29.BÖLÜM:"KALBE VURAN GÜNEŞ"

5.2K 334 67
                                    


Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. Sizin destekleriniz yazma isteğimi artırıyor. Üstelik yazdığım her bölümde fazlaca emek var. Lütfen gösterdiğim emeğe saygı duyup sizde elinizden geleni yapın.

Keyifli okumalar.  


Bilincim yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında üzerimden yılların ağırlığı kalkmış gibi rahat bir uyku çekmiştim. Sanki omuzlarımda yıllarca taşıdığım yüklerin hamallığını sonunda bitirmiştim.

Burnuma dolan hoş koku ile yattığım yere kafamı biraz daha bastırdım ve yavaşça yüzümü sürttüm. Yattığım yer yumuşaktı, burnumun ucu ise sert ama kadife hissi veren bir yere sürtünmüştü. Huzur huzurun kokusunu aldığım bir yerde gözlerim açılmak için çabalıyordu. Gözlerime batmaya başlayan sabah ışının göz kapaklarımda dolandığını hissediyordum.

Bunu hissetmeyeli belkide on yıldan fazla olmuştu. Ben kendimi bildim bileli güneş üzerime tam doğmadan gözlerimi açardım ve bugün hayatımda hatırladığım o nadir anlardan birini yaşıyordum. Bunu ilk yaşadığım zaman Araf'ın odama gizlice girdiği günün sabahıydı...

İstanbul'a ayak bastığımdan belli belkide havası yaramıştı. Uzun bir süre sonra sabahın beş buçuğunda gözlerimi açmamanın rahatlığını yaşıyordum. Yattığım yerin kokusunu daha fazla solumak için derin birkaç nefes daha çektim ciğerlerime.

Beynim artık uyanmam gerektiğini söylesede yıllar sonra bu tembelliği bu kadar rahat bir şekilde hisseden ruhum yattığım yerde biraz daha kalmam konusunda ısrarcıydı.

Yattığım yer... yattığım yer.

Ben nerede yatıyordum. Kafamın içindeki sisli bir alan vardı ve dün gecenin bir kısmı o sisli alanın arkasında saklı kalmıştı.

Yavaşça yattığım yerden dönmek için hareket ettiğimde bel boşluğumdaki elle olduğum yerde donup kaldım.

Hayır... Geceyi barda karşılaştığım bir adamla geçirmek gibi bir ahmaklık yapmamalıyım. Yapmamış olmam gerekli.

Korkunun vücudumu ele geçirdiğini hissettiğimde gözlerimi yavaşça araladım. Beklediğim görüntü kesinlikle beyaz bir gömlek değildi.

Yanağımı yasladığım yer bir boyun girintisiydi ve o boyun girintisinden üzerime sinen harika bir koku vardı.

O koku cennetti sanki ve ben o kokuyu tanıyordum. Gözlerimi kırpıştırıp kafamı hafifçe sola çevirdiğimde Araf'ın sakallı yüzü ile karşılaştım. Gözleri kapalı, eli belimde bana sıkıca sarılmış huzurlu bir uykunun kollarındaydı.

Onun varlığını hissetmek huzur dolu bir nefes vermeme neden oldu. En azından geceyi geçirdiğim adam oydu.

Geceyi geçirmek.

Hayır ileri gitmiş olsak bunu hissederdim... 'emin misin?' diye sordu diğer Miraç şüphe ile.

Saçmalama yanında yattığım adamın gömleği üzerinde.

'Peki pantolonu?' diye sordu bu seferde.

Onun sorusu ile onun üzerine attığım bacağımı yavaşça aşağı ya doğru sürterek indirdim.

Pantolonu üzerindeydi...

Demek ki bir şey olmamıştı. Hem öyle bir şey olsa bunu fark ederdim. Değil mi?

'Bilgimiz olmayan konu üzerinde konuşmamızın ne anlamı var ki?' diye mırıldandı mantığım uykulu gözlerle etrafına bakınırken.

Ona hak vermekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Yattığım yerden doğrulmak için Araf'ın üzerindeki bacağımı yavaş hareketlerle çekmeye başladım.

SAFİRWhere stories live. Discover now