10. Bölüm

2.9K 142 69
                                    


Merhaba. Bölüm biraz geç geldi. Çünkü ; bir hikaye yarışmasına katılmak zorunda kaldım ve arkadaşımın babası trafik kazasında feci bir şekilde can verdi. Çok genç ve ani bir vefat oldu. Ardından çok küçük çocuklar bıraktı ve bunlar nedeniyle kafamı pek toparlayamadım. Lütfen sizden ricam o adamcağız için duva etmeniz. Şimdiden teşekkürler.

Hayalet okurlarıma da buradan selam olsun !

~~~~~~~

Umutların yeise kurban gittiği zamanda ; kalbimin üstünedeki çorak topraklardan , siyah bir gül filiz verdi. O gül göz yaşlarımla sulansa da , asıl onu canlı tutan bu tattığım duyguydu...

Bana iyi geldiği bir zamndaydık yine. Başımı göğsüne yatırmış saçlarımla oynuyordu. Buna karşı çıkmayıp , gözlerimi kapatıp anın huzuruna varıyordum.

"Hadi kalk bakalım" dedi. Elini omzuma koymuştu.
Başımı kaldırıp , yüzüne baktım. İçten kocaman bir gülümseme vardı. O hep içten gülümserdi zaten.

"Nereye ? " dedim. Sesim de yer edinen merakla.
"Gidince görürsün" dedi.
Ayağı kalkıp elini uzattı. Elinden tutup beni kaldırmasına izin verdim.

Yan yana , ilerde park edilmiş aracına bindik. Susmayı tercih ediyorduk. Bir şeyler için bana zaman tanıyordu. Bu iyi bir şeydi.

Dakikaların bir birini geçtiği zamanda , araba durmuştu. Gözlerimi kaldırıp nereye geldiğimize baktım.

"Seni bekliyor. Tam iki haftadır o da iyi değil ! Onun sana ihtiyacı var Zemheri" dedi. Sesi ikna ediciydi.

Ne demem gerekiyordu ki ? Onun karşısına çıkmaya yüzüm yoktu. Utanıyordum. Kaçmak istiyor ama buna izin vermeyeceğini biliyordum. Biraz olsun cesur olmaya çalıştım.

"Tamam" dedim , başımı sallarken.
Bu onu sevindirmişdi. Gülümseyen dudakları ; alnımı örten kısa saçlarıma dokundu.

Arel'le kısa bir vedalaşma süreci geçirip arabadan indim. Önünde durduğum kapı ; benim senelerdir , burada neler çektiğimin şahitiydi. Kapı otomatik açılmıştı. Adımlarım ileriye doğru gitmişti. Koltuklarda ; ağızlarındaki maskelerle oturan insanlar , yorgun gözleriyle etrafı izliyordu.

İnsanlardan gözlerimi ayırıp , yolunu ezbere bildiğim koridoru yürüdüm. Beyaz kapının önünde durdum. Kaç kez bu kapının önünde ağladım onu bile hatırlamıyordum doğrusu. Kapıyı çalma gereği duymadan , kulpu indirip odaya girdim.

Kısık hıçkırık sesleri boş odada yankılanıyordu. Ard arda , hiç durmadan. Hıçkırığını durduran , adım seslerim olmuştu.
Bir kaç adım sonrası onu gördüm. Kızarmış mavi gözleri , ucu pembeleşmiş burnu ve tuzlu damlalarla ıslanmış soluk yüzü.

Beni görünce yüzünü kurulmaya çalıştı. Mehir ; geçmişim , en mutlu anım , yine ağlıyorsun. Oysa bana ne kadar güçlü bir kız olduğunu anlatır dururdun. Lütfen şimdi de güçlü ol , olamıyorsan bile öyleymiş gibi yap ! Çünkü ; ben bugün senden daha güçsüzüm.

İnsanlar acıların zamanla geçeceğini söyler dururdu. Ama acılar zamanla geçmiyor , biz onlarla yaşamaya alışıyorduk !

Ve ben , bugün bir şey farkettim. Ben hâlâ acılarımla yaşamaya alışamamıştım !

Ben bu acılara alışana kadar , kalbim buna dayanırmı bilinmez. Lakin dayan kalbim , sana mutluluğu da alıştıracak bir insan girdi hayatımın tam ortasına.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin