29.BÖLÜM: ATEŞ

126 34 6
                                    

"Buldum dedim ama bulabildim mi?"

Bu cümlesinin altında çok şey yatıyordu. Beni affedebilir misin? Karşımdasın ama benimle olmaya devam edebilir misin? Tekrar olabilir miyiz? Aslında benim yapabilir miyim dediklerimin hepsiydi bunlar. Bana öyle bir bakmıştı ki o cümlesini söylerken zaten onu affetmek için hazır olan ben tamamen affetmiştim.

"Buldun. Kaybetmedin ki."
"Nasıl?" Emir'in çok masum ve saf sorusuna soruyla karşılık verdim.
"Peki sen bulmak istiyor musun?"
"İstemesem gelmezdim."
"Keşke hiç gitmeseydin."
"Ben özür dilerim. Beni.. Beni affedebilir misin?"
"Ben seni çoktan affettim. Sana nerdeydin, kimleydin gibi sorular sormayacağım. Ama emin olmam gereken bir şey var. Tekrar gidecek misin?"
"Hayır, asla."
"Inanırım."
"Inan. Sozlerimi tekrar tutmak için geldim. Tabi o sözleri başkası tutmadıysa."
"Emir."
"Efendim."
"Sen titriyorsun."
"Hayır.. ya da evet niye ki?"
"Gel çabuk eve girelim." diyerek onu kolundan tutup kaldırdım. Kim bilir ne zamandır buradaydı. Hava gerçekten soğuktu ve Emir kesin hasta olmuştu. Eve girer girmez önce uzun süre etrafa baktı, sonra onu yavaşça koltuklardan birine yatırdım.
"Ben şimdi ateşini ölçerim. Eğer varsa bez falan getiririm. İlaç, çorba, çay hallederiz."
"Biraz konuşsak önce."
Emir soğuktu. Soğuk davranıyordu. Bazı şeyler kesinleşmeden rahat olamazdı. Bu yüzden konuşmak istediği belliydi. Ben de istiyordum ama şuan hasta olmaması daha önemliydi.
"Tamam konuşuruz. Önce dediklerimi yapayım."
Daha fazla itiraz etmesine izim vermeden odadan ayrıldım. Ateş ölçeri, ıslak bezleri ve ilaçları alıp tekrar salona döndüm. Biraz daha uzanmıştı. Elinde ise Mert'in bana verdiği resimlerden biri.
"Çok güzelsin." Ateşini ölçmeye başlarken o da konuşmaya başlamıştı ama tam olarak anlamamıştım.
"Efendim."
"Çok güzelsin dedim."
"Sende.. yani şey. Yakışıklısın."
"Sadece dış görünüş açısından demedim. Öyle düşünürsek dünyada gördüğüm en güzel kızsın zaten. Ama kalbin. İçin. Seni ne kadar üzdüğümü biliyorum. Çok özür dilerim. Sen beni affetmek istiyorsun bunu da biliyorum. Bu yüzden için de çok güzel."
"Emir." diyerek büyük bir tepki verdim.
"Ateşin çok yüksek."
"Bu kadar şey söyledim söylediğin bu mu? Ayrıca istemiyorum bez koyma."
"Emir koydum bile. Ben ne dersem o. Şimdi çay yapmaya gidiyorum. Geldiğimde o çay da içilecek. Umarım zehirlenmessin." dedim ve gülerek arkamı döndüm. Onun da güldüğünü duymuştum. Yaklaşık on dakika sonra tekrar salona döndüğümde uyumuştu. Neden bu kadar masum ve tatlı uyumak zorundaydı ki?

Yavaşça alnındaki ve kollarındaki bezleri değiştirdim. Ateşini tekrar ölçtüm. Biraz düşmüştü ama tam işe yaramıyordu yaptıklarım. Sessizce annemi aradım.
"Anne"
"Ne oldu Gece bu saatte bir şey mi oldu iyisin değil mi?"
"Anne ben iyiyim. Sakin ol. Emir geldi ne olduğunu sorma ama çok ateşi var. Ne yapmam gerek?"
"Bez koy ilaç içir. Eğer açsa ilaçtan önce yemek yap. Çorba tarifi atarım sana onu yap veya geçmezse hastaneye götür. İstersen biz gelelim babanla götürelim."
"Yok gerek yok. Geçmezse Mert gelir."
"Sen bilirsin kendine dikkat et. Emir'e de. Bana da haber ver."
"Tamam annecim. İyi geceler."
"Sana da kızım." Hemen sonrasında telefonuma bir tarif geldi. Emir aç mıydı bilmiyorum ama aç değilse bile bu çorbayı içmesi ona iyi gelirdi. Eğer geçmezse de annemin dediği gibi hastaneye giderdik.
Önce hızlıca çorbayı yapıp ilaçları hazırladım. Emir hala uyuyordu. Kim bilir nerelerdeydi gelmeden önce, neler yaşadı?

"Emir." Sessiz de olsa adını ilk söyleyişimde aralamıştı gözlerini.
"Gece."
"Aç mısın?"
"Ne?"
"Yani aç mısın? Çorba yaptım."
"Biraz."
"İç o zaman. Yani dikel sen biraz." diyerek kalkmasına yardım ettim. Biraz bana ve çorbaya baktıktan sonra kaşığı eline aldı ama uyku sersemi olduğu için rahat yiyemezdi. Daha fazla düşünmeden elinden kaşığı alıp ona içirmeye başladım. Öyle geçti zaman. Saat ikiyi geçmişti sanırım. Uykum yoktu. Onunla daha çok ilgilenebilirdim.
"Gel şimdi de ilaç içelim." diyerek sanki bir çocuk gibi suyunu ve ilacını içirdim. Saçları dağılmış çocuk gibiydi gerçekten. Çok tatlıydı. Oyalanmadan ateşini de ölçtüm.
"Ateşin düşmüş."
"Teşekkür ederim."
"İyi ol yeter."
"Yanımda ol yeter."

Emir'in söylediğinden sonra kızardığıma  emin bir şekilde kafamı öne eğdim. Utanmazdım ben normalde. Ne olmuştu? O an aklıma Mert geldi ve oturduğum koltuktan kalkıp ona mesaj yazmaya gittim.
"Nereye?"
"Mert'e haber vermeliyim."
"Haberi var."
"Ne?"
"Beraber ayarladık."

Bana sürpriz dediği şey bu muydu? Emir miydi? Daha önce söylemesini isterdim. Daha önce kavuşmak. Ama yinede hayatım da alabileceğim en iyi armağandı Emir bana. Mert'e ne kadar teşekkür etsem az kalırdı. Bana onu getireceğine dair söz vermişti ve sözünü tutmuştu.
"Gece."
"Efendim."
"Seni çok özledim."
"Ben de." diyerek yavaşça yanına tekrar oturdum. Ona sarıldım ve sonra beraber koltuğa uzandık. Konuşulacak çok şey vardı ama biz şimdilik beraber susmayı tercih ediyorduk. Daha çok zamanımız vardı. Yani ben öyle olmasını istiyordum..

GECE 'tamamlandıOnde histórias criam vida. Descubra agora