Kader Attı Zarını

289 12 24
                                    

7 Ay Sonra

Osmanlı Sarayı

Safiye Sultan Dairesi

Hüzünle geçen ayların ardından Safiye nihayet eski günlerine dönebilmişti. Kaybettiği evladının acısını kalbinde bir mühürcesine taşımaya and içerek şehzadeleri ve sultanları vesilesiyle hayata tutunmuştu.

" O elindekiler ne? "

Oturduğu atlas işlemeli divanından doğrulup iç daireden çıkmakta olan nedimesi Cevheriye'ye bakmıştı, Safiye. Kızın elindeki sekize yakın kıymetli kumaş, teras kapısından içeri süzülen rüzgarla dalgalanıp dağılmakta üstelik de altın iplikli işlemeleri de ahşap kapıya takışmaktaydı.

" E siz dediniz ya sultanım. Bu kumaşlar terzihaneye yollatılıp Ayşe ve Fatma Sultanlarımız için yeni kaftanlar dikilecekti."

Aklından çıkmıştı Baffo Kızının. Sahi öyle yapılacaktı ya.

" Sen işinden kalma Cevheriye. Bu sıralar aklım bulanır oldu."

Anlamıştı kara gözlü cariye. Öyle ki sultanının içi halen yanmaktaydı.

" Esmahan Sultan... Esmahan Sultan bir oğlan doğurdu diye mi..."

Susmuştu Cevheriye. Ağzından çıkana pişman olup utanmıştı. Fakat Safiye'de kızmak şöyle dursun bu söze verilebilecek en ufak bir tepki emaresi dahi yoktu. Sadece belli belirsizce başını sallamıştı haseki. Cevheriye ise bunu güçlükle sezebilmiş ve kumaşları kucağında şöyle bir hoplatıp dış kapıya doğru bir iki adım atmıştı.

" Şaşıyorum Cevheriye. Esma o çocuğu istemezken evlat sahibi oldu. Oysa ben... Ne de çok istemiştim. Lakin tutunamadı rahmime. Ah... Adalet bunun neresinde kaldı şimdi?"

" Her işte bir hayır vardır, diye boşa dememişlerdir herhalde sultanım. Biz ne şer ne değil bilemeyiz. Gayrı daha fazla üzmeyin kendinizi. Hem hünkarımızın nezdinde itibarınız oldukça daha nice evlatlarınız olur. "

Hafiften gülümsemekle yetinmişti Safiye. Ne de olsa Cevheriye doğruyu söylüyordu. Allah'ın izniyle yine gebe kalıp yine evlat sahibi olurdu o.

" Doğru dersin Cevheriye. Rabbim hayırlısı neyse onu nasip etsin gayrı. Hayırlısı neyse...  "

***

Mihrimah Sultan Dairesi

" Demek İbrahim koydular adını. Ala. Adıyla müsamaha olur inşallah."

" İnşallah sultanım. Rabbim torunuma uzun ömürler nasip etsin. "

" Amin. "

Nurbanu Valide ve Mihrimah Sultan bu iki gelin görümce oturmuş henüz üç gün önce Esmahan Sultan'ın dünyaya getirdiği İbrahim adlı sultanzadeyi konuşmaktaydılar.

" Kuşkum yok ki bu çocuk Esmahan ile paşayı bir araya getirecek yegane güç olacaktır. "

Mihrimah Sultan'ın böylesi emin sözü üzerine başını eğip derince bir iç çekmişti Valide.

" Doğrusu bu iş beni korkutuyor sultanım. Kullarımın bildiğini sizden saklayacak değilim elbet. Esmahan... Osman Paşa'ya meftun olmuş. "

" Hangi Osman Paşa?  "

" Özdemiroğlu... Haremde duyulmak üzere. Bana da Şah'ım geldi de anlattı olan biteni."

Elinde tuttuğu can eriği şerbetini bir yudumda bitirip gümüş tası sehpanın kenarına çarptırarak koymuştu Hala Sultan. Ardından da bir diyeceğinin olduğunu belli edercesine boğazını temizleyip yutkunmaya koyulmuştu.

ŞEMS-ÜL HÂRENơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ