Şehzade Haremi

1.4K 65 8
                                    

2 Ay Sonra

Payitaht/ Manisa Yolu

Bir araba... Yağız iki atın çektiği gösterişli, yaldızlı bir araba... Toza bulanmış at yeleleriyle güneşin ışıklarında yıkanıyor,nice yolları aşıyordu. Yemyeşil ovalardan geçiyor, ılık ılık esen rüzgara inat hızlandıkça hızlanıyordu.

Raziye Kalfa:

" Başına devlet kuşu kondu, Sofia. Bu öyle bir kuştur ki, cümleleri bir seraba hebâ eder kendini. Anlayacağın bu kuşun kıymetini bil. Çok iyi bil! "

Evet, gece-gündüz süregelen sıkı bir eğitimin ardından, Şehzade Murad'a saadeti getirmek için yollardaydı, Baffo. Bizzat Nurbanu Sultan tarafından, Raziye Kalfa gözetiminde yollanıyordu Manisa'ya.

Sofia:

" Kaderimin ayaklarımın altına serdiği fırsatları görebiliyorum kalfa. Kim olduğumu, ne olacağımı iyi biliyorum. "

Kabullenmişti zira kaderini Baffo. Bu topraklardan kaçış, kurtuluş yoktu, kabul. Yalnızca artık tek bir yol olabilirdi onun için: Sultan olmak!

***
Osmanlı Sarayı

Nurbanu Sultan Dairesi

" Manisa'ya varmış olmalılar öyle değil mi, Canfeda? "

Dudaklarına götürdüğü şerbet dolu bardaktan bir yudum almıştı, Afife Sultan. Üzerine geçirdiği mavimsi tül sabahlıkla genç kızlık haline dönmüştü sanki. Öyle ki orta yaşına rağmen güzelliğinden zerre ödün vermemişti onca yıl.

Canfeda Hatun:

" Varmadılarsa da varmaları pek yakındır. Neticede Manisa buradan bir haftalık yol. "

Hafiften onaylarcasına başını sallamıştı,Afife Haseki.

Nurbanu Sultan:

" Rabbim dualarımı kabul eder de kimsenin başaramadığını başarır, şu Sofia. Baksana diğer hatunlardan hayır yok bize. Zaten Nazperver Hatun da becerememiş. "

Birden yüzü asılmıştı, Nurbanu Haseki'nin. Birkaç gün önce eline gelen namede Şehzade Murad'ın hatunlardan yüz çevirdiğini, avdan dönmez olduğunu öğrenmişti.

Canfeda Kalfa:

" Sıkmayın canınızı, Sultanım. Hem ben Sofia Hatun'a inanıyorum. Mâlum güzellik ve haslet bakımından eşine az rastlanır türden. En kısa sürede şehzademizin yüce gönlüne gireceğinden hiç şüphem yok. "

Yüzü aydınlanmış, neşesi az da olsa yerine gelmişti, Nurbanu'nun. Haklıydı kalfası. Öyle ya o da güveniyordu kuzenine. Baffo kanı taşıyan Sofia elbette fethedebilirdi oğlunun kalbini. O cürret ve kabiliyet genç Baffo'da mevcuttu zira.

Nurbanu Sultan:

" O vakit ne isterim daha Canfeda? Murad'ımın yatağına girip de bir de erkek doğuracak olduktan sonra... Sofia'yı el üstünde tutar, hediyelere boğarım. "

***

Osmanlı Sarayı

Mihrimah Sultan Dairesi

Dün geceden beri midesinden rahatsızdı Mihrimah. Hekim kadının verdiği teskin edici ilaç ile zar zor kendine gelebilmişti. Şimdiyse dinlenmek için uzandığı yatağından doğrulup, sadık kulu Sümbül Ağa'nın, mutfaktakilere kaynattırmış olduğu nane-limon karışımı çayını içiyordu.

Mihrimah Sultan:

" Bu çok iyi geldi, Sümbül. Ağrımı dindirdi bir nebze de olsa. "

Elinde tuttuğu firuze taşları ile süslü ibrikten sultanın boşalan bardağına nane-limon çayı doldurmuştu hemen yaşlı hadım. Sultanını rahatlatma çabası onu daha da sevgili ve sadık gösteriyordu kuşkusuz.

ŞEMS-ÜL HÂREWhere stories live. Discover now