26. Bölüm

939 53 78
                                    

Merhaba. Aslında yeni bölümün daha uzun bir vakti vardı yazıp yayımlamam için. Ama bu aralar ruhsal olarak pek iyi değilim. O yüzden yazarak iyileştirmek istedim kendimi. Kendime pek iyi gelemesem de, sizlerden dertleşmeye ihtiyacı olan varsa çekinmeden yazabilir. Sizi sonuna kadar dinlerim :)

Neyse keyifli okumalar...

~~~~~~~~~~

Hayallerini camın diğer tarafından seyretmeye mahkum kız çocuğu değildim artık.

Mahkemenin üzerinden uzun bir zaman geçmişti. Ahmet Oflaz uzaklaştırma kararını çiğneyecek bir şey yapmamıştı ve bu şaşırtıcıydı. Annem. O hiç iyi değildi. Mahalleye bir taksiyle gidip onu uzaktan çok kısa bir vakit izlemiştim. Yüzünde görünür bir şiddet izi yoktu. Ama kilo vermiş ve çökmüştü. Elimden gelen bir şey olmadığı için geri dönmüştüm yaşadığım eve.

İşe kabul de edilmiştim. Yüksek miktarda olmasa da para kazanıyordum. Uygun fiyatlı, kiralık bir ev bakmaya da başlamıştım. Arel de her zaman olduğu gibi, kararlarımda yanımda olan ilk destekçimdi.

Her şey yolundaydı. Mutluydum, huzurluydum. Bu sakinliği yadırgasam da sevmiştim.

Hayallerimin peşinden daha güçlü gidiyordum artık. Üniversite sınavı için harıl harıl çalışıyordum, bir aydan az bir vaktim kalmıştı. Arel de boş vakitlerinde, şimdi de olduğu gibi matematik çalıştırıyordu bana.

Uzayan kaküllerimi yine kulağımın ardına attım. Saçlarım uzamıştı. Ders çalışırken rahatsız olmamak için arkadan bir tokayla bağlamıştım. Ama uzayan kaküllerim çene hizamda olduğu için sürekli yüzüme dökülüyordu.

Bir vakittir çözmeye çalıştığım sorunun cevabını bulmama az kalmıştı. Fakat kulağımın ardına sıkıştırdığım saçım sürekli yüzüme düşerek, ilgimi dağıtıyordu. Tam yine bir hırsla kulağımın arkasında tutturacaktım ki Arel müdahale etti. Saçımı yüzüme gelmeyecek şekilde tuttu, ben soruyu çözene kadar.

Sorunun cevabını bulup şıklardaki cevabı işaretledim ve eğildiğim masadan belimi doğrulttum. Her yerim tutulmuştu resmen.

"Biraz mola ver istersen. Belin tutulacak yoksa" dedi Arel.

Ona tebessüm ederek baktım.

"Tamam. Sen de mola ver istersen. Saatlerdir o kitaplara gömüldün" dedim.

Benim odamda, Arel ile yan yana oturmuş, ders çalışıyorduk. Arel önüne kalın hukuk kitaplarını almış, onlara çalışıyordu. Benim de çözemediğim bir soru ya da konu olursa yardım ediyordu.

"Olur bitanem" dedi ve tuttuğu saçımı bıraktı.

"Kaküllerini özlüyorum" dedi.

Elimi kaldırıp alnıma dokundum. Ben de özlemiştim.

"Bir ara Mehir'in yanına gider kestiririm" dedim.

"Neden Mehir kesiyor saçlarını ?" 

Derin bir nefes alıp elimdeki kaleme baktım.

"Alışkanlık..." diye mırıltıyı andıran bir sesle konuştum. Ardından nedenini açıkladım.
"Mehir, annesinin saçlarına benziyor diye çok severdi saçlarını. Kanser olunca da dökülmeye başladı tabii. Çok üzülürdü buna. Bir gün benden saçlarını kesmemi istedi. Ben de kestim. Sonra eline makası verdim ve ben de saçlarımı ona kestirdim. Aslında ben de tamamını kestirecektim ama Mehir kabul etmedi. Benim saçlarımı severdi. Böylece de aramızda sözsüz bir anlaşma oldu. Saçımı hep o kesti..."

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin