11.BÖLÜM: "SINIRI OLMAYAN ADAMLAR"

7.2K 393 53
                                    


Bazen ellerimde demirden bir kelepçe varmış gibi çaresiz olduğumu hissettiğim anlar oluyor. Ne kadar çabalarsam çabalayım altından kalkamayacağım bir yük omuzlarıma binmiş gibi hissediyorum.

Sanki o an dünyanın en büyük yükü benim omuzlarıma konmuş, sanki en büyük çaresizliği ben yaşıyormuşum gibi.

Bazense dünyayı karşıma alacak kadar kudretli, herkesin acısını çekebilecek kadar güçlü. Ama ne hissedersem hissedeyim değişmeden sağlam ve dik bir şekilde ayakta kalan en büyük duygu galiba yalnızlık duygusu.

Şu an da o duygu buhranının içindeyim sanki. Nedenini çözemediğim şekilde sanki en büyük yük benim omuzlarım da ve yapayalnız sırtlıyorum o yükü.

"Miraç?" Pamir'in usulca söylediği ismimle birlikte dalgın gözlerimi ona çevirdim.

"Hım?"

"Ne düşünüyorsun?" dedi karşısında oturduğu televizyonun sesini kısarken.

"İhale hakkında." Diyerek dilimin ucuna yuvarlanan ilk yalanı söyleyiverdim.

Saat gecenin on biri olmuş, sesiz bir Cuma akşamı geçiriyorduk Pamir'in dairesinde.

"Yalancı." Dedi. Hatta homurdandı. Onun bana söyledikleri ile ilgilenmeden ayaklarımı uzattığım sehpanın üzerinde duran telefonuma uzunıp elime aldım.

Son yaşanılanların üzerinden birkaç hafta geçmişti ve yaptığımız yönetim kurulu toplantısında ilk olarak Jülide Hanımdan bahsetmiş, onunla ilgili bilgileri yarım yamalak –göz korkutacak kadar- anlatmış sonra Hilmi Bey'in üzerine kısa süreli bile isteyerek attığımız çamuru temizleyip terfisini netleştirmiştik ve şirkette duyurmuştuk.

Sırtımızdaki yükleri biraz biraz hafiflettiğimizi düşünmüştük ama tam nefes almak için derin bir nefes çektiğimiz an başka bir konu sivri başını gösterivermişti.

Eğe bölgesinde düşünülen bir rüzgar gülü projesi için ihaleye hazırlanmaya başlamıştık ve bu iş yüzünden kafamızı kaşıyacak vaktimiz kalmamıştı.

Yapılan çalışmalar ortaya çıkan raporlamalara o kadar çok gömülmüştüm ki sanki nefes alacak yer kalmamıştı hayatımda.

Sakince oturduğum ya da yayıldığım koltuktan ayaklandım. Benim toparlanmam la Pamir'in gözleri üzerime döndü ve hayırdır der gibi göz kırptı.

"Kalkayım ben. Daha eve geçeceğim" dedim sakince.

"Burada kal." Dedi omuz silkerken.

"Yok ya eve gideyim. Zaten erken kalkıyorum en azından düzgün bir yerde uyuyayım."

"Sanki ben seni koltukta yatıracağım. Kızım misafir odası var içeride git gömül oraya işte."

"Yerimi yadırgarım şimdi. Boş ver eve geçeyim." Dedim ve eve girdiğimde bir köşeye attığım çantamı omuzlarıma geçirdim.

"Sen bilirsin." Dedi omuz silkerken ve oturduğu yerden kalkmaya tenezzül etmeden yayılmaya devam etti.

"Bu arada bu İrem müvzusunu adam akıllı konuşacağız. Haberin olsun."

"He he." Onun cevabından sonra dolabın içinde olan ev terliklerinden birini ona atmıştım. Kafasının yanından sıyıran terlikle oturduğu yerde irkilirken sinirle bana döndü tekrar.

"Napıyorsun la."

"Ben konuşurken bir daha beni geçiştirirsen o terliği kafana yersin haberin olsun."

SAFİRWhere stories live. Discover now