4. BÖLÜM: "KAN VE GÖZ YAŞI"

69.3K 5.1K 7.4K
                                    


sia - bird set free

oy ve bol bol yorum bekliyorum.

Uyuyamıyordum.

Yattığım büyük koltukta huzursuzca döndüm ve gözlerimi açarak neredeyse hiç belli olmayan tavana gözlerimi diktim. Uyku ile aram her zaman kötü olmuştu. Uyumakta güçlük çekiyordum. Bunun sebebi annemle babamın geceleri ettiği büyük kavgalardı. Benim duymadığımı düşünürlerdi ancak ben uyumayıp onları dinler, dinledikten sonra da zaten uyuyamazdım.

Sesli bir nefes verdim. Herkes şu an derin bir uykudaydı. Hatta Erez tam bir saattir deli gibi horlamaya başlamıştı. Bu bir saat içerisinde defalarca onu uyandırmak ya da onu uykusunda öldürmek arasında gidip gelmiştim ancak onlar yerine kendime eziyet çektirmeyi tercih etmiştim.

Erez'in evindeydik, Giryan aceleyle çıktıktan sonra Yağmur aptalı da çıkmıştı ancak oyun gece boyu devam etmişti. Damla saçlarını maviye boyamak zorunda kalmıştı. Rüzgar, Toprak'a kucak dansı yapmıştı ve Rüzgar ile Irmak arasında büyük bir kavga çıkmıştı.

Çok içtikleri için sızıp kalmışlardı, ben o kadar içmemiştim. Zaten o yaptığımızdan sonra bana meydan okuyan da olmamıştı. Şu an herkes salonun bir köşesine kıvrılmış durumdaydı ancak herkesi göremiyordum. Erez yerde uzanıyordu, bacaklarının üstünde ise Damla'nın kafası vardı. Diğerlerini görmek için kafamı kaldırmam gerektiği için kimin ne durumda sızıp kaldığını bilmiyordum.

Birden oda iPhone'un sinir bozucu zil sesiyle dolduğu zaman kaşlarımı çattım. Telefon sesi benim hemen altımdan geliyordu. Öfkeyle sesli bir nefes verdim ve yastıkla kulaklarımı kapatmaya çalıştım. Kimsenin uyanmayacağını farkındaydım, şu an kıyamet kopsa bile uyanmazlardı. Benim de kalkıp o telefonu kapatacak halim yoktu. O yüzden yastığı suratıma bastırarak bu işkencenin son bulmasını bekleyecektim.

Ancak bulmadı. Telefon kapandıktan sonra arayan her kim ise bir kere daha aradı, asla kapatmıyordu ve son derece ısrarcıydı. Sesli bir küfür homurdanarak yattığım rahat koltuktan kalktım. Bunu yaparken Erez'in göğsüne basmıştım ancak bunu fark edemeyeceğinden ben de umursamadım. Son model telefon hemen kolunun yanında, ters çevrilmiş şekilde duruyordu. Telefonu elime alarak ekranı çevirdim ve kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

Arayan Giryan'dı.

Saat beşti. Bu saatte neden Erez'i arıyordu ki şimdi? Telefon tam kapanacağı sırada merakıma yenik düştüm ve yapmaman gereken bir şey yaparak telefonu açtım.

"Alo," dedi. Bu kaşlarımın daha da havalanmasına sebep olmuştu çünkü sesi acı dolu geliyordu. O kadar acı dolu geliyordu ki yoksunluk krizi geçirirken bile böyle değildi. Ne olmuştu, neden sesi böyleydi?

"Sizin eve gelmeden önce benzinlik..." Sesi aniden kesildi. "Ah, sikeyim," diye acı dolu bir şekilde homurdandı. "Oraya gel. Çok acil."

Bir şey diyemeden telefonu suratıma kapattı, kapatmasa da bir şey diyemezdim zaten. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Kesinlikle. Ona bir şey olmuştu ya da başı belaya girmişti. Hangisi gerçekleşmişti bilmiyordum ancak normal bir durum olmadığına emindim. Telaşlanmam benim için saçmalıktı. O bir yabancıydı, onun için bir şeyler yapmak zorunda değildim. Bir kere yapmıştım ve belayı tamamen üstüme çekmiştim. Yine de onu o halde bırakamazdım. Ayağımla Erez'i sert bir şekilde dürttüm ancak tek yaptığı daha yüksek sesle horlamaya başlamak olmuştu. Bir kez daha dürttüm ama sonuç değişmemişti. Erez bu durumda tamamen işe yaramazdı.

AHVEBWhere stories live. Discover now