Bölüm 19 : Canavarım!

2.1K 427 48
                                    

  

   Yollar boyunca yürümek, yetmezse koşmak istiyorum. İçimdeki yersiz acı ancak bu şekilde diner diye düşünüyorum. Daha sonra ise dank ediyor kafama... Kilometrelerce koşsam bile soğumayacak kalbim ve asla geçmeyecek bu acı.

Yaşım 30 fakat yüküm 70 hissettiriyor.

Hayatımın içindeki farklı kişiliklerim kendi kişiliğime ağır geliyor. Midem yanıyor hayatımda ilk defa. Ellerim terliyor, bacaklarım titriyor ben fark etmeden...

Yıllardır duygularımın üstüne eski eşyalar gibi çarşaf örtülmüştü. Şimdi ise haberim olmadan çarşaf kaldırılmıştı. Geriye ise tozla kaplı duygularım kalmıştı.

Herkesin o dışarıdan gördüğü güçlü, yakışıklı,otoriter, kaya kadar sert, kalbi buz tutmuş Serkan Karavan değildim ben.

Benim de sol tarafımda bir oyuk var kan pompalayan. Benim de kayanın altında kırgınlıklarım var. Benim de parmağımın ucunu hareket ettiremeyecek kadar güçsüz olduğum zamanlar var. Ben de insanım. İnsanım öyle değil mi? Yerime robot bırakılmadı ki!

Erkeğim diye ağlayamam mı? Sürekli kendimi işe vermem mi gerekiyor? Zamanı gelince ki (benim belirlemediğim zaman) gelince bir kadınla evlenip bir sürü çocuk yapıp onların hepsine bakıp gece gündüz çalışmam mı gerekiyor? Duygularımı hiçe saymam mı gerekiyor?

Neden bu yaşıma kadar bunlar öğretildi bana? Neden en yakınımdakiler de dahil en uzağımdakiler bile aynı cümleleri sarf etti? Neden babam öldükten sonra çocukluğumu yaşayamadan belime silah, elime belge verildi?

Hayat, kaybolan oyuncağımın peşine düşmeden, intikamın peşine düşürdü beni.

Tam duygularım çarşafın altında eskimiş atılacak kadar kötü duruma gelmişken... Aydınlığı gördüm. Çarşaf açıldığındaki o aydınlığı. Eskimiş duygularımın verdiği tepkileri hissettim. Bir çift göz sebep oldu buna. Bir çift kahverengi göz.

Kahveden nefret eden birisini bile kahve tiryakisi yapacak kadar parlak kahve gözler. Bakınca her hissi uyandırabileceği o gözler. Kalemle çizilmiş gibi muazzam olan dudaklar, dans ediyormuşçasına hareketlenen uzun saçlar, her şeyi yapabileceğine ikna eden topuk sesi ve... İnsanın içine huzur serpen, dünyaya yetecek kadar aydınlık veren o gülümseyiş.

Ela Aydemir...

Bakışlarıyla adam öldürecek kadar korkutucu, yine aynı bakışlarıyla insanı kendi evinde hissettirecek kadar da sakinleştirici etkiye sahip olan bir kadın. Ela Aydemir nasıl anlatılabilir? Bilmiyorum. Anlatmak isterim. Ama üstüne kitaplar yazılsa, filmler çekilse, gazetelere haber diye verilse bile yaşanmadan anlaşılmayacak bir kadın. Ama birisinin daha yaşayıp onu anlamasını istemeyecek kadar da kıskanç bir adamım.

Ya birisine de evi gibi hissettirir ve (gibisi) atılırsa kenara? Ya kalbine birisini alır ve artık evi gibi hissettirmesine gerek kalmadan, direk kalbinin evinde misafir ederse onu?

Aslında bunu da isterdim. Eğer gülümseyecekse bunu da kabul ederdim kendi içimde. Ama bundan daha kötü bir şey duymuştum az önce güzel dudaklarından. Bir daha kalbini kimseye açmayacağını dile getirmişti. O kederli gözleri o kadar umutsuzdu ki! Parlamıyordu bile. Bu bir onaydı dedikleri için.

Benim içimi bu denli acıtan onu beni sayamadığım kadar reddetmesi değil, kainattaki bütün erkekleri reddetmesiydi.
Bir daha kimseye aşkla bakamayacak olması yaraladı beni. Çok isterdim onun gözlerindeki aşk kıvılcımlarını görmek. Oysa o kendini kilitlemiş ve kimsenin açmaması için rica ediyordu hayattan.

Sevdiği adamı ondan kim aldıysa onu öldürmek istedim bir an. Çünkü gördüm. O konu açılınca gözlerindeki pırıltı gitti. Yerini şiddetli alevler aldı. Gözlerindeki intikam alma isteğini gördüm. Bir an kendimi gördüm o intikam tutkusunda. Ve aklıma yazdım.

Savcı  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin