34. Bölüm 2. Part (S. F.)

727 46 18
                                    

Medya için saadet_gunce canımcıma teşekkür ederim ♡‿♡

~~~~~~~~~~

Ben, Aktan'a yapabileceğim en büyük kötülüğü anılarımızı elinden alarak yapacaktım. Bunu yapmamam için yüreğim avaz avaz bağırsa da, mantığım onun tersine doğru olan bu diyordu. Kalbimi dinleyip yaptıklarım bana çoğunlukla acı kazandırmıştı. Bu sefer de mantığımı dinleyecektim.

"Odanın yedek anahtarına bakındım ama bulamadım. Beraber arayalım, çok vaktimiz yok" dedi Fatih evin kapısını açarken.

Konuşmadan, başımı sallayarak onayladım onu.

"Sen yatak odasına bak, ben salona bakayım" dedi Fatih.

Bir tepki vermeden yatak odasına gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde beni saran ilk şey kitap ve Aktan'ın kokusuydu. Bir süre duraksadım. Ama hemen kendimi toparlayarak düşüncelerime mani oldum.

Birkaç adım atıp bir duvarı tamamen kaplayan kitaplığına baktım. Burada yoktu. İkinci durağım yatağının yanındaki komodin olduğunda, çerçevedeki fotoğrafımızı gördüm. Bu fotoğrafı çektiği gün dün gibi aklımdaydı. Aktan'la yürüyüş yaptığımız bir gün, banka dinlenmek için oturmuştuk. Aktan da bir anda telefonunu çıkarıp o ânı ölümsüzleştirmişti.

Fotoğrafta, içten ve mutluluğumuzun emaresi olan kocaman gülümsemelerimiz vardı. Başımı Aktan'ın omzuna yaslamış ve kameraya gülümsüyordum. Aktan da başını, başıma yaslamıştı. Rüzgarın savurduğu dağılmış saçlarımızsa fotoğrafa ayrı bir hava katmıştı.

Biz gerçekten mutluyduk. Ama gerek bilerek, gerekse istemeden, tek tek inşa ettiğimiz her şeyi yıkmıştık. Şu an ben de geriye kalanları yok ediyordum. Bizden geriye anılarımız bile kalmayacaktı.

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ardından fotoğrafa bakmamaya çalışarak komodinin çekmecelerine baktım. Burada da yoktu. Bu yüzden çalışma masasına baktım. Orada da bulamayınca, sıkkınca sandalyeye oturdum. Zihnimi dağıtmamak için özenle bakmamaya çalıştığım kasnaktaki işlemeye takıldı gözlerim. Çalışma masasının üzerinde, sandalyeye oturduğunda direkt görüş açısındaydı. Kendime engel olamayarak asılı olduğu yerden aldım ve bir süre öylece baktım. Gitar çalmayı severdi. Ama benim için çalmayı daha çok sevdiğini söylerdi.

Gözlerimi de, dişlerim gibi sıktım hızla. Bunu kendime yapmamalıydım. Her şey yeterince zordu, bir de kendime böyle acı çektirmemeliydim.

Kasnağı yerine asmak için başımı kaldırdığımda, bir anahtar gördüm. Kasnağın asıldığı çiviye asılı duruyordu. Uzanıp anahtarı aldım. Anı odasının anahtarı bu olmalıydı. Kasnağı yerine astıktan sonra odadan çıktım ve ilerdeki odanın önünde durdum. Anahtarı kilide yerleştirip üç tur döndürdüm ve açılan kapıyı yavaşça ileriye ittim. Açılan kapıyla bir zamanlar hayalimiz olan oda gözlerimin önüne serildi. Yerde eski günlüğüm duruyordu. Bunun haricinde her şey o gün gördüğüm gibi nizami şekilde ve yerli yerindeydi.

Odaya çekingence ilk adımımı attığımda, kalbime bir his çöreklenmeye başladı. Ruhum sıkılıyordu, uzun zamandır sessiz olan zihnimdeki sesler, şimdi yapma diye bağırıyordu. Neyse ki onları dinlememe fırsat kalmadan odaya Fatih de girdi.

"Anahtarı bulmuşsun" dedi. Odayı gördüğünde ise donup kaldı.

"Bu çocuk kafayı sıyırmış" dedi kendine geldiğinde.

Küçük bir tebessüm belirdi yüzümde. Kaysın, Leylaya olan sevgisini anlamayanlar, ona Arapçada deli anlamına gelen Mecnun derlermiş. Bu yüzden ona, buranın ne olduğunu da, bizim için ne kadar anlamlı olduğunu da anlatmadım.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin