Bölüm 14: Burak Köre

2.3K 299 48
                                    

Bölüm Şarkısı Julia Stone- Winter On The Weekend

Birine güvenmek nedir? Ama öyle lafta değil, gerçekten güvenmek, içten güvenmek nedir?

Bu sefer yanılmam, üzülmem. Bu sefer olmaz demek nedir?

Nedir biliyor musunuz?

Sizi öldürecek katilinizin eline silahı verip, belki vazgeçer diye beklediğiniz bir kumardır.

Ben bir kumar oynadım ve kaybettim. Bunun bedelini de malımla değil, canımla ödedim. O kumar masası benim mezarım oldu.

3 Yıl...

Tam 3 yıl sonra birisine güvenmiştim. Hayatımdaki diğer kişilere bile korkarak güvenirken, ona güvenmiştim. Yüzündeki aydınlığa güvenmiştim. Fark etmemiştim o aydınlığın kalbindeki karanlık olduğunu.

Sırtıma bir bıçak darbesi daha almam demiştim.

Ama anlayamadım bunun bir bıçak değil de, kalbimin üzerinden geçen tren sesi olduğunu...

Bir yerde okumuştum. Kafanın üstünden trenin geçmesindeki hissettiğin acı %10 muş.
Yalandı. Kalbimin üzerinden geçen treni hiç fark etmemiştim. Ama fark ettiğimde... Sadece kalbimde değil bütün kemiklerimde, bütün sinirlerimde, bütün hücrelerimde hissetmiştim o acıyı.

Kalbimdeki bataklığı, çiçeklerle süslenmiş bir koruya çevirmeyi beklerken...

Üzerine basıldığı an zehirli bir sarmaşığa dönüşen mayın tarlasına çevrildiğini fark etmiştim. Adım atılamayan bir mayın tarlasıydı. Her adım tehlikeki ve sonsuz acıya davetti.

Oysa ne kadar da çok istemiştim kalbime giren herkesin çiçeklerin kokusuyla büyülenmesini...
Olmadı işte.
Bataklık gitmişti, onu atlatmıştım. Ama şimdi birisini fark ettiği anda bileğinden saracak sarmaşıklarım, ardından acılarımdan oluşan mayın tarlasına gönderip havaya uçuracaktı.

Ben şimdi ayağa nasıl kalkacaktım? Yeniden birisinin gözlerine inançla nasıl bakacaktım?

Gözlerimi ellerime çevirdim. Kızaran avuçlarım az önce patlayan balondan mıydı? Yoksa nefesimin de o balonda kaybolup gitmesinden miydi?

Midemdeki saçma ağrı neredeydi? Bu uyuşukluk hissi de neydi? Parmak ucuma kadar uyuştuğumu hissediyordum. Ayaklarımın ucundan başımın üstüne kadar batan iğnenin hissi neydi? Sabit bakışlarımın altında nasıl depremler oluyordu?

Kırmızı burnum neredeydi? Neredeydi o hissettiklerimi saklayan palyaço kostümüm?

Bütün cevaplar karşımda endişeyle bana bakan Serkan Karavan'ın yüzündeydi. Pişmanlığından kıvranan o yüz ifadesindeydi.

"Bana güvendiğin için özür dilerim." diyen gözlerindeydi. Benden saklayamadığı için telaşla titreyen ellerindeydi. Amcası ile ben arasında kaldığı için çaresizlikten dişlediği dudağındaydı.

O an bir kere daha fark ettim.

Midemdeki tatlı sancıyı bile özlüyorsam, eskiye dönüyordum. Donuk bakışlarım, vereceğim tepkiden korktuğum için bu kadar sabitti. Kırmızı burnum ihanetin acı kokusundan dolayı yitisini kaybetmişti. Kostümüm de iki dakika önce Serkan'ın söyledikleriyle cayır cayır yanmıştı.

Sesim, ruhum, duygum, duruşum hiçbir şeyim yoktu. Eksilmiştim duyduklarım karşısında.

Gözlerimdeki deprem hislerimi enkaza çevirmişti. Ve Serkan bu enkazın altında kalan cesetti.

"Ela. Özür dilerim." diyebildi sadece. Pişmanlıkla kısılan gözleri cümlesini destekledi.

Bana adım atarken sertçe elimi kaldırdım. Dudaklarım aralıktı. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkmıştı.

Savcı  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin