Beklenen Düğün

157 11 7
                                    

16 Ekim 1584

Osmanlı

Bahardı, yazdı derken güz gelmiş, devir kışa doğru yüz dönmüştü. Geçen günler, haftalar düğünlere, şenliklere şahit olacakken nice krizlere kapı araladığından her şey adına erteleme kararı alınmıştı.

Esmahan'ın huzursuzluğu, huysuzluğu da bu dönemlerde hayli artmıştı. Öyle ya o şimdiye yıllardır hayalini kurduğu Paşa'sına kavuşacak ve saadet dolu bir hayata yelken açacaktı. Lakin işte hevesleri kursağında, hayalleri ise yine sonraya kalmıştı.

Haremin sahibesi, Safiye ise ertelenen düğünler karşısında hiç sesini çıkarmamış, rengini belli etmemişti. Zira o keyifsizdi. Nasıl ki Murad'ın bir kez daha nikah kıyacağını duymuş, o günden beri de öfkeyle önüne geleni yakıp yıkmış ve fakat sonunda da sessizce kabuğuna çekilmişti.

İşin açıkçası kabullenmişti Safiye. Murad'ı, sevdiği adamı, paylaşmaya zaten çoktan alışmıştı o. Öyle ya harem ağzına dek gebe hatunlarla doluydu. Onları ise zerre kıskanmıyor hatta insan hesabına dahi almıyordu. İyi de ya ne diye bu nikah işine bozulmuştu o ?

Neden olacak ? Safiye'nin derdi Murad'ın döşeği değil kalbiydi. Kalbiydi zira hünkarın kalbinde olan her daim itibarlı olandı. Velhasıl Safiye aşka değil güce, itibara ehemmiyet veriyordu. Nikah ki çocuksuz bir hatuna dahi saygınlık verir, o hatunun önüne pek çok imkan sunardı. Hatta yeri gelir baş haseki dahi ona hürmet göstermek zorunda kalırdı. Bu da Safiye için ölüm gibi bir şeydi.

Ruhsar'a gelince... Bir süredir dairesine kapanan bu güzel haseki kendini Kur'an'a, ibadete adamıştı. Bazı vakitler de tahsisatından harcayıp hayırlar da yapıp durmuştu. Rahmetli Mahidevran Sultan'ın ona hediyesi olan Servazad Kalfa ile günlerini geçiren bu haseki kadın, Sultan Murad'ın onu huzuruna çağırmasıyla nihayet dairesinden çıkmış ve uzun aylar sonunda nihayet halvete erme şerefine nail olmuştu.

Diğer hasekiler ise yerlerinin sarsılmasından dolayı hüzünlü lakin bunun da padişahın tıpkı kendileri misali gelip geçici bir heves olduğuna emin halde hayatlarına devam ediyorlardı. Ancak içlerinden bir tek Mihriban gerçek manasıyla bu duruma içerleniyor ve kendini yatak döşek düşürene dek buhranlar geçiriyordu.

Mihriban birkaç ay evvel doğum yapmış ve bir şehzade daha dünyaya getirmişti. Mustafa adında bir oğlu varken bir de Abdullah'ı olmuştu. Ah... Evlatlarından yana her ne kadar mutlu olsa da hünkarı tarafından kalbi kırıktı onun.

...

***

Osmanlı Sarayı

Has Bahçe

Hava bulutlu, gök hafiften kararıktı. Lakin bu yıllardır beklenen düğüne mani değildi. Öyle ki üç gün evvelden başlamıştı eğlenceler. Düğün Esmahan Sultan'ındı ve pek tabi ona yaraşır bir tantanada olacaktı.

Gelin sultan, has bahçenin baş köşesine kurulu tüllerle süslenmiş çardağa oturmuş, allar içinde gelene geçene neşeyle gülümsüyor ve dahi gelen geçen cariyelerden tebriklerini alıyordu. Hemen yanıbaşında ise eski zevcisi Sokullu'dan olma kızı Gülruh ve Gülruh'un doğurduğu Hasan adlı torunu da vardı. Hanım sultan, validesinin bu izdivacına tepkili lakin usulen susmayı yeğlemişti.

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
ŞEMS-ÜL HÂREDonde viven las historias. Descúbrelo ahora