56.BÖLÜM:"İTİRAF"

3.4K 347 369
                                    

Bu bölümü telefondan attığım için tam olarak nasıl görünecek ya da düzenlemeleri istediğim gibi olacak mı bilmiyorum.
Bildiğiniz üzere okullar açıldı ve ben okuduğum şehre gitmek durumunda kaldım. Şu an yaşadığım evde de İnternet olmadığı için sıkıntılar oldu. 🥺

Neyse bu konuları bir köşeye bırakalım veee sizi yeni bölümle bırakayım.

Tabii önce kota, 🤭

bu bölümün kotası oy 205 yorum 300 sizlere şimdiden kolay gelsin.






Gözlerimin üzerine binen ağırlıktan kurtulmak için ne kadar çabalarsam çabalayayım olmuyordu. Vücudum yılların acısını çıkartır gibi son zamanlarda uykunun kucağından bir türlü kalkmıyor, dinç olmama izin vermiyordu.

Odanın içindeki adım sesleri kulağıma çalınıyordu. Araf’ın çıplak ayakları parkenin üzerinde kısa kısa sesler çıkartıyor sonra ise o sesler halının üzerinde kayboluyordu. Kısık bir sesle odanın kapısı açıldı. Hemen sonra ise tekrar aynı yavaşlıkla örtündü. Artık odanın içinde tek başıma kalmıştım.

Gözlerim hala açılmamak için direnirken başucumdaki telefonumun yavaşça titrediğini duydum bu seferde.
Yorgun bir nefes verdim. Gözlerimi açma zahmetinde bulunmadan el yordamıyla telefonu buldum zorla açıp kulağıma götürdüm.

Daha konuşmak için nefes almaya çalışırken karşıma İrem’in enerjik sesi çıktı. “Balayı kuşu ülkeye dönmüş...” diyerek kıkırdadığında yüksek çıkan sesi yüzünden yüzümü ekşitmek geçmişti içimden.

“Rüyağında mı gördün beni?” diye homurdandım uykulu bir sesle.

“Yok daha neler hala uyuyor musun?” diye sordu şaşkınlıkla. “Ne o yoksa enişte geceleri seni çok mu yoruyor.” Onun sorusu ile aklıma Paris’teki o gecenin görüntüleri akın etse de bunu belli etmemek için derin bir nefes bıraktım ve bezgin bir sesle.

“Ne demezsin sabahlara kadar sevişiyoruz.” Diyerek alay ettim.

Benim tepkimle İrem kocaman bir kahkaha attım. “Ne o yoksa sana yüz vermiyor mu? Alaylı sesinde hayal kırıklıkları sezdim.” Dedi.

Onun sorusu ile yattığım yerden doğruldum ve gözümü ovuşturdum. “Sorma kendini hazır hissetmiyormuş benden zaman istedi.” Diyerek alay ettim ve ayağımı yatakta sallandırıp parmaklarımla yavaşça parkeye dokundum.

Çıplak tenimde soğuğu hissetmeyi beklemiş olsamda evin sıcaklığı buna engeldi.
“Yapma ya... Enişteyi ürküttün mü yoksa?” diyerek güldü.

Kafamı iki yana salladım ama ister istemez yüzümde bir gülümseme olmuştu. oturduğum yataktan doğrulup aralık banyo kapısına ilerledim ve içeri girdim. Sanırım Araf yeni banyo yapmıştı. Çünkü içerideki buhar oldukça yeniydi.

Lavabonun yanına ilerleyip kendi uykulu halime baktım ve yavaşça musluğu açtım.
Suyun sesi mermeri döverken “Küçük prens benim vahşiliğime hala alışamadı.” Diyerek devam ettim.

“Bilirim ben seni. Aman dikkat et taş gibi adamı kaçırma korkutup.”

“Hiş.” Dedim. “O iş bende Araf’ın o güzel kıçını artık sahipsiz bırakmam. Başlarda korksada alışacak benim yataktaki haşinliğime.”

İrem’in arka arkaya attığı kahkahalar benimde enerjimi yerine getirmişti istemsizce kıkırdadım. Elimi ıslatıp yüzüme dokundurdum sonra ise havlu ile yarım yamalak yüzümü kuruladım. Hemen sonra ise elimdeki havluyu kenara bırakıp kapıya yöneldim.
“Lan şu söylediklerini benden başkası duysa ciddi sanır.”

“Ciddi olmasamda hayali bile oldukça zevkli.” Diyerek kafamı iki yana salladım.

“Onu sesinden anladım zaten.” Dedi.  
Ona cevap vereceğim sırada bir anda boynuma vuran nefesle olduğum yerde taş kesildim.

SAFİRWhere stories live. Discover now