11. BÖLÜM: "ZIRH"

71K 5.5K 10.3K
                                    


Sia - Fire Meet Gasoline (Kesinlikle açın.)

Arkadaşlar burada telefondaki her sayfayı bir sayfa sayarsak 65 sayfalık bölüm var. Bugün sadece bu bölümle uğraştım. O yüzden sadece emeğe saygı. Oy ve yorum istiyorum, lütfen.

Profilimden Neyran'a bakarsanız sevinirim.

Hayatım boyunca insanlarla arama bir duvar örmüştüm. Bu duvar o kadar sağlam, o kadar geçilemez olmuştu ki beni gerçekten tanıyan kimse kalmamıştı. Bir süre sonra, duvarın tuğlalarını içime içime işlemeye başlamıştım ve beni, ben de tanıyamaz hale gelmiştim.

Seneler süren bu uğraştan sonra, şimdi tam da hayatım boyunca özgür kaldığım tek zamanda o tuğlalar birer birer kırılmaya başlamıştı. Bunu sağlayan kişi, gözlerimi kapattığım zaman göz kapaklarıma düşen cam mavisi gözlere sahip kişiden başkası değildi.

"Bu akşam bir şeyler yapacak mıyız?" diye sordu Selin, ortaya doğru. Elimdeki telefonu yavaşça oturduğumuz masaya bıraktım. Solumda Mayıs, sağımda ise Ural oturuyordu. Rüzgar tam karşımdaydı, yanında Selin vardı ve Selin'in yanında da Erez, onun yanında da Damla oturuyordu. Toprak ve sevgilisi neredeydi bilmiyordum.

"Bana her şey uyar, biliyorsunuz," dedi Erez gülerek. Elimdeki telefonu bir kere daha kontrol ettim, niye baktığımı bilmiyorum. Belki de buradan kaçmak için bir bilet arıyordum. Neyim vardı bilmiyordum, gerçekten bilmiyordum. Buraya eğlenmeye gelmiştim, içinde bulunduğum insanların iyi olduğu tek şey de eğlenmekti. Öyleyse neden kendimi onlardan soyutlamak istiyordum?

"Sen ne dersin, Gece?" diye sordu Selin imalı bir sesle. "Zaten iki gündür okula da uğramıyorsun. Neredeydin? Evde de değildin, uğradım."

Yanaklarımı şişirerek soğuk kahvemden bir yudum aldım ve pipeti dişlerimle çiğnemeye başladım. Onun merakı, bir okyanusun içinde boğuluyormuşum gibi hissettiriyordu. Nefes alamıyordum ve kaçmak istiyordum ancak kaçacak hiçbir yerim yoktu.

"Bana söylemezsen seni annene söylemek zorunda kalacağım," dedi Selin yapmacık bir şekilde gülümserken. "Bana sana göz kulak olmamı söyledi, üstüne üstlük geçen beni aradı ve sana ulaşamadığını, nerede olduğunu sordu. Yani bana yalan söyleme ki seni koruyabileyim."

Ya, diye geçirdim içimden. Tabi beni korumak için merak ediyordu. Kesinlikle asla durmak bilmeyen merakıyla ilgili değildi bu. Ona gözlerimi devirdim, can sıkıntımı içimden söküp atmak istermiş gibi büyük bir şiddetle pipeti ezmeye devam ediyordum.

"İşim vardı, Selin," dedim bıkkın bir ses tonuyla. Kafamı camdan dışarıya uzattım. Hava kararmıştı, yaklaşık iki saattir burada oturuyorduk.

"Giryan nerede?" diye sordu Erez alaycı bir ses tonuyla. Mavi gözlerimi kısarak ona baktım, onun hakkında düşündüğüm bütün olumlu şeyleri parçalayarak bir kenara itiyordu. Zaten hareketleri normal değildi, bir de imaları başlamıştı. Yanımda oturan Ural'ın gerildiğini hissettiğimde kaşlarım benden habersiz bir şekilde çatıldı.

"Ben nereden bileyim?" diye ters bir şekilde sorduğumda Erez'in suratındaki o alaycı gülümseme daha da büyüdü. Bu çocuğun Giryan ile bir sıkıntısı vardı, buna artık emindim. Ağzımı yoklamaya mı çalışıyordu bilmiyordum ancak kesinlikle bunları arkadaşça bir tavırda sormadığını biliyordum.

Bir cevap vermediğinde Damla ortaya bir dedikodu atmıştı, herkes ona odaklanmıştı. Telefonumun kilit ekranını tekrardan açtım, saat sekize geliyordu.

Giryan'ı merak ediyordum, iki gün önceonu görmüş olmama rağmen düşüncelerime parmak izlerini bırakmıştı. Yalnızca iki gün orada kalmıştık ve ani bir şekilde geri dönmesi bana çok tekin gelmiyordu. Onun hakkında endişelendiğimi reddedecek değildim, beraber sabahladığımız geceden sonra artık bir şeyleri kabullenebiliyordum. Ona güvendiğimi, onun yanında olmak istediğimi, onu düşünüp durduğumu... Bunların hepsini kabullenmiştim.

AHVEBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin