4.BÖLÜM: "ŞEYTANI SUSUZ BIRAKANLAR"

8.9K 386 134
                                    


Telefondan Pamir'i bulup adres atmasını istediğim bir mesaj yolladım. Şirkettin zemin katına gelir gelmez asansörden kendimi dışarı attım ve çıkış kapısına ilerlemeye başladım.

Yanlarından geçtiğim her insan sanki bana bakıyor sanki beni konuşuyordu.

Güvenliğin yanından geçip uzattığı araba anahtarını aldım. Telefondaki adrese son kez bakıp arabayı çalıştırdım.

Pamir'in attığı adres İstanbul'un sefil sokaklarındandı, bu kısımdaki insanlar olması gerekenden fazlaca karanlık ve baş belasıydı. Arabanın hızını biraz daha artırdım. Yolda gördüğüm ağaçlar yanımdan hızla geçip kayboluyor arkamdaki bilinmezlikte soluklanıyorlardı. Asfaltın üstündeki beyaz çizgiler gözlerime takılıyor beni yavaşça kendine çekiyordu.

Yoldan geçen arabaların altında eskimiş asfalt hala iş görür vaziyette beni gideceğim yere kadar taşımıştı.

Arabayı Pamir'in arabasının arkasına çektim ve aheste aheste arabadan indim. Öndeki arabaya doğru ilerleyip camı tıklattım. Pamir baktığı sol taraftaki binadan gözlerini ayırıp beni fark etti. Fark eder etmez de arabadan inip katı ve sert bir görüntüyle karşıma dikildi.

"Senin bu kızla ne işin var?" sesinde saf bir kızgınlık vardı.

"Niye sordun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Bu kız tekin biri değil. Komşularıyla konuştum."

"Sanki biz çok tekin insanlarız," sesimde elle tutulabilecek kadar gerçek bir alay vardı. Benim ona verdiğim cevap onu biraz tatmin etmişti ki diğer bir soruyu yöneltti.

"Sen bu kızı nereden tanıyorsun?"

Ona baygın ve sıkılmış bir bakış atıp söylendim. "Pamir ne konuştun ya. Sen bu boş soruları sormak yerine komşulardan ne öğrendin onu anlat." Diyerek bakışlarımı çevremde gezdirdim.

Ve o an sefalet kelimesi hayat buldu çevremde, o kadar kötü durumdaydı ki evler kar ya da yağmur yağdığında onları sadece ıslanmaktan koruya bilirdi üstlerindeki çatı. Tabi bazısının böyle bir şansı bile yoktu.

Çevremdeki küçük çocuklarda doğuştan yan kesici tipi vardı. Sanki her an herhangi bir şeyimizi alacak ve kaçacaklardı.

Gözlerindeki ışıltı onların bu işte ne kadar planlı ve başarılı olduklarının garanti belgesiydi. Yetişkinlerse avına odaklanmış çakallar gibiydiler ya da sırtlanlar gibi. Yüzlerindeki o ifade onları daha asil bir hayvana benzetmemi engelliyor. Hatta o şekilde betimlemeye çalışmak demek Allah tarafından şuracıkta çarpılma riskine girmek gibiydi.

Kafamı tekrar Pamir'e çevirdiğimde dikkatle onunda çevreyi izlediğini gördüm. Bakışlarını ağır bir şekilde bana çevirdi ve onaylamaz bir şekilde başını salladı.

"Kimisi kızın fuhuş yaptığını o yüzden de bazı geceler eve geç ya da hiç gelmediğini söylüyor. Kimisi eli uzun bir hırsız olduğunu arada sağlam vurgunlar yapıp uzun süre idare ettiğini söylüyor. Kimisi ise..." diyerek tam devam edecekti ki "Yeter," diyerek elimi kaldırdım.

"Peki Pamir senin araştırmaların kızın hakkında ne söylüyor?" diye sordum rahatça.

Birkaç saniye düşündü ne cevap vereceğini ve hafif bir sesle mırıldandı.

"Ne iş yaptığını bilmediğimiz, internette ve polis sisteminde bilgisi olmayan, resmine dahi ulaşamadığımız, anne ve babasının adını bile bilmediğimiz yirmi iki yaşında bir kız olduğu."

SAFİRWhere stories live. Discover now