceler, dedikten sonra yatağa geçip uzandı. Yiğit beklemediği bu hareketle şaşkın halde olduğu yerde dikiliyordu.
-Zümra bu ne?
-Yatak!
-Saçmalama orada uyuyacağımı düşünmüyorsun dimi?
-Tam olarak öyle düşünüyorum. Seninle uyuyacağımı sanıp yanılan sensin asıl, dedi ve yanındaki gece lambasını kapattı. Genç adam mecburen yere serilen yatağa uzandı. "Ancak bu maç burada bitmez" diyordu içten içe. Öyle de oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde yattığı yerde rahatsızca dönüp durmaya devam ediyorken Zümra'dan hiç ses çıkmadığını fark etti.
-Ben burada kıvranayım sen rahatça uyu, oh ne ala memleket, diye mırıldandı. Aklına gelen fikirle gülümsedi.
Genç kız yabancı olduğu odayı, yatağı yadırgadığından dolayı bir türlü uykuya dalamıyordu. Gözleri uykudan ağırlaştığı bir vakitte duyduğu sesle yattığı yerden fırladı.
Yerde yatan genç adama baktı gözlerini ardına kadar açıp.
-Şaka yapıyor olmalısın. Vahşi hayata geçiş yaptı adam ya çıkardığı sese bak, Yiğit'in yüzünde gördüğü hafif tebessüm ile arkasındaki yastıklardan birini kapıp kafasına fırlattı.
-Ne yapıyorsun sen be! Uyuyoruz burada.
Attığı yastık aynı şekilde kendisine geri döndü.
-Ne yapayım uyuyorsan, ben farklı bir şey mi yapıyorum sanki, diye çıkıştı.
-Beni rahatsız etmek için yaptığını farkındayım.
-Ben burada rahatsız olurken senin orada rahat yatmana gönlüm razı olmadı,dedi genç adam alayla.
Zümra ona kızgın bakışlarını gönderirken,
-Ne olur yani bende yanında uyusam, diye hayıflanıyordu Yiğit.
-Unut sen onu, ancak rüyanda görürsün!
-Uyuyamıyorum ki, uyusam belki görürüm.
-Bana ne ben mi uyuma diyorum, dedikten sonra tekrar yatıp yan döndü. Yiğit onun umursamaz tavrıyla sinirlendi. Ayağa kalkıp yastığını alarak yatağa yaklaştı.boş tarafa uzandığında Zümra yatakta hissettiği çökme ile o tarafa döndü.
-Ne yapıyorsun?
-İzin verirsen uyumaya çalışıyorum, diye karşılık veren Yiğit genç kıza arkasını döndü. Zümra onun umursamaz tavrına kızsa da bir şey söylemedi. Kendi tarafına uzanıp gözlerini kapattı.

Continue Reading

You'll Also Like

2M 132K 67
Ardındaki demir kapının çıkardığı tok sesle yerinden sıçradı.Şaşkınlıkla etrafına baktı ve her şeyin ne kadar farklı olduğunu düşündü.Derin bir nefes...
254K 7.8K 11
"Nadir olan ne varsa nadir olan içindir." '' Gel buraya küçük dahi..'' derken ışıl ışıl yeşil gözlerine,dolgun kırmızı dudaklarına baktım.Omuzlarında...
796K 31.2K 78
☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmay...
649K 26.5K 46
Ortak bir geçmiş... Sırların karanlık perdesi aralanırken nefretle alınan kararlar için geri dönüş yolları kapanmış... Nefret intikamı getirdi, peki...