27. BÖLÜM: "MEDEA'NIN TATLI ZEHRİ"

85.8K 4.6K 10.9K
                                    




Herkese iyi geceler! Bu bölüm neredeyse 16bin, o yüzden lütfen gören herkes oylasın. Oy oldukça az geldi önceki bölüme de ancak bölümü yine de atmak istedim, siz de lütfen oy atın. Sadece bir yıldız... Emeğim için...

Tekrardan iyi geceler ve iyi okumalar.

27. BÖLÜM: "MEDEA'NIN TATLI ZEHRİ"

Gevende, Ağlaya Ağlaya

Vega, Isınamazsın Ağlarken

Morphia, Sallandım

Barcelona, Fall in Love

Fleurie, Hurricane


Sessizlik, hayatım boyunca benim hem kurtuluşum hem de yok oluşum olmayı başaran karanlık bir boşluktu. İçine durmadan düştüğüm derin bir kuyu olduğunu düşündüğüm zamanlar da olurdu ancak düşsem de, beni diğerlerinden korurdu.

Sessizliğin kötü yanı, kendi sesimi duymama neden olmasıydı. Herkes gidince, ben bir boşlukta kalınca ve orada sallanmaya başlayınca sessizliği itebildiğim kadar uzağa itmiştim. Eğer beni tekrar içine alırsa o kuyu, düşerken duyacağım sesler kafamın içinde dönüp duran fısıltılar olurdu çünkü.

Ve şimdi, burada, beni sessizlikten çok daha iyi koruyan bir adamın varlığı altında sarıp sarmalanırken, bizim evimizin sessizliğine alıştığımı bir kere daha anlamıştım. Kapıları bu denli kapattığımızı farkında değildim ancak bu denli kalabalık bir ortamda bulunmayalı çok uzun zaman olmamasına rağmen, bugünün huzurundan sonra bu gürültü bana fazla gelmişti.

Giryan'ın bana söylediği şarkı bittiğinde mekanda çok daha gürültülü bir şarkı çalmaya devam etmişti. Dans müziği insanların alkolle beraber elde ettiği o ateşi harlıyordu, dans pistindeki enerji durmadan artıyordu ve hiç son bulmayacak gibiydi. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda elleri arasında duran bardağı alarak dudaklarıma yasladım.

Bana ters ters baktığını görsem de bir şey dememişti. Tek kolu sımsıkı bir şekilde beni sarıyordu, onun beli bar tezgahına, benim ise sırtımın bir kısmı göğsüne yaslıydı. Ben onun elinden içki bardağını kaptığımdan dolayı kısık bir sesle bize doğru ilerleyen barmene bir içki siparişi verdiğinde elimdeki bitmiş bardağı tezgaha koymuştum ben de.

"Sarhoş mu olmak istiyorsun sen?" diye sordu kafasını yavaşça eğdiğinde.

O oturuyordu ve ben ayaktaydım, buna rağmen aramızda bir boy farkı vardı. Yanağını yanağıma yasladığında nefesindeki viski kokusunu aldım, az önce içtiği sigara ile karışmıştı ancak bu iki ağır koku bile teninden yükselen, sadece ona ait olan kokuyu solumama engel değildi.

"Sorun mu?" diye sordum hafifçe ona doğru döndüğümde.

En son ne zaman sarhoş olmuştum? Bir ara gerçekten de kendimi unutmama sebebiyet verecek kadar çok içiyordum çünkü kendimi, düştüğüm çukuru, mecbur bırakıldığım hayatı ve terk edilişimi bir türlü kabullenemiyordum. Hala kendimi yeterince sarıp sarmalamış sayılmazdım, hala yeteri kadar kendimi sevemiyordum belki, bazı şeyleri kabullenmekte zorluk yaşıyor bile olabilirdim ancak artık düşüncelerimden kaçmak istediğimde bunu bir alkol şişesinin dibinde değil, varlığı varlığıma karışmış bir adamın kokusunda yapıyordum.

AHVEBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin