VELİAHTLAR 1

By tubux2

7.7M 304K 77.2K

© Tüm Hakları Saklıdır. Karanlık Aşk ile başlayan macera Veliahtlar ile devam ediyor! Asal, Masal, Hale ve yo... More

Başlamadan önce...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
59
SON
Veliahtlar 2 - Ensal
Veliahtlar 2 - Hasal
Veliahtlar 2 - Bahan
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-

41

60.7K 2.8K 1.4K
By tubux2


MASAL

Ali Dayı'yla hoş sohbet bir kahvaltıdan sonra tekrar yola koyulduk. Yol boyunca Hale'nin 'İlk dersi kaçırdık' diye söylenmeleri de olmasa güne güzel başladık diyebilirdim. Okulun sokağına girdiğimizde göz ucuyla taksimetreye baktım. Allah'tan Ali Dayı kahvaltı benden demişti. Yoksa bu taksiler haftalığımın üzerine incir ağacı dikecekti.
''Müsait bir yerde inelim.''
Okulun giriş kapısına yakın bir yerde durdu. Taksiciye borcumuzu sorarken cüzdanımı aramaya koyuldum. O sırada Hale'nin kıpırdamadığını fark ettim. Normalde her şeyi bölüşmeye meraklı kızın kılı bile kıpırdatmaması dikkatimden kaçmadı. Başımı ona doğru çevirirken kaşlarının olabildiğine çatık olduğunu fark ettim. Onu neyin bu kadar kızdırmış olabileceğini anlamak için baktığı yöne doğru başımı çevirdim. Gördüğüm manzarayı idrak etmekte zorlanan beynim, dudaklarıma söz geçiremedi.
''Asal mı o? Değildir o? O mu o? Otobüs durağı değil mi o? Baya o... Oh... Oha!''
Asal'ın kalabalığı yara yara otobüse bindiğine de şahit olmuştum ya, ölsem de gözlerim açık giderdi. Babama altındaki arabayı aldırmak için dilindeki tüyleri harcayan çocuk, şimdi de otobüse binebilmek için insanları harcamıştı. ''Yanındaki kızda Bahar.'' Hale'nin dişlerini sıka sıka söylediği cümle canını ne kadar acıttığını gösteriyordu. ''Asal'ın artık Bahar'la oluşunu sorgulamayı bıraktım ama otobüste oluşunu aklım almıyor.'' Nihayet bal surat bakışlarını bana çevirdi. Gözlerindeki hayal kırıklığı bariz bir şekilde belliydi. Öfkesini bile gölgesine esir etmişti. Sulanmaya ramak kalmıştı ve tek kelimemle boncukları teker teker dökülecek gibi duruyordu. ''Öğreniriz,'' deyip taksiciye döndüm. ''Öndeki otobüsü takip edelim lütfen.'' Omzunun üzerinden küfür etmişim gibi bakan adama 'Ne var?' gibisinden başımı salladım.
''Kardeşim o kaç km hızla gidiyor biliyor musun sen? Kaç durağa uğruyor? Bu araba su yakmıyor.''
''Taksimetren de ateş ediyor abi. Vurulan biziz. Sana ne oluyor şimdi?''
Adam hasbinallah der gibi el kol işareti yaptı. ''Hadi abicim bekleme yapma. Sen devam et. Ne tutarsa vereceğiz işte.'' Adamın dua mı ediyor, küfür mü ediyor çözemediğim dudaklarından sonra araba hareket etti. Hoş etmese de gözden kaçırmayacağımızı birkaç dakika sonra anlamış oldum. Gerçekten taksicinin dediği kadar yavaş hareket ediyordu. Ara ara Hale'ye bakıyordum. Ellerini birbirine sıkıca kenetlemiş, gözünü ilerideki bir noktaya dikmişti. Ona baktığımın farkındaydı ama öylesine farkında değilmiş gibi duruyordu ki, sanki yanındaki varlığımdan bi haberdi. Aklından geçenleri az çok tahmin ediyordum ama hiçbir sorusuna net bir şekilde cevabım yoktu.
Asal'ın yine Bahar'la ne işi vardı?
Neden otobüse binmişlerdi?
Nereye gidiyorlardı?
Ne yapacaklardı?
Hale bununla yüzleşince nasıl toparlayacaktı?
Dura kalka uzun bir yoldan sonra deniz kenarına geldik. Deniz havasının arabanın içine dolması için camı araladım. Biraz olsun Hale'nin havasının değişmesini umdum. Otobüs tekrar durunca taksicinin sıkıntılı iniltisi dışarıdaki gürültüyü bile bastırdı. Hoş, son 5 seferdir bu ses bizim için bir durak habercisi oluyordu. Dikkatli bir şekilde inenleri incelerken Asal ve yanındaki Bahar'ı fark ettim. ''Sağa çek abi sağa çek.'' Heyecanlı bir şekilde adamın kolunu sarstım. Ya sabır geçen adam taksiyi uygun bir yerde sağa çekti. Bense gözlerimi ikizimden bir saniyeliğine bile olsa ayırmadım. Hiçbir güç onları kaybetme ihtimalini göze aldıramazdı.
''Borcumuz ne kadar?''
''251 TL''
''Vat dedin gülüw?'' Gözlerim taksimetreye ışınlandı. Belli ki para her şeyi göze aldırabiliyordu. Gerçekten o 3 rakam yan yana duruyordu ve ödemekten başka çaremiz yoktu. 300 TL'yi çıkartıp taksiciye uzattım. Bir yandan da Asalları en son gördüğüm noktaya bakıyordum. Paranın üstünü alıp taksiden indim. Adam resmen gazı kökleyerek yanımızdan ayrıldı. Çevreyi kontrol ederken ''Nereye kayboldu bunlar ya?'' diye söylenmeye başladım. O sırada kulağıma çalınan ses, günün geri kalanının bol ağlamalı geçeceğinin işaret fişeğini atmıştı.
''Adalar iskelesine gittiler. Adalar...''
* *
ASAL

Uzun bir yoldan sonra nihayet Büyükada'ya gelebilmiştik. Bahar'ın şansına hava, normalden daha da sıcaktı ve adalarda sanki yaz yaşanıyordu. Tabi at pisliği kokusu da bu sıcak sayesinde daha da bir baskındı. Bu insanlar sürekli bu konuyla yazlarını nasıl geçirebiliyorlardı?
''Çok güzel ya...''
Bahar'a baktığımda en azından bir kişinin halinden memnun olduğunu gördüm. Zaten önemli olan onun mutlu olmasıydı. Bugün onun günüydü.
''Ne yapmak istersin doğum günü kızı?''
Bahar heyecanla zıplayıp önüme geçti ve beni durdurdu. ''Aya Yorgi kilisesi, Rum yetimhanesi, Reşat Nuri Gültekin'in Evi, Ada kule, Meryem Ana kilisesi...'' Bahar gezmek istediği yerleri nefes almadan sıralarken neredeyse tüm Büyükada'yı saymıştı. Bakışlarımı fark ettiğinde mahcup bir şekilde dudaklarını birbirine bastırdı. Gerçekten neden orta büyüklükte bir yıldız tercih ettiğini anlıyordum. O ufak yıldızlar bu hayali taşıyamazdı.
''Hepsini gezebilmemiz için, yarında burada kalmamız lazım ve ben akşama evde olmalıyım.''
Suratı asılan maganda başını öne eğdi. Saate baktım. Eğer zamanı planlı kullanırsak, her yeri gezebilirdik. Gerisin geri yürüyüp vapur seferlerinin en son saatine baktım. En kötü deniz taksi çağırır eve döneriz diye düşünürken kafamda her yere bir saat belirledim. Bahar'a doğru döndüğümde hala aynı pozisyonda beklediğini gördüm.
''Eğer acele edersek, istediğin her yeri gezeriz.''
Ciddi misin? der gibi bakınca ''Hadi,'' deyip yürümeye başladım. Faytonla gezmek keyifliydi ama şu anda keyif yapacak zamanımız yoktu. Hızlı olmalıydık. O yüzden bisiklet kiralayan yere doğru yürümeye başladım. Yalnız bir terslik vardı. Normalde hoplaya zıplaya peşimden gelmesini beklediğim ayak sesleri yoktu. Omzumun üzerinden arkama doğru baktım. Bahar olduğu yerde durmuş, bisikletlerin olduğu yöne bakıyordu. Her halinden bir sıkıntısı olduğunu belli eden kızla duraksayıp arkamı döndüm. Tıpkı onun yaptığı gibi ''Yürüsene,'' dedim.
Bakışlarını bana çeviren kız ıkındı sıkındı ama bir türlü ağzındaki baklayı çıkaramadı. Yanına gittiğimde gözlerinin dolduğunu fark ettim. ''Ne oldu?'' diye sorduğumda alt dudağını dişlemeye başladı. Onu bu derece strese sokacak ne olduğunu merak ediyordum. ''Bahar zamanımız kısıtlı ve sen şu anda bize vakit kaybettiriyorsun. Ne olduğunu söyleyecek misin?''
Bir anda ''Faytonla gezsek olmaz mı?'' diye sordu. Böyle bir soru beklemediğim için kuşkulu bir ifadeyle alnımı kırıştırdım. ''Bisikletle daha hızlı oluruz,'' dediğimde iki dudağını bastırıp ince bir çizgi haline getirdi. Bir anda kafama dank eden gerçekle kaşlarım çatıldı.
''Bisiklet kullanmayı biliyorsun değil mi?''
Yanakları kızarmaya başlarken başını hafifçe hayır anlamında salladı. Şaka yapıyor olmalıydı. On altı yaşındaydı ve bisiklet kullanmayı bilmiyor muydu yani? Bakışlarımdan daha da utanan kız başını öne eğdi. Bisiklet kullanmaya beş yaşında başlamıştım ve babam öğretmişti. Belki de bu yüzden...
Merakla ''Neden öğrenmedin?'' diye sorduğumda tırnaklarına işkence yapmaya başlayan maganda ''Bisiklet benim için lükstü. Ona o kadar para harcayamazdık. Ha tabi buna annemin çok yoğun çalışması da eklenince öğrenemedim işte. Babam da olmayınca...'' dedi. Sesindeki kırgınlık yüreğime oturmuştu sanki. Babasız büyümenin bir bedeli daha...Ebeveynlerin kararlarının bedelini neden çocuklar çekerdi ki sanki. Neyse ki Cem Baba'nın açığını telafi edebilirdim. O yıldızı tavana yapıştıracaksak, eksiksiz olmalıydı. Adaya gelip de bisiklet kullanmamak olur muydu hiç?
''O zaman planımızda ufak çaplı bir değişiklik yapalım.''
Bahar başını kaldırdı. Gözlerindeki beklenti belli belirsiz gülümsememe neden oldu. ''Şimdi arkamda beğendiğin bisikleti kiralıyoruz. Sonra ben sana nasıl kullanman gerektiğini öğretiyorum. Kalan vakitte de ne kadar yeri gezebiliyorsak geziyoruz. Anlaştık mı?'' diye sorduğumda kızarmış gri gözleri parıldadı. Yüzündeki heyecanlı gülümseme anlaştığımızı belli edince ''Düş önüme,'' dedim. Heyecanı yürüyüşüne bile yansımıştı.
Rengarenk bisikletlerin önünde durduk. Yüreği ağzındaymış gibi duran Bahar'ın sanki içi içine sığmıyormuş gibi zıplaması gülümsememe neden oldu. O gökkuşağı renklerinde bir bisikleti alırken, ben gece mavisini tercih ettim. Yürüyerek boş ve sakin bir yer aradık. Yeşillik bir alanda durup eşyalarımızı bıraktık. Ben önce bisikletin parçalarını anlattım. Daha sonra nasıl binmesi ve ne yapması gerektiğini uygulamalı bir şekilde gösterdim. Bahar dikkatle beni izlerken sıranın onda olduğunu söylememle kaskatı kesildi.
''Sanırım ben yapamayacağım.''
''Saçmalama Bahar,'' deyip bisikletin üzerinden indim. Dikkatli bir şekilde kenara bıraktım ve yanına gittim. ''Çok kolay olduğunu gördün. Ayrıca kullanmana ben yardım edeceğim.''
Bir süre daha itiraz etti. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda tek elimle bisikleti tuttum ve diğer elimle Bahar'ı kendime çekip belinden havaya kaldırdım. Çığlık atan kızı zorla bisiklete oturturken korkuyla boynuma sarıldı.
''Düşeceğim.''
''Biraz daha sıkarsan ben de öleceğim,'' dediğimde hafifte olsa kollarını gevşetse de beni bırakmadı. ''Bahar bana güvenmen konusunda kaç kez konuşacağız?''
''En son güvendiğimde...'' deyip sustu. Babamın söyledikleri, günlerdir ortada olmaması aklıma gelince vicdanım sızlamaya başladı. Yarı yolda bıraktığımı mı düşünüyordu?
''Onu konuşacağız ama önce şu işi bitirelim. Hadi.''
''Denge konusunda iyi değilim Asal.''
''Ben seni tutacağım diyorum,''
''Bende düşeceğimi söylüyorum.''
''Düşmeden öğrenemezsin maganda.''
''Düşeceksem öğrenmek istemiyorum zengin bebesi.''
Sıkıntıyla inledim. Her şeye kafa tutan, arabaların camlarını indiren kız ufacık bir bisikletten korkuyordu. Babam gibi sabırlı olmam gerektiğini kendime hatırlatırken ''Eğer dediklerimi yaparsan, düşmeyeceksin,'' dedim. Yine de sesimden sıkıldığım belli oluyordu. Ben babam değildim. Sabır konusunda onun kadar iyi değildim. Ya da Bahar benim gibi cesur bir çocuk değildi. ''Hadi Bahar,'' Hafifçe benden ayrılan Bahar gözlerimin içine bakarak ''Düşmeyeceğime söz verir misin?'' diye sordu. Gözlerimin önüne ufak bir kız çocuğu belirdi. İçten bir şekilde gülümsedim.
''Söz maganda söz.''

Continue Reading

You'll Also Like

1M 66.9K 48
Annesinin tekrar evlenmesi üzerine üvey babasıyla anlaşamayan Mira Bars kendini bir anda beş yıldır görüşmediği babasının yanında İstanbul'da bulur...
389 105 35
Merhaba benim adım Blas ben büyük ve saygıdeğer bir ülke,nin kraliçesiyim bu hikayede nasıl köylü bir kiziyken bir kraliçe olduğumu öğreniceksiniz en...
462K 13K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
661K 43.3K 30
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...