Veyl

113 6 8
                                    

Sultan Mehmed'in tahta geçişiyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun karşı karşıya kaldığı sorunlar artarak devam etmekteydi. Öyle ki merhum hünkar Murad Han'ın döneminde başlayan Osmanlı-Avusturya savaşı halen baş gösteriyor ve devlet içinde de alışılmamış bir istikrarsızlık hüküm sürüyordu.

Devletin kıdemli vezirlerinden olan Sinan Paşa ve Ferhat Paşa arasındaki çekişmeler, sarayın iç ilâ dış işlerini derinden etkiliyordu. Zaten bu sebeptendir ki makamlar arası çekişmelerin sonucunda halden memnun olmayan yeniçerilerce kuvvetli isyanlar baş göstermeye başlamıştı. Fakat tuhaf olan şuydu ki, Valide Safiye Sultan yeniçerilere kulak asmıyor, kulak asmadığı gibi de devlet adamlarıyla rüşvet bağı kurup kötüye giden durumu daha da karmaşık hale getiriyordu.

Öte yandan saraya iç acıtan havadisler de gelmekteydi. Öyle ki Estergon elden çıkmıştı. Estergon Kalesi'nin düşmesi, Osmanlı Devleti için büyük bir utanç kaynağıydı. Kaldı ki bu durum, Mehmed'e huzursuzluk ve tehlikeyi de beraberinde getirmişti. Zira avluda toplaşan yeniçeriler padişahın bizzat ordunun başında olması gerektiğini aksi halde kendilerinin de savaşa gitmeyeceklerini açıkça haykırmaktan geri durmamışlardı. Nitekim de Sultan Mehmed hanesinin onca ısrarlarına rağmen hazırlanmış ve en nihayetinde de askerleriyle birlikte at sırtında Macar diyarına doğru yola koyulmuştu.

...

***

İncili Köşk

Öğle vakti geldiğinde, İncili Köşk'ün etrafında bir heybet ve huzursuzluk dalgası dolaşmaktaydı. Devletin ileri gelen kademelileri, heyecanla ve sabırsızlıkla Valide Safiye Sultan'ın gelmesini bekliyorlardı. Köşkün çiçeklerle bezeli bahçesinde, çeşitli devlet görevlileri ve saray ağaları rütbelerine göre sıralanmış halde merakla Valide Sultan'ın varışını bekliyorlardı.

Ve nihayet, uzaklardan yavaşça gelen bir alayın muazzam ihtişamı arasında Safiye Sultan, maiyetiyle birlikte, saltanat arabasının çekilen ipek perdelerin arkasından bir güneş gibi tüm heybetiyle belirmişti. Öyle ki Valide Sultan üzerindeki kaftanla güneşin ışığı altında parıldıyordu. Sarı, altın ipliklerle işlemeli olan bu kaftan yakalarında elmaslarla süslenmişti ve Safiye'nin üzerinde göz kamaştırıcı bir ışıltıyla köşkün mermer zemininden gözlere aksediyordu.

Selamlamanın ardından Valide Safiye Sultan, köşkün kabul odasına girerken, etrafındaki herkesin nefesini kesiyordu. Öyle ki orada bulunan herkes, Valide'nin görkemi karşısında büyülenmişti. Fakat hakikat şuydu ki bu büyü onun keskin dilinin etkisiyle çok sürmeden bitecekti.

...

Valide Sultan köşkün kabul odasına girdiğinde ardından gelen paşalar da sessizce etrafında toplanmış, her biri Sultan'ın dudaklarından dökülecek sözleri işitmeye hazırlanmıştı.

Neyse ki bu bekleyiş uzun sürmemiş Safiye, odanın göz alıcı altın varaklı küçük tahtına oturup da o cam mavisi gözlerini paşaların yüzlerinde gezdirdikten sonra derince bir nefes alıp konuşmaya başlamıştı.

"Paşalar, sizi burada topladık zira evladım Mehmed Han'dan bize müjde ulaştı. Öyle ki Eğri'nin fethi yakındır."

Valide'nin bu sözleri üzerine paşalar arasında bir sevinçtir oluşmuştu. O sırada içlerinden Ferhat Paşa, kaftanının uçlarını saygıyla tutarak Valide'nin huzurunda durmuş ve boğazını temizledikten sonra sevinçle Safiye'ye dönüp söze atılmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞEMS-ÜL HÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin