14.BÖLÜM: KAMERA

188 52 4
                                    

"Emir"
Evet onun yanına gitmiştik. Görüşme saati yarım saatti. Bana asla yetmezdi ama şükretmeliydim. Onu görür görmez çığlık attığım için önce benden biraz uzak durdu. Sonra bir adım, bir adım daha, son bir adım. Ve karşımdaydı. Sarıldım. Boyu benden uzundu ama yetişebiliyordum parmak üstünde durunca.
Sadece sarıldım. O da korkarak elini belime sardı.
"Çok özledim Emir."
"Bende."
"Seni kurtarıyoruz."
"Hâlâ buna inanıyor musun?"
"Evet Emir tabiki. Ve artık inanmıyorum. Eminim. Bitiyor. Artık bizde mutluyuz. Her şey eski haline dönüyor."
Emir şaşkın şaşkın bakarken ki böyle çok tatlıydı Mert doğru düzgün anlatmaya başladı.
"Abi kız haklı. Çıkıyorsun. Mahkemeye kadar bizde karşı dava açıyoruz. Selim ve babasının bir yerini bulduk depo gibi. Orda suç kapama gibi.." Mert iki gün içinde yaşadıklarımızı Emir'e anlatırken Emir'in yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
Anlattıklarını dinleyemedim ama zaten bildiğim şeylerdi. Sadece Emir'i izledim.  Kalbimin durmasına sebep olan şey  gözleriydi. Bir insan bu kadar etkileyici bakabilir mi?
"Ne dedin Gece?" Mert'in sorusuyla dikkatimi Emir'den konuya verdim. Sesli mi söylemiştim.
"Bakabilir mi dedin kızım bi anda." Emir sadece gülüyordu galiba anlamıştı. Utandığım için yine yanaklarım kızarmıştır kesin. Onlar olanları netleştirdikten sonra Mert çıktı.
"Son dört gün kaldı." mırıldandım.
"Neye?"
"Kavuşmamıza." gülmeye başladık. "Mahkemeye yani" Ne söylesem gülüyordu. Bu gülmesi sadece fiziksel olaraktı. İçinin gülmesini istiyordum.
"Emir."
"Efendim."
"Yok bir şey. Adını söylemek hoşuma gidiyor."
"Utanınca çok güzel oluyorsun. Her zaman ki gibi. Neden bu kadar güzelsin?"
"Teşekkür ederim."
"Sen neden bu kadar etkileyici bakmak zorundasın?"
"Süre doldu."

"Bitti." dedim.
"Bitti."
"Görüşürüz."
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum" diyerek arkasından bakakaldım.

Gitti..

Gitmişti, sadece yarım saat nasıl yetebilirdi ki? 18 yıldır aradığım aşkıma sadece yarım saat bakabilmek nasıl kötü bir his anlatamam.

Oradan çıkıp doğru Emirlere gitmiştik. Ev boştu. Avukatlar hala deliller incelendiği için karakoldaydı. Bu arada Selim, babası ve tanımadığımız onlarca adam sorguya alınmıştı. Mert ile beraber yiyecek bir şeyler hazırladık. Yedikten sonra ben ortalığı topladım. O da Deniz amcayı aramıştı. Artık bende ona Deniz amca diyordum.
"Anladım amca.. Zaten içeri atıldılar diyosun.. Emir konusunda noldu.. Tamam.. Neden?.. Anladım.." kapatır kapatmaz ben sormadan açıklamaya başladı.
"Uyuşturucu yüzünden içeri atılmışlar. Emir hakkında sorguları bitmiş ama kimse bir şey söylememiş. Başlarındaki adamdan korkuyorlardır."
"E şimdi nolacak?"
"Asıl suçluyu bulmamız gerekiyor."
"Ne.. Nasıl olucak o?"
"Kaza olduktan sonra olay yerindeki bütün kameralar incelendi. Ama biz kameraların asıl kaynağına bakaacağız."
"Üretim şirketlerine mi?"
"Aynen öyle diyebiliriz. Yarın gidip kamera kayıtlarına ulaşacağız. Oradan asıl suçluyu öğrenip önce onu hapse yollayacağız. Sonra da Selimleri suç kapadıkları için."
"Anladım, işimiz uzun." Merti arkasından ittirerek yürümesini sağladım. " Ve artık uyumanız gerekiyor. İki gündür toplam iki saat uyumamışsındır. Yarın zor bi görevimiz var."
"Tamam yenge yatıyorum kızma."
"Bizim bir yengemiz yok mu?"
"Yengenin haberi yok daha."
Gülüşerek ve sohbet ederek merdivenleri çıktık. Çocuk gibi onu yatağına yatırdım. Tam kapısını kapatırken arkamdan seslendi.
"Gece, iyi ki varsın. Emir sayende mutluydu. Hiç bir zaman onu bu kadar mutlu görmemiştim. Hapiste bile güldürebildin ya. Sen onun için o senin için yaratılmış gibisiniz ve sen bundan sonra benim kardeşimsin. Artık iki kardeşim var. Senin de bir abin. Biz Emirle hiç ayrılmadık senle de ayrılmaya niyetimiz yok."
"İyi geceler, sende iyi ki varsın, iyi ki varsınız." gülümsedim, kocaman gülümsedim.

Emir sayemde mutluydu. Ben onun için o benim için.. Haklıydı artık bir abim bir de sevgilim vardı.

Sabah erkenden kalkıp olay yerine gitmiştik. Arabada harika bir plan yapmıştık. Önce kaza alanının etrafındaki dükkanlarda denedik şansımızı kimse kamera markasını söylemedi. Ne kadar ısrar ettiysek olmadı. Yakınlarda sokağı gören kamera da yoktu veya kaldırılmıştı. Etraftaki evlere girdik. Çoğunda kamera olmadığını söylediler. Bir tanesinde apartman yöneticisi izin vermedi. Bizde şansımızı daire sakinlerinden denemek istedik. İlk katta yaşlı bir teyze vardı. Derdimizi anlattık. Bunu Emir için yapıyorduk ama insanlara bütün suçsuz yere hapse girenler için yapıyoruz dedik. İlk kattaki teyze ve karşı komşu kabul etti. Ama bütün apartmandan imza toplayın o zaman yönetici vermek zorunda kalır dediler. Sırayla Mert ile katları dolaştık. İmza atmaya yanaşmayan iki üç kişi çıktı ama oy çokluğu bizdeydi.
"Saat beş oldu. Bir an önce markayı öğrenip gidelim."
"Aslında polislerde bunu yaptılar ama onlar parayla değil sorguyla çalışıyor. Biz kamera şirketine para vereceğiz."
"Ama.. para.."
"Hallederiz."

Yöneticinin yanına gittiğimizde telefonum titredi, annemden mesaj gelmişti. Galiba uzayan şehir dışı gezisinden dönmüşlerdi.
Ben telefona bakarken Mert yöneticiye oyları gösteriyordu.

Annem: Nerdesin sen?
Annem: Yeni okulun dörtte bitmiyor mu?
Annem: Emir'e güvenmese miydik?
Gece: Ne alaka anne? Arkadaşlarla dışardayım. 

Kesinlikle bir suç örgütünü yakalamaya çalışmıyoruz.

Annem: Tamam kızım çok geçe kalma.
Annem: Özlemedin mi bizi?
Gece: Özledim anne de
Gece: Tamam gelirim bir iki saate.

Mert'in seslenmesiyle telefonu kapattım.
"Gidiyoruz gel."
"Geldim geldim."
"Adam kamera sahibinin adresini verdi. Ama şimdi Deniz amcaya haber ver. Bir büyüğe ihtiyacımız olabilir."
"Paraya yani." diye düzelttim. Güldü. Mert kendiside ödeyebilirdi herhangi bir miktarı. Altındaki arabadan belliydi. Ama gerçekten de büyüğe ihtiyacımız olabilir miydi?
"İşimiz ne kadar sürer?"
"Bilmiyorum neden?"
"Annemler dönmüş."
"Neredeydiler?" gideceğimiz yere varana kadar ona hayatım hakkında bir şeyler anlattım. Susup kendi kendime düşünmek yerine iyi bir fikirdi bence.

Kocaman "AsEsKaSi" yazısının önünde durduk.
Mert "Asra Esra Kamera Sistemleri." dedi.
"Açılımı bu mu?"
"Evet sahibi ya bu kızlar ya da sahibin kızları falan. Eğer kızların şirketiyse iş bana düşüyor."
"Pislik yapma Mert." diyip hafifçe omzuna vurdum. Mert telefonuna gelen bildirime bakınca birden yüzü düştü.
"Deniz amca gelemiyor. Yani en az bir saate gelirmiş. Biz girelim kendimiz hallederiz." dedi.

İçeriye girdiğimizde üçüncü katta müdürü bulabileceğimizi söylediler. Müdür odasına girdiğimizde çok güzel olduğunu düşündüğüm iki kız vardı. Tahminim gibi Esra ve Asra. Tamam abartmayalım o kadar güzel değillerdi. Ama ben genelde kendimi çirkin bulup başkalarına güzel dediğim için böyle şeyler yaşıyordum.
"Selam kızlar" diye başlayan cümlesine tatlı bir gülüşle devam eden Mert kızları etkilemiş gibi duruyordu. Mert'in sadece yanlarından geçmesi bile onları etkileyebilir gibiydi. Genele göre değişik bir çekiliciliği vardı. Onlara durumu anlattı ve kamera görüntülerini istedi. Kızlar yarın gelirse görüntüleri alabileceğini söyledi. Kapıdan çıktığında Mert bana göz kırparak birazdan gelirim dedi. Dışarda kıskançlıktan deliriyordum.
Emir'i kıskandığım zaman bunu kendime itiraf edemiyordum. Ama Mert benim en yakın arkadaşımdı ve bu kızların onu almasına izin vermek istemezdim. Bunları düşünürken Mert odadan çıktı.
"Merak etme kötü bir şey yaşanmadı. Para da istemediler. İyi kızlarmış." diyip ekledi.
"Gerçekten bir şey yaşanmadı ya. Bilmiyor musun ben öyle biri miyim?"
"Öyle biri misin?"
"Hayır." minik bir kahkaha attık ve kamera şirketinden çıktık. Arabaya bindiğimizde Mert konuşmaya başladı.
"Yarın senin gelmene gerek yok biz Deniz amcayla hallederiz. Şimdi ona da haber verelim bugün gelmesin."
Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. Düşündüğümüz kadar zor olmamıştı. Yolumuz bir saat kadar sürecekti. Kendimi çalan şarkıya bıraktım.
Majeste'nin Aşk dediğin şarkısı çalıyordu.
Sözleri derinden etkilemişti.

'Duy beni duy ne olur
'Dön bana dön ne olur
'Aşk dediğin elbet bir yol bulur
'Gel beni kendinden mahrum etme ne olur
'Bu hayat sen yoksan, zehir olur..

GECE 'tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin