ŞEMS-ÜL HÂRE

Nikah

7 Ay Sonra

Küçük şehzade, Mehmed'in vefatından bu yana huzur bulamamıştı saray halkı. Öyle ki bu ölüm ardından ayrılıklar getirmiş Emine Sultan, Eski Saray'a gönderilmişti.

Bu süre zarfında belki de saadet veren tek şey Safiye'nin gebelik muştusu olmuş bu vesileyle de yüzler gülmüştü. Tabi bu muştuya Nurbanu Sultan'ın sevinmesi mümkün değildi. Zira başını ezmek için uğraştığı gelini Safiye bir kez daha gebe kalmayı başarmıştı ve pek yakında da çocuğunu dünyaya getirecekti.

Her şey bir yana görümcesi Mihrimah Sultan'ın bıkmadan usanmadan kendisiyle uğraşması ve zaten senelerdir yaşadığı buhranlı dönemlerden bıkmış olan Nurbanu Sultan'ın bir  gün gidip hünkarına patlamasıyla bir kıyamettir kopmuştu sarayda. Öyle ki hasekisinin üzülmesine daha fazla gönlü razı olmayan Selim aldığı kararla dört çocuğunun anası olan baş hasekisine nikah kıymaya karar vermişti.

***

Osmanlı Sarayı

Harem / Kızlar Taşlığı

Darüssade Ağası'nın nikahın kıyılmış olduğunu bildirmesiyle birlikte nicedir ellerinde altın dolu toprak küpleri taşıyan kalfalar ellerini küplere daldırıp sağa sola gelişigüzel altınlar saçmaya, gedikliler ise saray mutfağında taze kavrulmuş badem ve mis kokulu şerbetleri dağıtmaya koyulmuştu.

Kızların altın toplama telaşı bir yana haremin baş köşesine sultanlar için kurulmuş olan divanda bu nikaha zerre sevinmeyen Mihrimah Sultan olmak üzere Nurbanu'nun kızları Şah, Esmahan, Gevherhan, Trabzon'da sürgünde bulunan Selimiye'nin kızı Fatma ve Manisa Sancağı'ndan bu kutlu gün için şehzadesi Murad ile birlikte gelen Şems-i Ruhsar Haseki de vardı.

Leyla Sultan ise kederli, bu duruma tahammül edemeyip kendini dairesine kapatmıştı. Haline acıyan Mihrimah Sultan ise gelininin yanına sadık cariyesi Nurmelek'i göndermiş fakat Leyla Sultan'ın kimseyle görüşmek istemediğini bildirmesiyle Nurmelek taşlığa geri gelmişti.