3. BÖLÜM: "CESARET"

69.9K 4.9K 7K
                                    


Dorothy - Wicked Ones

Düzleştirdiğim saçlarımı sol omzuma topladıktan sonra son bir kez aynada kendime baktım. Üstümde bedenimi tamamen saran, içimi gösteren siyah bir body vardı. İçime siyah bralet, altıma da bacaklarımı saran açık mavi bir mom jean giymiştim.

Yatağımın üstünde duran siyah çantamı kaptığım gibi yatak odamdan çıkıp dış kapıya doğru yürüdüm. Girişteki vitrinde duran anahtarı da küçük çantamın içine attım ancak kapıyı kilitlemeden yalnızca kapatıp çıktım.

Asansörü çağırdığımda sesli bir şekilde ofladım. Saat dokuzu geçiyordu, bu da demekti ki geç kalmıştım. Selin dakika başı arayıp duruyordu, sanırım onları ekeceğimi düşünüyordu. Keşke bunu yapmış olsaydım. Eve geldiğimde yerleştiremediğim eşyaları yerine yerleştirmiştim, zaten uykusuz olan vücudumun kendini uykuya teslim etmesi uzun sürmemişti. Bir saat önce uyanmıştım ve şu an tekrardan uykuya dalmak için birini öldürebilirdim bile.

Gelen asansöre bindim ve zemin kata bastım. Önceki evim büyük müstakil bir evdi. Çocukluğumdan bari bahçeli müstakil bir evde büyüdüğüm için bir apartman dairesinde yaşamak çok garip geliyordu ancak yine de o küçük dairenin içinde sadece ben vardım ve içerisi tamamen benim istediğim, benim sevdiğim şeylerden oluşuyordu. Bu yüzden bile apartman dairesini o kocaman malikaneye tercih ederdim.

Ayağımdaki siyah topuklulara aldırmadan koşarak arabama doğru ilerledim ve hızlıca arabaya binip kapıyı kapattım. Sessize aldığım telefonumu yanıma aldığım ceketin cebinden çıkardım. Ekranda yine Selin'in ismi vardı.

"Geliyorum," diye bağırdım telefonu açıp. Kız bana asla nefes vermiyordu. Ne sanıyordu kendini? "Arayıp durma!"

Telefonu suratına kapattıktan sonra haritalar kısmına girerek Selin'in attığı konuma tıkladım. Erez'in evinin konumunu atmıştı. Sesli bir şekilde ofladıktan sonra otoparktan çıktım, telefonu sabitleyerek navigasyonun verdiği komutları dinleyerek yolda ilerlemeye başladım.

Çok yorgun hissediyordum, bu sadece fiziksel bir yorgunluk değildi. Ruhsal olarak da yorgun hissediyordum ki bu bana hiç olmazdı. Tamam, yalnızca bir kere olmuştu. Babam yüksek dozdan öldüğü zaman.

İçimi çektim, babam uzun zamandır aklıma gelmiyordu. Yani tabi ki akşam yastığa kafamı koyduğum zaman düşündüğüm tek şey o oluyordu ama yine de durduk yere aklıma gelip kaşlarımı çatarak uzaklara dalmamı da sağlamıyordu. Bu hale gelme sebebim bir çift buz mavisi gözden başkası değildi.

Öfkeyle nefesimi verdim. Gözlerimi kapattığım zaman göz kapaklarıma vuran tek görüntü onun aptal buz mavisi gözleriydi. Keşke gözleri daha az çekici bir renkte olsaydı. O zaman düşüncelerimi kontrol etmek daha kolay olabilirdi.

Kafamı salladım ve rastgele bir şarkı açtım. Refleks olarak şarkıya eşlik etmeye başladığımda telefonum tekrardan çalmaya başlamıştı. Suratım buruşturdum, kimin aradığına bakmadan meşgule attım. Zaten Selin'den başkası olamazdı.

Birkaç dakika sonra navigasyonu seslendiren kadın hedefe ulaştığımı söyledi. Sitenin içine girip arabamı diğer arabaların park edildiği yere park ettim.

Binanın içine girerek zaten zemin katta olan asansöre bindim. Erez en üst katta oturduğunu söylemişti. En üst kat olan on ikinci kata basarak kollarımı birbirine bağladım. Asansör hızlıca hareket ederken sabırsızlıkla ayaklarımı yere vurmaya başladım. Kapalı alanlardan hoşlanmıyordum.

AHVEBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin