Bölüm 22: Aşık Oluyorsun!

2.3K 515 94
                                    

    Saatlerdir yaprakların dallardan düşerken ki ahengini izliyordum. Hafif rüzgârla sarsılıp kendini yere bırakan yapraklar tatlı bir mutluluk veriyordu bana. Kimisi sarıya çalarken, kimisi hafiften turunculaşmaya başlamıştı. Sonbahar hep en sevdiğim mevsim olmuştu bu hayatta.

Ne kış kadar sert geçer, insanın içini titretirdi. Ne yaz kadar bunaltıcı olur, insanın içini bunaltırdı. Sonbahar insanın ruhunu okşayan bir ılıklıktaydı. İçinde bir şeyler çığ olduğunda omzuna ceketini aldıktan sonra, kulaklığını takıp müziği son ses açıp, sokaklarda durmadan yürüyebildiğin bir mevsimdi.

Ayakların altında ezilen yaprakların hışırtısını duyup tatlı bir sevince eriştiğin zamandı. Geceleri balkona çıkarken hafif bir şal alıp, yıldızların seyrine dalacağın bir mevsimdi. Ara sıra hafifçe eser saçlarını okşarcasına hareketlendirirdi. Etrafı kahve ve turuncu tonları kaplardı.

Ömür boyu sonbaharda kalabilirdim.

"Demek çok güzelim. Öyle mi?" Yan taraftan duyduğum alaycı sese döndüm.

"Ben öyle bir şey demedim bir kere!" Dedin Ela. Dedin...

"Karavağğn çok güzelsin. Nolur içindeki iyiliğe hep tutun olur muuğ?" Serkan ellerini çenesinin altında birleştirmiş, dudağını büzmüş dilek diler gibi duruyordu. Aklınca benim taklidimi yapıyordu. Biraz daha abart ya! Gerçekten öyle mi duruyordum yoksa?

"Psikolojim bozuktu bir kere benim orada!" Dişlerini göstere göstere güldü nispet yapar gibi.

"He şu an çok normal yani? Pardon en son ne zaman psikolojin iyi oldu?" Sinirlerine hâkim ol kızım.

"Seni o mağazada görmeden hemen önceydi!"

"Hımmm demek psikoloji bozacak kadar yakışıklı ve çekiciyim." Duyduğum en komik şeymiş gibi kahkaha attım.

"Yakışıklı olmak mı? Sen mi? Bir de çekici üstelik? Güldürme beni Karavan." Yalan söyleyen insanlar çarpılsaydı, şu an tanınmaz halde olacağıma emindim. Serkan dediğime bozulup kafasını diğer tarafa çevirirken, can sıkıntısı ile hayıflandım.

"Ya nereye gidiyoruz biz? Acıktım ben!"

"Haklısın hata bizde. Aç ayı rahat durur mu?" Sol tarafımda duran Serkan'ın midesine dirseğimi geçirmiştim. O sinirle nefes alıp verirken, sevimli şekilde gülümseyip dışarı izlemeye devam ettim. Serkan ise ön koltukta araba süren Salih'e seslendi.

"Salih. Bu yolun ilerisinde yemek yiyecek bir yer var mı?" Bana sinirle bakarken eli de midesinin üstündeydi.

"Abi şurada Tekirdağ köftecisi var. Girelim mi?" Karşı çıktım.

"Tekirdağ köftecisi mi? Tekirdağ'da değiliz ki aynı tat olmaz. Her şeyi yerinde yiyeceksin." Eliyle çenesini sıvazladı sabır dilercesine.

"Olur. Bir köfte için Tekirdağ'a gidelim. Hatta ilerleyen saatlerde de pizza yemek için İtalya'ya gideriz. Finali de Kanlıca'da yoğurt yiyerek yaparız. Ne dersin?"

Hiçbir şey söylemeden Serkan'ın ciddi olup olmadığına kanaat getirmeye çalışıyordum.

Ciddi ise Bursa'da iskender yemeği teklif edecektim.

"Bir de ciddiye mi alıyorsun bu söylediklerimi? Hay Allah'ım ya. Salih sür köfteciye sür."

Bana mahallenin delisiymişim gibi yarı açık ağzı ve kalkan kaşlar ile bakıyordu. Ben ise susup önüme döndüm. Restoranın önüne geldiğimizde arabadan indik. Tabelası led şıklarla kaplanmış köftecinin önünde indiğimizde burnumuza mis gibi köfte kokusu gelmişti. Koku ile birlikte gelen seslerle arkama döndüğümde restoranın az ilerisinde bir grup insanın horon oynadığını gördüm.

Savcı  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin