Bölüm 45: Kan Dolu Sırlar

930 58 14
                                    

   Anneannem "Hamuru acı ile mayalananın kaderi gülmez." Demişti ben küçükken.

Yaşadığım hayatı şöyle uzaktan gösterip, hamurumun ne ile mayalandığını o kadar merak ediyordum ki!

Burak'ın öldüğü gün, kaderimin acı ile mayalandığına emindim. Ama yıllar sonra Serkan ile tanıştığımda... Kafamda belki de oluşmaması gereken bir soru işareti oluşmuştu.

Ya umut ile mayalanmıştı, uzun süre içimizi güzel günler kabartmayınca da karamsar düşünüp acı zannetmişlerdi, ya da baştan beri acıyla yoğurulmuştum.

Hayatınızda bir dönem vardır.

Camın önüne oturup geçmişinizi ve geleceğinizi uzun uzun düşünürken, elinizdeki kahveyi soğutursunuz. Kaç dakikadır elimde tuttuğumu unuttuğum kahve ile yolun karşısındaki çöp konteynırını izliyordum, bilmiyordum.

Yıpranmış, ezilmiş ve yalnız çöp konteynırını...

Dünyada en saçma şeylerden biriydi belki de ama şu kocaman evrende, empati yapacak başka bir şey bulamamış gibi çöp konteynırını anlamaya çalıştım.

İnsanlar her an içini pislikleriyle dolduruyordu. Kimi zaman yanından geçmeye tenezzül bile etmeden, elindekileri mancınık gibi içine fırlatıyordu. Kapasitesi dolunca da rahatsız oluyorlar, üstüne tepeliyorlardı her gün çıkardığı kirli poşetlerini.

Konteynır tepki verip kokunca da bu sefer, şikayet ediyorlardı. Sonra bir yabancı gelip boşaltıyor ama sadece kabasını alıp, içini kirli bırakmaya devam ediyordu. Ne de olsa çöp konteynırıydı! Yine kirlenecekti! Temizlemenin faydası neydi ki?

Neden empati kuruyordum?

Çünkü ben de çöp konteynırıydım zamanında. İnsanların içimi doldurduğu bir çöp konteynırı...

Serüvenim Burak ve Barbaros Karavan ile karşılaştığım zaman başlamıştı aslında, ama ben çok sonradan fark etmiştim.

Bir gün bir baktım, Burak içimi dolduruyor... Kendi içindeki düşünceleri benim içime koyuyor siyah bir poşetle, itiraz edemiyorum. Ardından Barbaros Karavan geliyor. Kirli çamaşırlarını bana döküyor toplayayım da, koku yapmasın diye... Sonra yine Burak geliyor, bu sefer de sırf sokağın ortasında olan bir konteynırım diye azarlıyor, ona ait olmamı istiyordu.

Böyle kaç yıl doldurdular içimi? Kaç yıl tepelediler ruhumda yer kalmamış yerleri?

Bir gün rahatsız olduğumu belirtmeye çalışınca sıfırladı Burak. İçimdeki her şeyi toplayıp, yok etti. Ama içimi temizlemiyor sadece topluyordu. Yani siyah poşetin kokusu, lekesi yine ruhumda ve kalbimde kaldı. Barbaros Karavan ise rahatsız olmama izin vermeden, Burak yoluyla daha da genişletmeye çalışıyordu sırf pisliğini boşaltmak için...

Eee ben niye katlanıyordum?

Çünkü o sokakta yalnız kalmaktansa, kir pas içinde kalmak daha dayanılabilir oluyordu.

Hayatımda yaşadığım ilk ilişki rüya gibi başlayıp, baştan beri uyanık olduğum acı bir gerçekti ama yine de yalnızlık ya da sevgisizlikten çok iyiydi.

Burak beni "Prenses" diyerek almıştı hayatına ama o hiçbir zaman prens olamamıştı. Bu acı gerçeklerden, sadece biriydi. Onun gizemli, serseri tavırları kalbimin çarpmasına sebep olmuştu hatırlıyordum.

Ve yıllar geçtikçe kalbim hiçbir zaman durmadı. Sadece heyecanlı kalp çarpmaları, endişeli kalp çarpıntılarına dönüştü.

Evlenecektik... Nişanlanıyorduk. Alyans almış ve evlilik teklifi etmişti. Ama gerçekten evlenebilir miydik yaşasa da?

Savcı  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin