2. BÖLÜM: "LABİRENT"

90.4K 5.1K 6.1K
                                    

AHVEB'i düzenlemeye alacağımı söylemiştim ancak buna zamanım yoktu. 1. Bölümü düzenlemiştim, şimdi de 2. Bölümü düzenledim, en baştan yazdım ve yazdığım için de atayım dedim.

Bölüm düzenlenmiştir, keyifli okumalar.

Chase Atlantic, Friends

Maneskin, Beggin'

Tove Lo, Flashes



2. BÖLÜM: "LABİRENT"


Hayat durmadan tosladığım bir duvardı sanki.

Kafamı kaldırıp yoluma bakmaya cesaret edebildiğim her an, hayatımın ilerlediği bu rota öyle sert çarpıyordu ki bana, bir daha kafamı güçsüz adımlar atan ayaklarımdan kaldırmak istemiyordum.

Sorun şuydu belki de, artık hiçbir şey yapmak istemiyordum.

Eylül ayında olmamıza rağmen oldukça soğuk olan hava sebebiyle giydiğim kiremit rengi kazağımın kollarını çekiştirdim. Üzerimde deri ceket vardı, kara bulutlar gökyüzünü kaplanmıştı ve çok değil, birkaç saat sonra yağmur şehire bastıracak gibiydi. Umursamadım, yağmurlu havaları seviyordum; belki de bu geride bıraktığım hayatımı, aslında hiç gerimde bırakamayacağımın kanıtıydı.

Mayıs ve Selin ile beraber kampüsün içindeki kafede oturuyorduk, onlar aralarında hiç anlamadığım bir
şeyler konuşuyorlardı. Konu daha önce hiç görmediğim insanlar olduğundan anlamamış olmam çok normaldi. Bu yüzden filtre kahvemi içerek sadece duvarın üzerindeki saate bakıyordum.

Elimdeki altın sarısı telefonu döndürdüğümde, gözlerim duvardan ayrıldı ve kafenin içinde dolanmaya başladı. Sıkılmıştım. Bu insanlarla paylaşabileceğim hiçbir şey kalmamıştı, eğlence dışında. Selin'e birazcık bile güvenmiyordum ve güvenmediğim insanların yanında olmak beni geriyordu, yine de ondan uzak durmam şu anlık mümkün değildi çünkü annem onun sayesinde benden haberdar oluyordu.

Yani buradan kaçıp gitmedikçe Selin'e mecburdum. Buradan kaçıp gidemezdim de, çünkü bir tek şansım vardı ve ben onu, buraya kaçma planım ile  harcamıştım.

Saat akşam yediye doğru geliyordu, kara bulutlar gökyüzünü kapladığından dolayı hava karanlık olsa da güneş hâlâ batmamıştı. Sert bir rüzgar esiyordu ama Mayıs sigara kullandığı için dışarıda oturuyorduk, içeriye giremiyorduk.

Sigarayı bırakmama rağmen ben de bir tane içmemek için zor duruyordum çünkü stres altındaydım. Hayatım boyunca annem beni bir akvaryumun içine hapsetmişti, çıkacak fırsatı ilk bulduğum anda o pis suyu terk etmiştim ancak şimdi...

İlk defa hiç bilmediğim bir şehirde, hiç bilmediğim insanlarla beraber yeni bir
hayata başlamam gerekiyordu ve bu beni biraz geriyordu.

Aslında hayatım boyunca tek başıma yaşamış, kendi kendimi idare etmiştim. Dolayısı ile yalnız başıma yaşamak, kesinlikle beni zorlayacak bir şey değildi. Babam gitmişti, gitmeden önce de pek yanımda sayılmazdı ve annem, o sadece pençelerini bana geçirerek istediklerini yaptırmak istediği sürece yanımda olurdu işte.

Bu yüzden, onun isteklerini ilk kez bir hiçe sayarak ondan gizlice yaptığım bu tercih, onu afallattığı kadar beni de afallatmıştı. 

"Neyi bekliyoruz?" diye sordum kahveden bir yudum daha aldığımda. "Daha kaç saat oturacağız burada?"

Artık sıkılmıştım, kaç saattir burada oturuyorduk. Onların arasında dönen muhabbetleri de anlamıyordum, eve yeni yerleştiğim için hâlâ her şey eksiksiz sayılmazdı, almam gereken şeyler vardı.

AHVEBWhere stories live. Discover now