Hareme Düşen İnciler

153 13 8
                                    

Esmahan Sultan Sarayı

İkindi divanının ardından Sultan Murad, hasekisi olan Şems-i Ruhsar ile birlikte yakın zamanda doğum yapmış olan kardeşi Esmahan Sultan'ı ziyarete gitmişti. Esmahan Sultan da bir zamanlar araları limoni olan hünkar kardeşinin şerefine oldukça konuksever davranmış ve hiçbir masraftan kaçınmayıp birbirinden leziz sofralar kurdurup cihanın dört bir yanından özenle seçip getirttiği cariyeleri raksa tutmuştu.

Murad ki bu hoş karşılamadan hayli memnun olmuş ve kendisine ayrılan köşesine kurulup kendini eğlenceye vermişti. Fakat buraya geliş gayesini de biliyor, öyle ki yanına oturması için müsaade verdiği kardeşine yeğenlerini soruyordu.

" Yeğenlerim nasıllar ?  Evvela sen nasılsın Esmahan'ım ? "

Esma Sultan kardeşinin bunca keyiflenmesine şaşkın ancak bir o kadar da memnun halde cevaplamıştı.

" Sağlığınıza duacılar hünkarım. Ben de iyiyim, afiyetteyim çok şükür. Zat-ı aliniz...?  "

...

" Ruhsar... Ayakta kalma. Yanıma geç otur.  "

Bu kez büsbütün şaşmıştı sultan. Sorduğu suale cevap alamadan hünkar kardeşi mevzudan sapıvermiş ve hasekisini yanına buyur etmişti.

Ruhsar ise gül pembesi rengindeki kaftanı ve dahi ince tül örtüsüyle yürek hoplatacak denli güzel mi güzel olup ve dahi süründüğü amber kokularıyla da insanı mest edecek cinsten bir tabiata bürünmüş, usulcana sevgili padişahının dizinin dibine oturmuştu.

" Sen nasılsın Ruhsar ? "

" İyiyim Sultanım. Sağ olun. "

Ah şu kadınlar... Anlamıştı Esma. Belli ki karşılarında raks etmekte olan hatunlar gelini olan Çerkes Prensesi'ni kıskandırmış ve öfkeye boğmuştu. Lakin alışmalıydı. Zira padişah dediğin anca böyle ağırlanırdı - ki Murad'ı da Safiye'den kurtarmanın tek yolu da buydu. Hepsi bir plandı.

...

Bir müddet sonra sazlar, udlar susmuş ve cariyeler müziğin ritminde kaybolup huzurdan çekilmişlerdi. Ancak hemen akabinde de içeri elinde bir gümüş tepsi dolusu meyvelerle bir huri girmiş ve edalı edalı hünkara doğru yanaşmıştı. Bu kız Esmahan Sultan'ın bizatihi yetiştirmiş olduğu Rus diyarından gelme Olga'dan başkası değildi. Olga adı ise geride kalmış ve ona güzellerin şahı anlamına gelen Şah-ı Huban adı verilmişti.

Şah-ı Huban...  Murad bu işveli kıza daha görür görmez vurulmuştu. Kızın siyah saçları, deniz rengi mavi gözleri ve beyaz teni onu alıp sanki başka alemlere götürmüştü. Kendini öyle kaptırmıştı ki kıza bakarken yanlışlıkla önünde duran kaşığı sofradan düşürmüştü.

 Kendini öyle kaptırmıştı ki kıza bakarken yanlışlıkla önünde duran kaşığı sofradan düşürmüştü

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

Onun bu halini ilkin Esmahan fark etse de kısa süre içinde Ruhsar Haseki de idrakine varmıştı. Güzel haseki bu hadiseye öylesine çok içerlenmiş öylesine ağlamaklı olmuştu ki müsaade istemiş sofradan kalkıp bahçeye çıkmış ve ağlamıştı.

ŞEMS-ÜL HÂREजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें