VELİAHTLAR 1

By tubux2

7.7M 304K 77.2K

© Tüm Hakları Saklıdır. Karanlık Aşk ile başlayan macera Veliahtlar ile devam ediyor! Asal, Masal, Hale ve yo... More

Başlamadan önce...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
59
SON
Veliahtlar 2 - Ensal
Veliahtlar 2 - Hasal
Veliahtlar 2 - Bahan
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-

24

118K 5.7K 1.9K
By tubux2

HALE

Masal'ın aklından neler geçiyordu bilmiyorum ama matrak bir kahkaha atması an meselesiymiş gibi görünüyordu. Çocuğun uzattığı ele, iğrenç bir şeymiş gibi baktıktan sonra''So?'' dedi. Deniz, Enes'e baktıktan sonra Masal'ı taklit ederek ''So?'' dedi. Bu daha çok neden böyle bir şey dediğini anlamadığı içindi. ''Yani bundan bize ne?'' Sanırım benim arkadaşım kavganın üzerine üzerine gidiyordu. Hızla yanına gidip elindeki formu aldım ve masanın bir köşesinde doldurdum. O sırada Deniz denen çocuğun Masal'a terbiyeden yoksun olduğunu söylediğini işitiyordum. Hala ayakta Masalları izleyen kıza formu teslim ettim. Daha sonra bal böceğinin koluna girdim. ''Her şey için teşekkür ederiz,'' dediğimde Masal bakışlarını bana çevirirken ''Ve arkadaşımın adına özür dilerim,'' diye devam ettim.
''Ne?!''
''İyi günler.'' Masal'ı kolundan çekiştirmeye başladım. Önce ayak direse de, pes etmeyeceğimi anladığında adımlarıma ayak uydurdu. Eneslerin görüş alanından olabildiğince hızlı çıktık. Masal elimden kurtulurken ''Ne yapıyorsun sen Hale?'' diye sordu. Duraksayıp, bıkmış bir şekilde arkamı döndüm. ''Ne yapmışım?''
''Bizim hiçbir suçumuz yokken neden özür diliyorsun.''
''Çünkü, kavganın daha fazla uzamasını istemedim. Fark etmemiş olabilirsin ama Enes sinirlenmeye başlamıştı ve en son sinirli olduğunda hüngür hüngür ağladığını hatırlıyorum.''
''Hiç de bile,'' diyen Masal kollarını göğsünde sinirle bağladı. ''Ben o zaman size olan sinirimden ağlamıştım.'' İnanmış gibi yaparak başımı salladım. ''Hale!'' O sırada Masal'ın telefonu çalmaya başladı. Gözlerini benden ayırmadan öfkeyle telefonunu çantasından çıkardı. Arayan kişiye baktığı an yüzü mutlak bir şaşkınlıkla çarpıldı. Bakışlarını tekrar bana çevirdiğinde şaşkınlığının ardındaki endişeyi fark ettim. Sanırım arayan kişiyi biliyordum.
''Asal mı?''
Başını evet anlamında sallarken ekrana baktı. ''Açmayalım,'' dediğinde sen bilirsin der gibi omzumu silktim. Biraz da olsa Asal'ı tanıyorsam, Masal'ı açana kadar arar, eğer açmazsa beni aramaya başlardı. ''Hala arıyor.''
''Açana kadar da aramaya devam edecek.''
Masal bana baktı. Sıkıntıyla iç çekerken telefon sustu. Bir an ''Oh be!'' diye bağıran Masal ''Lütfen bir daha arama,'' diye devam etti ama telefon tekrar çalmaya başladı. Olduğu yerde tepinen Masal mızmızlanırken ''Ne yapacağız Hale?!'' diye sordu. Bilmediğimi belli edercesine omzumu silktim. Nasılsa Masal bu durumdan kurtulmak için de bir yalan uydururdu. ''Şimdi açmazsam, seni arar. Aramasa bile evde karşıma çıkar. Of Allah'ım of. Bari şu günü atlatsaydık.'' Korkunun ecele faydası olmadığının farkındaydı. ''Daha fazla sinirlenmeden açsam iyi olacak,'' dediğinde başımı tamam anlamında salladım. Derin bir nefes aldı ve telefonu açıp kulağına götürdü.
''En sevdiğim ikizim.''
Yüzündeki kasılmış tebessümü tutmakta zorlanırken ''Özledin değil mi beni? Ondan bu sorgu suhal,'' diye devam etti. Asal'ın sesini bu kadar uzaklıktan bile duyabildiğime göre, özlediği için değil bir şeyleri fark ettiği için aramıştı.
''Teyzemlerden şimdi çıktık. Taksi bekliyorduk.''
Bir an yüzündeki gülümseme soldu. ''Yok gerek yok. Biz geliriz.'' İşte şimdi zurnanın zırt dediği yerdeydik. Buradan Nika Teyzelere gitmek nereden baksan iki buçuk saatimizi alırdı ki, Asal'ın gitmesi bir saat sürmezdi. Masal'ın gözleri büyüdü. Bir süre hareketsiz kaldı. Asal'ın sesini duyamıyordum sanırım telefonu kapatmıştı. Masal'a doğru yürüdüm ama o donmuş ifadesini bozmadı.
''Bal böceği?''
Ağır çekimde bakışları bana döndü. Nefes almıyor gibi duran arkadaşım ''Geliyor,'' deyince panikledim. ''Hemen taksi bulalım. Hadi.''
''Buraya geliyor.''
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Burada olduğumuzu nereden biliyordu. Tabi ya, Emre... Kesin ağzında yaş bakla ıslanmayan arkadaşımız, dayanamayıp her şeyi yumurtlamıştı. İşte şimdi korkmaya başlamıştım. İkinci kez arkasından iş çevirmiştik ve o beni daha ilk seferi için affetmemişti bile.
''Masal ne yapacağız?''
Sesim telaşımı açığa vuruyordu. ''Ne oldu,'' diyen Masal gözlerini kısarken ''Az önce omuz silkip duruyordun,'' diye devam etti. ''Bulacağız bir şeyler.''
''Sonumuz hayır olsun,'' dediğimde derin bir nefes alan Masal ''Bence gazamız mübarek olsun,'' dedi. Gölge bir yer bulup oturduk ve ecelimizin gelmesini beklemeye başladık.
* *
Gerilim dolu dakikalar, olduğundan daha da hızlı geçerken, yemediğim tırnak kalmamıştı. Kafamda bir sürü düşünce dolanıyor, hepsi kötü bir şekilde son buluyordu. Asal asla beni affetmeyecekti. Affetse bile eminim ki, bir daha güvenmeyecekti. Güvense bile... Of Allah'ım ya. Ben neden Masal'ın aklına uyup buralara kadar gelmiştim ki...
Masal'ın telefonu tekrar çaldı. İkimizde irkildik ve çimlerin üzerinde duran telefona baktık. Asal'ın ismi belki de ilk kez beni korkutuyordu. Masal uzanıp telefonunu eline aldı ve derin bir nefes alarak kulağına götürdü.
''Kasına kurban olduğum geldin mi?''
Masal'ın yapma sevgisi sıkıntıyla iç çekmeme neden oldu. Bu kız gerilim anında neden daha fazla saçmalıyordu. Hayır, Asal'ın bir şeylerden şüphelenmeyeceği varsa da, sırf bu yüzden şüphelenebilirdi. ''Yazdan kalma bir günün tadını çıkarıyoruz çimlerde.'' Asal'ın sesi yine duyulmaya başlamıştı. Zaten sinirli olan adamın, daha da sinirlerini bozmak için uğraşan arkadaşımın kolunu çimdirdim. Acıyla çığlık atan Masal'a adam gibi olduğumuz yeri tarif etmesini söyledim. Telefonu kulağı ve omzunun arasına sıkıştıran bal böceği, çimdirdiğim yeri ovalarken Asal'a bulunduğumuz yeri tarif etti. Telefonu kapatırken ''Morarırsa için sızlamayacak mı?'' diye sordu.
''Onu morarırsa düşünürüz.''
Dudağını büzerek kolunu ovalamaya devam etti. Kısa bir süre sonra Audi R8 önümüzde durdu. Allah yardımcımız olsun diye dua ederek ayağa kalktık. Asal öfkeyle arabadan indi. Güneş gözlüklerini çıkartarak üzerimize doğru yürümeye başladı. Arkamı dönüp, tabanlarım yanana kadar koşmak istedim. ''Kaçabiliriz ama saklanamayız Bal surat.'' Gerilim anlarındaki en kötü özelliğim sesli düşünmemdi. Tıpkı şu anda olduğu gibi... Masal'la birbirimize daha çok yaklaştık. Birbirimizden güç almak istercesine kol kola girdik.
''Burada ne işiniz var?''
Asal tam önümüzde durdu. Kahverengi gözlerinde ara ara çakan kıvılcımların, birazdan bizi yakacağının farkındaydım. ''Üniversite hayatını merak ettik,'' diyen Masal tıpkı saatler önce yaptığı gibi dişlerini sıka sıka gülümsedi. ''Sakın bana yarışmaya kayıt yaptırdığınızı söylemeyin.''
''Tamam söylemeyiz.''
Sıkıntıyla inledi. Öyle bir ses çıktı ki, sanki etrafımızdaki ağaçların gövdelerine çarpa çarpa birkaç saniye havada asılı kaldı. Artık Masal'la yapışık ikiz kadar yakındık. İkimizde gergindik. Bunu kasılı kalmış vücutlarımızdan anlayabiliyordum. ''Ben size bu yarışmaya katılmayacağımızı söylemedim mi?''
''Söyledin.''
Korkusuna rağmen verdiği cesur cevaplar yüzünden Masal'ı tebrik etmek istemiştim. ''O zaman neden kayıt yaptırdınız?'' diye sorduğunda kolumdan çıkan Bal böceği ''Söyledin dedim, dinleyeceğimi söylemedim,'' deyip kollarını göğsünde bağladı. Asal'ın yumruklarını sıktığını gördüğümde kalbim gümbür gümbür çarpmaya başladı. Bana bakmıyor olması iyiye işaret değildi.
''Nerede yapılıyor bu kayıt?''
Allah'ım onca emek, onda rezillik boşa gidecek, Asal kesin yarışmadan geri çekilecekti. Masal'a baktım. Onunda yüzünde dehşet dolu bir ifade vardı ama sanırım geri çekilmekten çok başka bir şey düşünüyordu.
''Ne yapacaksın diye sormaya korkuyorum,'' dediğinde gözlerini kısan Asal ''İşte şimdi korkunun ecele faydası yok Masal Kara,'' dedi. ''Düşün önüme ve beni kaydın yapıldığı yere götürün.''
''Asal lütfen, bir daha düşün, daha iyi düşün.''
''Masal!''
''Ya geri çekilsen eline ne geçecek? Ama katılırsan şan, şöhret, para, pul...'' Masal gittikçe saçmalamaya başlamıştı. Zaten bu saydıkları Asal'da istemediği kadar vardı. Masal da bunu fark etmiş olacak ki, saçmalıklarını daha fazla devam ettirmedi. Ağlamaklı bir ses tonuyla ''Ya ben o kaydı yaptırmak için neler çektim biliyor musun?'' diye sorunca ''Umurumda değil,'' diye cevap aldı. Ağlamasının da yalan olduğu anında öfkelenmesiyle anlaşılmıştı.
''İyi!'' diye bağırdıktan sonra koluma girdi ve beni çekiştirerek yürümeye başladı. Yine başladığımız yere dönmüştük. Tüm gözler üzerimize toplanıyor ama bu sefer sabit kalmıyordu. Özellikle de kızların gözleri bizden arkamızda ki Asal'a kayıyordu ve ifadeleri mide bulandırıcı şekilde değişiyordu. Allah'ım şu çocuğu bu kadar yakışıklı yapmak zorunda mıydın? Hoş, Demir Amca ve Elif Teyze'den ne kadar çirkin bir çocuk çıkar, orası muammaydı.
Masal etrafa kaçamak bakışlar atarak ilerlerken ''Enes'i görüyor musun?'' diye fısıldadı. Ah be! Nasıl unutmuştum? Bir de başımızda Enes derdi vardı ve az önceki gibi sürpriz bir şekilde karşımıza çıkarsa, neler olabileceğini düşünmek istemiyordum. Etrafa bakındım. O kadar kalabalıktı ki, adam akıllı yüzleri seçemiyordum.
''Görünürde yok gibi.''
Masal kayıt masasına gelmeden durdu ve Asal'a döndü. Başıyla ilerideki masayı gösterirken ''Bir daha o kızla muhatap olmam,'' dedi. Dehşetle bal böceğine baktım. Kediye resmen ciğer emanet eder gibi, Asal'ı kıza gönderiyordu. Eminim ki o kızda buradaki kızlardan farklı değildi ve sonsuz aşkımı düşüncelerinde pis emellerine alet edecekti.
''Ben hallederim,'' diyerek Masal'ın kolundan çıktım. Asal ''Gerek yok,'' diyerek yürümeye başladı. Hala benimle göz teması kurmamıştı. Gözlerim alev alev yanıyor, yaşlar göz pınarlarımda hazır olda bekliyorlardı. Ah Masal ah! Senin yüzünden yine kötü olan ben olacağım!
Asal masaya yaklaştığında az önceki kız ayağa kalktı. Yüzünü tam göremiyordum ama arkasındaki arkadaşlarının hayran bakışlarından çok da farklı olduğunu sanmıyordum. İçimi rahatlatmak istercesine derin bir nefes aldım. Neyse kız en azından onun cazibesine kapılıp, yarışmadan geri çekilmemize izin verirdi. Böylece Asal bizi öldürmez, süründürürdü.
''Masal!''
Asal'ın gür sesi irkilmeme neden oldu. Masal etrafta Enes'i aramayı kesip, ikizine döndü. ''Buraya gel!'' diye bağırdığında başını hayır anlamında salladı. Asal burnundan derin bir soluk aldı. Sakin kalamaya çalıştığının farkındaydım. ''Sana buraya gelmeni söyledim.'' Ama başaramıyordu ve Masal böyle yapmaya devam ederse daha da sinirlenecekti. Bal böceğini arkasından itekledim. Öne doğru birkaç adım atınca omzunun üzerinden bana baktı. ''Git,'' diye fısıldadığımda aniden elimi kavradı ve beni de beraberinde götürdü.
''Yaptığınızı beğendiniz mi?''
Bu sefer hem benim hem de Masal'ın gözlerine bakıyordu. Bir an az önceki gibi bakmamasını dilemiştim çünkü şu anda beni ayakta tutan tek şey, dayandığım arkadaşımdı. ''Ne oldu ki?''
''Geri çekilemiyormuşuz, çünkü tüm formlar kurula teslim edilmiş!''
İşte şimdi ayvayı yemiştik. Masal soğuk kanlı bir ifadeyle ''Kuruldan isteriz,'' deyince Asal dişlerini göstererek inledi. ''Anında işleme giriliyormuş ve numara verildikten sonra iptal edemiyormuşuz!''
Masal keyifli bir gülümsemeyle ''Harika, o zaman katılıyoruz,'' dedi. Gerçekten yangına körükle gidiyordu.
''En yakın zamanda bateri çalmayı öğrensen iyi olur Masal Kara. Çünkü ben katılmıyorum.''
Asal bakışlarını bana çevirdi. İşte şimdi ağzından iyi şeyler çıkmayacağına emindim. Dudaklarını araladı. Kelimeler dilinin ucunda dolanır gibi oldu. Soluk alış verişi hızlandı. Gözleri kısıldı. Derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Dudakları hafifçe kıpırdıyordu. Sakinleşmek için yine saymaya başlamıştı. Gözlerini açtı. Sessizce yutkundum.
''Bu iki etti Hale Erdem. İnan bana üçüncüsünde değil seninle konuşmak, bir daha yüzüne bile bakmam.''

**

ASAL

'Sende mi Brütüs?'

Sanırım şu anda Jül Sezar'ı daha iyi anlıyordum. Emre, Masal ve Hale'nin hançerlerini teker teker sırtımda hissediyordum. Bu hayatta kimseye güvenmemek lazımdı belli ki, kardeşlerine bile...
Öfkem vücut bulmuş, yanımda oturuyor ve beni daha hızlı araba sürmem konusunda gazlıyordu. Bende sanki kendi aklım yokmuş gibi, onu dinliyor, gaza bastıkça basıyordum. Arabaların yanından o kadar hızlı geçiyordum ki, çoğu refleks olarak sağa sola kaçma ihtiyacı duruyordu. Altımdaki canavar kükrüyor, çıkardığı sesle yeri göğü inletiyordu. Kısa bir an sonra soluğu kulüpte aldım. Sanki bir rüyadaydım ve buraya geldiğimi fark etmemiştim.
Ani bir frenle girişin tam önünde durdum. Tüm bakışlar bana döndü. Ben ise, adrenalinin etkisiyle gülümsüyordum. Hızlanan nefesim kulaklarımda uğulduyordu. Başımı geri eğip koltuğa yasladım. Boğazımın kurumuştu. Yutkundum. Sakinlemeye çalıştım. Garip ama, rahatladığımı şu anda fark ediyordum.
Adamların bakışlarını daha yoğun hissettiğimde derin bir nefes aldım ve arabadan indim. Daha ilk saniyeden lastik ve balata kokusu burnumun direğini sızlatmıştı. ''Hoş geldiniz Asal Bey,'' diyen adama başımla selam verdikten sonra arabayı otoparka çekmesini emrettim. Başka kimseyle göz teması kurmadan kulübe girdim. Sanırım kendimi en huzur hissettiğim yer burasıydı. O yüzden canımın sıkkın olduğu her an kendimi burada buluyordum.
Etrafı kolaçan ederek merdivenlerden indim. Durağandı. Garip. Bir an mutfağa yönelmek istedim ama okuldan erken çıktığım aklıma geldi. Saate baktım. Eminim ki Bahar daha gelmemişti. Bu yüzden çalışma odasına doğru yürüdüm. İşittiğim seslerle kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Babamın bu saatte burada ne işi vardı?
Adımlarımı yavaşlattım. Neredeyse hiç ses çıkarmadan çalışma odasına doğru yürüdüm. Kapının kapalı olmasını fırsat bilip, kapının önünde durdum. Uzun sessizlikler anlayamadığım konuşmalarla bölünüyordu. Kulağımı kapıya doğru yaklaştırdım. İçerideki huzursuzluğu buradan bile hissediyordum. Bir anda kapının açılmasıyla, gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakaldım. Babam, saniyelik şaşkınlığını öfkeli ifadesinin ardında gizledi.
''Asal,''
Duruşumu düzeltirken ''Baba,'' dedim. ''Senin şu anda okulda olman gerekmiyor muydu?'' diye sorduğunda başımı evet anlamında sallarken ''Senin de holdingde olman gerekiyor sanırım,'' diye cevap verdim.Gözlerim kısa bir an bana arkası dönük duran Cem Baba'ya kaydı. Sanki burada olduğumdan bi haberdi. Başını ellerinin arasına almış, öne eğmişti. ''Sanırım hesap verme yaşımı geçeli çok oldu, Ha oğlum?'' dediğinde bakışlarımı tekrar babama kaydırdım.Endişeli ifademi fark etmiş olacak ki, çatık kaşlarını makul bir ölçüde gevşetti ve omzunun üzerinden arkasına, Cem Baba'ya baktı.
''Akşam için her şeyi ben ayarlayacağım Cem.''
Cem Baba ağzını bıçak açmayıp sadece başını tamam anlamında salladı. Bir şey olmuştu. Ters giden bir şey... Babam bana dönüp omzumu sıktı. ''Burada ne işin varsa bitir. Çünkü akşam evde, kardeşlerine bakacaksın.'' Gözlerim fal taşı gibi açılırken ''Sebep?'' diye sordum. Babam omzumdaki elini yanağıma kaydırdı ve çok sert olmayacak şekilde üç kere vurdu.
''Sanırım hesap verme esprisi fazla uzadı. Akşam geç kalma ve kardeşlerine sahip çık.''
Babam yanımdan geçip gitti. Vurduğu yanağımı okşayarak gözden kaybolmasını izledim. Daha sonra önüme döndüm ve temkinli adımlarla içeri girdim. Cem Baba'nın karşısına oturduğumda perişan hali gözümden kaçmadı. Önünde bir zarf ve açılmış bir kâğıt duruyordu ve o kirpiklerini kırpmayı bile reddederek kağıda bakıyordu. Sanki şu anda burada olduğumu, ona baktığımı fark etmemişti. Ya da umursamıyordu. Telaşlanmaya başlamıştım.
''Cem baba?''
Fısıltıyla konuşmama rağmen sanki ona bağırmışım gibi irkildi. Derin bir iç çekişle başını kaldırdı. Refleks olarak ben de koltuğa yaslandım. ''Asal.'' Sesindeki şaşkınlık tanısı, ilk düşüncemi doğrulamıştı. Benim varlığımı bile fark etmeyeceği ne olmuş olabilirdi?
''Bir sorun mu var?''
Sıkıntıyla iç çekip arkasına yaslandı. Elleriyle yüzünü ovuştururken gözüm tekrar önündeki kağıtlara kaydı. Belli ki sorumun cevabı onda gizliydi. Uzanıp kağıdı elime aldım. Bu hareketimi fark eden Cem Baba, bir an duraksadı. Daha sonra müdahale etmeye çalıştı ve anlayamadığım bir şekilde kendini engelledi. Bunların hepsi birkaç saniye içinde olmuştu. Gözlerinin içine baktım. Başını hafifçe sallamasıyla okumama izin verdiğini anlamış oldum. Gözlerim tedirgince aşağı kaydı. Bu bir hastane raporuydu. Bir an aileden birinin hasta olduğunu düşündüm. Panikledim. Ellerim terlemeye başladı. Daha sonra hastanenin isminin altındaki yazı dikkatimi çekti.
'DNA Testi' Daha sonra da onun altındaki iki isim. 'Bahar Ak, Haydar Cem Adanan.'
Hiçbir şey anlamıyordum. Bizim magandanın Cem Baba'yla ne ilişkisi olabilirdi ki. Raporu incelemeden önce Cem Baba'ya baktım. Kenan Işık pozisyonunda durmuş, işaret parmağıyla yanağını okşuyordu. Dalmıştı. Bu halleri telaşımı arttırırken raporu incelemeye başladım. Salak saçma rakamlardan hiçbir şey anlamıyordum. Ta ki, altta tüm bu gerginliği açıklayan cümleyi okuyana kadar...
'%99 uyumludur.'
Kaşlarımı çattım. Doğru okuyup okumadığımı anlamak için tekrar tekrar rapora göz gezdirdim. Hiçbir şey anlamıyordum. Kafamdaki ikisiyle ilgili hiçbir bağlantı kuramıyordum. ''Bahar senin kızın mı?'' diye sorarak başımı kaldırdığımda kapıdaki kişi nefesimi tutmama neden oldu.
''Hangi Bahar?''

Continue Reading

You'll Also Like

207K 6.1K 9
Sonsuzluğa gözlerini dikmiş, sonsuzluk için gözlerini kapatmaya hazır bir genç.
321K 2.6K 4
Bu hikâye, ne yazık ki çiçekler ve kalplerden ibaret değil. Bu hikâye, çiçekler ve dikenlerle çevrili. Vücudu kadar ruhu da yaralarla dolu olan Efran...
711 51 12
"Ölüme yalın ayak koşanların öyküsü bu." "Bu motorun üzerine bindiğin zaman zebaniler sana cehennemden yer ayırtmıştı hanımefendi, cehennemde görüşür...
84.5K 6.5K 45
Wattys 2021 yarı finalist. ❧ Tamamlandı :) Sözler kifayetsiz kalıyor senin yanında. Ben adının geçtiği satırları öpüyorum sevgilim. Seni gördüğüm vak...