HKD/58/ 2.part

6.3K 383 108
                                    

Yazar: Meh-Pere
Bölüm: 58/2 (Evimizin Neşe'si)

Bu bölümü beni kırmayıp hikayemi okumaya başlayan @maviivam  yazdıklarıyla benim gönlümü kazanan yazarımıza ithaf ediyorum... :) 

Bölüm şarkısı; Sinan Akçıl/ Sen Bir Meleksin...

AÇIKLAMA KISMI BÖLÜM SONUNDA AMA ŞİMDİ DE HATIRLATAYIM OY VE YORUMSUZ BIRAKMAYIN BENİ...💞💞💞

Yatakta yatan genç kızın yüzündeki solgunluktan gözlerini ayırmadan arkasında, merak ve endişeyle kendisinden açıklama bekleyen kalabalığa bir şeyler söylemeye çabalıyordu genç adam.
İçine girdiği transtan bir türlü çıkarmıyor, bu yüzdendir ki, dudaklarından dökülen kelimelerin hiç birini idrak edemiyordu.

-O iyi olacak. Çok, yoruldu. Benim yüzümden, bebek tehlikeye girdi. Şimdi risk olma ihtimaline karşı kontrol altında, parça parça söylediği bu birkaç sözcükten sonra tekrar eski sessizliğine büründü.
-Oğlum şunu doğru düzgün anlat!
Dicle Hanım endişeyle oğluna yaklaştı. Elini omzuna koyup hafif sarstı. Ancak Yiğit'ten bir tepki alamadı.
-Yiğit? Bu sefer Fırat Bey oğluna sorar tonda seslendi. Onunda aldığı karşılık karısından farklı değildi.

Devran her kafadan bir ses çıkan kalabalığı yatıştırmak adına araya girdi.
-Üzerine gitmeyin! En çok o perişan oldu, hepimizden çok...
Zümra doğumdan çıkıp odaya alınalı yaklaşık iki saat oluyordu. Doktoru gelip kontrollerini yaptıktan sonra, vücut direncinin fazla düştüğünü, bu yüzden uzun süre uyuyabileceğini söylemişti. Haberi alır almaz, İstanbul'dan yola dökülen aileleri, apar topar gelip, az önce girdikleri hastane odasında gördüklerinden dolayı endişeliydi.
-Ne zaman uyanacak kızım? Diye ağlamaklı sesiyle soran Meryem Hanım eşinin koluna girmiş, ondan güç alarak ayakta durmaya çalışıyordu.
-Doktoru doğumda yorulduğunu, bu yüzden bir  süre uyuyabileceğini söyledi. Birkaç saat sonra doktoru kontrole gelecek. O zamana kadar uyanmış olur. Şimdilik burada beklemeye gerek yok. Sizin için iki ayrı oda ayarlandı. Onları yalnız bırakalım, hem sizde dinlenin, dedikten sonra, yavaş yavaş herkes odadan çıkardı.

Gizem odanın uç tarafında camın önündeki uzun kanepede oturmuş, kızarmış gözleri arkadaşının solgun yüzünde bir an olsun ayrılmadan, Yiğit gibi oda bir transta, öylece Zümra'ya bakıyordu.
Devran herkesi odalara yerleştirdikten sonra Zümra'nın kaldığı odaya döndü.
Dışarıya sesli bir nefes verdikten sonra bedenini çuval misali koltuğun üzerine bıraktı.

Gizem onun yarattığı sarsıntıyla bir an gözlerini Devran'a çevirse de, kısa bir temastan sonra yine Zümra'nın üzerine döndü bakışları.

Yiğit yüreğine ekilmiş endişenin tohumlarından  filizlenen huzursuzlukla, nefes almakta zorlandığını hissediyordu. Sanki yüreğinin üzerine tonlarca bir ağırlık binmiş, göğüs kafesinin her bir kemiği çatırdayarak tek tek kırılıp kalbine batıyordu.
-Meleğim, o bal gözlerini benden esirgeme ne olur. Uyan artık be güzelim, diye fısıldayarak konuştuktan sonra eğilip karısının elini öptü.

Geri çekildiği sırada, uzun süredir öylece yatan kız, bir tepki vererek adamın elini hafifçe sıktı.
Yiğit elinde hissettiği baskıyla heyecanlandı ve birden ayağa fırladı. Yüzünde oluşan yorgun gülümsemeyle,
-Güzelim, diye fısıldadı bu sefer ve genç kızın alnını öptü. Onda herhangi bir değişiklik olmadığında omuzları çöktü. Sandalyesine geri oturup Zümra'nın tepkilerini izledi dikkatle. Her nefes akışında sakince inip kalkan göğsünden, onun hala uyku halinde olduğunun farkına vardı.

Aradan geçen bir saatten sonra Zümra gözlerini araladı. Etrafına anlamsız bakışlar attığı birkaç saniyeden sonra gözleri Yiğit'in gözleriyle buluştu. Genç adam kızarmış gözleriyle ona gülümseyerek saçlarını okşuyordu.
-Melek iyi misin? Ben... Ben şey yapayım, doktor, doktoru çağırayım.

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin