Bölüm 30: Bir Doğum Günü Şansım Daha Var Mı?

1.8K 277 140
                                    

   Uzun bir sonsuzlukta gidiyordum. Yanımda hislerim vardı. Zaman yoktu. Mekan ya da kişi yoktu. Sonsuzlukta tek ve bitap şekildeydim sadece. Yaşanmışlığın ve yaşanmamışlığın yükü ağırdı. Her bir adımda daha çok yaşanmışlık ekleniyordu.

Her durakladığımda ise yaşanmamışlık.

Sonsuzluğun sonsuz olduğunu bile bile sonu bekliyordum. Sona gelip yaşadıklarıma değmesini bekliyordum. Ruhumun orta yerinde bir oyuk vardı. Kapanmıyordu, aksine daha da derinleşiyordu gün gittikçe. Dahası vardı, ruhumun ortasında bir çukur oluşuyordu zaman geçtikçe.

O oyuğu ben yaratmıştım kendime. Fakat hayatımdaki insanlar derinleştirip çukur haline getirdiler. Şimdi birisinin daha çıkıp o çukura beni gömmesini bekliyordum. Hayır! Çukuru kapatmak istemiyordum. İçimden gelmiyordu. Beni temsil ediyordu o derinlik.

Acılarımın derinliğini temsil ediyordu. Kimsenin ulaşamamazlığını temsil ediyordu. Ben bile el uzatsam dokunamıyordum. İnsanların baktığında dipsiz kuyu gibi gördükleri ruhum, aslında çukurdu.

Sadece o kadar uzaklardı ki ruhuma. Acılarımın çukurunu, boş bir kuyu sandılar. İçinden ses gelmiyor diye umursamadı kimse, ama düşünmediler çığlıklarımın sessiz olabileceğini...

Dışarıdan o kadar ketumdum ki! İçimdeki kopan fırtınaları yüreğim üşüyünce fark ettim.

Herkesin parmakla gösterdiği bu kadın gece olunca yastığına çığlık basıyordu. Gıpta edilen Savcı Ela Aydemir bir zamanlar bu meslekten öylesine uzaktı ki! Yaptıkları o kadar adaletsizceydi ki! Kendini adalet kelimesine bile yakıştıramıyordu.

Mutlak adalet olmadığı gibi kimse de tam adaletli değildi.

Hepimizin adalet terazisinin tek tarafı ağır bastığı zamanlar vardı. Kabullenmek istemesek de adalet kelimesinden uzaklaştığımız zamanlar vardı.

Yaslandığım balkonun demirliklerinden gökyüzünü izlerken, hayatımı düşündüm. Eski hayatımı, şimdiki hayatımı ve gelecekteki hayatımı.

Neydim? Ne oldum? Ne olacağım?

Hiç kendime olumlu öz eleştiri yapacak halim yoktu. Bir şey demem gerekecek olursa basitti.

Güçsüzüm, güçlüyüm sanıyorum, güçsüz olacağımı öğreneceğim.

İnsanlar için onları güzel gösteren bir aynaydım. Bana bakan her insan, benim gibi olmak istediğini bundan mutluluk duyacağını söylüyordu.

Fakat bu ayna mutlak gerçek değildi. Bir iki dokunuş yapılmıştı. Sırf insanları memnun etmek için tasarlanmıştı.

İnsanlar aynaya daha dikkatli bakmalıydı. Aynanın çatlaklarını, yansımasını ve üzerindeki lekeleri kontrol etmeleri gerekiyordu.

Hayatımdaki insanlar için neydim?

Mert? Uzun yolculukta yanındaki yol arkadaşıydım. Senelerdir bu yoldaydık. Ne yaşadıysak kendimizi sıyırıp yola devam etmiştik.

Her daim iyi gözüken yıkılmayan güçlü duran ablasıydım onun. Gıpta ederdi bana. Oysa bir bilseydi kamburumun belli olmaması için canım yanarak dik durduğumu...
Bir bilseydi günden güne kötüleşen benin, iyiliğin perdesini insanların gözüne taktığımı. Güçlü diye bildiği ablasının gurur duyduğu Ela Aydemir'in elinden dünyaları alınmış gibi hissettiğini...

Hayal kırıklığına uğrardı.

Peki Deren? Onun için güç timsaliydim. Kimseye pabuç bırakmayan, her daim gücünü koruyan Ela Aydemir'dim. Son zamanlarda bu sıfatlara babasının nedensiz düşmanı maddesi de eklenmişti.

Savcı  (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin