22. BÖLÜM: "YANGIN"

112K 4.8K 10.7K
                                    




önceki bölüm çok az okunmuş anlayamadığım bir şekilde. eğer görmediyseniz, o bölümü de atlamayın.

yazdığım en uzun bölüm. 120 sayfa ediyor benim telefonumda. o yüzden bol bol yorum bekliyorum sizden. oy da atın. iyi okumalar.

ADONA, Hit Me With Your Best Shot

KOVACS, The Devil You Know

22. BÖLÜM: "YANGIN"

Sabaha karşı kalktığımda, kafamın içi çatlıyordu.

Yatakta sola doğru döndüğümde, beni saran kollar ile günler sonra ilk defa karşılaşmadım. Kaşlarım anında çatılırken, mavi gözlerimi araladım. Tam olarak sabah sayılmazdı, sabah karşı altı falan olmalıydı. Dışarıdaki ışık mavimsi ve çok cılızdı, şafak yeni yeni söküyordu.

Onunla uyumaya ve uyanmaya o kadar alışmıştım ki şimdi yanımda olmadığını görünce, bir boşlukta sallandığımı hissetmiştim.

Neredeyse bir saat boyunca uyumaya çalıştıktan sonra bunda başarısız olacağımı anlayarak sert bir nefes verdim. Birincisi, zaten bir kere uyandığımda uyumam imkansız oluyordu. İkincisi, o yanımda değilken uyuyamıyordum.

Yataktan kalkarak, üzerimdeki ona ait olan tişörtü düzelterek saçlarımı karıştırdım ve odadan çıktım. Yavaş ve sessiz adımlarla salona doğru ilerlerken belki uyuyordur diye çıplak ayaklarımın parkede ses çıkarmamasına dikkat ediyordum. Uykusu çok hafifti, sadece bir fısıldamaya bile uyanabiliyordu.

Salona ilerlediğimde, orada olmadığını gördüm. Banyoda da değildi. Odasının kapısı kapalıydı. Odasında mıydı? Kaşlarım çatıldı, o odaya hiç girmezdi ki. Geceleri salonda oturuyordu ancak odasına girdiğini hiç görmemiştim.

"Giryan," diye fısıldadım kapının arkasından. "Uyudun mu?"

İçimden bir ses uyumadığını bana fısıldıyordu. Birkaç saniye boyunca ses gelmedi. Tam uyuduğunu düşünüp ağır adımlarla odama yöneleceğim sırada, "Hayır," dedi. "Uyumadım."

Kapıyı açtım ve içeriye girdim. İçeride çok ağır bir sigara kokusu vardı. Sadece sigara da kokmuyordu. Koku o kadar ağırdı ki az kalsın onun kahve kokusunu bile bastırmayı başaracaktı ancak başaramamıştı. Onun kokusunu hiçbir
şey bastıramaz gibi geliyordu.

Yatakta oturuyordu, pencereden sızan ay ışığı yüzüne doğru vuruyordu. Bu yüzden yüzünün bir yarısı ay ışığı ile parıldarken diğer yarısı karanlığa hükmetiyordu. Kafasını biraz yana eğip bana baktığında, çene kemiği tehlikeli bir keskinlik kazandı. Buz maviler vuran ışığın etkisiyle çok daha açık renktelerdi ancak bakışlarında normal olmayan bir uyuşukluk vardı. Buz mavileri, sanki buzlarının üzerine bir insanın kanı dökülmüş gibi kıpkırmızı olmuştu. Kanlanmıştı. Bir deftere bir şeyler karalıyordu ancak ben odaya girdiğim an defterin kapağını kapatmıştı.

"Neden yatağımızda değilsin?" diye sordu sigarasından bir nefes aldığında. Sesi o kadar ifadesiz ve soğuktu ki bu kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Yine de buna rağmen yatağımız demesi nefesimi hızlandırıyordu.

"Uyku tutmadı," dedim içeri girip yatağının kenarına oturduğumda. Yerde bir viski şişesi ve bitmiş bir sigara paketi vardı. Komidinin üzerinde bir kaşık, kullanıldığı belli olan bir şırınga ve şeffaf küçük bir poşetin içinde eroin duruyordu. "Sen neden benim yanımda değilsin?"

AHVEBWhere stories live. Discover now