2. Bölüm

9.4K 402 503
                                    

(YAZIM HATALARI DÜZENLENDİ)

~~~~~~~~~~~

Ah, kalbim bu denli hızlı atmak zorunda mıydın? Göğsümü delip geçecekmiş gibi hızla çarpıyordu. Şaşkınlığım o kadar büyüktü ki nefes almayı unuttuğumu bile ciğerlerim sızlayınca anlayabilmiştim. Tozla karışmış eski kitap kokusunu yavaşça içime çektim. Aldığım nefeslerle beraber kalbimin ritmi de düzene girince şaşkınlıkla havada asılı kalan kollarımı yavaşça göğsüne koydum. Yalnız olduğunu bildiğin bir karanlıkta uzun zaman sonra birinin varlığını hissetmek gibi ürpertmişti ona dokunmak. Yavaşça ittirmeye çalışmıştım ama belimdeki kollar daha fazla sıkılaştırmıştı. Elimin altındaki kalbi, avuç içime bir boksör edasıyla hızlı hamleler yaparken, gözlerimi köşeli çenesinden gözlerine çıkardığımda artık kalplerimiz ringine çıkmış iki boksör gibi hızlı hamlelerde bulunuyordu.

Gözleri...

Ela gözleri çok garipti. Garip kılansa renkleri değil, bakışlarıydı. Bakışları çok farklıydı. Sanki... Sanki içimi görüyordu. Herkesten gizleyebildiğimi sandığım yaralı ruhumu görüyor gibi bakıyordu. Tanıdık bir yabancı gibi. Belki de bu yalnızca benim saçmalıklarımdı. Evet evet kesinlikle ben saçmalıyordum.

Daha fazla bu saçma düşüncelere kapılmamak adına, "Ellerinizi çeker misiniz?" dedim kollarının arasında rahatsızca kıpırdanarak.

Düz ve tok bir ses tonuyla, "Biraz rahat dur. Sanırım alnın kanıyor" dedi kaşlarını çatarak. Kâküllerimin üstünü örttüğü şakaklarıma bakıyordu. O an kaşımın üstünde biraz sızı hissettim.

Cam parçalarının kestiği sol elimi havaya kaldırdım ve sızlayan yere parmak uçlarımla dokunup elime baktım. Biraz kanıyordu. Ciddi değildi. Olsa da bir şey değiştirmezdi zaten.

"Önemli değil, ben hallederim. Lütfen kollarınızı çeker misiniz?! " dedim, bu defa daha sert bir tonda.

İtiraz etmeden kollarını yavaşça belimden çekti. Ben de ellerimi üzerinden çekip aramıza mesafe koydum. Bir köşeye özensizce bıraktığım sırt çantama yönelip içinden bir peçete çıkardım ve kaşımın üstüne umursamazca bastırdım. Bu sızısını arttırmıştı ama yüzümde en ufak bir mimik oynamamıştı. Bu esnada elimin üstüne kapanan iri elle duraksadım. Gözlerimi ela gözlere sabitledim.

"İzin verir misin?" dedi.

Neden izin verdiğime kendim bile anlam veremezken, başımı onaylar manada salladım. Elimdeki peçeteyi aldı ve diğer eliyle kâküllerimi kenara çekti. Gözleri o kadar keskin bakıyordu ki, alt tarafı kanı silmiyordu da riskli bir ameliyatta dikiş atıyordu sanki. Bu düşünceyle istemsiz gelen gülme isteğimi bastırmaya çalıştım.

"Yaran çok derin değil, dikişe gerek yok. Ama yine de bir eczanede pansuman yaptırsan iyi olur, intihap kapmasın" dedi.

Uzatmadan başımı onaylar mana da salladığımda ellerini yüzümden çekti. "Teşekkür ederim, gerisini ben hallederim" dedim.

Bu adamda anlam veremediğim bir şekilde beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Belki de sorun bakışlarıydı. Zira gözleri anlaşılmayı bekleyen bir çocuk gibi bakıyordu. Ama bir yandan da usta bir oyuncu gibi düşüncelerini de gizliyordu. Daha fazla bu duruma dayanamayıp geri çekildim. Arkamı dönüp düşürdüğüm kitapların yanına gittim ve kitapları toplamaya başladım. Çok uzun sürmeden yanımda bir hareketlenme oldu. O gelmişti. Yerdeki kitapları toplamaya başladığında kısa bir süre bakıp sessizliğimi korudum. İşim bitince topladığı kitapları almak için ona baktığımda elinde şaşkınlıkla düşürdüğüm kitaba baktığını gördüm.

Gözlerini gözlerime diktiğinde "Ya kitap kurdusun ya da yakın zamanda sevgilinden ayrıldın. Hangisi ?" diye sordu.

Sorduğu soruya anlam veremezken, "Kitap kurdu değilim, sevgilimden de ayrılmadım" dedim onun gibi düz bir ses tonuyla.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin